Gastrin Hormonu Nedir?
Gastrin, sindirim sistemi içinde belirli hücrelerden salınan bir peptit hormondur. Başlıca üretim yeri midenin antrum denilen alt bölgesindeki G-hücreleridir. Ayrıca oniki parmak bağırsağı (duodenum) ve pankreasın bazı hücreleri de az miktarda gastrin salgılayabilir. Gastrin hormonu, yemek yediğimizde veya yiyecek beklerken salınır ve sindirim sürecini koordine etmekte önemli rol oynar. Temel işlevi mide asidi salgısını uyarmaktır. Hormonun adı da bu etkisinden gelir (“gastr-” mideye, “-in” ise kimyasal yapıya atıf yapar). Gastrin, kan dolaşımına geçtikten sonra mide üzerindeki hedef hücrelere bağlanarak asit salınımını tetikler ve sindirim için uygun ortamı hazırlar. Özetle, gastrin hormonu sindirim sisteminin düzenleyici kimyasal habercilerinden biridir ve mide fonksiyonlarının kontrolünde kilit rol oynar.
Gastrin Hormonunun Vücuttaki Görevleri Nelerdir?
Mide Asidi Salgısını Uyarma: Gastrin hormonunun en önemli görevi, midede hidroklorik asit (HCl) üretimini artırmaktır. Gastrin kana salgılandığında, midenin parietal hücrelerine etki ederek daha fazla asit (mide özsuyu) salgılanmasını sağlar. Bu asit, yiyeceklerin parçalanması ve mikropların yok edilmesi için gereklidir.
Mide Hareketliliğini Artırma: Gastrin, mide kaslarının kasılmalarını (motilitesini) de arttırır. Yemek yediğimizde gastrin salınarak midenin ritmik kasılmalarını kuvvetlendirir; bu sayede yiyecekler midede daha iyi karıştırılır ve çalkalanır, sindirim kolaylaşır.
Mide Mukozasının Yenilenmesi: Gastrin hormonu mide iç yüzeyini döşeyen mukozanın büyümesini ve kendini yenilemesini teşvik eder. Sürekli asit ve enzimlerle temas halinde olan mide mukozasının düzenli aralıklarla yenilenmesi gerekir; gastrin bu hücre çoğalmasını destekleyen faktörlerden biridir.
Diğer Sindirim Organlarının Uyarılması: Gastrin, mideyle birlikte çalışan diğer sindirim organlarına da dolaylı etkiler yapar. Özellikle safra kesesi ve pankreas gibi organların, sindirim için gerekli salgıları yapmasına yardımcı olur. Mide asidi on iki parmak bağırsağına geçtiğinde, pankreasın bikarbonat salgısı ve safra akışı tetiklenir; gastrin bu zincirleme reaksiyonun başlatıcılarından biridir. Ayrıca, gastrin hormonu kolesistokinin (CCK) ile birlikte safra kesesinin kasılmasını ve pankreasın enzim salımını destekler.
Mide-pH Dengesi: Gastrin salınımı, mide içeriğinin pH’ına duyarlı bir mekanizmadır. Mide içinde asit seviyesi belli bir eşiğin üstüne çıktığında gastrin salgısı negatif geri besleme ile azaltılır. Yani gastrin, asit ürettirir; asit belirli bir düzeyi aşınca da bu hormonun salınması durur. Bu sayede aşırı asitlik önlenir ve midede pH dengesi korunmuş olur.
Gastrin Hormonunun Yüksekliği Ne Anlama Gelir?
Gastrin hormonunun kanda normalden yüksek seviyelerde bulunması, genellikle mide asidi düzenlenmesinde bir bozukluğa veya gastrin salgılayan hücrelerin kontrolsüz çalışmasına işaret eder. Hipergastrinemi olarak adlandırılan bu durumda, mide asidi üretimi de çoğunlukla artmıştır. Gastrin yüksekliğinin en bilinen nedeni, Zollinger-Ellison Sendromu adı verilen durumdur. Bu sendromda pankreas veya oniki parmak bağırsağında gastrinoma denilen gastrin üreten bir tümör gelişir. Gastrinoma, kontrolsüz biçimde gastrin salgıladığı için kanda seviyeler çok yükselir ve midede aşırı asit üretimine yol açar. Bunun sonucunda hastada iyileşmeyen, tekrarlayan peptik ülserler, şiddetli reflü ve ishal görülebilir.
Gastrin yüksekliği ayrıca uzun süreli mide asidi baskılanması durumlarında ortaya çıkar. Örneğin, proton pompa inhibitörü (PPI) gibi güçlü asit baskılayıcı ilaçları uzun süre kullanan kişilerde mide asidi düşük kaldığı için vücut bunu dengelemeye çalışır ve refleks olarak gastrin hormonu seviyelerini artırır. Bu bir tür geri besleme mekanizmasıdır: Asit olmayınca, G-hücreleri sürekli “daha fazla gastrin” sinyali üretir. Bu tür gastrin artışı, ilacın kesilmesiyle genellikle normale döner ancak PPI tedavisinin aniden bırakılması durumunda kısa süreli asit sekresyonunda rebound (geri tepme) etkisi yaşanabilir (birden asit artışı).
Helicobacter pylori enfeksiyonu, özellikle midede atrofiye yol açan (gastrit) türdeyse, midenin asit üreten hücreleri zarar gördüğü için gastrin düzeylerini yükseltebilir. Midede asit üretimi düşünce G-hücreleri bunu telafi etmek için daha çok gastrin salgılar. H. pylori’ye bağlı atrofik gastritli kişilerde veya pernisiyöz anemi (otoimmün gastrit) hastalarında gastrin seviyeleri bu nedenle yüksektir.
Kronik böbrek yetmezliğinde de gastrin metabolizması azaldığı için kanda gastrin birikimi olabilir, bu da mide asidinde artışa katkıda bulunabilir (üremik hastalarda bazen görülen mide ülserlerinin sebeplerinden biri olarak düşünülür).
Gastrin yüksekliğinin sonuçları, en çok mide ve bağırsakta hissedilir. Aşırı gastrin => aşırı asit demektir, bu da peptik ülser hastalığı riskini artırır. Yemeklerden sonra karın ağrısı, mide yanması, ciddi reflü, hazımsızlık gibi şikayetler görülebilir. Aşırı asit oniki parmak bağırsağını da tahriş ederek duodenal ülserlere yol açabilir. Hatta fazlaca asit bağırsak enzimlerini de bozacağından yağ emilim bozukluğu ve ishal meydana gelebilir. Zollinger-Ellison sendromunda bu belirtilerin şiddeti oldukça yüksektir.
Özetle, gastrin hormon yüksekliği ya mide asidinin azalmasına vücudun verdiği bir tepkidir (ikincil yükselme) ya da gastrin salgılayan hücrelerin tümör gibi bir nedenle kontrolsüz hormon üretmesi sonucudur (birincil yükselme). Her iki durumda da teşhis için kan gastrin düzeyleri ölçülür ve gerekirse ek testler (örneğin sekretin stimülasyon testi) yapılır.
Gastrin Hormonunun Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?
Gastrin hormonunun düşüklüğü, tipik olarak mide asidinin fazla olduğu durumlarda ortaya çıkan bir tabloya karşılık gelir. Vücut, midede asit düzeyi çok yüksekse gereksiz yere daha fazla gastrin üretmez; hatta mümkünse salgısını azaltır. Örneğin, Zollinger-Ellison sendromu gibi gastrin fazlalığı ile giden bir durumda, başarılı tedavi sonrasında (tümör çıkarıldığında veya asit baskılandığında) gastrin düzeyleri normale ya da normalin alt sınırına iner. Bu, istenen bir durumdur ve hastalığın kontrol altında olduğunu gösterir.
Fizyolojik açıdan baktığımızda, gastrin “düşük” seviyelerde seyretmesi beklenen bir hormondur. Özellikle açlık durumunda ve sindirim sisteminin istirahat halinde olduğu zamanlarda gastrin salgısı minimum düzeydedir. Bu nedenle kan testinde “gastrin düşüklüğü” tek başına bir hastalık göstergesi sayılmaz. Hatta çoğu sağlıklı insanda gastrin hormonu ölçülemeyecek kadar düşük olabilir, bu normaldir.
Ancak bazı spesifik durumlarda gastrin seviyesinin baskılanması dikkat çekici olabilir. Antiasit ve asit baskılayıcı ilaçların aniden kesilmesi ardından mide aşırı asitli hale gelirse, G-hücreleri bir süre gastrin salgısını iyice kısabilir (asit fazla olduğundan yeni gastrine ihtiyaç duyulmaz). Bu geçici bir adaptasyondur. Hipertiroidi gibi metabolizmayı hızlandıran durumlarda, mide boşalması hızlandığı ve bağırsak hormon dengesi değiştiği için gastrin bir miktar düşük seyredebilir.
Klinikte en çok önem arz eden gastrin düşüklüğü senaryosu, mide fazlası asit (hiperasidite) ile giden durumlar olabilir. Örneğin, stress ülseri veya Cushing ülseri denen beyin travmasına bağlı gelişen ülserlerde gastrin azalmıştır ama asit üretimi vagus siniri aşırı aktivitesine bağlı arttığından ülser olur. Bu çok özel ve nadir bir durumdur.
Özetle, gastrin düşüklüğü tek başına spesifik bir sorun işaret etmez. Genellikle altta yatan bir patoloji olmaksızın düşük gastrin, kişinin sindirim sisteminin o anki durgun halini yansıtır. Tedavi gerektiren bir durum oluşturmaz. Önemli olan, gastrin seviyesinin düşüklüğünden ziyade yüksüklüğüdür; çünkü yükseklik ciddi klinik sorunlarla ilişkilidir.
Gastrin Hormonu Testi Hangi Durumlarda Yapılır?
Gastrin düzeyi ölçümü, özellikle tekrarlayan ve tedaviye dirençli peptik ülserlerde ve aşırı mide asidi şüphesi olan durumlarda istenir. Doktorlar, normal şartlarda ülser tedavisine yanıt vermeyen veya açıklanamayan ciddi reflü, ülser, ishal birlikteliği gösteren hastalarda Zollinger-Ellison sendromundan şüphelenebilir. Bu sendromu doğrulamak için açlık gastrin seviyesine bakılır. Eğer gastrin hormonu kanda çok yüksek bulunursa (örneğin referansın birkaç katı üstünde), gastrinoma olasılığı güçlenir. Kesin tanı için gerekirse sekretin stimülasyon testi yapılır: Bu testte hastaya sekretin hormonu verilir, gastrinoma varlığında gastrin seviyesi anormal şekilde daha da yükselir. Normal bireyde ise sekretin gastrini düşürür veya etkilemez.
Gastrin testi ayrıca pernisiyöz anemi veya atrofik gastrit hastalarında da uygulanabilir. Bu hastalıklar mide asidi üretiminin çok az olduğu durumlar olduğu için, doktorlar gastrin seviyesinin yükselip yükselmediğini görmek isteyebilir. Yüksek gastrin, atrofik gastritin bir göstergesi olabilir ve pernisiyöz anemide beklenen bir bulgudur (bu hastalarda mide parietal hücreleri hasarlı olduğu için asit yok denecek kadar azdır, bu da kronik yüksek gastrine yol açar).
H. pylori enfeksiyonu teşhisinde doğrudan gastrin testi kullanılmaz ama H. pylori’nin yol açtığı hasarın ciddiyetini anlamada yardımcı olabilir. Örneğin, H. pylori’nin midede sebep olduğu atrofi derecesi yüksek olan birinde gastrin aşırı yükselebilir, bu da dolaylı olarak önemli bir bulgudur.
Bazı durumlarda kronik böbrek yetmezliği hastalarında da gastrin ölçümleri yapılmıştır; böbrek yetmezliğinde gastrin metabolizması azaldığından kanda yükselmeler görülür. Bu, üremik hastaların gastrointestinal semptomlarını açıklamaya yardımcı olabilir.
Testin yapılma şekline gelince: Gastrin düzeyi bir kan testi ile ölçülür. Doğru sonuç almak için genellikle 8-10 saatlik açlık önerilir, çünkü yemek yemek gastrin seviyesini yükseltebilir. Bazı ilaçlar (antiasitler, H2 blokerleri, PPI’lar) gastrin sonucunu etkileyebileceğinden, doktorunuzun önerisiyle bunları test öncesi kesmeniz gerekebilir. Kan örneği alındıktan sonra soğuk zincirde laboratuvara iletilir ve özel yöntemlerle gastrin konsantrasyonu belirlenir.
Özetle, gastrin testi:
Zollinger-Ellison sendromu / gastrinoma şüphesi,
Tedaviye dirençli şiddetli ülser ve reflü vakaları,
Atrofik gastrit / pernisiyöz anemi tanısının desteklenmesi,
gibi durumlarda uygulanır. Sıradan mide şikayetleri için rutin bir test değildir; özel durumlarda, uzman hekimlerin isteyeceği spesifik bir tetkiktir.
Gastrin Hormonunun Normal Referans Aralıkları Nelerdir?
Gastrin hormonu için normal referans değeri, testin yapıldığı laboratuvarın kullandığı yönteme göre hafif değişkenlik gösterebilir, ancak genel olarak açlık durumunda kanda <100 pg/mL (pikogram/mL) olarak kabul edilir. Birçok laboratuvar, açlık serum gastrin düzeyinin 0 – 100 pg/mL arasında olmasını normal sayar. Bu aralığın üst sınırı bazı kaynaklarda 50-90 pg/mL olarak da verilir; farklı kitlerin referans aralıkları olabileceği için sonuç raporundaki “normal değer” kısmına bakmak en doğrusudur.
Kadın ve erkeklerde normal gastrin düzeyleri arasında belirgin bir fark yoktur; her iki cinsiyette de gastrin açlıkta düşük seviyelerde seyretmelidir. Yaş faktörü de gastrin için çok keskin değişikliklere yol açmaz, ancak ileri yaşlarda mide mukozasında kısmi zayıflama ve asit üretiminde azalma olabildiğinden, vücut bunu biraz daha fazla gastrinle telafi etmeye çalışabilir. Bu nedenle yaşlı bireylerde gençlere kıyasla gastrin seviyeleri hafifçe yükselebilir (hala normal sınırlar içerisinde kalmak şartıyla).
Yemek yeme sonrası gastrin doğal olarak yükselir. Sağlıklı bir insanda öğün sonrası gastrin değeri, açlık değerinin birkaç katına çıkabilir (örneğin 100’den 200-300 pg/mL’ye kadar). Ancak laboratuvar ölçümleri genellikle açlık gastrini üzerine kurulu olduğu için, referans aralıklar açlık durumunu baz alır.
Belirtmek gerekir ki, gastrin ölçümü yapılırken sonuçlar bazen “mide asidi baskılayıcı ilaç kullanımı” gibi faktörlerden etkilenir. Örneğin güçlü proton pompası inhibitörü kullanan birinin gastrin seviyesi 150-200 pg/mL gibi çıkabilir, bu onun normalde anormal bir değeri olduğu anlamına gelmez, ilaca bağlı bir sonuç olabilir.
Özet normal değerler (açlık için):
Genel popülasyon: 0 – 100 pg/mL
Bazı laboratuvarlara göre: <50 pg/mL (daha katı kriter)
Postprandial (yemek sonrası): <250 pg/mL (bireye ve öğüne göre değişir, bu klinik açıdan pek kullanılmaz)
Sonuç raporunda eğer gastrin düzeyi yüksek saptanmışsa, genellikle ölçülen değerin ne kadar yüksek olduğuna göre yorum yapılır. Örneğin açlık gastrin >1000 pg/mL ise bu oldukça yüksektir ve gastrinoma olasılığı gibi ciddi bir durum düşündürür. Değer hafif yüksekse (100-200 pg/mL arası) PPI kullanımı veya hafif atrofik gastrit gibi durumlar ayırt edilmelidir. Doktorunuz, gerekirse tanıyı netleştirmek için gastrin testini tekrarlayabilir veya uyarı testleri uygulayabilir.
Gastrin Hormonunun Kadın ve Erkeklerde Etkileri
Gastrin hormonu, temel olarak mide ve sindirim sistemi üzerine etkili bir hormon olduğu için, kadın ve erkeklerde yaptığı fizyolojik etkiler arasında belirgin bir fark yoktur. Cinsiyet, gastrin salınımını veya işlevini doğrudan değiştirmez. Hem kadınlarda hem erkeklerde gastrin, mide asidi salgısını uyarır, sindirim hareketlerini hızlandırır ve mide mukozasının sağlığını destekler.
Bununla birlikte, gastrin düzeylerini etkileyebilecek dolaylı faktörler cinsiyetle ilişkili olabilir. Helicobacter pylori enfeksiyonu, atrofik gastrit veya mide asidi bozuklukları her iki cinste de görülebilir, ancak bazı çalışmalar H. pylori’nin kadınlarda biraz daha sık atrofik değişikliğe yol açabileceğini öne sürmüştür. Bu durumda kadınlarda özellikle menopoz sonrası dönemde gastrin seviyelerinin yüksek olabileceği akla gelir (midede asit azaldığı için). Erkeklerde ise genç yaşlardan itibaren mide ülseri, duodenal ülser gibi sorunlar kadınlara oranla biraz daha sık görülür, bu da belki erkekte gastrin dinamiğinin farklı çalışmasıyla ilgili olabileceği düşünülmüştür; örneğin erkek hastalarda Zollinger-Ellison sendromu kadınlara göre biraz daha fazladır.
Gebelik gibi özel bir durumda cinsiyete bağlı hormonal ortam değişir: Hamile bir kadında artan östrojen ve progesteron, sindirim sistemi üzerinde bazı etkiler yapar (örn. mide boşalması yavaşlar, reflü artar). Bu değişiklikler gastrin salınımını da dolaylı etkileyebilir. Östrojenin gastrin hücrelerine doğrudan etkisi tam olarak tanımlanmamış olsa da, gebelerde mide asit sekresyonunun biraz azaldığı ve buna bağlı gastrinin normalden farklı salgılanabileceği düşünülür (gebelerde gastrin seviyelerinin hafif arttığını bildiren çalışmalar mevcuttur). Ancak bu artış fizyolojik sınırlardadır ve anne ile bebek arasında kalsiyum-fosfor metabolizmasını dengede tutma amacı taşıyor olabilir.
Erkeklerde yüksek gastrin seviyelerine yol açan durumlar arasında en dikkat çekeni, alkalen mide içeriğiyle karakterize kronik atrofik gastritin pernisiyöz anemi ile birlikte görülmesidir ki bu kadınlarda daha sık olsa da erkeklerde de ortaya çıkabilir. Ayrıca antiasit ilaçların uzun süreli kullanımı cinsiyet farkı gözetmeksizin gastrini yükseltir.
Genel olarak, gastrinin hem kadınlarda hem erkeklerde aynı fizyolojik işlevlere sahip olduğunu söyleyebiliriz: Yemek yendiğinde mide asidini salgılatmak, sindirimi kolaylaştırmak ve mide iç yüzeyini yenilemek. Kadın veya erkek olmak bu süreci değiştirmez. Fakat cinsiyet hormonlarının ve farklı yaşam tarzı alışkanlıklarının (örn. erkeklerde daha fazla sigara-alkol kullanımı veya kadınlarda daha fazla PPI kullanımı gibi) gastrin salgısına dolaylı etkileri olabilir.
Özetle, gastrin hormonu cinsiyetler arasında farklı etki göstermez. Önemli olan bireyin sağlık durumu, mide sağlığı ve varsa eşlik eden hastalıklarıdır. Her iki cinste de gastrin fazlalığı benzer şekilde ülserlere ve sindirim sorunlarına yol açarken, gastrin eksikliği belirgin bir soruna neden olmaz (diğer hormonlar devreye girer). Gastrin, kadın-erkek herkeste sağlıklı sindirimin bir parçasıdır.
Gastrin Hormonunun Gebelikteki Rolü Nedir?
Gebelik döneminde anne adayının vücudunda meydana gelen hormonal ve fizyolojik değişimler sindirim sistemini de etkiler. Gastrin hormonu da bu süreçte bazı adaptasyonlar gösterir. Hamilelikte artan östrojen ve progesteron hormonları, sindirim sistemi kas tonusunu azaltır ve mide boşalmasını yavaşlatır; bu durum midede daha uzun süre yiyecek kalmasına ve dolayısıyla gastrin salgısının farklı seyretmesine yol açabilir. Bazı araştırmalar, gebeliğin özellikle üçüncü trimesterinde anne kanında gastrin seviyelerinin gebelik öncesine göre daha yüksek olduğunu bildirmektedir. Bunun olası sebebi, anne ve fetüsün kalsiyum ihtiyacının artmasıyla ilgilidir. Yüksek östrojen hormonu, paratiroid hormonunu etkileyerek kalsiyum metabolizmasını değiştirirken; gastrin de kalsiyum ve asit dengesiyle ilişkili bir hormon olarak bu dengeye katkıda bulunabilir.
Plasenta, gebelikte birçok hormon üretir, fakat direkt gastrin salgılamaz. Ancak plasenta, kalsitonin geniyle ilişkili peptid (CGRP) gibi bazı peptitleri salgılar ve bunlar rahim kaslarını gevşetme gibi etkilere sahiptir. Gastrin ile CGRP, vücutta farklı görevleri olsa da, gebelikte her ikisinin de seviyelerinde artış gözlenebilir ve kan akımı/damar genişlemesi üzerinde etkileri olabilir. Yani, dolaylı olarak plasenta, anne dolaşımındaki bazı hormon-peptid dengelerini etkiler.
Gebelikte mide asit salgısı genel olarak azalır veya değişir. Midede asit üretimi azaldığında, vücut bunu dengelemek için gastrin salgısını bir miktar artırabilir. Bu yüzden gebelerde gastrin yükselmesi bir adaptasyon mekanizması sayılabilir. Bunun sonucunda, hamile bir kadın yemek yediğinde mide asidi üretimi yine de yeterli seviyeye ulaşır, bu da hem annenin yiyecekleri sindirmesine hem de fetüse gerekli besinlerin iletilmesine yardımcı olur.
Öte yandan, hamilelikte sık görülen mide ekşimesi ve reflü şikayetleri, progesteronun yemek borusu alt büzücüsünü gevşetmesi ve mide boşalmasının yavaşlaması nedeniyle artar. Gastrin hormonu burada ikincil bir rol oynar: Mide dolu kaldıkça gastrin salınımı da devam edebilir, bu da asit üretimini sürdürerek reflüyü biraz daha belirginleştirebilir. Bu nedenle gebelerde reflüyü azaltmak için öğünlerin az ve sık düzenlenmesi, yatmadan önce yemek yenmemesi önerilir; bu önlemler gastrin salınımını da kontrol altında tutmaya yardımcı olur.
Sonuç olarak, gebelikte gastrin hormonu doğrudan fetüs gelişiminde rol alan bir hormon olmamakla birlikte, anne bedeninin gebelik koşullarına uyum sağlamasında yer alır. Midenin asit dengesinin korunması, artan besin ihtiyacının sindirilmesi ve anne karnındaki bebeğe yeterli kalsiyum sağlanması gibi dolaylı faydaları olabilir. Gebelik sonrası dönemde (lohusalık) hormonal seviyeler normale dönerken gastrin salınımı da gebelik öncesi düzene geri döner.
Not: Bazı nadir durumlarda, hamilelik sırasında plasentadan salgılanan enzimler anne adayında geçici hipertiroz ve hiperkalsiyemiye yol açabilir. Bu gibi vakalarda, yüksek kalsiyum seviyelerini düşürmek için kalsitonin hormonu (ilaç olarak) kullanılabilir. Kalsitonin plasentadan geçmediği için gebelikte güvenle kullanılabilir. Bu bağlamda, gastrin hormonunun düşürülmesine yönelik bir tedavi ise genellikle gerekmez çünkü gebelikte gastrin yüksekliği fizyolojik sınırlar içindedir ve doğumdan sonra kendiliğinden düzelir.
Gastrin Hormon Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?
Gastrin hormonu bozukluğu genellikle hipergastrinemi şeklinde karşımıza çıkar; yani gastrin fazlalığı söz konusudur. Bu durumun tedavisi altta yatan nedene yönelik olur:
Zollinger-Ellison Sendromu (ZES) / Gastrinoma: Eğer yapılan testler sonucu gastrin üreten bir tümör (gastrinoma) tespit edilirse, ideal tedavi cerrahi olarak tümörün çıkarılmasıdır. Tümörün yeri (pankreas, duodenum veya nadiren başka yerler) ve yayılım durumuna göre ameliyatın kapsamı belirlenir. Cerrahiyle tümör tamamen çıkarılabilirse, gastrin seviyeleri normale döner ve hastalığın belirtileri (şiddetli ülserler, ishal vs.) düzelir. Ancak tümör yayılmışsa veya ameliyatla tamamen çıkarılamıyorsa, diğer tedavi yöntemleri devreye girer. Proton pompası inhibitörleri (PPI) bu durumda yüksek dozlarda kullanılarak mide asidi üretimi baskılanır. Örneğin omeprazol, lansoprazol gibi ilaçlar gastrin fazla da olsa asit üretimini minimal seviyede tutarak ülser oluşumunu engeller ve semptomları kontrol altına alır. Ayrıca metastatik gastrinoma vakalarında somatostatin analogları (örneğin oktreotid) kullanılarak gastrin salınımı azaltılabilir; bu ilaçlar hormon üreten nöroendokrin tümörlerde semptom kontrolü sağlar. İleri olgularda kemoterapi veya hedefe yönelik ilaç tedavileri de gündeme gelebilir.
H.pylori Enfeksiyonu / Kronik Atrofik Gastrit: Eğer gastrin yüksekliğinin sebebi mide mukozasındaki bir enfeksiyon veya otoimmün hasarsa, tedavi ona göre planlanır. H. pylori pozitif olup da yüksek gastrin düzeylerine ve ülserlere sahip hastalarda eradikasyon tedavisi (antibiyotikler ve PPI kombinasyonu) uygulanır. Bakteri temizlendiğinde genellikle mide asit düzeni düzelir ve gastrin seviyeleri zamanla normalleşir. Pernisiyöz anemiye bağlı atrofik gastritte ise asit üretimi geri gelmeyeceği için gastrin yüksek kalabilir; bu durumda spesifik olarak gastrine müdahale etmeyiz, ancak B12 vitamini tedavisi vererek anemiyi düzeltiriz. Gastrin yüksek olsa bile bu hastalarda mide kanseri riski arttığından endoskopik takip önemlidir.
Uzun Süreli PPI Kullanımı: Proton pompa inhibitörlerini uzun yıllar yüksek dozda kullanan kişilerde gastrin yükselebilir (vücut asit baskılanmasına adaptasyon için fazla gastrin salgılar). Bu genellikle ciddi bir sorun yaratmaz, ancak PPI ilacı azaltılıp kesilirse gastrin de zamanla normale döner. Tedavide burada esas olan, PPI ihtiyacını en aza indirmektir. Mümkünse dozu azaltmak veya H2 reseptör blokerlerine geçiş yapmak düşünülebilir. PPI kesilirken birden değil, kademeli azaltmak tavsiye edilir ki rebound asit artışı minimal olsun.
SIADH vb. Durumlar: Kronik böbrek yetmezliği gibi durumlarda gastrin yüksekliği görüyorsak, spesifik bir gastrin tedavisi yapmayız. Bu, üremik ortamın bir sonucudur. Böbrek nakli veya diyaliz gibi temel tedaviler, gastrin yüksekliğini de dolaylı olarak düzeltebilir.
Gastrin düşüklüğü genelde tedavi gerektirmez, çünkü bir hastalığa yol açmaz. Ancak altta yatan neden mide aşırı asidiyeti ise (örneğin stres ülserleri), bunun tedavisi asit baskılayıcı ilaçlarla yapılır, bu tedavi zaten gastrini ikincil olarak normal seviyelerine getirir.
Özetle, gastrin hormon bozukluğunda tedavinin anahtarı, sebebe yönelik yaklaşımdır:
Gastrinoma varsa: Cerrahi + ilaç tedavileri (PPI, oktreotid vs.).
H.pylori / gastrit varsa: Antibiyotik ve uygun tedaviler.
İlaç kaynaklıysa: İlacı düzenlemek.
Primer hipersekresyon yoksa: Semptomatik tedavi (asit baskılamak gibi).
Bu tedaviler sonucunda hastanın mideyle ilgili şikayetleri (örn. ülser ağrısı, reflü, ishal) azalır ve komplikasyonlar önlenir. Özellikle gastrin yüksekliği sonucu oluşmuş ülserlerde tedavi edilmezse kanama, mide delinmesi gibi ciddi sorunlar gelişebileceğinden, zamanında doğru tedavi hayati önem taşır. Tedavi sürecinde kan gastrin düzeyleri doktorlarca takip edilebilir, özellikle gastrinoma ameliyatlarından sonra düşüş olup olmadığı izlenir. Ayrıca mide asidi ölçümleri (pH metry) de tedavi etkinliğini değerlendirmede kullanılabilir.
Sık Sorulan Sorular
Gastrin hormonu midedeki asit üretimini nasıl etkiler? Gastrin hormonu, midede asit üreten parietal hücreleri güçlü bir şekilde uyarır. Yemek yenildiğinde veya mide duvarı gerildiğinde gastrin salınır ve kan yoluyla mideye etki ederek hidroklorik asit salınımını artırır. Sonuç olarak mide içi pH düşer (asidikleşir). Gastrin aynı zamanda mide bezlerinden pepsinogen salınmasını da dolaylı olarak destekler. Özetle, gastrin “mide asit pompasının gaz pedalına basan” hormondur diyebiliriz.
Gastrin hormonu testi aç karnına mı yapılır? Evet, gastrin testi genellikle aç karnına yapılır. Yemek yemek gastrin düzeyini yükselteceği için doğru bir ölçüm elde etmek adına en az 8-10 saatlik açlık önerilir. Ayrıca testi etkilememesi için antiasit, H2 reseptör blokörü veya PPI gibi ilaçların, doktorun önerdiği süre boyunca (genellikle birkaç gün) kesilmesi istenebilir. Kan örneği alındıktan sonra laboratuvar özel koşullarda inceleme yapar. Eğer doktorunuz gerekiyorsa, sekretin uyarı testi gibi ek işlemler de açlık koşulunda gerçekleştirilir.
Gastrin yüksekliği hangi belirtilere yol açar? Gastrin hormonunun yüksek olması, midede aşırı asit üretimine neden olur. Bu durumun en yaygın belirtisi şiddetli mide ve bağırsak ülserleridir. Hastada midede yanma tarzında ağrılar, özellikle yemeklerden birkaç saat sonra veya açken ortaya çıkan ülser ağrıları olabilir. Aşırı asit reflüye yol açarak göğüste yanma (heartburn) ve yemek borusunda tahriş yapabilir. İnce bağırsaklar bu asit yüküyle baş edemeyince kronik ishal gelişebilir (asit, pankreas enzimlerini etkisiz hale getirip yağ emilimini bozar, yağlı ishal olabilir). Gastrin yüksekliğine bağlı ülserler sık sık nükseder ve tedaviye direnç gösterir. Hatta bu ülserler kanama ya da delinme gibi komplikasyonlara meyillidir. Eğer gastrin yüksekliğinin sebebi bir gastrinoma ise, bunlara ek olarak kilo kaybı ve halsizlik gibi belirtiler de tabloya eşlik edebilir. Kısaca, tekrarlayan inatçı ülserler, reflü ve ishalle birlikte gidiyorsa gastrin yüksekliği akla gelmelidir.
PPI gibi asit düşürücü ilaçlar gastrin düzeyini etkiler mi? Evet, proton pompa inhibitörleri (omeprazol, pantoprazol gibi) ve H2 blokörleri (ranitidin gibi) uzun süre kullanıldığında gastrin düzeyini yükseltir. Bu ilaçlar midede asit üretimini bastırdığı için, mide asidi azalmasına tepki olarak G-hücreleri daha fazla gastrin salgılar (negatif geri besleme mekanizması bozulur). Bu ilaçları kullanan kişilerde gastrin testinin yüksek çıkması sık rastlanan bir durumdur. Genellikle bu gastrin artışı zararlı olmaz ve ilacın kesilmesiyle bir süre sonra normale döner. Ancak PPI tedavisi altındaki bir hastada gastrin çok aşırı yükselmişse (örneğin >1000 pg/mL gibi), doktorlar altta yatan bir gastrinoma olmadığından emin olmak için ek testler yapabilir. Özetle, asit baskılayıcı ilaçlar “yapay” bir gastrin yüksekliği yaratabilir; bu nedenle gastrin testinden önce bu ilaçların kesilmesi önerilir.