Düşük Belirtileri Nelerdir? Düşük Neden Olur? Nasıl Hissedilir?

Hamilelik süreci, başlı başına eşi benzeri olmayan ve hassas bir dönemdir. Anne adayları bu dönemde çok dikkatli davranıp doktor tavsiyelerine harfiyen uysa da bazen istenmeyen durumlar gelişebilir. Özellikle hamilelikte kanama veya şiddetli gebelikte ağrı gibi sorunlar ortaya çıktığında erken gebelik kaybı (düşük) riski akla gelebilir. Her 4-5 gebelikten birinin düşükle sonuçlandığı bilinmektedir. Bu durum çoğu zaman anne adayının kontrolü dışında gerçekleşir ve anne adayının hatalı bir şey yaptığı anlamına gelmez.

Düşük Nedir?

Düşük, gebeliğin ilk 20 haftasında (5. ayın başına kadar) gebeliğin beklenmedik bir şekilde sonlanmasıdır. Düşüklerin büyük çoğunluğu (yaklaşık %80’i) hamileliğin ilk 12 haftası içinde, yani ilk trimester döneminde meydana gelir. Tıbbi literatürde spontan abortus olarak da adlandırılan düşük, halk arasında bebek düşürme şeklinde ifade edilir. Düşük yaşanması, anne adayının hatası olduğu anlamına gelmez; çoğu düşük vakası fetüsün sağlıklı gelişimini engelleyen kromozom anomalileri veya benzeri kontrol dışı nedenlerden kaynaklanır.

Gebeliğin sonlanması belirtilerle fark edilebileceği gibi bazen anne adayı düşük yaptığının hemen farkında olmayabilir. Ultrason muayenesinde bebeğin kalp atışlarının durduğu saptanarak teşhis konabilir. Özetle, düşük gebeliğin erken kaybı demektir ve ilerleyen bölümlerde düşük belirtileri, düşüğe yol açan etkenler ile izlenmesi gereken yollar detaylıca açıklanacaktır.

Düşüğün Nedenleri

Bir düşük vakasının tek bir nedeni olmayabilir; çoğu zaman altta yatan birden fazla faktör rol oynar. Düşüğün en sık görülen nedeni bebeğin genetik materyalindeki sorunlardır. Araştırmalar, kromozom bozukluklarının ilk trimester düşüklerinin yaklaşık %50’sine yol açtığını göstermektedir. Bunun yanı sıra annenin sağlık durumu ve çevresel etkenler de gebelik kaybına zemin hazırlayabilir. Genel olarak düşüğün nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

  • Genetik ve Kromozomal Bozukluklar: Fetüsteki kromozom anomalileri, özellikle ilk trimester düşüklerinin en yaygın sebebidir. Örneğin bebekte hayatla bağdaşmayan ciddi genetik bozukluklar varsa embriyo gelişimi durur. Anembriyonik gebelik (boş gebelik), yani döllenmiş yumurtanın embriyo gelişimi olmadan sadece gebelik kesesi oluşturması da genetik bir sorundur ve düşüğe yol açabilir.
  • Enfeksiyonlar: Annenin gebelik sırasında geçirdiği enfeksiyonlar düşüğe neden olabilir. Özellikle Toksoplazma, Rubella (kızamıkçık), CMV, Listeria gibi enfeksiyonlar; ayrıca ağır grip veya COVID-19 gibi sistemik enfeksiyonlar ilk dönem gebelik kayıplarıyla ilişkilendirilebilir. Yüksek ateşle seyreden veya rahimde iltihaba yol açan enfeksiyonlar fetüsün tutunmasını zorlaştırır.
  • Rahim Anomalileri: Anne adayının rahmine ait doğuştan veya sonradan edinilmiş yapısal problemler düşük riskini artırır. Örneğin rahim içinde perde olması (uterus septus), çift rahim (uterus didelphis), rahim içi yapışıklıklar veya büyük miyom ve polip gibi yapılar embriyonun sağlıklı yerleşmesini engelleyebilir. Ayrıca rahim ağzı yetersizliği (servikal yetmezlik) durumunda rahim ağzı gebelik taşıyamayacak kadar erken açılır ve düşük gerçekleşebilir.
  • Sistemik ve Kronik Hastalıklar: Anne adayındaki bazı kronik veya sistemik hastalıklar gebeliğin sürdürülmesini zorlaştırabilir. Kontrolsüz diyabet (şeker hastalığı) özellikle kan şekeri regülasyonu kötü ise düşüğe yol açabilir. Yine yüksek tansiyon (hipertansiyon), şiddetli böbrek hastalığı, otoimmün hastalıklar (örneğin lupus gibi bağışıklık sistemi bozuklukları) da fetüsün gelişimini olumsuz etkileyerek düşükle sonuçlanabilir.
  • Hormonal Problemler: Annenin hormon dengesindeki problemler düşük riskini artırabilir. Özellikle tiroid bezinin az çalışması (hipotiroidi) veya aşırı çalışması (hipertiroidi) gebelik için elverişli ortamı bozabilir. Polikistik over sendromu gibi hormonal bozukluklar da düşük riskini yükseltebilir. Yine gebeliğin devamı için gerekli progesteron hormonunun yetersiz üretimi durumunda da erken gebelik kaybı görülebilir.
  • Anne Yaşı ve Kilosu: Anne adayının 35 yaşın üzerinde olması düşük olasılığını genç yaşlara kıyasla artırır. İlerleyen yaşla birlikte yumurtalarda genetik bozukluk ihtimali yükseldiğinden düşük riski de artmaktadır. Ayrıca anne adayının genel sağlık göstergesi olan kilo durumu da etkili olabilir. Aşırı kilolu (obez) olmak, veya aşırı zayıf olmak, hormonal dengeleri ve rahim ortamını olumsuz etkileyerek düşüğe zemin hazırlayabilir.
  • Yaşam Tarzı Faktörleri: Gebelikte sigara kullanımı, alkol alımı ve uyuşturucu madde kullanımı düşüğe neden olabilen önemli risk faktörleridir. Sigara içen anne adaylarında plasenta dolaşımı bozulur; alkol ve diğer maddeler ise gelişmekte olan fetüse toksik etki yaparak gebelik kaybına yol açabilir. Yine yüksek miktarda kafein tüketiminin de bazı araştırmalarda düşük riskini artırdığı görülmüştür.
  • Çevresel Toksinler ve Radyasyon: Anne adayının gebelik sırasında maruz kaldığı radyasyon (örneğin radyoterapi görmek) veya arsenik, benzen, formaldehit, kurşun gibi zararlı kimyasal maddelere yoğun maruziyet düşükle ilişkilendirilmektedir. Zehirli gazlar, tarım ilaçları veya ağır metaller gibi çevresel toksinler fetüsün sağlıklı gelişimini engelleyebilir.
  • İlaçlar: Gebelik kategorisi riskli olan bazı ilaçlar düşüğe sebebiyet verebilir. Örneğin izotretinoin gibi akne tedavisinde kullanılan güçlü retinoid ilaçlar veya bazı kemoterapi ajanları gebelik için güvenli değildir. Doktor kontrolü dışında ilaç kullanımı gebelikte kesinlikle sakıncalıdır.
  • Stres ve Travmalar: Şiddetli stres, travma veya gebelik sırasında yaşanan ciddi üzüntüler de dolaylı olarak düşük riskini artırabilir. Anne adayının yüksek strese maruz kalması hormonal dengesizliklere yol açarak bebeğin tutunmasını zorlaştırabilir. Ayrıca karın bölgesine alınan darbeler, ciddi kazalar gibi fiziksel travmalar da gebelik kaybıyla sonuçlanabilir.

Yukarıda sayılan nedenlerin yanı sıra egzersiz yapmak, cinsel ilişki ve geçmişte doğum kontrol hapı kullanmış olmak gibi durumların düşüğe neden olduğu konusunda bilimsel bir kanıt yoktur. Halk arasında bu tür eylemler suçlansa da sağlıklı bir gebelik bu nedenlerle bozulmaz. Bu nedenle düşük yaşandığında anne adayının kendini suçlamaması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki düşük vakalarının büyük bölümü anne adayının kontrolü dışında, önlenemez biçimde gelişir.

Düşük Belirtileri (1-12. Hafta)

Düşük yapıldığı takdirde ortaya çıkan belirtiler genellikle aniden başlayarak ilerler. Düşük belirtilerinin en yaygın olanı vajinal kanamadır. Kanama, açık pembe veya kahverengi lekelenme şeklinde çok hafif olabileceği gibi adet kanamasından daha yoğun parlak kırmızı kanama şeklinde de gerçekleşebilir. Kanamaya sıklıkla alt karın bölgesinde kramp tarzı ağrılar ve bel ağrısı eşlik eder. Ayrıca gebeliğe ait bulantı, kusma, göğüslerde gerginlik gibi belirtilerin aniden kaybolması da düşük yaşandığına dair bir işaret olabilir.

Hamilelikte düşükle ilişkilendirilebilecek başlıca belirtiler şunlardır:

  • Vajinal Kanama veya Lekelenme: Hafif pembe/kahverengi lekelenmeden yoğun kırmızı kanamaya kadar değişen kanamalar en tipik düşük belirtisidir. Kanama birkaç gün aralıklarla gelip gidebilir veya birden şiddetlenebilir.
  • Karın ve Kasık Ağrıları: Özellikle adet sancısından daha şiddetli kramplar veya keskin ağrılar düşük belirtisi olabilir. Bu ağrılar genellikle rahmin kasılmasına bağlıdır ve bel bölgesine de vurabilir.
  • Sırt Ağrısı: Alt sırt bölgesinde, bel çevresinde dullanan sürekli bir ağrı veya baskı hissi gebelik kaybı yaşayan kadınlarda sık bildirilir.
  • Vajinadan Doku veya Pıhtı Gelmesi: Kanamayla birlikte pıhtı şeklinde kan parçaları veya gebelik dokularının düşmesi önemli bir belirtidir. Küçük gri veya pembe doku parçaları fark edilebilir.
  • Beyaz veya Pembe Mukus Akıntısı: Kanla karışık jel kıvamında beyaz-pembe akıntı gelebilir. Bu, gebelik kesesinin veya zarlarının parçalanmasına bağlı olabilir.
  • Gebelik Belirtilerinin Kaybolması: Daha önce mevcut olan bulantı, memelerde hassasiyet, yorgunluk gibi erken hamilelik belirtilerinin aniden azalması veya kaybolması anne adayları tarafından fark edilen bir diğer ipucu olabilir.

Vajinal kanama, özellikle ilk 3 ayda, her zaman düşük anlamına gelmez. Nitekim tüm gebeliklerin yaklaşık %20-25’inde ilk trimesterde bir miktar kanama görülebilir ve bunların hepsi düşükle sonuçlanmaz. Ancak hamilelikte kanama kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Kanama adet kanamasından fazla ise, parlak kırmızı renkteyse ve beraberinde şiddetli karın ağrısı, parça düşürme, ateş gibi bulgular da varsa acilen doktora başvurmak gerekir. Hamilelikte ağrı şikâyetinin özellikle kanamayla birliktelik göstermesi durumunda düşük olasılığı artar. Kısacası, anne adayı gebelik sürecinde yukarıdaki belirtilerden birini veya birkaçını yaşarsa zaman kaybetmeden kadın doğum uzmanına muayene olmalıdır.

1-12. Haftalara Göre Düşük Belirtileri

Düşük belirtileri, gebeliğin kaç haftalık olduğuna bağlı olarak farklı şiddette hissedilebilir. Genellikle gebelik ilerledikçe düşük esnasındaki kanama ve ağrı miktarı artar. Hafta hafta genel bir değerlendirme yapmak gerekirse:

  • 4-5. Hafta (Kimyasal Gebelik): Gebeliğin çok erken döneminde gerçekleşen düşükler bazen fark edilmeyebilir. Bu haftalarda düşük olursa belirtiler genellikle normal bir adet gecikmesi ardından görülen biraz daha yoğun bir adet kanamasına benzer. Hafif kramplar olabilir, ancak embriyo çok küçük olduğundan anne adayı bunu düşük olarak değil, gecikmiş bir adet dönemi olarak yorumlayabilir.
  • 6-8. Hafta: Bu dönemde yaşanan düşüklerde belirtiler daha belirgin hale gelir. Vajinal kanama genellikle normal adetten daha fazladır ve kırmızı renkte olabilir. Kasık bölgelerinde adet sancısından güçlü kramp ve ağrılar hissedilebilir. Kanamayla birlikte küçük pıhtılar gelmesi bu haftalardaki düşüklerde sık görülür. Anne adayı ultrasonda gebelik kesesini gördükten sonra bu belirtiler ortaya çıkarsa düşük olduğunu anlayabilir.
  • 9-12. Hafta: İlk trimesterin sonlarına doğru meydana gelen düşüklerde kanama ve ağrı genellikle daha şiddetlidir. Yoğun kırmızı kanama, adet kramplarından daha kuvvetli karın ve bel ağrıları ortaya çıkar. Kanamayla birlikte daha büyük pıhtılar veya dokular düşebilir; hatta bazen küçük bir gebelik kesesi veya tanınabilir fetal doku parçaları görülebilir. Bu haftalarda düşük yaşandığında anne adayı belirtileri adetle karıştırmaz ve durum daha travmatik olabilir. Kanama çoğunlukla kendi kendine durur ancak durmazsa tıbbi müdahale gerekebilir.

Her anne adayında belirtilerin şiddeti farklı seyredebileceği için, gebeliğin hangi haftasında olursa olsun şüpheli bir belirti yaşandığında doktor değerlendirmesi şarttır. Özellikle ilk trimesterde en ufak bir anormallik hissedildiğinde bile uzman kontrolü, anne ve bebeğin sağlığı için güvenli olacaktır.

İllüstrasyon: Anne Karnında Düşük OlayıBu tıbbi çizim, birinci trimesterde gerçekleşen bir düşük esnasında anne rahmindeki durumu göstermektedir. Rahim içindeki embriyonun gelişiminin durması ile birlikte plasentanın rahim duvarından ayrıldığı ve vajinal kanamaya yol açtığı görülmektedir. İllüstrasyon, düşük sırasında rahimde oluşan kasılmaları ve doku parçalarının atılmasını görsel olarak anlatmaktadır.

Düşük Türleri

Hamilelikte yaşanan düşüklerin tıbbi sınıflandırması, düşük olgusunun seyrine ve rahim içindeki duruma göre yapılır. Başlıca düşük türleri şu şekilde tanımlanabilir:

  • Tam Düşük (Komplet Abortus): Düşük sonucunda gebelik materyalinin (fetüs ve plasenta dokularının) rahim dışına tamamen atıldığı durumdur. Vajinal kanama ve ağrı sonrası yapılan muayenede rahmin boş olduğu görülür. Ultrason incelemesi ile rahimde parça kalmadığı doğrulanır. Tam düşük sonrası kanama genellikle kendiliğinden durur ve ek bir müdahaleye ihtiyaç olmaz.
  • Eksik Düşük (İnkomplet Abortus): Düşüğün gerçekleşmesine rağmen gebelik dokularının bir kısmının rahim içinde kalması durumudur. Vajinal kanama ve kramp devam edebilir, çünkü rahim içinde kalan parçalar vücuttan atılmaya çalışılır. Eksik düşükte ultrason ile rahim içinde doku kalıntıları görülür. Bu durumda genellikle kanamayı durdurmak ve enfeksiyonu önlemek için rahim içinin temizlenmesi amacıyla küretaj işlemi yapılması gerekebilir.
  • Düşük Tehdidi (Abortus imminens): Gebeliğin devam ediyor olmasına rağmen düşük riskinin belirdiği durumlara verilen addır. Anne adayında vajinal kanama ve kasık krampları vardır fakat rahim ağzı kapalıdır (yani düşük gerçekleşmemiştir). Bu tabloda özel bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte, genellikle yatak istirahati önerilir ve anne adayı yakından izlenir. Kanama ve kramplar durursa gebelik sağlıklı bir şekilde devam edebilir, ancak şikayetler artarsa düşük gerçekleşebilir. Düşük tehdidi yaşayan anne adaylarında doktor, gebeliğin seyrini sık ultrason kontrolleri ile takip eder.
  • Kaçınılmaz Düşük (Abortus insipiens): Düşük sürecinin artık durdurulamaz hale geldiği durumu tanımlar. Şiddetli kanama ve yoğun kasık ağrıları vardır ve rahim ağzı açılmıştır. Yani düşük süreci aktif olarak ilerlemektedir. Kaçınılmaz düşükte genellikle gebeliği kurtarmak mümkün olmaz; düşük olayı kısa süre içinde tamamlanır. Kanamanın kontrol altına alınması ve enfeksiyon riskinin önlenmesi için tıbbi müdahale gerekebilir.
  • Missed Abortus (Kayıp Düşük): Fark edilmeyen düşük olarak da bilinen bu durumda embriyo anne karnında gelişimini durdurur ve ölür, ancak anne adayı bunun farkına varmayabilir çünkü herhangi bir belirti yaşamaz. Genellikle rutin kontrollerde ultrasonda bebekte kalp atışının olmadığı saptanır. Kayıp düşük durumunda vücut gebelik ürününü hemen atmadığı için, doktor gerekli görürse düşük işleminin gerçekleşmesi için tıbbi yöntemlere (ilaçla düşük yapma veya kürtaj gibi) başvurabilir.
  • Tekrarlayan Düşük (Rekürren Abortus): Ardışık iki veya daha fazla gebeliğin düşükle sonuçlanması durumunu tanımlar. Klinik olarak genellikle üç ardışık düşük yaşayan kadınlarda tekrarlayan düşük tanısı konur (yaklaşık %1’lik bir kesimi etkiler). Bu durumda anne ve baba adayının detaylı tetkiklerle incelenmesi, genetik testler yapılması ve altta yatan önlenebilir bir neden varsa tedavi edilmesi gerekir.

Yukarıdaki türlerin dışında tıbbi literatürde septik abortus (düşük esnasında rahim içinde enfeksiyon gelişmesi) gibi daha nadir durumlar da tanımlıdır. Ancak genel olarak, gebelik kayıpları seyrine göre yukarıdaki kategoriler altında değerlendirilir. Hangi tür düşük yaşanırsa yaşansın, fiziksel sağlık kadar duygusal sağlığın da etkilenebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle tekrarlayan veya travmatik düşüklerde psikolojik destek alınması da önemlidir.

Düşük Tanısı ve Değerlendirme Yöntemleri

Düşük şüphesi durumunda doktora başvurulduğunda, tanıyı kesinleştirmek ve durumun ciddiyetini değerlendirmek için çeşitli yöntemlere başvurulur. Düşük nasıl teşhis edilir? Aşağıda bu sürecin adımlarını bulabilirsiniz:

  • Tıbbi Öykü ve Fizik Muayene: Öncelikle doktor, anne adayının yaşadığı belirtileri ve varsa önceki gebelik öykülerini dinler. Vajinal kanama miktarı, rengi, ağrının şiddeti gibi detaylar öğrenilir. Ardından jinekolojik muayenede rahim ağzının durumu değerlendirilir. Rahim ağzı açık mı, dokularda parça görünüyor mu bakılır. Bu muayene, düşük tehdidi mi yoksa düşük olayının başlamış olduğuna dair önemli ipuçları verir.
  • Ultrasonografi: Düşük tanısında ultrason en önemli araçtır. Vajinal yolla yapılan ultrason muayenesinde rahim içi ayrıntılı olarak görüntülenir. Doktor, embriyonun kalp atışını arar ve gebelik kesesinin durumunu inceler. Eğer kalp atımı saptanamazsa veya gebelik haftasına göre embriyo gelişimi geride görünüyorsa, gebelik kaybı tanısı doğrulanır. Ultrason aynı zamanda rahim içinde parça kalıp kalmadığını (eksik düşük var mı) ya da gebelik kesesinin yerini (dış gebelik ihtimalini elemek için) değerlendirmeye yarar.
  • Kan Testleri (Beta hCG): Plasenta tarafından salgılanan gebelik hormonu Beta-hCG seviyesinin ölçülmesi tanıya yardımcı olur. Sağlıklı bir gebelikte beta-hCG değeri belirli aralıklarla katlanarak artar. Düşük durumunda ise hCG seviyesinde düşüş veya beklenen artışın olmaması görülebilir. Doktor, 48 saat arayla iki kez kan hCG testi isteyerek hormon düzeyinin seyrini takip edebilir. HCG değerinin düşmesi veya çok düşük seyretmesi, gebeliğin sağlıklı ilerlemediğinin bir işareti olarak kabul edilir.
  • Ek Tetkikler: Gerekli görülürse anne adayından tam kan sayımı istenerek aktif bir kanama sonucu anemi gelişip gelişmediği kontrol edilir. Enfeksiyon belirtileri varsa enfeksiyon parametrelerine bakılır. Ayrıca düşük yaptıktan sonra kan grubu Rh negatif olan annelerde, sonraki gebelikleri korumak için Rhogam iğnesi (Anti-D immünoglobulin) yapılması gerekebileceğinden kan grubu tayini de önemlidir.
  • Genetik ve Diğer Analizler: Eğer anne adayı daha önce birden fazla düşük yaşadıysa, düşük sonrası fetüs dokularından veya anne-babadan genetik testler (karyotip analizi) istenebilir. Bu testler, tekrarlayan düşüklerin altında yatan kalıtsal bir problem olup olmadığını ortaya koyar. Ayrıca annenin pıhtılaşma bozukluğu, tiroid fonksiyonları, otoimmün hastalıkları gibi durumlarını araştırmak için ek kan testleri uygulanabilir.

Tanı süreci sonunda gerçekten düşük olduğu kesinleşirse doktor uygun bir değerlendirmeyle bir sonraki adımı planlar. Tam düşüklerde rahmin kendini temizleyip temizlemediği kontrol edilir. Eğer rahim içinde parça kalmış ise, enfeksiyon ve sürekli kanama riskine karşı rahmin içerisinin temizlenmesi (küretaj) önerilir. Düşük tehdidi vakalarında ise anne adayı ev istirahatine alınarak yakından takip edilir. Unutulmamalıdır ki her düşük vakası kendi içinde farklılık gösterebilir; bu nedenle uzman doktorunuz durumunuza en uygun değerlendirme ve tedavi planını belirleyecektir.

Ne Zaman Doktora Başvurulmalı?

Gebelik sırasında herhangi bir anormal belirti gözlendiğinde zaman kaybetmeden doktora başvurmak en doğrusudur. Özellikle düşük belirtilerine işaret edebilecek durumlarda ihmal etmek ciddi sonuçlar doğurabilir. Ne zaman doktora gidilmeli? Aşağıdaki durumlarla karşılaşıldığında derhal bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir:

  • Vajinal Kanama: Hamilelikte az miktarda lekelenme olsa bile doktorunuza haber verin. Ancak adet kanamasından daha yoğun, pıhtılı veya parlak kırmızı renkte bir kanama söz konusuysa bu acil değerlendirme gerektirir. Kanamanın ped dolacak kadar fazla olması, kısa aralıklarla devam etmesi önemli bir uyarıdır.
  • Şiddetli Karın veya Kasık Ağrısı: Hafif kramplar gebelikte görülebilir ancak güçlü ve geçmeyen karın/kasık ağrıları normal değildir. Ağrıya bel bölgesinde basınç veya ağrı eşlik ediyorsa ve özellikle kanamayla birlikteyse hemen doktora başvurulmalıdır. Ağrının tek taraflı, çok şiddetli olması dış gebelik belirtisi de olabileceğinden önemlidir.
  • Ateş ve Enfeksiyon Belirtileri: Yüksek ateş (38°C üzeri), üşüme-titreme, vajinal akıntıda kötü koku veya renginde değişim gibi bulgular enfeksiyon işareti olabilir. Düşük sonrası bu belirtiler ortaya çıkarsa rahim içinde enfeksiyon (septik abortus) gelişmiş olabileceğinden acil tıbbi bakım gerekir.
  • Şiddetli Halsizlik veya Bayılma: Aşırı kan kaybı, tansiyon düşüklüğü gibi durumlar anne adayında baş dönmesi, aşırı halsizlik, hatta bayılma yaratabilir. Böyle bir durumda vakit kaybetmeden acil servise gidilmelidir. Anne adayının bilincinde bulanıklık, soğuk terleme gibi şok bulguları olması hayatı tehdit eden kanama miktarına ulaşıldığını gösterebilir.
  • Bebek Hareketlerinde Azalma: (İlerleyen gebelik haftaları için) Eğer gebelik ilk trimesteri geçmişse ve anne adayı bebeğin hareketlerini hissetmeye başlamışsa, hareketlerin belirgin biçimde azalması veya durması da doktora danışmayı gerektirir. (Not: İlk 12 hafta içinde bebek hareketleri hissedilmez.)

Özetle, gebelik esnasında normalde olmayan herhangi bir belirti hissedildiğinde “Bekleyip göreyim” demek yerine bir uzmana başvurmak hem annenin hem de bebeğin sağlığı için kritik önemdedir. Düşük gerçekleşmese bile, örneğin hamilelikte görülen kanama başka problemlerin habercisi olabilir ve mutlaka değerlendirilmelidir. Erken müdahale, düşük tehdidi varsa bile gebeliğin kurtarılabilmesi veya anne sağlığının korunabilmesi açısından önem taşır.

Düşük Hakkında Sık Sorulan Sorular

Düşük olunca neler olur?

Düşük yapan bir anne adayında görülen belirtiler genellikle hafif lekelenme ile başlayıp ilerleyen saatlerde ağrılı ve koyu renkli kanama şeklinde devam eder. Karın ve bel bölgesinde kramp tarzı ağrılar ortaya çıkar. Vajinadan pıhtı parçaları veya beyaz-pembe renkli mukus gelebilir. Daha önce hissedilen gebelik belirtileri (örneğin göğüslerde dolgunluk, bulantı) azalır veya kaybolur. Özetle düşük esnasında vücut, gebelik ürününü atmaya çalıştığı için kanama ve kasılmalar meydana gelir. Kanama başlangıçta lekelenme şeklinde olsa da genellikle kısa sürede hızlanıp yoğunlaşır ve ardından yavaşlayarak durur.

Düşüğün en yaygın belirtisi nedir?

En yaygın düşük belirtisi vajinal kanamadır. Hamilelikte ortaya çıkan beklenmedik kanama, özellikle alt karın krampları ve bel ağrısıyla birlikte olduğunda düşük habercisi olabilir. Her kanama elbette düşük anlamına gelmez ancak parlak kırmızı veya pıhtılı kanama çoğunlukla düşük lehine yorumlanır. Kısacası, gebeliğin ilk aylarında görülen kanama, ardından gelen karın ağrıları ile beraber en sık rastlanan düşük belirtisidir.

Düşük nasıl anlaşılır?

Eğer gebelik sırasında anormal bir kahverengi akıntı veya parlak kırmızı kanama, buna eşlik eden kasık bölgede kramp şeklinde ağrı, bel ağrısı ile şiddetli bulantı veya kusma gibi belirtiler ortaya çıkarsa düşükten şüphelenilir. Bu durumda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Doktor muayenesinde ultrasonla bebeğin durumu kontrol edilerek düşüğün gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılır. Özetle, olağandışı kanama ve ağrı bulguları varsa bunlar düşük endişesi yaratır ve kesin ayrım için doktor kontrolü gereklidir.

Düşük sonrası ne zaman hamile kalınır?

Düşük yaptıktan sonra vücudun toparlanması ve rahmin kendini yenilemesi için belli bir süre geçmesi önerilir. Genellikle düşükten sonra ilk adet döneminin görülmesi (yaklaşık 4-6 hafta) beklenir. Bu sürenin sonunda rahim iç tabakası yenilenmiş olacağından yeni bir gebelik denemek mümkündür. Birçok uzman, düşükten sonra yaklaşık 2-3 ay beklemenin faydalı olabileceğini belirtse de bilimsel veriler daha erken hamile kalmanın ek bir risk getirmediğini göstermiştir. Önemli olan anne adayının fiziksel ve ruhsal olarak hazır hissetmesidir. Bazı kadınlar düşükten sonra hemen bir sonraki döngüde hamile kalsa da bu genellikle sağlıklı bir bebek ile sonuçlanabilir. Yine de doktorunuzun tavsiyesine uyarak hareket etmek en doğrusudur.

Düşük kanı ne renk olur?

Düşük esnasında vajinadan gelen kanın rengi genellikle kahverengi veya parlak kırmızıdır. Kahverengi kan, eski kanı temsil edebilir ve bazen hafif lekelenme şeklinde başlayabilir. Parlak kırmızı kan ise taze ve aktif kanamayı gösterir. Bir düşük başladığında kanama rengi başlangıçta kahverengimsi olup sonrasında kırmızıya dönebilir. Kanamanın rengi yanıltıcı olabileceğinden, kahverengi lekelenme de olsa ciddiye almak gerekir. Önemli olan, kanamanın miktarı ve beraberindeki ağrının varlığıdır. Renk, düşük tanısında tek başına belirleyici değildir ancak koyu kahverengi pıhtılar veya parlak kırmızı yoğun kan görmek genellikle düşüğün belirtisidir.

Düşük olursa kanama ne kadar sürer?

Düşük sırasında görülen kanamanın süresi, düşüğün türü ve gebelik haftasına bağlı olarak değişir. Tam düşük meydana geldiyse en yoğun kanama genellikle 3-5 saat kadar sürer ve sonra azalarak kesilir. Ancak kahverengi lekelenme şeklindeki hafif kanama 1-2 hafta daha devam edebilir. Eksik düşük durumunda rahimde parça kaldıysa kanama daha uzun sürebilir ve temizlenene kadar aralıklı olarak devam edebilir. Her kadında düşük kanamasının süresi farklıdır: Kimi anne adayı birkaç gün içinde kanamayı atlatırken, kimisinde hafif kan sızıntısı şeklinde kanamalar iki haftaya kadar uzayabilir. Eğer kanama 3-4 günden sonra hala çok yoğun seyrediyorsa veya kötü koku, ateş gibi bulgular ekleniyorsa mutlaka doktora kontrol olunmalıdır. Genellikle düşükten sonra vücut kendini temizlerken ilk adet kanaması da yaklaşık 4-6 hafta sonra gerçekleşir.