Parathormon (PTH) Hormonu Nedir? Görevleri Nelerdir?

Parathormon Nedir?

Parathormon (PTH), vücudumuzdaki kalsiyum ve fosfor dengesini düzenleyen önemli bir hormondur. Parathormon, boynun arka tarafında tiroid bezinin yakınında bulunan dört adet küçük bezden (paratiroid bezleri) salgılanır. Bu hormonun temel görevi, kandaki kalsiyum seviyesini yükseltmek ve gerektiğinde optimal düzeyde tutmaktır. PTH, kalsiyum düzeyi düştüğünde devreye girer; kemikler, böbrekler ve bağırsaklar üzerinde etkili mekanizmalar başlatarak kan kalsiyumunu normale getirir. Kısacası parathormon, kalsiyum metabolizmasının baş kontrolörüdür ve kemik sağlığından sinir-kas fonksiyonlarına kadar birçok süreç onun dengesine bağlıdır.

Parathormon Vücuttaki Görevleri Nelerdir?

Parathormon, kandaki kalsiyum ve fosfat düzeylerini ayarlayarak vücudun mineral dengesini korur. Başlıca görevleri şunlardır:

  • Kemiklerden kalsiyum mobilizasyonu: PTH, kemik dokusundaki hücreleri (osteoklastlar) harekete geçirerek kemikten kana kalsiyum geçişini artırır. Böylece kan kalsiyum seviyesi düştüğünde, kemik depolarından kalsiyum serbest bırakılarak denge sağlanır. Bu etki uzun vadede kemik yoğunluğunda azalmaya (kemik erimesine) yol açabileceği için PTH’nın düzgün çalışması ve dengede olması önemlidir.

  • Böbreklerde kalsiyum tutulumu ve fosfor atılımı: Parathormon, böbreklere etki ederek idrarla kalsiyum atılımını azaltır (böbreklerdeki kalsiyum geri emilimini artırır). Aynı zamanda böbreklerden fosfat atılımını yükseltir. Sonuç olarak PTH, kalsiyumu vücutta tutarken fosfor düzeyini düşürmüş olur. Kalsiyum ve fosfor birlikte kemik sağlığını etkilediğinden, PTH’nın bu çift yönlü etkisi denge için kritiktir.

  • D Vitamininin aktif hale getirilmesi: Parathormon, böbreklerde D vitamininin aktif formu (kalsitriol) üretimini uyarır. Aktif D vitamini, bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırır. Yani PTH dolaylı yoldan bağırsakların daha fazla kalsiyum absorbe etmesini sağlar. Güneş ışığı veya besinlerle alınan D vitamininin faydalı hale gelmesi için PTH’nın bu düzenleyici etkisi gereklidir.

Bu görevlerin ortak amacı, kan dolaşımındaki kalsiyum düzeyini sabit (genellikle ~8.5-10.5 mg/dL aralığında) tutmaktır. Kalsiyum, sinir iletimi, kas kasılması, kalp atımı ve hücresel işlevler için kritik bir mineraldir. Parathormon, gerektiğinde kemik-böbrek-bağırsak üçgeninde devreye girerek kalsiyumu yükseltip düşürerek vücudun sağlıklı işlemesini sağlar.

Parathormon Yüksekliği Ne Anlama Gelir?

Parathormon yüksekliği, kanda PTH seviyesinin normalden fazla olması durumudur ve hiperparatiroidizm olarak adlandırılır. Bu durumun birden fazla nedeni olabilir ve genellikle iki ana kategoriye ayrılır:

  • Primer Hiperparatiroidizm: Bu durumda PTH yüksekliği, paratiroid bezlerinin kendisinden kaynaklanır. Paratiroid bezlerindeki iyi huylu bir tümör (adenom) en sık görülen nedendir. Adenom varlığında 4 paratiroid bezinden biri genellikle kontrolsüz biçimde fazla PTH üretir. Sonuç olarak kan kalsiyum düzeyi de yükselir (çünkü fazla PTH kemiklerden kalsiyum çeker, böbreklerden kalsiyum tutulumunu artırır). Primer hiperparatiroidizm özellikle orta-ileri yaşlı kadınlarda yaygın görülür. Yüksek kalsiyum seviyeleri çeşitli belirtilere yol açabilir: Böbrek taşları (idrarda fazla kalsiyum atılımı nedeniyle), kemik erimesi ve kırıklar (kemiklerden aşırı kalsiyum çekilmesine bağlı osteoporoz), kas güçsüzlüğü, sık idrara çıkma, kabızlıkiştahsızlık, depresyon, hafıza problemleri ve genel halsizlik bu durumun belirtileri arasında yer alır. Tıp literatüründe bu belirtiler bazen “taşlar, kemikler, karın ağrıları ve zihin bulanıklığı” şeklinde özetlenir.

  • Sekonder Hiperparatiroidizm: Bu durumda paratiroid bezleri aslında vücut gereksinimine uygun olarak fazla PTH üretir; sorun paratiroid bezlerinin dışında bir etkenden kaynaklanır. Yani kanda kalsiyum seviyesi düşük olduğu için paratiroid bezleri doğru bir tepki olarak PTH’yi yükseltmektedir, ancak altta yatan sorun çözülmediği için PTH sürekli yüksek kalır. En sık neden kronik böbrek yetmezliğidir. Böbrek yetmezliğinde D vitamini aktifleştirilemez ve fosfor birikir, bu da kalsiyum düşüklüğüne yol açar; neticede paratiroid bezleri devamlı uyarılır. D vitamini eksikliği de bir diğer yaygın sebeptir – güneş ışığından yeterince yararlanamayan veya besinlerle D vitamini alamayan kişilerde kalsiyum emilimi azalır, kalsiyum düşük kalır ve PTH yükselir. Kalsiyum yetersiz alımı veya barsaklardan emilim bozukluğu (örn. çölyak, bağırsak ameliyatları) da sekonder hiperparatiroidizme yol açabilir. Sekonder hiperparatiroidizmde PTH yüksek olsa da kan kalsiyum düzeyi genelde normal ya da düşüktür (çünkü PTH’nin çabasına rağmen altta yatan sorun nedeniyle kalsiyum normale gelmez). Bu durumda belirtiler çoğunlukla altta yatan hastalığa (böbrek yetmezliği, D vitamini eksikliği vb.) aittir. Ancak uzun süreli sekonder hiperparatiroidizm kemiklerde ağrı ve zayıflamaya (renal osteodistrofi denilen kemik hastalığına) yol açabilir.

Bazı durumlarda, üçüncül hiperparatiroidizm denilen bir tablo da gelişebilir: Kronik böbrek yetmezliği gibi uzun süreli sekonder hiperparatiroidizm durumlarında, paratiroid bezleri o kadar alışır ki, böbrek sorunu çözüldükten sonra bile (örneğin böbrek nakli sonrasında) otonom şekilde yüksek PTH üretmeye devam eder. Bu nadir durum da PTH yüksekliği yapar ve cerrahi tedavi gerektirebilir.

 

Özetle, PTH yüksekliği vücudun kalsiyum dengesinin bozulduğunu gösterir. Kan tahlilinde hem kalsiyum hem PTH yüksek ise primer hiperparatiroidizm düşünülür; PTH yüksek ama kalsiyum normal/düşük ise sekonder nedenler araştırılır. Her iki durumda da uzun vadede yüksek PTH kemiklere, böbreklere ve diğer sistemlere zarar verebileceğinden, altta yatan nedenin tespiti ve tedavisi önemlidir.

Parathormon Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

Parathormon düşüklüğü, kanda PTH seviyesinin normalin altına inmesidir ve hipoparatiroidizm olarak bilinir. Bu durum, paratiroid bezlerinin yeterli hormon üretememesinden kaynaklanır ve sonuçta kandaki kalsiyum seviyeleri tehlikeli biçimde düşebilir. PTH düşüklüğünün başlıca nedenleri şunlardır:

  • Cerrahi Hasar veya Çıkarılma: Hipoparatiroidizmin en yaygın nedeni, boyun bölgesinde yapılan cerrahi operasyonlar sırasında paratiroid bezlerinin kazara hasar görmesi veya alınmasıdır. Özellikle tiroid bezi ameliyatları (tiroidektomi) veya boyundaki diğer cerrahiler sırasında paratiroid bezleri zarar görebilir. Bu durumda ameliyat sonrası PTH üretimi azalır ya da durur.

  • Otoimmün Hipoparatiroidizm: Bağışıklık sisteminin hatalı bir şekilde kendi paratiroid dokusuna saldırması sonucu bezler hasar görebilir. Bu durumda vücut PTH hormonunu yeterince üretemez.

  • Genetik Nedenler: Doğumsal olarak paratiroid bezlerinin gelişmemesi veya PTH salınım mekanizmasındaki genetik bozukluklar (örneğin DiGeorge sendromu, kalıtsal hipoparatiroidizm) PTH düşüklüğüne yol açabilir.

  • Hipermagnezemi/Hipomagnezemi: Magnezyum seviyesinin kanda çok yüksek veya çok düşük olması PTH salınımını bozabilir. Özellikle şiddetli magnezyum eksikliğinde PTH salgısı baskılanarak hipoparatiroidi benzeri bir tablo ortaya çıkar.

  • Aşırı kalsiyum veya D vitamini alımı: Nadir de olsa, çok yüksek doz D vitamini veya kalsiyum takviyeleri alan kişilerde kanda kalsiyum uzun süreli yüksek kalırsa, geri bildirim mekanizmasıyla paratiroid bezleri PTH üretimini azaltabilir. Bu durum genellikle geçicidir ve alım kesilince düzelir, ancak bir süre PTH düşük seyredebilir.

Parathormon düşüklüğünün en önemli sonucu, **kan kalsiyum seviyesinin düşmesi (hipokalsemi)**dir. Düşük kalsiyum vücutta çeşitli belirti ve bulgulara yol açar: Kas krampları, spazmları ve kaslarda sertleşme (özellikle el ve yüz kaslarında tetani denilen kasılmalar görülebilir), ellerde, ayaklarda, dudak çevresinde uyuşma ve karıncalanma hissi, şiddetli durumlarda kasılmalar (nöbetler) ortaya çıkabilir. Hipokalsemi ayrıca kalp ritim bozukluklarına neden olabilir ve uzun vadede diş, tırnak, saç sağlığını da etkileyebilir. Kronik hipoparatiroidili bireylerde kuru cilt, kırılgan tırnaklar ve saç dökülmesi gibi belirtiler görülebilir.

 

Özetle, PTH düşüklüğü vücudun kalsiyum dengesini koruyamadığı anlamına gelir ve özellikle kas-sinir sistemini etkileyen hipokalsemi belirtileriyle kendini gösterir. Bu durum, nadir görülmekle birlikte hayat kalitesini önemli ölçüde etkileyebildiğinden tanı konulduğunda tedavi ve takip gerektirir.

Parathormon Testi Hangi Durumlarda Yapılır?

Parathormon (PTH) testi, genellikle kandaki kalsiyum seviyesindeki anormallikleri değerlendirmek amacıyla istenir. Tek başına PTH değeri, kalsiyum düzeyi ile birlikte yorumlanmalıdır. Doktorlar aşağıdaki durumlarda PTH testi yapılmasını uygun görebilir:

  • Yüksek kalsiyum (hiperkalsemi) tespit edildiğinde: Rutin kan tahlillerinde veya şikayet üzerine bakılan kalsiyum düzeyi normalden yüksek çıkarsa, bu durumun nedenini belirlemek için PTH testi istenir. Eğer PTH da yüksekse, hiperkalseminin muhtemel nedeni primer hiperparatiroidizm olabilir. Buna karşın kalsiyum yüksek ama PTH düşükse, parathormon dışı sebepler (örneğin kanserlerin ürettiği PTHrP adlı protein, D vitamini fazlalığı vb.) düşünülür. Dolayısıyla hiperkalsemi değerlendirmesinde PTH testi kritiktir.

  • Düşük kalsiyum (hipokalsemi) tespit edildiğinde: Kan kalsiyum düzeyi düşüklüğünde de PTH seviyesine bakmak gerekir. PTH yüksekse, vücut kalsiyumu düzeltmeye çalışıyor ama başaramıyor demektir (sekonder hiperparatiroidizm olabilir, örneğin D vitamini eksikliği veya böbrek yetmezliği nedeniyle). Hipokalsemiye rağmen PTH düşükse, paratiroid bezleri yeterli cevap veremiyor (hipoparatiroidizm) anlamına gelir. Bu ayrımı yapabilmek için hipokalsemi vakalarında PTH ölçümü yapılır.

  • Böbrek taşı, osteoporoz gibi durumların araştırılmasında: Tekrarlayan böbrek taşları olan hastalarda, özellikle taşın kalsiyum taşı olduğu biliniyorsa, altta yatan bir primer hiperparatiroidizm olup olmadığı PTH testi ile kontrol edilebilir. Aynı şekilde, yaşına göre beklenmeyen derecede ileri osteoporoz veya kemik kırıkları olan bir kişide parathormon fazlalığı bu duruma katkı yapıyor olabilir; bu nedenle PTH düzeyine bakılabilir.

  • Paratiroid bezi bozukluğu belirtilerinde: Hekim muayenesinde veya diğer testlerde hiperparatiroidizm veya hipoparatiroidizm şüphesi oluşmuşsa PTH testi istenir. Örneğin, primer hiperparatiroidizm şüphesi varsa (yüksek kalsiyuma eşlik eden kemik ağrıları, böbrek taşı, kabızlık gibi belirtilerle), ya da hipoparatiroidizm düşündüren kas spazmları, el-ayak uyuşmaları gibi şikayetler varsa, tanıyı desteklemek için PTH ölçümü gereklidir.

  • Kronik böbrek hastalarında: Uzun süreli böbrek yetmezliği olan hastalarda PTH düzeyi düzenli aralıklarla takip edilir. Çünkü böbrek yetmezliğinde sekonder hiperparatiroidizm gelişme riski yüksektir ve PTH’nin çok yükselmesi kemik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu hastalarda PTH test sonucu, D vitamini tedavisi, fosfor bağlayıcı ilaçlar veya gerektiğinde paratiroid bezlerine yönelik tedavilerin ayarlanmasında yol göstericidir.

  • Boyun cerrahileri sonrasında: Tiroid ameliyatı veya paratiroid ameliyatı sonrası hastanın PTH düzeyi ölçülebilir. Özellikle paratiroid adenomunun alındığı primer hiperparatiroidizm ameliyatlarında, operasyonun başarılı olup olmadığını görmek için PTH ve kalsiyum seviyeleri takip edilir. Tiroid ameliyatlarından sonra ise geçici veya kalıcı hipoparatiroidi gelişimini kontrol etmek amacıyla PTH düzeyine bakılabilir.

PTH testi genellikle açlık gerektirmeyen bir kan testidir. Ancak test öncesi doktorunuz özel bir hazırlık önerebilir (örneğin, bazı kalsiyum veya D vitamini takviyelerini geçici olarak durdurmak gibi). Alınan kan örneğinde PTH seviyesi, eş zamanlı kalsiyum ve genellikle fosfor düzeyi ile birlikte değerlendirilerek tanı konulur.

Parathormon Normal Referans Aralıkları Nelerdir?

Parathormon (PTH) kan düzeyi, kullanılan teste ve ölçüm birimine göre laboratuvarlar arasında biraz farklı referans aralıklarına sahip olabilir. Yaygın olarak, “intakt PTH” denilen hormonun tüm molekülünü ölçen test kullanılır. Bu test için tipik normal referans aralığı 10 – 65 pg/mL (pikogram/mililitre) şeklindedir. Bazı laboratuvarlarda üst sınır 55 pg/mL, bazılarında 70 pg/mL olarak rapor edilebilir; ancak genellikle 15 – 65 pg/mL civarı değerler normal kabul edilir.

 

SI birim sistemine göre ifade eden laboratuvarlar da mevcuttur. Bu durumda referans aralığı yaklaşık 1.6 – 6.9 pmol/L olarak verilebilir (pmol/L cinsinden). Her halükarda, test sonucunuz geldiğinde raporda o laboratuvarın kendi referans aralığı belirtilecektir.

 

PTH seviyesinin değerlendirilmesinde kalsiyum düzeyi ile birlikte düşünmek çok önemlidir. Örneğin bir kişinin PTH’si 80 pg/mL çıktı diye doğrudan “yüksek” demek doğru olmaz; kalsiyum değeri de yüksek ise bu anormal bir durumdur (primer hiperparatiroidizm), fakat kalsiyum düşükse vücut bunu düzeltmek için PTH’yi yükseltmiş olabilir (sekonder hiperparatiroidizm). Benzer şekilde PTH 15 pg/mL gibi “normal” görünebilecek bir değerde bile eğer kalsiyum çok yüksekse, parathormonun baskılanması gerekirdi; yeterince baskılanamadığı için bu PTH değeri aslında uygunsuz yüksek sayılabilir. Bu karmaşık durumlar nedeniyle PTH sonuçları daima kalsiyum ve diğer ilgili testlerle birlikte uzman hekim tarafından yorumlanmalıdır.

 

Özetle, yaklaşık 10 – 65 pg/mL aralığı referans alınsa da “normal” PTH kişiden kişiye değişebilir ve tek başına anlamlı değildir. Doktorunuz, PTH değerinizi değerlendirirken eş zamanlı kalsiyum, fosfor, D vitamini düzeylerinize ve klinik durumunuza bakacaktır.

Parathormon Kadın ve Erkeklerde Etkileri

Parathormonun temel işlevi her iki cinsiyette de aynıdır: Kan kalsiyum düzeyini kontrol etmek ve dengede tutmak. Bu açıdan kadınlar ve erkekler arasında PTH’nin çalışması bakımından belirgin bir fark yoktur. Ancak, parathormonla ilgili bozuklukların görülme sıklığı ve etkileri açısından bazı nüanslar vardır:

  • Görülme Sıklığı: Primer hiperparatiroidizm (parathormon fazlalığı) kadınlarda, özellikle de menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda daha sık görülür. Orta yaş üzeri kadınlarda bu hastalık erkeklere kıyasla 2-3 kat daha yaygındır. Bunun kesin sebebi tam anlaşılmamışsa da östrojen hormonunun kemik ve kalsiyum metabolizması üzerindeki etkilerinin azalmasının rol oynayabileceği düşünülür. Erkeklerde de primer hiperparatiroidizm oluşabilir ancak daha nadirdir ve genellikle daha geç yaşlarda teşhis edilir.

  • Kemik Sağlığına Etki: Parathormon yüksekliği kemiklerden kalsiyum çekilmesine yol açtığı için her iki cinste de kemik erimesi (osteoporoz) riskini artırır. Ancak kadınlar menopoz sonrası zaten östrojen eksikliğine bağlı kemik kaybına yatkın olduklarından, parathormon fazlalığı kadınlarda kemik sağlığını erkeklere oranla daha da olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle hiperparatiroidili kadın hastalarda osteoporoz takibi ve tedavisi özel önem taşır. Erkeklerde de uzun süreli PTH yüksekliği kemikleri zayıflatır, ancak erkekler daha yüksek başlangıç kemik kütlesine sahip olduklarından osteoporoz biraz daha geç fark edilebilir.

  • Belirtiler ve Komplikasyonlar: PTH yüksekliği (hiperparatiroidizm) ve düşüklüğü (hipoparatiroidizm) belirtileri esasen cinsiyetten bağımsızdır. Yani böbrek taşı, kas güçsüzlüğü, kabızlık gibi yüksek kalsiyum belirtileri de; kas krampları, uyuşma, tetani gibi düşük kalsiyum belirtileri de kadın ve erkeklerde benzer şekilde ortaya çıkar. Ancak kadınlar genelde sağlık kontrollerine daha sık gittikleri için hiperparatiroidizm vakaları kadınlarda daha erken yakalanma eğilimindedir. Erkeklerde ise bazen böbrek taşı oluşana dek teşhis konmayabilir.

  • Gebelik ve Emzirme Dönemi: (Bu konu bir sonraki bölümde ayrıntılı ele alınmıştır ancak kısaca değinmek gerekirse) gebelikte ve emziren annelerde kalsiyum ihtiyacı arttığından parathormonun regülasyonu da buna adapte olur. Bu durum kadınlara özgüdür; erkeklerde böyle fizyolojik değişimler olmaz.

Özetle, parathormon hormonunun fizyolojisi cinsiyet farkı gözetmezken, hastalıkların dağılımı ve etkilerinde kadın-erkek farklılıkları görülebilmektedir. Primer hiperparatiroidizmin kadınlarda daha sık olması ve kemik üzerindeki etkilerinin kadınlarda daha belirgin olabilmesi bunun en bariz örneğidir. Bunun dışında, normal şartlar altında bir erkeğin ve bir kadının PTH hormonunun vücutlarındaki rolü ve önemi aynıdır.

Parathormon Gebelikteki Rolü

Gebelik süresince anne adayının vücudunda kalsiyum ve mineral dengesi, gelişmekte olan bebeğin ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına yeniden uyarlanır. Gebelikte parathormon (PTH) düzeyleri, normal bir hamilelikte genellikle ciddi dalgalanmalar göstermez; ancak kalsiyum metabolizmasındaki diğer değişiklikler PTH’ın etkisini modüle eder:

  • Kalsiyum İhtiyacının Artması: Hamile bir kadın, büyüyen fetüsün kemik ve organ gelişimi için ekstra kalsiyuma ihtiyaç duyar. Özellikle gebeliğin son trimesterinde bebeğin kemiklerine önemli miktarda kalsiyum depo edilir. Bu artan ihtiyacı karşılamak için anne vücudu bağırsaklardan daha fazla kalsiyum emmeye başlar. Bu olay büyük ölçüde aktif D vitamini (kalsitriol) seviyelerinin yükselmesi sayesinde olur. İlginç olarak, gebelikte östrojen hormonu yüksekliği kemik koruyucu etki yapar ve anne kemiklerinden aşırı kalsiyum çekilmesini engeller. Bu sayede annede kemik erimesi olmadan bebeğe kalsiyum sağlanabilir.

  • Parathormon ve Kalsiyum Dengesi: Gebelikte genellikle toplam kalsiyum düzeyi, kandaki albumin değişiklikleri nedeniyle biraz düşebilir ancak iyonize (aktif) kalsiyum genellikle normal sınırlarda tutulur. Parathormon seviyeleri gebelikte hafifçe düşük veya alt normal sınırda seyredebilir, özellikle ilk iki trimesterde. Bunun nedeni, artan kalsitriol (D vitamini) ve kalsiyum emilimi sayesinde anne kanındaki kalsiyumun daha etkin kullanılmasıdır. Vücut bu dönemde yüksek PTH’ya çok ihtiyaç duymaz. Ancak bazı çalışmalarda gebeliğin sonlarına doğru PTH’nın tekrar yükseldiği de gösterilmiştir (bebeğin artan kalsiyum talebine yanıt olarak).

  • Gebelikte Hiperparatiroidizm: Eğer bir kadın gebeliğe zaten primer hiperparatiroidizm (yüksek PTH ve yüksek kalsiyum) ile girerse veya gebelik sırasında bu gelişirse, durum hem anne hem bebek için riskli olabilir. Annenin çok yüksek kalsiyum seviyeleri, böbrek taşı, yüksek tansiyon veya pankreatit gibi sorunlara yol açabileceği gibi, bebeğin rahimde gelişimini de etkileyebilir. Bebekte düşük doğum ağırlığı veya doğum sonrası hipokalsemi (çünkü anne karnında yüksek kalsiyuma alışan bebek doğunca tetani geçirebilir) görülebilir. Bu nedenle gebelikte hiperparatiroidi tanısı konursa, endokrinolog ve kadın doğum uzmanı takibinde, gerekirse cerrahi dahil tedavi planlanabilir.

  • Doğum ve Emzirme: Doğumdan sonra anne sütü üretimi başladığında, anne vücudunun kalsiyum ihtiyacı daha da artar çünkü süt üretimi için günlük kalsiyum kaybı olur. Bu dönemde parathormon ve D vitamini tekrar devreye girerek kalsiyum dengesini korur. Emzirme döneminde PTH seviyelerinde yükselme görülebilir, bu da kemiklerden bir miktar kalsiyum mobilizasyonuna neden olabilir. Ancak emzirme sona erdikten sonra bu genellikle geri dönüşlüdür ve kemik kaybı kalıcı olmaz.

Sonuç olarak, gebelikte parathormonun rolü, anne ve bebek arasındaki kalsiyum alışverişinin sağlıklı biçimde yürütülmesine yardımcı olmaktır. Normal gebelikte anne vücudu, D vitamini artışı ve biraz PTH değişimi ile bebeğe yeterli kalsiyumu sağlar. Anne adaylarında ciddi PTH bozuklukları nadir olmakla birlikte, mevcutsa yakından takip edilmelidir. Sağlıklı bir gebelik için anne adayının yeterli kalsiyum (günlük yaklaşık 1000-1200 mg) ve D vitamini aldığından emin olmak da önemlidir; böylece parathormon sistemi üzerindeki aşırı yük azalır.

Parathormon Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

Parathormon dengesizliğinin tedavisi, altta yatan duruma ve PTH’nin yüksek mi düşük mü olduğuna bağlı olarak değişir:

  • Primer Hiperparatiroidizm Tedavisi (Yüksek PTH & Yüksek Kalsiyum): Primer hiperparatiroidizmin tek kesin tedavisi, aşırı PTH üreten paratiroid bezinin (veya bezlerinin) cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Paratiroidektomi adı verilen bu ameliyatta, genellikle sorunlu olan paratiroid adenomu çıkarılır ve çoğu vakada kalsiyum ile PTH seviyeleri normale döner. Özellikle kan kalsiyumu belirgin yüksek, belirtiler mevcut veya hasta genç ise cerrahi önerilir. Hafif olgularda veya cerrahi riskli ise, doktorlar izlem ve medikal tedavi önerebilir. Medikal tedavide kalsiyum düzeyini kontrol altında tutmak için bol sıvı alımı, idrar söktürücüler (fazla kalsiyumun atılımı için) ve kalsimimetik adı verilen PTH baskılayıcı ilaçlar (örn. Sinakalsit) kullanılabilir. Ayrıca kemik sağlığını korumak amacıyla bisfosfonat grubu ilaçlar verilebilir. Hastanın D vitamini seviyeleri düşükse, dikkatli biçimde D vitamini takviyesi de yapılır (çünkü D vitamini çok düşükse PTH daha da artar, ancak fazla verilirse kalsiyum daha da yükselebilir, denge gözetilmelidir).

  • Sekonder Hiperparatiroidizm Tedavisi (Yüksek PTH & Düşük/Normal Kalsiyum): Bu durumda tedavi altta yatan sorunu düzeltmeye yöneliktir. Örneğin D vitamini eksikliği varsa kademeli olarak D vitamini desteği verilir ve böylece kalsiyum emilimi düzelip PTH normale döner. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda ise sekonder hiperparatiroidizm sık görülür; tedavide diyetle fosfor alımının kısıtlanması, fosfat bağlayıcı ilaçlar (fazla fosforu bağlayıp dışkıyla atmak için), aktif D vitamini analogları (kalsitriol veya benzeri ilaçlar) kullanılır. Bu önlemlere rağmen PTH çok yükselmişse (örneğin >800-1000 pg/mL gibi ileri seviyeler) ve kemiklere zarar veriyorsa, kalsimimetik ilaçlar (Sinakalsit) ve nadiren paratiroid bezlerinin cerrahi olarak kısmen çıkarılması düşünülebilir. Sekonder hiperparatiroidizmde amaç, PTH’yi tamamen normal değere çekmek değil, uygun bir hedef aralıkta tutarak hem kemik hem damar sağlığını korumaktır.

  • Hipoparatiroidizm Tedavisi (Düşük PTH & Düşük Kalsiyum): Parathormon eksikliği tedavisi çoğunlukla yaşam boyu sürecek bir replasman yaklaşımını gerektirir. Esas hedef, düşük PTH nedeniyle düşen kalsiyum seviyesini güvenli aralığa getirmektir. Bunun için ağızdan kalsiyum takviyeleri (kalsiyum karbonat veya sitrat gibi) ve aktif D vitamini ilaçları (kalsitriol veya alfacalcidol gibi) kullanılır. Bu tedavi kombinasyonu, bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırarak kan kalsiyumunu yükseltir ve normal düzeyde tutar. Doğal olarak PTH olmadığından, kalsiyumun fazla yükselmemesine ve idrarla aşırı kalsiyum atılmamasına dikkat edilmelidir; doktor düzenli kan testleriyle dozları ayarlar. Magnezyum takviyesi, hipoparatiroidili bazı hastalarda (özellikle magnezyum eksikliği de varsa) gerekebilir çünkü magnezyum düzeyi, PTH etkisi için önemlidir. Günümüzde parathormon eksikliği tedavisinde sentetik PTH (paratiroid hormonu enjeksiyonları) da geliştirilmiştir (ör: Natpar adlı ilaç, PTH 1-84); ancak bu oldukça pahalı bir tedavidir ve belirli uygun hastalarda kullanılır. Çoğunlukla kalsiyum + aktif D vitamini tedavisi yeterli olur.

  • Acil Durumların Tedavisi: PTH bozukluğuna bağlı acil sorunlarda hızlı müdahale gerekir. Örneğin, çok yüksek kalsiyum (hiperkalsemik kriz) durumunda serum kalsiyumunu hızla düşürmek hayati olabilir: Hastaya damar yolundan bol sıvı ve gerekirse diüretik verilir, kalsiyumu düşüren ilaçlar (kalsitonin, bifosfonat) uygulanabilir. Çok düşük kalsiyum (hipokalsemi atağı, tetani) durumunda ise damardan kalsiyum glukonat verilerek kasılmalar engellenir, ardından hasta oral ilaç tedavisine geçer.

Özetle, parathormon düzeyinin anormal olması halinde tedavi yaklaşımı “neden odaklı”dır. Yüksek PTH durumlarında gerekirse cerrahi ve/veya ilaçlarla hormonun etkisi kontrol altına alınır; düşük PTH durumlarında ise eksik hormonun etkileri kalsiyum ve D vitamini desteğiyle telafi edilir. Tüm bu tedaviler sırasında hastalar düzenli takibe alınarak kan kalsiyum, fosfor ve böbrek fonksiyonları izlenir. Parathormon dengesindeki sorunlar çoğu zaman başarılı şekilde yönetilebilse de, ömür boyu doktor takibi gerektiren durumlardır.

Sık Sorulan Sorular

  • Parathormon yüksekliği nasıl düşürülür?
    Parathormon (PTH) yüksekliğini düşürmek için öncelikle bu duruma neyin sebep olduğunu bulmak gerekir. Eğer primer hiperparatiroidizm (paratiroid bezinin aşırı çalışması) varsa, en kesin çözüm genellikle fazla hormon üreten bezin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrasında PTH seviyesi hızla normale iner ve kalsiyum yüksekliği sorunu çözülür. Cerrahi mümkün değilse veya tercih edilmiyorsa, PTH seviyesini kontrol altında tutmak için ilaç tedavileri uygulanabilir: Kalsimimetik ilaçlar (örneğin sinakalsit), paratiroid bezini “kandırarak” PTH salınımını azaltabilir. Bunun yanı sıra, bol su içmek ve doktorun önerdiği diyet düzenlemelerine uymak (kalsiyum ve D vitamini alımını kontrol etmek, fosfor dengesine dikkat etmek) önemlidir. Sekonder hiperparatiroidizmde (örneğin böbrek yetmezliğinde) PTH’yi düşürmek için D vitamini aktif formları ve fosfat bağlayıcı ilaçlar kullanılır. Özetle, PTH yüksekliği tek bir ilaçla hemen düşürülecek bir durum değildir; altta yatan hastalığın tedavisi ve gerekiyorsa cerrahi müdahale ile kontrol altına alınır.

  • Parathormon yüksekliği hangi belirtilere yol açar?
    Parathormon yüksekliği genellikle kan kalsiyumunun da yüksek olmasıyla birliktedir (primer hiperparatiroidizm). Bu durumda yüksek kalsiyum çeşitli belirtilere neden olabilir. En sık görülen belirtiler arasında böbrek taşı oluşumu (idrarda fazla kalsiyum atıldığı için), kemik ağrıları ve kemik erimesi (PTH etkisiyle kemiklerden kalsiyum çekilmesine bağlı), kaslarda güçsüzlük ve yorgunluk, sık idrara çıkma ve susuzluk hissi, kabızlık, mide ağrıları veya ülser, pankreatit atakları, depresyon, unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğu sayılabilir. Bu kadar çeşitli belirti olması akılda tutmayı zorlaştırabilir; bu yüzden tıp öğrencileri arasında “acıyan kemikler, taşlı böbrekler, kabız bir karın ve şaşkın bir zihin” şeklinde özetlenir. Eğer PTH yüksek ama kalsiyum normal/düşük ise (sekonder hiperparatiroidizm), belirtiler genelde altta yatan hastalığa aittir: Örneğin D vitamini eksikliği varsa kemiklerde ağrı ve kaslarda güçsüzlük olabilir; böbrek yetmezliğinde halsizlik, iştahsızlık gibi belirtiler ön plandadır. Kısacası, PTH yüksekliği özellikle kalsiyumu yükselttiğinde belirti verir ve bu belirtiler çoğunlukla böbrek, sindirim ve sinir sistemiyle ilgilidir.

  • Parathormon düşüklüğü nasıl tedavi edilir?
    Parathormon düşüklüğünde (hipoparatiroidizm) temel sorun, PTH eksikliği nedeniyle kalsiyum seviyesinin düşük olmasıdır. Bu nedenle tedavide ana hedef kalsiyumu normal aralığa getirmek ve orada tutmaktır. Tipik olarak, hastalara kalsiyum takviyesi ve aktif D vitamini (kalsitriol) verilir. Bu ilaçlar ağız yoluyla alınır ve genellikle yaşam boyu devam edilir. Böylece bağırsaklardan emilen kalsiyum artırılarak PTH yokluğunda da kalsiyum dengesi sağlanmaya çalışılır. Gerekirse magnezyum desteği de eklenebilir, çünkü magnezyum eksikliği varsa tedavi başarısı düşer. Son yıllarda bazı özel durumlarda PTH hormonu enjeksiyonları (yapay parathormon) da kullanıma girmiştir, ancak bu çok spesifik hastalarda ve uzman kontrolünde uygulanır. Günlük hayatta hipoparatiroidi hastalarının, kalsiyum ve D vitamini ilaçlarını aksatmaması, düzenli kan kontrollerine giderek kalsiyum düzeylerini takip ettirmesi önemlidir. Ayrıca doktor önermedikçe diyetle aşırı fosfor alımından kaçınmak (örneğin kolalı içecekler, işlenmiş gıdalar gibi fosforu yüksek besinleri sınırlamak) da kalsiyum-fosfor dengesini korumaya yardımcı olabilir.