Noradrenalin (Norepinefrin) Nedir? Yüksekliği ve Düşüklüğü Neden Olur?

Noradrenalin Nedir?

Noradrenalin, diğer adıyla norepinefrin, vücutta hem hormon hem de nörotransmitter olarak görev yapan bir kimyasal habercidir. Böbreküstü bezlerinin iç kısmı (adrenal medulla) tarafından hormon şeklinde kana salınır ve aynı zamanda sinir sistemi boyunca sinir uçlarından da salgılanarak sinyaller iletir. Noradrenalin, adrenalin ile birlikte vücudun ani stres tepkisinde (savaş ya da kaç tepkisi) rol alır ancak vücuttaki temel görevi, damarları etkileyerek kan basıncını düzenlemek ve uyanıklığı sağlamaktır. Kısacası noradrenalin, özellikle kalp atışı ve tansiyon kontrolünde kritik öneme sahip bir stres hormonudur.

Noradrenalin Vücuttaki Görevleri Nelerdir?

Noradrenalin hormonu ve nörotransmitteri, vücudun günlük işleyişinde ve stres anındaki tepkilerinde önemli roller üstlenir. Başlıca görev ve etkileri şunlardır:

  • Kan basıncı ve dolaşım: Noradrenalin kan damarlarının duvarlarındaki düz kasları daraltarak (vazokonstriksiyon) kan basıncının sürdürülmesini sağlar. Özellikle pozisyon değişikliklerinde (örneğin yatarken ayağa kalkınca) tansiyonun düşmesini engelleyen refleksin ana aracısı noradrenalindir. Kalbin atış hızını da bir miktar artırarak dolaşımı destekler.

  • Stres tepkisi: Ani bir stres veya tehlike durumunda noradrenalin hızlıca yükselir ve adrenalin ile birlikte “savaş ya da kaç” tepkisini başlatır. Noradrenalin, adrenalin salınımından önce devreye girer ve vücudun ilk reaksiyonlarını tetikler: göz bebekleri büyür, ciltteki kan damarları büzülür, kalp hızlanır ve kaslara giden kan akımı artar.

  • Uyanıklık ve dikkat: Beyinde bir nörotransmitter olarak noradrenalin, uyanıklık halinin korunmasına, odaklanmaya ve bellek işlemlerine katkı yapar. Gündüzleri yüksek seviyede olması bizi enerjik ve tetikte tutarken, gece düşen noradrenalin seviyesi uykuya dalmamıza yardımcı olur.

  • Duygu durumu: Noradrenalin, serotonin ve dopamin ile birlikte beynin duygu durumunu etkileyen kimyasallardan biridir. Yeterli noradrenalin düzeyleri motivasyon, dikkat ve canlılık hissini destekler. Düşük seviyelerde ise halsizlik, konsantrasyon bozukluğu ve depresif ruh hali görülebilir.

  • Metabolizma: Noradrenalin karaciğerde glikojen yıkımını ve yağ dokusunda yağların parçalanmasını uyarır. Bu etkisiyle vücuda ekstra enerji kaynağı sağlar. Ayrıca iştahı baskılayıcı etkileri de olabilir (kısa süreli stres halinde iştahın kesilmesi bu yüzdendir).

Özetle, noradrenalin vücudun hem günlük kan dolaşımı dengesinde hem de akut stres yanıtında hayati bir rol üstlenir. Adrenalin ile yakın işbirliği içinde çalışarak gerektiğinde vücuda enerji ve direnç sağlar, aynı zamanda merkezi sinir sisteminde zihinsel durumu etkiler.

Noradrenalin Yüksekliği Ne Anlama Gelir?

Noradrenalin düzeyinin normalden yüksek olması, genellikle vücutun sempatik sinir sisteminin aşırı aktif olduğu anlamına gelir. Kısa süreli noradrenalin yükselmeleri, yoğun egzersiz, ani korku veya stres durumlarında beklenen bir tepkidir ve vücut sakinleştikten sonra seviye normale döner. Ancak kalıcı veya aşırı yüksek noradrenalin seviyeleri, altta yatan patolojik bir durumu işaret edebilir. En sık karşılaşılan nedenlerden biri, adrenal bezde gelişen feokromositoma veya vücutta başka bir yerde gelişebilen paraganglioma gibi tümörlerdir. Bu tümörler noradrenalin (ve adrenalin) salgılayarak sürekli olarak sempatik sistem aktivasyonu yaratırlar.

 

Kronik noradrenalin yüksekliğinde belirti olarak sürekli yüksek tansiyon (hipertansiyon) öne çıkar. Noradrenalin, damarları daralttığı için özellikle diyastolik (küçük) tansiyonun inatçı şekilde yüksek seyretmesine yol açabilir. Buna ek olarak şiddetli baş ağrılarıçarpıntıaşırı terlemesoluk veya soğuk cilt (cilt damarlarının büzülmesine bağlı) ve sinirlilik/titreme gibi semptomlar da görülebilir. Bu belirtiler, adrenalin yüksekliğine benzer şekilde kendini gösterir ancak noradrenalin fazlalığında özellikle kan basıncındaki yükselme daha da belirgindir.

 

Uzun vadede kontrolsüz yüksek noradrenalin düzeyleri, kalp ve damar sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Sürekli yüksek tansiyon kalp masını yorarak kalp yetmezliği riskini artırabilir, damarlarda hasara ve böbrek fonksiyon bozukluklarına neden olabilir. Bu yüzden eğer kan veya idrar testlerinde noradrenalin seviyeniz çok yüksek çıkmışsa, doktorunuz altta yatan bir tümör veya benzeri bir sorun olup olmadığını araştıracaktır. Feokromositoma gibi durumlar nadir olmakla birlikte, doğru tanı ve tedavi ile düzeltilebilir.

Noradrenalin Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

Noradrenalin hormonunun normalden düşük olması, çeşitli etkilerle kendini gösterebilir ancak laboratuvar ölçümüyle saptanması nadiren gerekli olur. Noradrenalin düşüklüğü genellikle vücutta genel bir sempatik sinir sistemi yetersizliği olduğunda ortaya çıkar. Örneğin, primer otonomik yetmezlik (shy-drager sendromu gibi) veya diyabetik nöropati sonucu gelişen sinir hasarlarında vücut yeterince noradrenalin üretemeyebilir. Bunun sonucu olarak ortostatik hipotansiyon (ani ayağa kalkınca tansiyon düşmesi ve baş dönmesi) görülebilir, çünkü damarlar postür değişikliğine uygun şekilde daralamaz.

 

Beyin seviyesinde noradrenalin azlığı, psikolojik ve nörolojik belirtilere yol açabilir. Düşük noradrenalin aktivitesi depresyondikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)yorgunluk ve motivasyon eksikliği ile bağlantılıdır. Bu durumlarda kişi kendini sürekli halsiz, isteksiz ve duygusal olarak çökkün hissedebilir. Noradrenalin eksikliğinin bu psikiyatrik durumların tek nedeni olmadığı bilinmekle birlikte, önemli bir katkı yapan faktör olabileceği düşünülür. Nitekim bu hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar, beyinde noradrenalin seviyesini yükselterek etki gösterir.

 

Tek başına bir “noradrenalin hormonu düşüklüğü” tanısı ender olarak konur, çünkü genellikle beraberinde diğer katekolaminlerin de düşüklüğü söz konusudur veya klinik belirtiler ön plandadır. Örneğin, Addison hastalığı (adrenal yetmezlik) durumunda noradrenalin seviyeleri de düşük olabilir ancak asıl belirleyici olan kortizol ve aldosteron eksikliğidir. Benzer şekilde, beyin sapı veya sempatik sinir hasarına yol açan ciddi durumlarda noradrenalin düşüklüğü ortaya çıkar ve bu genellikle nörolojik muayene ile anlaşılır.

Noradrenalin Testi Hangi Durumlarda Yapılır?

Noradrenalin genellikle adrenalin ile birlikte değerlendirilir, bu nedenle katekolamin testi kapsamında ölçülür. Doktorlar, aşağıdaki durumlarda noradrenalin düzeyinin ölçülmesini isteyebilir:

  • Feokromositoma veya paraganglioma şüphesi: Daha önce belirtildiği gibi, nedeni açıklanamayan sürekli yüksek tansiyon atakları, terleme, çarpıntı ve baş ağrısı yakınmaları varsa kan veya idrarda noradrenalin seviyesine bakılır. Bu tümörler bazen noradrenalini adrenalin’den daha fazla salgıladığı için, tanıda noradrenalin düzeyi kritik ipucu verebilir.

  • Otonom sinir sistemi bozuklukları: Eğer hastada ortostatik hipotansiyon, nabız refleksinde zayıflık gibi otonomik disfonksiyon belirtileri varsa, doktor sempatik sinir sisteminin çalışmasını değerlendirmek için noradrenalin ölçümünü düşünebilir. Özellikle multiple sistem atrofisi veya saf otonomik yetmezlik gibi sendromların araştırılmasında yardımcı olabilir.

  • Nöroblastoma takibi: Çocukluk çağı tümörlerinden olan nöroblastoma, noradrenalin ve dopamin metabolitlerini yükseltebilir. Tedavi sonrası nüks takibinde idrarda vanilmandelik asit (VMA) gibi metabolitlerle birlikte noradrenalin düzeyi de izlenebilir.

  • Tedavi etkinliği değerlendirme: Feokromositoma veya paraganglioma nedeniyle ameliyat geçiren ya da ilaç tedavisi alan hastalarda, tedavinin başarılı olup olmadığını görmek için belirli aralıklarla katekolamin (adrenalin/noradrenalin) testleri yapılabilir.

Noradrenalin testi için de adrenalin testinde olduğu gibi hastanın bazı hazırlıklar yapması gerekir. Testten önce birkaç gün boyunca kafein, çay, çikolata, vanilya, turunçgil meyveleri ve muz gibi yiyeceklerden uzak durulması önerilir. Bu gıdalar noradrenalin düzeyini etkileyebileceğinden sonuçları bozabilir. Ayrıca, test günü ağır egzersiz yapılmamalı ve mümkünse stresli durumlardan kaçınılmalıdır. Kan testi sabah alınırken hasta sakin bir ortamda bir süre dinlendirilerek kan alınır, çünkü hatta iğne korkusu bile noradrenalin artışına yol açabilir. İdrar testi uygulanacaksa 24 saatlik idrar toplama protokolü aynı adrenalin testinde olduğu gibidir. Sonuçlar, hastanın klinik bulgularıyla birlikte değerlendirilerek anlam kazanacaktır.

Noradrenalin Normal Referans Aralıkları Nelerdir?

Normal noradrenalin seviyeleri, ölçüm yapılan örneğe ve vücudun pozisyonuna göre değişkenlik gösterebilir. Kan plazmasında noradrenalin için genel referans aralığı 70 ile 1700 pg/mL arasındadır. Bu geniş aralık, kişinin yatar pozisyonda mı yoksa ayakta mı olduğuna göre değişir; örneğin, dinlenirken yatar pozisyonda alınan kan örneğinde noradrenalin değeri 100 pg/mL civarında iken, ayağa kalkıp birkaç dakika durduktan sonra alınan örnekte vücut tansiyonu korumak için daha fazla noradrenalin salgılayacağından seviye birkaç yüz pg/mL değerine çıkabilir. Bu nedenle, bazı laboratuvarlar normal aralığı “yatay pozisyon <600 pg/mL, dik pozisyon <1200 pg/mL” gibi daha spesifik şekilde rapor edebilir.

 

24 saatlik idrar noradrenalin atılımı için tipik normal değerler ise günlük 15 ile 80 mikrogram arasındadır (bu değer laboratuvara göre değişebilir). İdrardaki noradrenalin ve metabolitlerinin ölçümü, sürekli yüksek sempatik aktiviteye işaret eden durumların tanısında kullanılır. Örneğin feokromositoma varsa, 24 saatlik idrarda noradrenalin atılımı normalin kat kat üzerinde (yüzlerce mikrogram düzeyinde) çıkabilir.

 

Her laboratuvarın referans aralığı farklı olabileceğinden, test sonucunuz raporda belirtilen normal değerlerle karşılaştırılmalıdır. Ayrıca, kişinin yaşı, mevcut hastalıkları ve kullandığı ilaçlar noradrenalin seviyelerini etkileyebileceği için, sonuçları doktorunuz kendi durumunuza göre yorumlayacaktır.

Noradrenalin Kadın ve Erkeklerde Etkileri

Noradrenalin hormonu ve nörotransmitterinin temel işlevleri her iki cinsiyette de benzerdir. Kadın ve erkekler, benzer stres uyarılarına karşı noradrenalin salgılar ve fizyolojik tepkileri büyük ölçüde aynıdır. Örneğin, herkes ani bir irkilme anında kalp çarpıntısı ve yüz solgunluğu yaşayabilir; bu, noradrenalinin damarlara ve kalbe etkisinin cinsiyet farkı gözetmediğini gösterir. Dinlenme halindeki noradrenalin seviyeleri de kadın ve erkeklerde genellikle benzer aralıklardadır; sağlıklı bireylerde cinsiyet tek başına noradrenalin düzeyini belirleyen bir faktör değildir.

 

Bununla birlikte, hormonel ve biyolojik farklılıklar dolaylı yoldan noradrenalin sistemini etkileyebilir. Örneğin, bazı araştırmalar kadınların ortalama kalp atış hızının erkeklere göre biraz daha yüksek olduğunu ve sempatik sinir sistemi aktivitesinde döngüsel değişimler olabileceğini öne sürmüştür (özellikle adet döngüsünün belirli evrelerinde). Ancak bu farklılıklar noradrenalin hormonu düzeyinden ziyade, vücudun noradrenaline verdiği yanıtta küçük değişimler olarak yorumlanabilir.

 

Noradrenalin ile ilişkili hastalıklar ve bozukluklar her iki cinste de görülebilir. Feokromositoma gibi noradrenalin fazlası yaratan tümörler, kadınlarda da erkeklerde de ortaya çıkabilir (bazı çalışmalarda orta yaş kadınlarda biraz daha sık tanı aldıkları belirtilmiştir). Öte yandan, düşük noradrenalin düzeylerinin ilişkili olabileceği depresyon ve dikkat eksikliği gibi durumlar hem kadın hem erkek popülasyonda görülen rahatsızlıklardır. Ancak depresyon kadınlarda daha yaygın rapor edilen bir durum olduğu için, noradrenalin eksikliğiyle ilişkili semptomlar kadın hastalarda daha çok dikkati çekebilir.

 

Sonuç olarak, noradrenalinin vücuttaki rolü cinsiyete göre değişmez; her iki cinsiyet de bu hormondan eşit şekilde yararlanır ve etkilenir. Tedavi yaklaşımları da genellikle cinsiyetten bağımsızdır. Örneğin, bir erkeğe de kadına da hipertansif bir krizde noradrenalin düşürücü tedaviler veya eksiklik durumunda benzer ilaçlar uygulanır. Önemli olan, bireyin kendi sağlık koşullarına göre noradrenalin sistemindeki dengesizliklerin tespit edilip düzeltilmesidir.

Noradrenalin Gebelikteki Rolü

Gebelik döneminde anne adayının vücudunda birçok sistemde değişiklik olurken, dolaşım sistemini düzenleyen hormonlar da bu değişime uyum sağlar. Noradrenalin, gebelikte de temel işlevi olan kan basıncı kontrolünü sürdürür ancak artan kan hacmi ve hormon düzeylerine bağlı olarak sempatik sinir sistemi aktivitesi farklı bir dengeye oturabilir. Gebeliğin ilerleyen aylarında annenin dolaşım sistemi büyüyen bebeğe uyum sağlamak için genişler; bu dönemde renin-anjiotensin sistemi gibi mekanizmalar aktifleşirken, noradrenalin salınımı da vücudun ihtiyaçlarına göre ayarlanır. Çoğu sağlıklı hamile kadında dinlenme halindeki noradrenalin seviyeleri gebelik öncesi döneme benzer kalır, ancak ayağa kalkınca veya egzersiz sırasında artan noradrenalin tepkisi, gebelerde kan dolaşımının düzenlenmesinde kritik önem taşır.

 

Doğum eylemi başladığında ise annenin vücudu yoğun bir stres ve efor altındadır. Bu süreçte adrenalin ile birlikte noradrenalin de yükselir. Özellikle doğumun aktif fazında, ağrı ve stres uyarıları sempatik sinir sistemini harekete geçirerek noradrenalin salınımını artırır. Bu durum, annenin kan basıncını belli bir düzeyde tutarak kan akımını hayati organlara (ve plasentaya) yönlendirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca doğumun hemen öncesinde yükselen katekolamin (adrenalin/noradrenalin) düzeylerinin, anneye enerji ve dayanıklılık sağladığı düşünülür.

 

Aşırı korku veya panik durumlarında yükselen noradrenalin ve adrenalin, gebeliğin erken dönemlerinde istenmeyen etkiler yaratabilir. Örneğin ciddi psikolojik stres altındaki hamilelerde geçici tansiyon yükselmeleri, rahim kan akımında azalma veya bebeğin kalp atışlarında değişiklikler gözlenebilir. Bu nedenle gebelikte sakin bir ruh halini korumak, gevşeme teknikleri uygulamak önemlidir.

 

Tıbbi anlamda, gebelikte noradrenalin kullanımını gerektiren özel durumlar nadirdir. Çok ciddi hipotansiyon (şok) durumunda, annenin hayatını kurtarmak için yoğun bakım koşullarında noradrenalin infüzyonu (damardan ilaç) uygulanabilir; ancak bu ekstrem bir senaryodur ve doktorlar fetüsün durumunu yakından izleyerek hareket eder. Genel olarak, anne adayının tansiyonunun düşmemesi ve bebeğe giden kan akışının korunması esastır; bu nedenle gerekirse doktorlar gebelikte tansiyon düşürücü veya yükseltici ilaçları dikkatle seçerek kullanırlar.

 

Özetle, noradrenalin hormonu gebelik boyunca dolaşımın düzenlenmesinde rol oynar ve doğum esnasında doğal olarak yükselerek sürece katkıda bulunur. Annenin bedeni, bu hormonu gebeliğin gereksinimlerine göre ayarlayacak şekilde adaptasyon gösterir. Gebelikte aşırı stres hormonlarının yükselmemesi için stresten uzak, huzurlu bir ortam sağlanması hem anne hem bebeğin sağlığına olumlu katkı yapar.

Noradrenalin Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

Noradrenalin düzeylerindeki bozuklukların tedavisi, altta yatan nedene yönelik planlanır. Noradrenalin fazlalığı eğer bir feokromositoma veya paraganglioma tümöründen kaynaklanıyorsa, en etkili tedavi tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Ameliyat öncesinde hastanın tansiyonunu kontrol altına almak için alfa-bloker (damarları genişleten) ve beta-bloker (kalp hızını düşüren) ilaçlar kullanılır. Bu hazırlık dönemi, ameliyat sırasındaki olası ani kan basıncı yükselmelerini önlemeye yöneliktir. Tümör çıkarıldıktan sonra çoğu vakada noradrenalin seviyeleri normale iner ve hastanın hipertansiyonu düzelir. Eğer ameliyat mümkün değilse veya tümör yayılım göstermişse, noradrenalin salınımını azaltan ilaçlar (örneğin metirozin gibi katekolamin sentezini baskılayan ajanlar) veya radyolojik tedaviler uygulanabilir.

 

Kronik stres veya başka nedenlerle ortaya çıkan daha hafif noradrenalin yüksekliği durumlarında, tedavi yaşam tarzı düzenlemeleri ve gerekli ise ilaçlarla yapılır. Örneğin, sürekli stresli bir yaşamı olan kişilerde psikolojik destek, stres yönetimi teknikleri ve düzenli egzersiz sempatik sinir sistemi dengesini yeniden kurmaya yardımcı olabilir. Yüksek tansiyon problemi öne çıkıyorsa, doktorlar sempatik sistemi baskılayıcı bazı ilaçlar (örneğin klonidin veya beta blokerler) reçete edebilir.

 

Noradrenalin düşüklüğü eğer otonom sinir sistemi hasarına bağlı şiddetli tansiyon düşüklüklerine yol açıyorsa, burada amaç sempatik aktiviteyi desteklemektir. Doktorlar bu durumda midodrin gibi kan damarlarını daraltarak tansiyonu yükselten ilaçlar verebilir. Midodrin, doğrudan noradrenalin yerine geçmez ancak etkileri benzer biçimde damar tonusunu artırarak hastanın ayağa kalktığında bayılma riskini azaltır. Ayrıca fludrokortizon gibi bazı ilaçlar da kan hacmini artırarak düşük tansiyon sorununa yardımcı olabilir. Eğer noradrenalin düşüklüğü depresyon veya DEHB gibi psikiyatrik durumlarla ilişkiliyse, tedavide antidepresan veya uyarıcı ilaçlar kullanılabilir. Özellikle SNRI (serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörleri) grubu antidepresanlar, beyinde noradrenalin seviyesini artırarak hem mood (ruh hali) düzelmesi sağlar hem de motivasyon ve enerjiyi yükseltebilir. DEHB tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar (metilfenidat gibi) da noradrenalin ve dopamin düzeylerini artırarak etki gösterir.

 

Özetle, noradrenalin dengesizliklerinin tedavisi, sorunun kaynağına odaklanır: Tümör varsa çıkarılır, hipertansiyon varsa kontrol altına alınır, hipotansiyon varsa destekleyici ilaçlar verilir, psikiyatrik durumda ilgili tedavi uygulanır. Bu süreçte endokrinologlar, kardiyologlar ve psikiyatristler gerekirse multidisipliner bir yaklaşım ile hastanın noradrenalin sistemiyle ilgili problemini yönetirler.

Sık Sorulan Sorular

  • Noradrenalin yüksekliği hangi belirtilere yol açar?   Noradrenalin fazlalığı öncelikle sürekli yüksek tansiyon ile kendini gösterir. Buna ek olarak yoğun baş ağrıları, kalp çarpıntısı, terleme ve ellerde titreme gibi semptomlar da sık görülür. Kişinin cildi solgun ve soğuk olabilir; bu, noradrenalinin damarları daraltıcı etkisinden kaynaklanır. Bu belirtiler özellikle feokromositoma gibi bir durum varsa ataklar halinde ortaya çıkabilir.

  • Noradrenalin seviyesini doğal yollarla yükseltmek mümkün mü?   Düşük enerji, bitkinlik veya odaklanma sorunu yaşıyorsanız sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile noradrenalin düzeylerinizi dolaylı olarak destekleyebilirsiniz. Düzenli egzersiz yapmak bunların başında gelir; egzersiz sırasında ve sonrasında vücut doğal olarak noradrenalin salgılar. Yeterli ve düzenli uyku almak, stres yönetimi (meditasyon, yoga gibi) uygulamak da sinir sisteminizi dengeleyerek noradrenalin salgısını olumlu etkiler. Protein açısından zengin beslenmek (et, balık, kuruyemiş gibi besinler) vücuda noradrenalin üretimi için gerekli olan tirozini sağlar. Bu doğal yöntemler genel iyi halinizi düzelterek noradrenalin dengesine katkıda bulunabilir.

  • Noradrenalin düşüklüğü depresyona neden olur mu?   Noradrenalin eksikliği, tek başına depresyonun nedeni olmasa da depresyonla ilişkili önemli bir biyokimyasal faktördür. Depresyonlu kişilerde beyin kimyasında noradrenalin ve serotonin gibi nörotransmitterlerin düzeylerinde dengesizlikler olabilir. Noradrenalin düşük olduğunda kişi kendini halsiz, motivasyonsuz ve umutsuz hissedebilir ki bu depresyonun belirtileriyle örtüşür. Bu nedenle pek çok antidepresan ilaç, noradrenalin seviyesini artıracak şekilde tasarlanmıştır. Örneğin SNRI grubu ilaçlar hem serotonin hem noradrenalin düzeylerini yükselterek depresif belirtileri hafifletir. Özetle, noradrenalin düşüklüğü depresyonu kolaylaştırabilir ve depresyonda da noradrenalin sisteminin desteklenmesi tedavinin bir parçası olabilir.

  • Noradrenalin tıbbi olarak ilaç şeklinde kullanılır mı?   Evet. Noradrenalin (norepinefrin) bir ilaç olarak, özellikle yoğun bakım ünitelerinde damar içi infüzyon şeklinde kullanılır. Şiddetli hipotansiyon (örneğin septik şok veya kalp durması sonrası durumlar) yaşayan hastalarda, noradrenalin infüzyonu kan basıncını hızla yükseltmek için uygulanır. Bu ilacın tıbbi formuna genelde “levophed” adı da verilir. Noradrenalin, damarları büzerek ve kalp performansını artırarak hayati organlara kan akışını korur. Ancak bu güçlü ilaç, sadece hastane ortamında ve yakından izleme altında kullanılır; günlük hayatta bireylerin kendi kendine kullanabileceği bir “noradrenalin hapı” veya iğnesi bulunmamaktadır.