Kortizol Nedir?
Kortizol, vücudun stres hormonu olarak bilinen, hayati öneme sahip bir steroid hormondur. Böbreküstü bezlerinin (adrenal bezlerin) kabuk bölgesinden (adrenal korteks) salgılanır. Kimyasal yapısı itibariyle bir glukokortikoid hormonudur. Vücudun pek çok sistemini etkileyen kortizol; kan şekerinin düzenlenmesi, inflamasyonun kontrolü, tansiyonun idamesi gibi kritik görevler üstlenir.
Kortizol salınımı beyin ile böbreküstü bezleri arasındaki bir aks tarafından kontrol edilir. Beyindeki hipotalamus, CRH (Kortikotropin Salgılatıcı Hormon) salgılar; bu, hipofiz bezine etki ederek ACTH (Adrenokortikotrop Hormon) üretimini tetikler. ACTH da adrenal korteksi uyararak kortizol salgılanmasını sağlar. Bu düzeneğe Hipotalamus-Hipofiz-Adrenal (HHA) aksı denir. Kortizol üretimi bu aks sayesinde gün içinde dalgalanmalar gösterir ve strese yanıt olarak artar.
Sağlıklı bir insanda kortizol seviyesi sabah erken saatlerde (genellikle 6-8 arası) en yüksek düzeydedir; bu, vücudun güne hazırlanması içindir. Gün ilerledikçe kortizol kademeli olarak azalır ve akşam-gece en düşük seviyelerine iner. Bu doğal döngüye sirkadiyen ritim denir. Örneğin sabah 8’de ölçülen kortizol, gece 12’de ölçülenin kat kat üstünde çıkar; gece yarısı kortizol çok düşüktür, bu da uykuya dalmayı kolaylaştırır.
Kortizol, vücudun “savaş veya kaç” tepkisinde de kilit rol oynar. Ani bir stres ya da tehlike anında adrenal bezlerden adrenalin ile birlikte kortizol de salgılanır ve vücutta enerji mobilizasyonu sağlanır. Kortizolün etkisi adrenalinin aksine daha yavaş ama daha uzun sürelidir; saatler boyu vücudu yüksek alarm durumunda tutabilir.
Kortizolün Vücuttaki Görevleri Nelerdir?
Kortizol hormonu, vücuttaki hemen her sistem üzerinde etkili olup dengeleyici bir rol üstlenir. Başlıca görev ve etkileri şunlardır:
Stres Yanıtı ve Enerji Sağlanması: Kortizol, strese karşı vücudun verdiği tepkinin önemli bir parçasıdır. Ani bir tehdit veya stres durumunda kortizol seviyesi yükselir. Bu yükseliş karaciğerdeki depolanmış şekeri (glikojeni) glikoza çevirerek kan şekerini artırır. Böylece kaslar ve beyin için hızlı enerji sağlanır. Ayrıca kortizol, kaslarda protein yıkımını artırır ve elde ettiği amino asitlerden de glikoz üretimini (glukoneogenez) destekler. Yani kortizol, “hayatta kalma” durumunda vücuda yakıt sağlayan hormondur.
Kan Basıncı ve Dolaşım: Kortizol, damarlardaki düz kasların vazokonstriksiyon (büzülme) yanıtını güçlendirir. Bu sayede tansiyonun idamesine yardımcı olur. Kortizol olmasaydı, damarlar adrenerjik uyarılara yeterince yanıt veremez ve tansiyon tehlikeli şekilde düşebilirdi. Bu etki, Addison hastalığında (kortizol yetmezliğinde) görülen tansiyon düşüklüğünün nedenlerinden biridir.
Metabolizma Düzenlemesi: Kortizol, karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını düzenler. Karbonhidratlar için kan şekerini yükseltici etkisinden bahsettik. Yağ dokusunda ise kortizol, lipolizi (yağların parçalanmasını) uyararak serbest yağ asitlerini açığa çıkarır. İlginç olarak kronik kortizol fazlalığında yağ dağılımı değişir; yağlar daha çok karın bölgesinde toplanır (santral obezite). Protein metabolizmasında kortizolün uzun süre yüksek olması kas kaybına ve ciltte incelmeye yol açabilir, çünkü protein yıkımı artar.
Bağışıklık Sistemi ve Enflamasyon: Kortizolün en önemli görevlerinden biri, bağışıklık cevabı dengelemesidir. Kortizol, bağışıklık hücrelerinin aşırı aktif olmasını önler ve inflamasyonu baskılar. Bu nedenle vücutta iltihap ya da alerjik bir reaksiyon olduğunda, doğal olarak kortizol artışı bu reaksiyonu sınırlamaya çalışır. Tıpta kortikosteroid ilaçların (prednizon, deksametazon gibi, ki bunlar kortizol türevidir) yoğun olarak iltihabi hastalıklarda kullanılmasının sebebi de budur. Kortizol bağışıklığı tamamen kapatmaz ama düzenler; ancak çok fazla salgılanırsa enfeksiyonlara karşı vücut direnci düşebilir.
Sinir Sistemi ve Duygu Durum: Kortizol beyin fonksiyonlarını da etkiler. Özellikle hipokampüs bölgesi (hafıza merkezi) kortizol düzeylerinden etkilenir. Kısa dönemde yüksek kortizol uyanıklığı artırıp hafızayı keskinleştirebilirken, kronik yüksek kortizol (stres) hafıza ve konsantrasyon sorunlarına yol açabilir. Kortizol ayrıca duygu durumunu etkiler; stres altındaki kişilerde anksiyete ve huzursuzluk hissinde kortizol artışının payı vardır. Bununla birlikte, Addison hastalığında (kortizol azlığında) da depresif duygudurum ve enerji düşüklüğü sık görülür.
Diğer Görevler: Kortizol kemiklerde kalsiyum dengesini de etkiler; uzun süreli yüksek kortizol kemikten kalsiyum çekilmesine ve osteoporoza neden olabilir. Ayrıca cilt, kas, bağ dokusu gibi yapılarda yenilenmeyi yavaşlatır (o yüzden Cushing sendromunda yaralar geç iyileşir, cilt incelir). Kortizol idrarla su ve sodyum atılımını azaltır, potasyum atılımını artırır – bu da su tutulumuna neden olup ödem yapabilir.
Kısacası kortizol, vücudun denge ustasıdır: Stres anında seferberlik ilan eder, tehlike geçtiğinde seviyesini indirir. Hem enerji üretir, hem inflamasyonu sınırlar, hem de hayati organlara öncelik verip ikincil önemdeki süreçleri (örneğin bağışıklık veya üreme fonksiyonu gibi) baskılar. Bu sayede insan vücudu zor koşullara adapte olabilir. Ancak bu düzenek kısa vadede faydalıyken, uzun vadede yüksek kortizol bedende yıpranmaya sebep olabilir.
Kortizol Yüksekliği Ne Anlama Gelir?
Kortizol yüksekliği, tıp dilinde hiperkortizolizm olarak bilinir ve çeşitli nedenleri olabilir. Kortizol seviyesinin normalden fazla olması vücutta belirgin değişikliklere ve belirtilere yol açar. Öncelikle sebeplerini ikiye ayırabiliriz: patolojik (hastalık kaynaklı) kortizol yüksekliği ve fizyolojik (stres veya diğer faktörlere bağlı geçici) kortizol yüksekliği.
Cushing Sendromu (Patolojik Hiperkortizolizm): Uzun süreli ve belirgin kortizol fazlalığı Cushing sendromu olarak adlandırılır. Bu sendrom, kortizol fazlalığının vücutta yarattığı belirti ve bulgular topluluğudur. Nedenleri:
Cushing Hastalığı: Hipofiz bezindeki bir adenom (iyi huylu tümör) aşırı ACTH üretir, bu da adrenal bezleri sürekli uyararak çok kortizol salgılanmasına yol açar. ACTH fazlasına bağlı kortizol yüksekliği durumunda spesifik olarak Cushing hastalığı denir (Cushing sendromunun özel bir türü).
Adrenal Tümörler: Adrenal bezin kendisinden kaynaklı adenom veya kanserler, ACTH’den bağımsız şekilde fazla kortizol üretebilir.
Ektopik ACTH Salgısı: Bazı nadir durumlarda vücudun başka yerindeki tümörler (örneğin akciğerlerde küçük hücreli akciğer kanseri) ACTH hormonunu salgılayarak adrenal bezleri uyarır; buna bağlı kortizol yükselir.
İatrojenik (Dışarıdan) Nedenler: En sık görülen Cushing sendromu nedeni budur. Uzun süre yüksek doz kortikosteroid ilaç (prednizon, deksametazon vb.) kullanan kişilerde, dışarıdan alınan steroidler vücutta Cushing tablosu oluşturur.
Cushing Sendromu Belirtileri: Kortizol yüksekliğinin tipik bulguları vardır. Yüz yuvarlak ve kızarık görünüm alır (aydede yüzü), ensede yağ birikimi olur (buffalo hörgücü), karın bölgesinde belirgin yağlanma varken kollar bacaklar nispeten ince kalır (central obezite). Deride incelme, mor renkte geniş çatlaklar (striae özellikle karın, kalça üstü bölgelerde), kolay morarma görülür. Tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) ve kan şekeri yüksekliği (hatta diyabet) gelişebilir. Kas güçsüzlüğü, özellikle kalça ve omuz kaslarında kuvvetsizlik tipiktir. Kadınlarda adet düzensizlikleri, erkeklerde cinsel istekte azalma olabilir. Bağışıklık baskılandığı için enfeksiyonlara yatkınlık artar. Psikiyatrik olarak da depresyon, anksiyete hatta bazen psikoz görülebilir.
Kronik Stres ve Obezite ile İlişkili Yükseklik: Bazı kişilerde net bir hastalık olmaksızın, kronik stres, depresyon veya şişmanlık gibi durumlar kortizol seviyelerini normalden yüksek tutabilir (ancak genelde Cushing sendromu seviyelerine çıkmaz). Bu kişilerde de kilo alma, hipertansiyon, kan şekeri yüksekliği gibi bulgular olabilse de tablo daha hafiftir. Stres yönetimi ve kilo verildiğinde kortizol normalleşebilir.
Kortizol Ritminin Bozulması: Kortizol yüksekliği sadece miktar olarak değil, ritim olarak da bozulabilir. Örneğin Cushing sendromu olan birinde kortizol sabah-akşam yüksek seyreder ve normal ritim kaybolur. Gece kortizol yüksek kalırsa uyku problemleri ortaya çıkar, kişi dinlenmiş hissetmez.
Geçici Kortizol Yükselmeleri: Şiddetli akut hastalıklarda (örneğin ağır enfeksiyon, ameliyat stresi, travma) kortizol yükselmesi normal bir vücut yanıtıdır. Bu durumda kortizol yüksekliği geçicidir ve altta yatan durum düzelince normale döner. Bu tür fizyolojik yükselişler genelde hastalığın belirtilerine karışır, özel bir Cushing benzeri tablo oluşturmaz.
Uyku Düzeni ve Diğer Etkenler: Uyku eksikliği, yoğun gece mesaileri (vücut saati bozulması) kortizol ritmini etkileyip ortalama düzeyi arttırabilir. Alkolizm gibi durumlar da kortizol yüksekliğine yol açabilir.
Kortizol yüksekliği, kaynağı ne olursa olsun, uzun vadede tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara yol açabilir: Kalp krizi ve inme riski artar (hipertansiyon ve diyabet nedeniyle), osteoporoz nedeniyle kemik kırıkları olabilir, psikolojik sorunlar derinleşebilir. Özellikle Cushing sendromu (endojen kortizol fazlalığı) hayatı tehdit eden bir durumdur; tedavi edilmezse kalp-damar sorunları veya enfeksiyonlar nedeniyle yaşam süresini kısaltır.
Kortizol Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?
Kortizol hormonu seviyesinin normalden düşük olması, adrenal yetmezlik olarak bilinen klinik durumlara yol açar. Kortizol düşüklüğünün başlıca nedenleri ve sonuçları şunlardır:
Addison Hastalığı (Primer Adrenal Yetmezlik): Kortizol düşüklüğünün klasik ve tarihsel önemi olan şeklidir. Addison hastalığında sorun böbreküstü bezlerinin kendisindedir; bu bezler hasar gördüğü için yeterli kortizol (ve sıklıkla aldosteron gibi diğer adrenal hormonlar) üretemez. En sık nedeni otoimmün adrenalittir (vücudun kendi bağışıklık sistemi adrenal korteksine saldırır). Tüberküloz enfeksiyonu da adrenal bezleri harap ederek Addison’a neden olabilir. Sonuçta vücutta kortizol azlığı ve aldosteron azlığı ortaya çıkar.
Belirtiler: Addison hastalarında kronik yorgunluk, kas güçsüzlüğü, iştahsızlık ve kilo kaybı başlıca belirtilerdir. Tansiyon düşüktür (hatta ortostatik hipotansiyon, ayağa kalkınca baş dönmesi olabilir). Hiperpigmentasyon denilen ciltte koyulaşma tipiktir – özellikle el çizgilerinde, eklem kıvrımlarında, ağız içinde mukoza’da belli olur. Bunun sebebi, kortizol düşük olduğu için ACTH hormonunun çok artması ve bunun da melanin pigmentini uyarmasıdır. Addison hastalarında tuz ihtiyacı artmıştır (canları tuzlu yemek isteyebilir) çünkü aldosteron azlığıyla vücutta sodyum kaybı olur. Kan tahlillerinde sodyum düşüklüğü, potasyum yüksekliği görülebilir. Kan şekeri de kortizol eksikliği nedeniyle normalden düşük seyreder, hipoglisemiye yatkınlık vardır.
Addison Krizi: Addison hastalığı sinsi ilerler, ancak vücut bir stres yaşadığında (örneğin enfeksiyon, ameliyat, kaza gibi) adrenal kriz dediğimiz akut yetmezlik tablosu gelişebilir. Bu durumda hasta şiddetli kusma, ishal, karın ağrısı, aşırı düşük tansiyon ve bilinç bulanıklığı yaşayabilir. Bu tablo hayatı tehdit eder ve acil tedavi (damardan kortizol verilmesi, sıvı-elektrolit desteği) gerektirir.
Sekonder Adrenal Yetmezlik: Bu durumda adrenal bezler sağlamdır, ancak hipofizden yeterli ACTH salgılanmaz. ACTH eksik olunca adrenal bezler uyarı alamaz ve kortizol üretimi azalır. En sık sebep, uzun süre yüksek doz kortikosteroid ilaç kullanımı sonrası ilacın aniden kesilmesidir. Dışarıdan steroid alan kişilerde hipofiz ACTH salgısını baskılar; ilaç birden kesilirse vücut bir süre kendi ACTH ve kortizolünü üretemez. Bu nedenle steroid tedavisi daima kademeli azaltılarak kesilir.
Diğer bir sebep, hipofiz tümörleri veya hipofiz cerrahisi/radyoterapisi sonucu ACTH yapımının bozulmasıdır. Sekonder adrenal yetmezlikte aldosteron salgısı genelde korunmuştur (çünkü aldosteron daha çok böbreklerden salgılanan renin-anjiyotensin sistemiyle kontrol edilir). Bu nedenle sekonder yetmezlikte Addison’daki gibi belirgin hiperpigmentasyon veya potasyum yüksekliği olmaz. Yorgunluk, güçsüzlük, kan şekeri düşüklüğü gibi kortizol eksikliği bulguları ön plandadır.Akut Adrenal Yetmezlik (Adrenal Kriz): Kortizol ve adrenal hormonların ani ve ciddi düşüşüyle seyreden acil tablodur. Primer Addison bilinmeden seyrederken bir stresle tetiklenebilir, hipofiz adenomu olan birinde beyin cerrahisi sonrası aniden gelişebilir veya Waterhouse-Friderichsen sendromu gibi durumlarda (menenjit sonrası adrenal kanama) akut adrenal yetmezlik ortaya çıkabilir. Bulgular: Ani şiddetli tansiyon düşüşü (şok), bilinç kaybı, şiddetli kusma, karın ağrısı, sırt-bacak ağrıları, ateş, hipoglisemi gibi. Bu durum hemen kortizol enjeksiyonu ve yoğun bakım desteği gerektirir, aksi takdirde ölümcül olabilir.
Diğer: Uzun süreli kortizol düşüklüğü tedavi edilmediğinde, kişilerde bitkinlik, depresyon, kilo kaybı, enfeksiyonlara yatkınlık gibi sorunlar kronik olarak devam eder. Adrenal yetmezliği olan kadınlarda, adrenal bezden salgılanan az miktardaki androjenler de eksileceği için koltuk altı ve kasık kıllarında dökülme olabilir, libido azalabilir.
Kortizol düşüklüğü, tıpkı yüksekliği gibi, hayati sonuçlar doğurabilir. Addison hastalığı yavaş ilerlerken yakalanıp tedavi edilmezse, stres anında Addison kriziyle ölüme yol açabilir. Neyse ki, günümüzde tanısı kan testleriyle konulabilen bir durumdur ve tedavisi mümkündür (eksik hormonların yerine konması). Önemli olan, bu semptomları olan kişilerin bir hekime başvurup gerekli testleri yaptırması ve tanı aldığında tedaviyi aksatmamasıdır.
Kortizol Testi Hangi Durumlarda Yapılır?
Kortizol seviyesini ölçmek ve adrenal fonksiyonu değerlendirmek için farklı testler ve durumlar söz konusudur. Doktorlar, hastanın şikayetlerine ve klinik bulgulara göre kortizol ile ilgili testleri şu durumlarda isterler:
Cushing Sendromu Şüphesi: Hasta yukarıda bahsedilen Cushing belirtilerini gösteriyorsa (örneğin anormal kilo alımı, vücut yağ dağılımında değişiklik, ciltte mor çatlaklar, hipertansiyon, kan şekeri yüksekliği, osteoporoz, tekrarlayan enfeksiyonlar gibi) doktor kortizol fazlalığından şüphelenir. Bu durumda tanıyı koymak için tarama testleri yapılır:
Gece Düşük Doz Deksametazon Baskılama Testi: Hasta gece yatmadan önce (genellikle saat 23 civarı) 1 mg deksametazon tableti alır. Ertesi sabah (8-9 civarı) kan kortizol düzeyi ölçülür. Sağlıklı kişilerde dışarıdan verilen bu kortikosteroid, hipofizden ACTH salınımını baskılar ve sabah kortizol seviyesini düşürür (genellikle <1.8 µg/dL gibi çok düşük bir seviyeye iner). Eğer sabah kortizolü baskılanmamış ve yüksek kalmışsa, Cushing sendromu lehine bir bulgudur.
Gece Yarısı Tükrük Kortizolü: Normalde gece 24:00 civarı kortizol en düşük noktada olmalıdır. Hastadan alınan geç gece tükrük örneğinde kortizol hala yüksekse (normalin üzerindeyse), bu da hiperkortizolizm göstergesi olabilir.
24 Saatlik İdrarda Serbest Kortizol: 24 saat boyunca hastanın idrarı toplanarak kortizol atılımı ölçülür. Yüksek çıkması, vücutta kortizol fazlalığını yansıtır.
Bu tarama testleri pozitifse, tanıyı kesinleştirmek ve nedenini bulmak için ileri testler (yüksek doz deksametazon testi, ACTH düzeyi ölçümü, MR görüntüleme vs.) yapılır.
Addison Hastalığı / Adrenal Yetmezlik Şüphesi: Hasta kronik yorgun, zayıf, tansiyonu düşük ve cildi bronzlaşmış bir görünümdeyse, doktor adrenal yetersizlikten şüphelenir. Tanıyı koymak için:
Sabah Kortizol Seviyesi: Sabah 8 civarı alınan kan kortizol düzeyi düşük bulunursa (örneğin <3 µg/dL gibi çok düşük bir değer), bu adrenal yetmezlik lehine kuvvetli bir bulgudur. Ancak orta değerler çıktıysa (örneğin 5-10 µg/dL aralığı), kesin sonuca varmak zor olabilir.
ACTH Seviyesi: Aynı anda bakılan plazma ACTH düzeyi, sorunun primer mi sekonder mi olduğunu ayırt etmeye yardımcı olur. Addison’da (primer) ACTH çok yükselmiş çıkar, sekonder adrenal yetmezlikte ACTH düşük veya normal sınırda düşük olur.
ACTH Stimulasyon (Synacthen) Testi: Adrenal yetmezlik tanısını doğrulamak için yaygın kullanılan testtir. Hastaya sentetik ACTH (Synacthen) enjeksiyonu yapılır ve kortizol cevabı ölçülür. Normalde sağlam adrenal bez, ACTH verilince kortizol üretimini artırır (testin protokolüne göre 30. ve 60. dakikalarda kortizol seviyesi belli bir eşiğin üzerine çıkmalıdır, genelde >18 µg/dL beklenir). Eğer kortizol artışı olmuyorsa veya yetersizse, adrenal yetmezlik tanısı konur. Bu test Addison (primer) ve uzun süreli sekonder yetmezlikte anormal çıkar; ancak yeni gelişmiş sekonder yetmezlikte adrenal bez hala cevaben kortizol üretebilir o yüzden dikkatli yorumlanır.
Takip ve Doz Ayarı: Bilinen adrenal yetmezlik hastalarında (Addison hastalığı) verilen tedavinin uygun dozda olup olmadığını anlamak için kortizol ölçümleri yapılabilir. Hastaya verilen hidrokortizon gibi ilaçların dozunu ayarlamak için sabah kortizol değerleri kontrol edilebilir. Benzer şekilde Cushing tedavisi sonrasında (cerrahi veya ilaç) hastanın kortizol seviyeleri izlenir, normal aralığa dönüp dönmediği kontrol edilir.
Diğer Durumlar:
Yoğun bakım hastalarında düşük tansiyonun nedeni açıklanamıyorsa, septik şok gibi durumda akut adrenal yetmezlik akla gelebilir ve ACTH stimülasyon testi yapılabilir (bu durumda stres dozu steroid başlanıp başlanmamasına karar vermek için).
Konjenital adrenal hiperplazi gibi genetik hastalıklarda yenidoğanda kortizol düşük olduğunda ACTH yüksekliği ve başka belirtilerle tanı konur; 17-OH progesteron gibi ek testlerle birlikte kortizol ölçümü de değerlidir.
Depresyon, anksiyete bozukluğu veya panik atak gibi durumlarda bazen doktorlar fizyolojik bir bozukluk olmadığını göstermek için sabah kortizolü isteyebilirler (genelde normal çıkar). Ancak bu rutin bir uygulama değildir.
Düzensiz biyolojik ritim şikayetleri olan kişilerde (örneğin gece uyuyamama, sabah yorgun kalkma gibi) nadir de olsa kortizol ritmine bakılabilir.
Kısaca, kortizol testleri, hiper ve hipo kortizolizm durumlarını tespit etmek için hayati önemde araçlardır. Ancak bu testlerin doğru yorumlanması deneyim gerektirir; çünkü stres, kullanılan ilaçlar, gebelik, diğer hastalıklar kortizol düzeylerini etkileyebilir. Doktorlar, test sonuçlarını hastanın genel durumu ve şikayetleriyle birlikte değerlendirerek teşhis koyarlar.
Kortizol Normal Referans Aralıkları Nelerdir?
Kortizol için normal kabul edilen kan düzeyleri, günün saatine ve laboratuvarın kullandığı ölçüm yöntemine göre değişmekle birlikte, genel olarak şu şekildedir:
Sabah (Yaklaşık 6-10 arası) Serum Kortizolü: 5 – 25 µg/dL (veya 140 – 690 nmol/L).
Sabah erken saatte kortizolün en yüksek olduğu zaman dilimidir. Sağlıklı bireylerde genellikle bu aralıkta değerler görülür. Kiminde 8 µg/dL, kiminde 18 µg/dL çıkabilir; bu ikisi de normal sınırlar içinde sayılır.Öğleden Sonra (Yaklaşık 16:00 civarı) Serum Kortizolü: 3 – 10 µg/dL (yaklaşık değerler).
Gün içinde kortizol düşmeye başlar. Öğleden sonra normalde sabah değerinin üçte biri ile yarısı kadar düzeylere iner. Örneğin sabah 20 µg/dL olan biri, akşama doğru 6-7 µg/dL civarına geriler.Gece (Gece yarısı 24:00 civarı) Serum Kortizolü: <3 µg/dL gibi çok düşük seviyelere iner.
Normal sirkadiyen ritimde gece yarısı kortizol minimum düzeydedir. Hatta birçoğunda ölçülebilir en düşük seviyelerdedir (1 µg/dL veya altında).24 Saatlik İdrarda Serbest Kortizol: 20 – 90 µg arası (bu da laboratuvara göre değişir).
Bir gün boyunca idrara çıkan serbest kortizol miktarı normalde bu aralıktadır. Bu test, vücuttaki toplam kortizol üretimini yansıtır. Referansın üzerinde bulunması, hiperkortizolizme işaret edebilir.Tükrük Kortizol: Özellikle gece 23:00 civarı alınan tükrük örneğinde <0.1 – 0.2 µg/dL gibi çok düşük bir değer normal kabul edilir (yönteme göre).
Gece tükrük kortizol yüksekliği genellikle normalin 2-3 katı şeklinde tanımlanır; örneğin 0.3 µg/dL ve üzeri anormal olabilir (laboratuvarın referansına göre).
Laboratuvar sonuçları rapor edilirken, genellikle birimlere dikkat etmek gerekir: µg/dL (mikrogram/dezilitre) yaygın birimdir, ama nmol/L cinsinden de verilebilir (1 µg/dL ≈ 27.6 nmol/L). Ayrıca her laboratuvarın kullandığı test kitine göre referans aralığı biraz değişebilir; bu nedenle raporda yazan referans aralığına bakmak en doğrusudur.
Notlar:
Kortizol testinin güvenilirliği için, kan örneğinin sabah alındıysa gerçekten sabah erken alınması önemlidir. Yine gece kortizol bakılıyorsa, hastanın bir gece uyumadan gelmesi gerekebilir (hastanede ölçülüyorsa ışıklar kapalı halde dinlenerek vs.).
Rutin kan tahlillerinde genelde sabah kortizolüne bakılır. Eğer hasta gece vardiyasında çalışan biri ise, referans saatleri kayar (onlar için “sabah” belki öğleden sonra olabilir).
Çok stresli kan alma işlemi (örneğin kişi panik haldeyse) anlık kortizol yükseltebilir. Bu yüzden doktorlar net olmayan durumlarda dinamik testlere başvurur, sadece bazal kortizol ile tanı koymazlar.
Özetle, normal kortizol aralıkları sabah yüksek, akşam düşük olacak şekilde bize bir pencere sunar. Bu pencerenin dışında bir değer yakalamak, vücuttaki olası bir dengesizliği haber verebilir. Yine de tek bir değere bakarak karar vermek doğru olmadığından, şüpheli durumlarda tekrarlı ve farklı testlerle durum netleştirilir.
Kortizolün Kadın ve Erkeklerde Etkileri
Kortizol hormonu, kadın ve erkeklerde temel fizyolojik roller açısından benzerdir; her iki cinsiyet de stres tepkisinden metabolizmaya kadar kortizolün etkilerine ihtiyaç duyar. Ancak yüksek veya düşük kortizol durumlarında, cinsiyet hormonlarıyla etkileşimi nedeniyle kadın ve erkeklerde bazı farklılıklar görülebilir:
Stres Tepkisi ve Duygusal Etki: Araştırmalar, kadınların ve erkeklerin strese verdiği kortizol tepkilerinin ortalama olarak farklılık gösterebileceğini öne sürer. Örneğin, akut streste (kavramsal olarak sosyal stres testlerinde) bazı çalışmalarda erkeklerin kortizol cevabının daha yüksek olabileceği, kadınlarda ise stres yanıtının döngünün evresine (menstrual siklus fazı, doğum kontrol hapı kullanımı gibi) bağlı değişebileceği gözlemlenmiştir. Duygusal olarak, yüksek kortizol her iki cinste de anksiyete ve depresyonla ilişkilidir; ancak kadınlar depresyon ve anksiyeteye genel popülasyonda daha yatkın olduklarından, kronik stres-kortizol yükselmesi onlarda bu tür sorunları daha sık tetikleyebilir.
Yağ Dağılımı: Kortizol fazlalığında görülen santral obezite (karın bölgesinde yağ birikimi) hem kadın hem erkekte oluşur. Fakat kadınlar doğal olarak daha fazla deri altı yağ dokuya sahip olduklarından, Cushing sendromunda sadece karın değil yüz (aydede yüzü) ve boyun-sırt bölgesi (buffalo hörgücü) de belirgin şişmanlama gösterir. Erkeklerde de benzer biçimde yağ dağılımı değişse de, kadın hastalar kozmetik değişiklikleri daha çok fark eder ve doktora bu nedenle daha erken başvurabilir.
Üreme Sağlığı: Kortizol, seks hormonları ile ters ilişkili çalışabilir. Uzun süreli stres veya Cushing sendromu durumlarında kadınlarda adet düzensizlikleri, hatta amenore (adet kesilmesi) görülebilir. Bunun sebebi kortizol yüksekliğinin hipotalamus-hipofiz-gonad aksını baskılamasıdır; GnRH salınımı azalır, LH/FSH döngüsü bozulur, yumurtlama aksayabilir. Erkeklerde ise kronik kortizol yüksekliği testosteron seviyelerini düşürebilir, çünkü stres hormonu gonadlardan testosteron yapımını azaltan mekanizmaları tetikler. Bu da erkeklerde libido düşüklüğü, sperm kalitesinde azalma ve erektil disfonksiyon gibi problemlere yol açabilir.
Kortizol yetmezliğinde (Addison hastalığında) da cinsiyet farklılıkları görülür: Addison’lu kadınlarda adrenal bezden salgılanan bir miktar androjen de eksileceği için libido kaybı ve pubik/aksiller kıllarda dökülme olabilir; oysa erkeklerde testisler ana androjen kaynağı olduğundan bu etki hissedilmez, ancak yine de enerji düşüklüğü ve cinsel istekte azalma kortizol eksikliğinin getirdiği genel halsizlikle ilişkili olabilir.Kemik Sağlığı: Osteoporoz (kemik erimesi) hem kadın hem erkekte Cushing sendromu sonucu oluşabilir; fakat kadınlar menopoz sonrası osteoporoz riski açısından zaten daha kırılgan olduğundan, kortizol yüksekliğinin kemik üzerindeki olumsuz etkileri onlarda daha belirgin olabilir. Addison hastalığında tersine, kortizol eksikliği ve buna sıklıkla eşlik eden adrenal androjen eksikliği kadınlarda kemik yoğunluğunu azaltabilecek bir faktördür; erkekte bu etki minimaldir çünkü testosteron kemik için koruyucudur.
Cilt ve Kıl Yapısı: Yüksek kortizol kadınlarda ciltte incelme, tüylenme (yüzde hafif kıllanma) gibi etkiler yapabilir; erkeklerde de cilt incelir ama kıllanma zaten yüksek testosteronlu olduğu için pek fark edilmez, hatta kaslarda zayıflama daha çok öne çıkar. Addison hastalığında deri koyulaşması (hiperpigmentasyon) her iki cinste de olur; ancak kadınlar genelde estetik kaygıyla bunu daha çok dile getirir. Bazı Addison’lu kadınlar ciltlerinin bronzlaşmasından geç fark edebilir çünkü kozmetik olarak kimi zaman hoş bile görünebilir, oysa erkekte özellikle cilt katlantılarının koyuluğu dikkat çekicidir.
Bağışıklık ve Hastalıklara Duyarlılık: Kortizolün immün sistemi baskılayıcı etkisi cinsiyet farkı gözetmez. Ancak otoimmün hastalıklar kadınlarda daha sık olduğundan (Addison hastalığının kendisi de bir otoimmün hastalık olabilir), uzun süreli stres/kortizol değişimleri kadınlarda bu hastalıkların seyrini etkileyebilir. Yine, Addison hastalığı da kadınlarda nispeten daha sık görülür. Bu nedenle kortizol bozuklukları tanısında kadın hastalara belki bir parça daha sık rastlanır.
Genel olarak, kortizol her insanda hayati bir hormondur ve eksikliği de fazlalığı da cinsiyetten bağımsız ciddi sonuçlar doğurur. Ancak cinsiyet hormonları ve farklı fizyolojik özellikler, belirtilerin vurgusunu değiştirebilir. Bu nedenle doktorlar, örneğin üreme çağındaki bir kadında sebebi açıklanamayan adet bozukluğu veya tüylenme gördüklerinde akıllarına Cushing sendromunu getirirken, genç bir erkekte açıklanamayan osteoporoz gördüklerinde yine kortizol fazlasını araştırabilirler. Tedavi açısından ise, doz ayarlarken kadın ve erkeklerin farkı pek yoktur; vücut ağırlığı ve klinik yanıta göre steroid dozları ayarlanır. Addison tedavisinde kadınlara bazen düşük doz DHEA (adrenal androjen) takviyesi tartışılır libido ve enerji için, erkeklerde buna gerek olmaz.
Kortizolün Gebelikteki Rolü
Gebelik sırasında anne adayının vücudunda kortizol düzeyleri ve kortizol metabolizmasında belirgin değişiklikler meydana gelir. Bu değişimler hem annenin hem de gelişen fetüsün ihtiyaçlarına yöneliktir:
Kortizol Seviyelerinde Artış: Gebelik ilerledikçe anne kanındaki kortizol düzeyleri belirgin şekilde yükselir. Özellikle ikinci ve üçüncü trimesterde normalin 2-3 katı toplam kortizol seviyeleri gözlenebilir. Bunun başlıca nedeni, gebelikte östrojen hormonunun yüksek olması nedeniyle karaciğerden kortizol bağlayıcı protein (CBG) üretiminin artmasıdır. CBG arttıkça dolaşımda daha fazla kortizol tutulur ve vücut bunu dengelemek için kortizol üretimini artırır. Sonuç olarak total (bağlı+serbest) kortizol düzeyi artar. Serbest kortizol (aktif form) da bir miktar yükselir, bu sayede anne adayı gebeliğin getirdiği fiziksel stresle başa çıkabilir.
Fizyolojik Hiperkortizolizm: Gebelik aslında vücut için bir tür “fizyolojik Cushing” durumudur; çünkü kortizol yüksek, ciltte gerilmeler (çatlaklar) olabilir, kan şekeri daha yüksek seyreder (gestasyonel diyabet riski), bağışıklık baskılanır (anne bebeği reddetmez), hafif tansiyon yükselmesi olabilir vs. Ancak bu değişimler çoğunlukla vücudun tolere edebileceği düzeydedir ve gebeliğin doğal adaptasyonlarıdır.
Plasental CRH ve Doğumun Zamanlanması: Plasenta, gebeliğin ikinci yarısından itibaren CRH (Kortikotropin Salgılatıcı Hormon) da salgılar. Plasental CRH, anne hipofizinden ACTH salımını uyarır, bu da adrenal bezden kortizol artışına katkıda bulunur. İlginç olarak, bir geri besleme döngüsüyle, anne kortizolü de plasentadan daha fazla CRH salınmasını tetikler. Bu giderek yükselen CRH-kortizol döngüsü, gebeliğin sonuna doğru zirve yapar ve bunun doğumun başlamasında rolü olduğu düşünülür. Yani, term dönemine yaklaşan gebede artan kortizol, bebeğin akciğer matürasyonunu tamamlamaya yardımcı olur ve plasental CRH ile beraber doğum sancılarının zamanlanmasında görev alabilir.
Fetal Gelişim: Kortizol, özellikle bebeğin organ gelişiminde kritik bir rol oynar. Bebeğin kendi adrenal bezleri de gebeliğin geç döneminde kortizol üretmeye başlar. Fetal kortizol, akciğerlerin olgunlaşması için gereklidir; surfaktan adı verilen, bebeğin doğumda rahat nefes almasını sağlayacak madde üretimini uyarır. Erken doğum tehdidinde anneye verilen steroid iğneleri (örneğin betametazon), bebeğin akciğerlerine geçerek bu olgunlaşmayı hızlandırmak içindir – bu, kortizolün işini yapmasını sağlamaktır. Ayrıca fetal kortizol, karaciğer ve diğer organ olgunlaşmalarında da rol oynar ve doğum zamanının gelmesine yakın plasental CRH ile birlikte yükselerek bebeği doğuma hazırlar.
Annenin Bağışıklık Sistemi: Yükselen kortizol, anne bağışıklığını baskılayarak fetüsün bir yabancı nesne gibi algılanmasını önlemeye yardımcı olur. Bu sayede gebeliğin devamı kolaylaşır, ancak bu durum anne adayını bazı enfeksiyonlara karşı biraz daha hassas yapabilir. Gebeler bu yüzden ciddi enfeksiyonlara yakalandığında daha riskli olabilir (örneğin gebelikte ağır grip geçirmek daha olasıdır).
Gebelik Komplikasyonları: Anormal kortizol regülasyonu, bazı gebelik komplikasyonlarıyla ilişkili bulunmuştur. Örneğin, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) denilen durumda hipertansiyon ve proteinüri gelişir; bu hastalarda kortizol düzeylerinin daha da yüksek olabildiği, plasental 11β-HSD2 enzim aktivitesinin (kortizolü bebeğe geçmeden inaktif hale getiren enzim) bozulduğu tespit edilmiştir. Yüksek stres ve kortizol seviyelerinin erken doğum riskini de artırabileceği düşünülür. Bunlar halen araştırılan konulardır, net mekanizmalar tam anlaşılamamıştır.
Doğum Sonrası: Bebek doğup plasenta ayrıldıktan sonra annenin hormon seviyeleri dramatik şekilde değişir. Kortizol bağlayıcı protein ve östrojen düşüşüyle birlikte anne kanındaki total kortizol birkaç hafta içinde gebelik öncesi düzeylere geriler. Ancak yeni annenin yaşadığı uykusuzluk, lohusalık stresi vb. nedenlerle stres hormonu düzeyi inişli çıkışlı olabilir. Yine de, hamilelikteki kronik yüksek kortizol durumu doğumla son bulur.
Özetle, kortizol gebelikte hem anneyi hem bebeği koruyup hazırlayan bir hormondur. Normalden yüksek seyretse de bu durum fizyolojiktir ve faydalıdır. Ancak bu sınırlar aşılırsa (örneğin Cushing sendromu gebelikte ortaya çıkarsa veya anne aşırı stress altındaysa) hem anne hem bebeğin sağlığı risk altına girebilir. Gebelik esnasında gelişen Cushing sendromu çok nadir bir durumdur ama ciddi komplikasyonlara yol açabilir; bu durumda tedavi planı çok dikkatli yapılır (gerekirse gebelik sırasında cerrahi bile uygulanabilir çünkü hem anne hem bebek için risklidir). Addison hastalığı olan kadınlar da başarılı şekilde hamile kalabilirler ancak doz ayarlamaları ve yakın takip şarttır; genelde gebelik ilerledikçe ilaç dozları artırılır çünkü kortizol ihtiyacı artacaktır.
Kortizol Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?
Kortizol hormonuna ilişkin bozuklukların (yüksek veya düşük kortizol düzeylerinin) tedavisi, altta yatan nedene yönelik olarak planlanır:
Cushing Sendromu (Kortizol Yüksekliği) Tedavisi:
Cerrahi Tedavi: Eğer Cushing sendromunun nedeni Cushing hastalığı ise (yani hipofiz adenomuna bağlı ACTH fazlalığı), birinci tercih hipofiz tümörünün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bu genellikle transsfenoidal cerrahi ile yapılır (burun içinden girilerek). Hipofiz ameliyatı başarılı olursa ACTH düzeyi normale döner ve kortizol üretimi de normale iner.
Eğer neden adrenal tümör ise (adrenal adenom veya kanser), o taraftaki adrenal bez cerrahi olarak alınır (adrenalektomi). Ameliyat sonrası, tek taraflı adrenal adenomlarda diğer adrenal bez bir süre sonra fonksiyonu devralır; ama ilk başta geçici steroid eksikliği olabileceğinden düşük doz dışarıdan kortizol verilerek vücut desteklenir.Radyoterapi: Hipofiz ameliyatı yapılamayan veya tümörün tam çıkarılamadığı durumlarda radyoterapiye başvurulabilir. Hipofiz tümörünü küçültmek ve hormon üretimini baskılamak için stereotaktik radyocerrahi (Gamma Knife gibi) yöntemleri kullanılabilir.
İlaç Tedavisi: Cerrahiye ek olarak veya cerrahi yapılamıyorsa, kortizol üretimini azaltan ilaçlar kullanılabilir. Örneğin ketokonazol, metyrapon, mitotan, osilodrostat gibi ilaçlar adrenal bezde kortizol sentezini engeller. Bu ilaçlar uzman hekim kontrolünde verilir ve hastanın kortizol düzeyleri yakından izlenir. Cushing hastalığında yeni onaylanan pasireotid adlı bir ilaç da hipofizden ACTH salgısını azaltabilir.
Ayrıca Cushing sendromu belirtilerini kontrol altına almaya yönelik destek tedavileri de gerekebilir: Şeker yüksekse diyabet tedavisi, tansiyon yüksekse antihipertansif ilaçlar, osteoporoz varsa kalsiyum-D vitamini veya bifosfonatlar gibi.Adrenalektomi ve Sonrası: Bazen Cushing sendromu çok ağırsa ve diğer yöntemler yeterli gelmiyorsa, her iki adrenal bezin cerrahi olarak alınması (bilateral adrenalektomi) son çare olabilir. Bu durumda hasta hayat boyu kortizol (ve aldosteron) takviyesi almalıdır, çünkü vücut artık bunları üretemez (adrenal yetmezlik durumu yaratılır kontrollü şekilde). Bu işleme başvurulduğunda, “Nelson sendromu” denilen bir komplikasyon olabilir (hipofizdeki ACTH üreten tümör adrenaller alınınca kontrolsüz kalıp büyüyebilir), bu yüzden genellikle sadece diğer tüm seçenekler tükendiğinde düşünülür.
İatrojenik Cushing: Eğer kortizon ilacı kullanımına bağlı (örneğin uzun süre yüksek doz prednizon almış bir hasta) Cushing belirtileri çıkmışsa, tedavi dozu kademeli olarak azaltmak ve en düşük etkili doza inmek, mümkünse ilacı kesmek gerekir. Bu yapılırken de hasta yakından izlenir ki adrenal yetmezlik gelişmesin.
Tedaviyle kortizol normale döndüğünde, Cushing belirtilerinin bir kısmı hızla (örneğin kan şekeri, tansiyon) düzelirken, cilt çatlakları, osteoporoz gibi bazıları daha yavaş iyileşir. Hasta eski görünümüne kısmen dönebilir; kilonun verilmesi, kasların güçlenmesi zaman alır. Bu süreçte diyet, egzersiz ve gerekirse fizik tedavi desteği faydalıdır.
Addison Hastalığı (Kortizol Düşüklüğü) Tedavisi:
Kortikosteroid Replasman Tedavisi: Addison hastalığında temel tedavi, eksik olan kortizolün yerine konmasıdır. Genellikle hastalara günde 2-3 doza bölünmüş hidrokortizon tabletleri verilir. Hidrokortizon, kortizolün sentetik versiyonudur. Sabaha yüksek, öğleden sonra daha düşük doz vererek vücudun doğal ritmi taklit edilmeye çalışılır. Alternatif olarak bazı hastalarda prednizon veya deksametazon gibi daha uzun etkili steroidler kullanılabilir (özellikle uyum sorunu varsa tek doz deksametazon gece verilebilir).
Mineralokortikoid Replasman: Addison’da genelde aldosteron da eksik olduğundan, fludrokortizon adlı sentetik mineralokortikoid hormonu da verilmelidir. Bu ilaç vücudun tuz tutmasına yardımcı olarak tansiyonu normalleştirir ve sodyum-potasyum dengesini sağlar. Doz, hastanın tansiyonuna, elektrolit değerlerine ve susama hissine göre ayarlanır.
Tuz Alımı: Addison’lu hastalara özellikle sıcak havalarda yeterli tuz tüketmeleri önerilir, çünkü vücut tuz tutamadığı için çabuk tansiyon düşmesi olabilir. Fludrokortizon dozu ile birlikte bu ayarlanır; örneğin doz yetersizse hasta çok tuzlu yemek isteyebilir.
Kriz Yönetimi: Addison hastalığı olan bireylerin ellerinde tıbbi bir uyarı bilekliği taşımaları ve acil durumda kullanmak üzere enjektabl hidrokortizon bulundurmaları önerilir. Ateşli hastalık, kaza, ameliyat gibi stres durumlarında normal dozların 2-3 katına çıkarılması gerekir (bu duruma stres dozu denir). Eğer hasta ciddi kusma ya da bilinç bulanıklığı sebebiyle ağızdan ilaç alamıyorsa, hemen hastanede damar yoluyla yüksek doz kortizol verilmesi hayat kurtarıcıdır (Addison krizi tedavisi).
İkincil Adrenal Yetmezlik: Hipofiz kaynaklı (ACTH eksikliği) adrenal yetmezlikte de benzer şekilde kortizol yerine koyma tedavisi yapılır (hidrokortizon vb). Ancak bu durumda aldosteron eksik olmadığından genelde fludrokortizon gerekmez. Altta yatan hipofiz sorunu (tümör vs) varsa o ayrı tedavi edilir.
Addison hastaları, doğru tedavi ile normal bir yaşam sürebilirler. Ömür boyu ilaç almaları gerekir. Düzenli kontrollere giderek ilaç dozlarının ayarlanması, kan şekeri, tansiyon gibi parametrelerin izlenmesi önemlidir. Ayrıca bulantı kusma gibi durumlarda hastaneye erken başvurmaları öğütlenir.
Daha Hafif Kortizol Düşüklükleri: Bazı insanlar, tam Addison olmasa da, örneğin uzun süre steroid kullandıktan sonra keserken geçici bir baskılanmış HHA aksı yaşar. Bu durum da halsizlik yapabilir. Böyle vakalarda doz yavaş yavaş azaltılarak aksın toparlanması sağlanır, belki fiziksel streslerden kaçınması söylenir. Gerekirse az bir süre daha steroid devam edilir.
Diğer İlaçlar: Addison’da bazen ek olarak DHEA (adrenal androgen) özellikle kadın hastalara verilebilir, eğer enerjide, libidoda düzelme olmuyorsa. Bu tartışmalı bir konudur ve her hastaya rutin uygulanmaz, ama bazı çalışmalar DHEA takviyesinin kadın Addison hastalarında yaşam kalitesini az da olsa iyileştirebileceğini öne sürmüştür.
Destek Tedavileri: Hem Cushing sendromu hem Addison hastalığında psikolojik destek önemlidir. Cushing hastaları görünüm değişiklikleri nedeniyle depresyona girebilir; Addison hastaları kronik bir hastalıkla yaşama psikolojisine uyum sağlamada zorluk çekebilir. Bu durumda psikiyatri/psikolog desteği, gerekirse antidepresanlar faydalı olabilir.
Gebelik ve Özel Durumlar: Addison’lu bir kadın hamile kalırsa, gebelik ilerledikçe ilaç dozları arttırılmalı ve doğum sırasında damardan stres dozu steroid uygulanmalıdır. Cushing sendromu gebelikte nadir ama çok risklidir; hamilelikte mümkünse ikinci trimesterde güvenli cerrahi yapılabilir, yapılamıyorsa ilaçlarla idare edilir, yoksa gebelik sonlandırılması dahi gündeme gelebilir (vaka bazında karar verilir).
Özetle, kortizol bozuklukları tedavi edilebilir ve bu tedaviler hastaların hayatını kurtarıp normal sürdürmelerini sağlayabilir. Önemli olan, tanının doğru konması ve hastanın tedaviye uyum sağlamasıdır. Kortizol gibi temel bir hormonun eksikliği de fazlalığı da ciddi olduğundan, hastalar genellikle endokrinoloji uzmanlarınca uzun vadeli takibe alınır.
Sık Sorulan Sorular
Kortizol yüksekliği belirtileri nelerdir?
Kortizol yüksekliği, vücutta Cushing sendromu adı verilen belirti grubuna yol açar. Bu belirtilerden bazıları şunlardır: Vücutta özellikle yüz ve karın bölgesinde belirgin bir yağlanma olur – yüz yuvarlaklaşıp dolgunlaşır (aydede yüzü), ensede yağ birikerek bir çıkıntı oluşturabilir (buffalo hörgücü). Kollar ve bacaklar nispeten ince kalır çünkü kas erimesi yaşanır; hastalar merdiven çıkmakta, ayağa kalkmakta zorlanmaya başlar (kas güçsüzlüğü). Cilt incelir ve kolay morarma görülür; hafif çarpmalarda bile derialtı kanamalar oluşabilir. Karın, kalça, uyluk gibi bölgelerde ciltte morumsu geniş çatlaklar (stria) ortaya çıkar. Yüksek kortizol kan şekerini yükselttiği için hastada yeni gelişen diyabet olabilir veya var olan diyabeti kötüleşebilir; ayrıca tansiyon da yükselir, hipertansiyon gelişebilir. İştah genelde artmıştır, kilo alımı hızlanır. Kadınlarda adet düzensizliği ve yüzde-tende kıllanma (hirsutizm) olabilir; erkeklerde cinsel isteksizlik ve sertleşme problemleri ortaya çıkabilir. Psikolojik olarak, kortizol fazlalığı irritabilite (sinirlilik), duygudurum dalgalanmaları, uykusuzluk ve depresyona yol açabilir. Bağışıklık sistemi baskılandığından sık enfeksiyon geçirmek de belirtiler arasındadır (örn. tekrarlayan mantar enfeksiyonları, zor iyileşen yaralar). Eğer kortizol yüksekliği tümör kaynaklıysa, baş ağrısı veya görme bozukluğu (hipofiz tümöründe) ya da karın ağrısı (adrenal tümörde) gibi ek belirtiler de görülebilir. Bu saydığımız belirtilerden birkaçı bir arada bulunuyorsa, kortizol yüksekliğinden şüphelenip doktora başvurmak gerekir.
Kortizol hormonu nasıl düşürülür?
Kortizol hormonu normalden yüksekse ve bu klinik bir sorun yaratıyorsa, altta yatan sebebe yönelik tedavi gerekir (örneğin Cushing hastalığında tümörün tedavisi gibi). Ancak burada daha genel anlamda strese bağlı kortizol yükselmesi yaşayan insanlar için doğal yolları ele alalım: Kronik stresi yönetmek, kortizolü doğal olarak düşürmenin en etkili yoludur. Düzenli egzersiz, özellikle orta düzey aerobik egzersizler (yürüyüş, yüzme gibi) stres hormonlarını dengelemeye yardımcı olur ve aynı zamanda mutluluk hormonu endorfinleri artırır. Fakat çok aşırı ve uzun süreli egzersiz de kortizol yükseltebileceğinden, denge önemlidir. Uyku düzenine dikkat etmek şarttır: Yeterli ve kaliteli uyku, kortizol ritminin normalleşmesini sağlar; geceleri 7-8 saat uyumaya özen gösterilmelidir ve mümkünse her gün aynı saatlerde yatıp kalkılmalıdır. Beslenme de etkilidir: Dengeli bir diyet, özellikle şeker ve rafine karbonhidratları aşırı tüketmemek, kafeini makul düzeyde almak önemlidir çünkü kan şekeri dalgalanmaları ve fazla kafein kortizolü yükseltebilir. Omega-3 yağ asitlerinden zengin beslenmek (balık, ceviz vs.) ve antioksidan sebze-meyveleri bol tüketmek vücudun stresle başa çıkmasına yardımcı olabilir. Gevşeme teknikleri uygulamak da kortizolü düşürür: Meditasyon, yoga, derin nefes egzersizleri, progresif kas gevşetme gibi tekniklerin düzenli yapılması, anksiyete ve kortizol düzeylerini azaltabilir. Hobilerle uğraşmak, sevilen aktiviteler yapmak, mümkün mertebe stresi tetikleyen ortamlardan uzak durmak da uzun vadede fayda sağlar. Eğer iş veya hayat koşulları çok stresliyse, profesyonel destek (psikolog/psikiyatrist) almak hem stresi yönetmeye hem de kortizolü dizginlemeye yardımcı olabilir. Özetle, kortizolü kalıcı olarak düşürmenin sırrı yaşam tarzı düzenlemeleri ve stres yönetiminden geçer. Bunlar yeterli gelmiyorsa ve kortizol hala yüksek seyrediyorsa, altta gözden kaçmış bir tıbbi neden olabileceği için doktora danışmak gerekir.