Östrojen Nedir? Görevleri, Eksikliği ve Fazlalığı Belirtileri

Özet

  • Östrojen, kadınlarda cinsel gelişim ve üreme sağlığı için hayati bir hormondur. Erkeklerde de bulunur ancak kadınlarda çok daha yüksek düzeylerde salgılanır.
  • Bu hormon ergenlikte vücutta kadınsı özelliklerin (örneğin meme gelişimi, kalça şekillenmesi) ortaya çıkmasını sağlar. Adet döngüsünü düzenler, gebeliğin sürdürülmesine katkı yapar ve menopoz sürecinde belirgin şekilde azalır.
  • Östrojen, üreme organları dışında kemiklerin güçlenmesi, kalp ve damar sağlığının korunması, cildin elastikiyeti ve nemi ile beyin fonksiyonları ve duygu durumu üzerinde de etkilidir.
  • Düşük östrojen (östrojen eksikliği) belirtileri arasında adet düzensizlikleri veya adetlerin kesilmesi, sıcak basmaları, gece terlemeleri, vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik, kemik erimesi ve ruh hali değişimleri sayılabilir.
  • Yüksek östrojen (östrojen fazlalığı) ise kilo alımı (özellikle bel ve kalça bölgesinde), şişkinlik, meme hassasiyeti, düzensiz veya ağır adet kanamaları, yoğun PMS (adet öncesi sendromu) belirtileri, baş ağrıları ve ruh hali dalgalanmalarına yol açabilir.
  • Östrojen düzeyi, kan testleri ile ölçülür. Östrojen eksikliği durumunda hormon tedavileri (örneğin menopozda hormon replasman tedavisi) veya yaşam tarzı ve beslenme değişiklikleriyle tedavi mümkündür. Yüksek östrojen düzeylerinde ise altta yatan nedenin tedavisi ve gerekli ise yaşam tarzı düzenlemeleri yapılır.

Östrojen nedir?

Östrojen, insan vücudunda üretilen ve özellikle kadınlarda önemli işlevleri olan bir cinsiyet hormonudur. Çoğunlukla “kadınlık hormonu” olarak bilinse de, aslında hem kadınlarda hem erkeklerde bulunur ancak kadın vücudu çok daha fazla östrojen üretir. Östrojen, steroid yapıda bir hormondur ve vücuttaki çeşitli bezler tarafından salgılanır.

Kadınlarda östrojen hormonu, üreme sistemi ve cinsel gelişim üzerinde temel bir rol oynar. Bu hormon sayesinde kız çocukları ergenlik dönemine geldiğinde bedenlerinde belirgin değişimler olur: meme gelişimi, kalça bölgesinin şekillenmesi, üreme organlarının olgunlaşması gibi ikincil cinsiyet özellikleri östrojenin etkisiyle ortaya çıkar. Aynı zamanda ilk adet kanamasının başlaması ve düzenli adet döngülerinin oluşması da östrojenin işaretidir. Östrojen, adet döngüsü boyunca vücutta meydana gelen değişimleri yönlendiren başlıca hormonlardan biridir.

Östrojen hormonunun etkileri sadece üreme ve cinsel özelliklerle sınırlı değildir. Vücudun diğer sistemlerinde de önemli roller üstlenir. Örneğin, östrojen kemik sağlığını korumaya yardımcı olur, kalp ve damar sistemini olumlu etkiler (örneğin, iyi kolesterolü yükseltip kötü kolesterolü düşürme eğilimi gösterir), cilt dokusunun elastik ve nemli kalmasına katkıda bulunur ve beyin fonksiyonları üzerinde (hafıza, konsantrasyon gibi) etkileri vardır. Bu nedenle östrojen, genel sağlık açısından da kritik bir hormondur.

Özetle, östrojen kadınlarda üreme sağlığı ve genel vücut dengesi için vazgeçilmez bir hormondur. Erkeklerde ise çok daha düşük miktarda bulunur ve sperm üretimi, cinsel dürtü, kemik sağlığı gibi bazı işlevlerde rol alır. Kadınlar yüksek miktarda östrojen sayesinde doğurganlık özelliğine sahip olurken, erkeklerde östrojenin düşük seviyede dengede olması önemlidir. Normal koşullarda vücut, hormonların dengesini hassas bir şekilde ayarlar; östrojen de bu hormonal denge içinde görevini yapar.

Östrojen hormonunun görevleri nelerdir?

Östrojen hormonunun vücuttaki görevleri ve etkileri oldukça geniş kapsamlıdır. Başlıca işlevlerini üreme sağlığı alanında gösterse de, diğer organ ve sistemler üzerinde de önemli etkileri vardır. Östrojenin belli başlı görevleri şunlardır:

  • Cinsel gelişim ve ergenlik: Östrojen, ergenlik döneminde kız çocuklarında kadınsı özelliklerin gelişmesini sağlar. Meme dokusunun büyümesi, vücut yağ dağılımının kadın tipinde (kalçalarda ve uyluklarda) olması, vücut kıllanma paterninin değişmesi gibi değişimler östrojen sayesindedir. Bu hormon, ergenlikle birlikte yumurtalıkların östrojen üretmeye başlaması sonucu yükselir ve kız çocuklarını biyolojik olarak yetişkinliğe hazırlar.
  • Adet döngüsü ve üreme fonksiyonu: Östrojen, kadınlarda her ay gerçekleşen adet döngüsünün düzenlenmesinde kritik rol oynar. Adet döngüsünün ilk yarısında (foliküler faz) östrojen seviyeleri yükselir ve rahmin iç tabakasının (endometrium) kalınlaşmasını sağlar. Bu, olası bir gebelik için rahmin hazırlanması demektir. Yumurtlama (ovulasyon) öncesinde östrojen zirve seviyesine ulaşır ve beyindeki hormonları (LH ve FSH) etkileyerek olgun bir yumurtanın yumurtalıktan bırakılmasına katkı yapar. Östrojen ayrıca rahim ağzı salgısını (servikal mukus) inceltir ve spermlerin daha kolay hareket etmesine olanak tanır, böylece döllenmeyi kolaylaştırır. Adet döngüsünün ikinci yarısında progesteron hormonu devreye girerken, eğer gebelik oluşmazsa östrojen ve progesteron seviyeleri düşer ve adet kanaması gerçekleşir.
  • Gebelik ve doğum: Östrojen hormonu, hamilelik boyunca yüksek seviyelerde seyrederek gebeliğin devamını destekler. Gebelikte özellikle estriol adı verilen östrojen türü plasenta tarafından üretilir ve gebeliğin sağlıklı ilerlemesinde rol oynar. Östrojen, rahmin büyümesine yardımcı olur ve bebeğin gelişimi için uygun bir ortam hazırlar. Ayrıca östrojen sayesinde gebelik sırasında kan dolaşımı artar, rahme ve bebeğe giden kan akımı yükselir. Doğuma yakın dönemde östrojen seviyeleri iyice yükselerek vücudu doğum sürecine hazırlar. Östrojen aynı zamanda meme dokusunu doğum sonrası emzirme dönemine hazırlamaya yardımcı olur.
  • Vajinal ve ürogenital sağlık: Östrojen, vajina dokusunun sağlıklı yapısını sürdürmesi için gereklidir. Vajinal duvarların kalın, esnek ve iyi nemlenmiş halde kalmasını sağlar. Bu sayede cinsel ilişki sırasında vajinal kuruluk ve ağrı gibi sorunlar önlenir. Östrojen düzeyi yüksek olduğunda vajina asidik bir ortamını korur, bu da enfeksiyonlara karşı koruyucu bir etkidir. Menopoz döneminde östrojen azaldığında vajinal dokuda incelme ve kuruluk görülebilir (atrofik vajinit); bu da gösteriyor ki östrojen vajinal sağlığın devamında kilit rol oynar. Östrojen ayrıca idrar yolları üzerinde de etkilidir; menopoz sonrası düşük östrojen seviyeleri, idrar yolu enfeksiyonlarına yatkınlığı artırabilir ya da idrar kaçırma sorunlarına zemin hazırlayabilir.
  • Meme ve göğüs dokusu gelişimi: Ergenlik döneminde östrojenin artmasıyla meme dokusu gelişmeye başlar. Kadınlarda meme büyümesi ve süt kanallarının gelişimi östrojen ve progesteron hormonlarının ortak etkisiyle olur. Östrojen, süt bezlerinin olgunlaşmasını da kısmen sağlar. Emzirme dönemi sona erdiğinde, östrojen hormonunun normal düzeylere dönmesi süt üretiminin durmasına yardımcı olur. Yani östrojen, hem meme gelişimini sağlar hem de emzirme süreci bittiğinde vücudun normale dönmesine katkıda bulunur.
  • Kemik ve iskelet sistemi: Östrojen, kemik sağlığı için çok önemli bir hormondur. Kemiklerin güçlenmesini ve kemik yoğunluğunun korunmasını destekler. Genç yaşlardan itibaren yeterli östrojen seviyeleri kemik yapımını teşvik eder. Özellikle kadınlar menopoza girdiğinde östrojen seviyelerinin düşmesiyle birlikte kemik yoğunluğu hızla azalabilir; bu durum osteoporoz (kemik erimesi) riskini artırır. Bu yüzden menopoz sonrası dönemde kadınların kemik sağlığına dikkat etmeleri ve gerekirse doktor kontrolünde kalsiyum, D vitamini takviyesi almaları veya hormon tedavisi görmeleri önerilir. Östrojenin kemikler üzerindeki etkisi, kalsiyumun kemiklere alınmasını kolaylaştırması ve kemik yıkımını yavaşlatması şeklindedir.
  • Kalp ve damar sağlığı: Doğurganlık çağındaki kadınlarda yüksek östrojen düzeylerinin, kalp-damar sağlığı üzerinde koruyucu etkileri olduğu düşünülmektedir. Östrojen, kandaki kolesterol dengesi üzerinde olumlu etki yapar: HDL (iyi kolesterol) düzeyini artırıp LDL (kötü kolesterol) düzeyini düşürebilir. Bu da uzun vadede damar tıkanıklığı riskini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca östrojenin damarların esnekliğini koruduğu ve kan akışını olumlu etkilediği bilinmektedir. Menopoz sonrası östrojen azaldığında, kadınların kalp hastalığı riskinin erkeklerle benzer seviyelere yükselmesi de bu koruyucu etkinin azalmasından kaynaklanır.
  • Beyin ve sinir sistemi: Östrojen hormonunun beyin fonksiyonları ve ruh hali üzerinde de etkileri vardır. Hafıza, dikkat ve öğrenme gibi bilişsel işlevlerin östrojen tarafından desteklendiğine dair bulgular mevcuttur. Östrojen, beyin hücreleri arasındaki iletişimi etkileyerek sinir sisteminin sağlıklı işlemesine katkıda bulunur. Aynı zamanda ruh hali üzerinde de düzenleyici etkisi vardır; östrojen seviyelerindeki değişimler bazı kadınlarda duygu durum dalgalanmalarına neden olabilir. Örneğin adet döngüsünün ikinci yarısında östrojen düşerken bazı kadınlar gerginlik veya duygusal dalgalanmalar yaşayabilir (PMS dönemi). Menopozda östrojen azalmasıyla birlikte bazı kadınlarda depresif duygu durum veya anksiyete artışı görülebilir. Kısacası östrojen, kadınların zihinsel ve duygusal sağlığında da rol oynar.
  • Cilt ve saç: Östrojen, cilt yapısını etkileyen hormonlardan biridir. Cildin kollajen üretimini ve nem tutma kapasitesini destekleyerek daha elastik ve canlı olmasını sağlar. Östrojen seviyeleri yüksekken cilt daha dolgun ve yumuşak olabilir; menopozla azalan östrojen sonucu ciltte incelme, kuruluk ve kırışıklık artışı görülebilir. Ayrıca östrojen, saç sağlığını da etkiler. Genç yaşlarda östrojen saçların büyüme döngüsünü olumlu etkileyebilir; bazı kadınlar menopoz sonrası dönemde saçlarda incelme veya dökülme fark edebilirler ki bu da hormon seviyelerindeki değişimle bağlantılı olabilir.

Özetle, östrojen hormonunun görevleri üreme sisteminden kemiklere, kalpten beyne kadar pek çok alanı kapsar. Kadın vücudunun sağlıklı işleyişi için gereken birçok süreci düzenler. Hormonlar vücudun haberci molekülleri olduğundan, östrojen de kadın vücuduna mesajlar ileterek zamanında büyüme, olgunlaşma, üreme ve yenilenme süreçlerini başlatır veya durdurur. Bu yüzden östrojen dengesinin korunması, kadın sağlığı için temel önemdedir.

Vücutta östrojen nasıl üretilir?

Östrojen hormonu vücutta birkaç farklı kaynaktan üretilir ve kana salgılanır. Kadınlarda en önemli östrojen üretim merkezi yumurtalıklardır. Yumurtalıklar, doğurganlık dönemi boyunca düzenli olarak östrojen salgılar. Özellikle adet döngüsünün ilk yarısında yumurtalıktaki foliküller gelişirken ciddi miktarda östrojen üretilir. Her adet döngüsünde bir folikülden olgun bir yumurta gelişip atılırken (yumurtlama), bu süreçte östrojen seviyesi oldukça yükselmiş olur.

Bunun yanında, böbreküstü bezleri (adrenal bezler) de az miktarda östrojen üretir. Böbreküstü bezleri hem kadınlarda hem erkeklerde bulunan ve çeşitli hormonlar salgılayan bezlerdir. Özellikle menopoz sonrası dönemde, yumurtalıkların östrojen üretimi azaldığında, böbreküstü bezlerinden salgılanan küçük miktardaki östrojen görece daha önemli hale gelir.

Vücutta yağ dokusu (adipoz doku) da östrojen üretimine katkıda bulunabilir. Yağ hücreleri, androjen denilen hormonları östrojene dönüştürebilen enzimlere sahiptir. Bu nedenle vücutta yağ oranı arttıkça, dolaşımdaki östrojen miktarında da bir artış olabilir. Özellikle menopoz sonrasında, yumurtalık kaynaklı östrojen azalsa bile, yağ dokusunda östrojen yapımı devam edebilir. Bu durum, fazla kilolu veya obez bireylerde östrojenin nispeten yüksek olmasının nedenlerinden biridir.

Gebelik döneminde, bir başka östrojen kaynağı devreye girer: plasenta. Plasenta, anne ile fetus arasında madde alışverişini sağlayan organdır ve hamilelik boyunca yüksek miktarda hormon üretir. Özellikle estriol adı verilen östrojen formu, plasentadan salgılanır ve gebelik süresince annenin kanındaki östrojen düzeyi normal zamanlara göre kat kat artar. Bu yüksek östrojen düzeyleri rahmin genişlemesini, bebeğe giden kan akımının artmasını ve doğuma hazırlığı destekler.

Erkeklerde, östrojen üretimi daha düşük seviyede olsa da gerçekleşir. Erkeklerin testisleri çok az miktarda östrojen salgılayabilir. Aslında erkeklerde görülen östrojenin önemli bir kısmı, testosteron hormonunun periferik dokularda östrojene dönüşmesiyle oluşur (aromataz enzimi aracılığıyla). Yine böbreküstü bezleri erkeklerde de bir miktar östrojen üretir. Erkek vücudunda östrojen; sperm üretimi, libido (cinsel istek) ve kemik sağlığı gibi alanlarda düşük seviyede de olsa işlev görür. Ancak erkeklerde östrojenin fazla olması istenmez, çünkü yüksek östrojen erkeklerde meme büyümesi (jinekomasti), cinsel işlev bozuklukları ve kısırlık gibi sorunlara yol açabilir.

Östrojen hormonu üretildikten sonra kana salınır ve kan dolaşımı yoluyla vücudun çeşitli hedef organlarına ulaşır. Hücrelerde östrojenin etkisini gösterebilmesi için östrojen reseptörleri denilen alıcılar bulunur. Bu reseptörler, östrojen molekülü ile kilit-anahtar gibi birleşerek hücre içinde belirli faaliyetleri tetikler. Östrojen reseptörleri rahim, meme dokusu, kemikler, beyin, damarlar gibi pek çok organda mevcuttur. Bu sayede östrojen hormonu üretildiği yerden uzaktaki organlarda bile etki yapabilir.

Özetle, vücutta östrojen üretimi ağırlıklı olarak yumurtalıklarda gerçekleşir. Bunun yanı sıra böbreküstü bezleri ve yağ dokusu da katkıda bulunur. Hamilelikte plasenta önemli bir kaynak haline gelir. Erkeklerde ise östrojen üretimi sınırlıdır ve genellikle testosteronun dönüşümü ile elde edilir. Vücudun hormonal dengesi içinde östrojenin uygun seviyede üretilmesi ve salınması, sağlıklı bir işleyiş için gereklidir.

Kadınlarda östrojen seviyesi ne zaman değişir?

Kadınlardaki östrojen seviyesi, yaşam boyunca ve aylık döngüler içerisinde sürekli değişkenlik gösterir. Bu değişimler, hem doğal yaşam evrelerinin bir parçasıdır hem de üreme döngüsünün normal seyrinde gerçekleşir. Östrojen seviyesinin belirgin olarak değiştiği başlıca dönemler ve durumlar şunlardır:

  • Ergenlik Dönemi: Kız çocukları ergenlik çağına ulaştıklarında, yumurtalıklar östrojen üretmeye başlamasıyla vücutlarında önemli değişiklikler meydana gelir. Ergenlikte östrojen seviyeleri yükselişe geçer. Bu dönemde ilk adet kanaması (menarş) gerçekleşir ve üreme fonksiyonları faaliyete başlar. Ergenlikle birlikte artan östrojen, vücudun çocukluk halinden yetişkin kadına dönüşümünü sağlar. Bu süreçte boy uzaması, vücut hatlarının belirginleşmesi, meme gelişimi gibi değişimler olur.
  • Adet Döngüsü (Menstrüel Döngü): Üreme çağındaki bir kadında her ay östrojen düzeyi doğal bir döngü izler. Adet döngüsünün başında (adet kanamasının bitiminden sonra) östrojen seviyeleri oldukça düşüktür. Sonrasında yumurtalıklarda yeni bir yumurta follikülü gelişirken östrojen salgısı artmaya başlar. Döngünün ortasında, yumurtlama öncesi östrojen en yüksek seviyesine ulaşır. Bu en yüksek noktaya ulaşıldığında, beyindeki hormonlar tetiklenir ve yumurtlama olur. Yumurtlama gerçekleşip de döllenme olmazsa, östrojen seviyesi ikinci yarıda düşer. Adet kanaması başlayacağı zaman östrojen en düşük seviyelerden birine iner. Bu döngü her adet periyodunda tekrar eder. Östrojen seviyesindeki bu iniş çıkışlar, adet döngüsünün düzenli devam etmesini sağlar. Adet öncesi dönemde östrojenin düşmesiyle bazı kadınlar ruh hali değişimleri veya fiziksel belirtiler (baş ağrısı, göğüslerde dolgunluk gibi) yaşayabilir; bu PMS belirtilerinin bir kısmı hormonlardaki dalgalanmadan kaynaklanır.
  • Gebelik: Hamile kaldıktan sonra kadın bedeninde östrojen seviyesi dramatik biçimde yükselir. Gebelik boyunca özellikle estriol hormonu çok yüksek miktarda salgılanır. Bu yüksek östrojen düzeyleri, rahmin büyümesini ve bebeğin gelişimi için gerekli ortamın korunmasını destekler. Ayrıca vücuttaki kan hacmi artar, bebeğe giden kan akımı hızlanır. Hamilelikte östrojen seviyeleri normal döngüde görülenin katbekat üzerinde seyreder. Özellikle son trimesterde (gebeliğin son üç ayında) östrojen ve diğer hormonlar en üst düzeylere çıkarak vücudu doğum eylemine hazırlar. Doğumdan hemen sonra ise plasentanın ayrılmasıyla östrojen düzeyleri aniden düşer.
  • Doğum Sonrası ve Emzirme: Bebek doğduktan sonra annenin kanındaki östrojen ve progesteron hormonları belirgin şekilde azalır (hamilelik öncesi düzeylere doğru iner). Emzirme döneminde yüksek prolaktin hormonu düzeyleri, yumurtalıkların hormon üretimini bir süre baskılar. Bu nedenle emziren annelerde östrojen seviyesi normalden düşük kalabilir; bu durum adet görmeme veya düzensiz adet görme şeklinde etkiler yapar. Emzirme dönemi sona erip prolaktin azaldığında, östrojen üretimi de tekrar düzene girer ve adet döngüsü normale döner.
  • Perimenopoz: Kadınlar yaklaşık 40’lı yaşların ortalarından itibaren perimenopoz denilen döneme girerler. Perimenopoz, menopoza geçiş sürecidir ve birkaç yıl sürebilir. Bu dönemde yumurtalık fonksiyonları yavaş yavaş azalmaya başlar. Östrojen seviyeleri düzensiz şekilde dalgalanır; bazen normalden çok yüksek, bazen çok düşük olabilir. Bu dalgalanmalar sonucunda adet döngüsü düzensizleşmeye başlar. Kadınlar perimenopoz döneminde sıcak basması, gece terlemesi, adetlerde seyrekleşme veya tam tersi sıklaşma gibi değişiklikler fark edebilir. Östrojenin inişli çıkışlı seyri, vücudun menopoza hazırlanmaya başladığını gösterir.
  • Menopoz: Menopoz, kadının adet döngülerinin kalıcı olarak sonlandığı dönemdir. Bir kadının 12 ay boyunca hiç adet görmemesi ile menopoz tanısı konur, bu genellikle ortalama 45-55 yaşları arasında olur (yaklaşık ortalama 50-51 yaş). Menopozla birlikte yumurtalıklar östrojen üretimini büyük ölçüde durdurur. Kan dolaşımındaki östrojen seviyesi çok düşük bir düzeye iner ve artık üreme fonksiyonu sonlanmıştır. Menopoz döneminde vücutta az miktarda kalan östrojen, daha çok yağ dokusu ve adrenal bezlerden gelir (estron formunda östrojen). Östrojen seviyesinin bu kalıcı düşüklüğü nedeniyle menopoz sonrası dönemde kadınlar sıcak basmaları, vajinal kuruluk, kemik erimesi, uyku sorunları, ruh hali değişimleri gibi belirtiler yaşayabilir. Menopoz sonrası dönemde östrojenin azalmasına bağlı olarak kalp hastalığı riskinin de yükseldiği gözlenir.

Bu ana evrelerin dışında, östrojen seviyesini etkileyebilecek başka durumlar da vardır. Doğum kontrol hapları veya diğer hormonal ilaçlar alındığında östrojen seviyeleri yapay olarak değişebilir (doğum kontrol hapları genellikle sentetik östrojen ve progesteron içerir ve doğal döngüyü baskılar). Polikistik Over Sendromu (PCOS) gibi hormonal dengesizlik durumlarında östrojen normalden yüksek olabilir ancak genellikle progesteron ile dengesiz bir şekilde seyreder. Aşırı egzersiz ve çok düşük vücut yağı olan kadınlarda (örneğin atletlerde veya yeme bozukluğu yaşayanlarda) östrojen üretimi düşebilir ve adet kesilebilir.

Özetle, kadınlarda östrojen seviyesi hayatın farklı dönemlerinde önemli dalgalanmalar gösterir: Ergenlikte yükselişe geçer, her adet döngüsü içinde yükselip alçalır, hamilelikte zirve yapar, doğum sonrası düşer, perimenopozda düzensiz dalgalanır ve menopozla birlikte belirgin şekilde azalır. Bu doğal değişimler, kadının üreme yaşam döngüsünün parçasıdır. Vücudun östrojen dengesindeki bu değişimleri anlayarak, bu dönemlerde ortaya çıkan belirtilerin normal olup olmadığını değerlendirmek mümkündür.

Östrojen eksikliği belirtileri

Östrojen eksikliği, vücutta normalde olması gereken östrojen hormonunun düşük seviyelerde olması durumudur. Kadınlarda östrojen düşüklüğü çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir: Menopoz en yaygın nedenlerden biridir, ancak genç yaşta östrojen eksikliği primer over yetmezliği (erken yumurtalık yetmezliği), aşırı zayıflık veya yoğun egzersiz, hipofiz bezi sorunları gibi durumlarda da görülebilir. Östrojen eksikliğinin belirtileri vücudun birçok sistemini etkileyerek kendini gösterir. Başlıca östrojen düşüklüğü belirtileri şunlardır:

  • Adet düzensizlikleri: Östrojen seviyesinin yetersiz olması, adet döngüsünün bozulmasına yol açabilir. Adetler seyrekleşebilir veya tamamen durabilir (amenore). Genç bir kadında uzun süre adet görmeme, östrojen eksikliğinin önemli bir işareti olabilir. Menopoza yaklaşan kadınlarda da adet araları uzar veya kanama miktarı değişir, bu da östrojenin azalmasından kaynaklanır.
  • Sıcak basmaları ve gece terlemeleri: Özellikle menopoz döneminde çok yaygın görülen bu belirti, östrojenin ani düşüşlerine vücudun verdiği tepkidir. Kadınlar aniden yüz ve üst gövdede yoğun bir sıcaklık hisseder, cilt kızarabilir ve ter boşalır. Geceleri ortaya çıktığında gece terlemeleri uyku düzenini bozabilir. Bu vazomotor semptomlar, östrojen eksikliğinin klasik bulgularındandır.
  • Vajinal kuruluk ve cinsel ilişkide ağrı: Östrojen azaldığında vajina duvarları incelir ve doğal yağlanma azalır. Bu durum vajinal kuruluk ve esneklik kaybına yol açar. Sonuç olarak cinsel ilişki sırasında vajinada ağrı, yanma veya rahatsızlık hissedilebilir (disparoni). Ayrıca östrojen eksikliği, vajinal pH dengesini de etkilediğinden sık vajinal enfeksiyonlar görülebilir.
  • Cinsel istekte azalma: Libido üzerinde birden çok faktör etkili olsa da, östrojen düşüklüğü özellikle kadınlarda cinsel istekte azalmaya katkıda bulunabilir. Vajinal kuruluğa bağlı ağrılı ilişki de isteksizliğe yol açabilir. Menopoz döneminde birçok kadın hormon seviyelerinin düşmesiyle birlikte cinsel arzusunda azalma yaşayabilir.
  • Ruh hali değişimleri ve zihinsel etkiler: Östrojen eksikliği, nörolojik ve psikolojik belirtilere de neden olabilir. Bazı kadınlar östrojen seviyeleri düştüğünde depresif duygu durum, mutsuzluk, kaygı (anksiyete) yaşayabilir. Sinirlilik ve tahammülsüzlük artışı bildirilebilir. Ayrıca konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık veya zihinsel bulanıklık (bazen “beyin sisi” denir) gibi şikayetler de görülebilir. Bu belirtiler, özellikle menopozdaki östrojen azalmasında yaygındır.
  • Yorgunluk ve uyku sorunları: Enerji seviyesinde düşüklük, sürekli yorgun hissetme östrojen eksikliğinde görülebilir. Gece terlemeleri ve ruhsal değişimler nedeniyle uykusuzluk veya uyku bölünmeleri de sık rastlanır. Uyku kalitesinin bozulması gündüz yorgunluğunu artırarak kısır döngü yaratabilir.
  • Kemiklerde zayıflama (osteoporoz): Östrojen kemik yapımını desteklediği için, düşük östrojen seviyeleri kemik yoğunluğunun azalmasına yol açar. Uzun süreli östrojen eksikliği yaşayan kadınlarda kemikler daha kırılgan hale gelir. Menopoz sonrası dönemde östrojen eksikliği nedeniyle osteoporoza bağlı kemik kırıkları (özellikle kalça, el bileği, omurga kırıkları) riski belirgin biçimde artar. Bu nedenle menopoz sonrası dönemde kemik yoğunluğu ölçümleri ve önleyici tedbirler önem taşır.
  • Cilt ve saç değişiklikleri: Östrojen düşüklüğü ciltte kuruluk, incelme ve kırışıklıklarda artışa neden olabilir. Cildin elastikiyetini kaybetmesi ve mat görünmesi menopozdaki östrojen azalmasıyla ilişkilidir. Saçlarda da incelme, kuru ve cansız görünüm ve normalden fazla dökülme görülebilir.
  • Göğüslerde değişim: Bazı kadınlar östrojen azaldığında göğüs dokusunda küçülme veya elastikiyet kaybı fark edebilir. Östrojen eksikliği, meme dokusunun dolgunluğunu azaltabilir. (Not: Östrojen eksikliği genellikle göğüslerde belirgin ağrıya yol açmaz; tam tersine östrojen dalgalanmaları olduğu dönemlerde göğüs hassasiyeti daha belirgin olabilir.)

Yukarıdaki belirtiler, östrojen seviyesinin normalden düşük olduğuna işaret edebilir ancak her kadında belirtilerin şiddeti farklı olabilir. Özellikle menopoz dönemindeki kadınlar bu belirtilerin birçoğunu yaşarlar. Genç bir kadında östrojen eksikliği belirtileri varsa, altta yatan sebebin araştırılması önemlidir (örneğin yoğun egzersiz, yeme bozukluğu, hipofiz bezi sorunları veya erken menopoz gibi). Doktorlar, hastanın öyküsünü ve semptomlarını değerlendirerek kan testiyle östrojen düzeyini ölçer ve tanıyı netleştirirler.

Östrojen eksikliğinin tedavisi mümkün olduğundan (aşağıda değineceğiz), bu tür belirtiler yaşayan kadınların bir sağlık profesyoneline başvurması önerilir. Zira uzun süreli östrojen eksikliği, yaşam kalitesini düşürmenin yanı sıra özellikle kemik sağlığı ve kalp sağlığı üzerinde uzun vadeli riskler oluşturabilir.

Östrojen fazlalığı belirtileri

Östrojen fazlalığı, vücutta östrojen hormonunun normalden yüksek düzeyde bulunması veya diğer hormonlara göre oransız şekilde baskın olması durumudur. Bazen “östrojen dominansı” olarak da adlandırılan bu durum, çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Östrojen fazlalığı, vücudun kendi çok fazla östrojen üretmesinden, dışarıdan alınan östrojen takviyelerinden (örneğin bazı doğum kontrol hapları veya hormon tedavileri) ya da östrojene maruz kalınmasından (örneğin vücutta yağ dokusunun fazlalığı veya bazı kimyasal maddelerin östrojen etkisi göstermesi) kaynaklanabilir. Östrojenin sürekli yüksek seyretmesi veya progesteron gibi dengeleyici hormonlara göre fazla olması, kadınlarda aşağıdaki belirtilere yol açabilir:

  • Adet düzensizlikleri ve anormal kanama: Yüksek östrojen seviyeleri, adet döngüsünü olumsuz etkileyebilir. Düzensiz adetler, sık veya seyrek aralıklarla görülen adet kanamaları ortaya çıkabilir. Adetlerin zamanlaması öngörülemez hale gelebilir. Ayrıca östrojen fazlalığı rahim iç tabakasının aşırı kalınlaşmasına yol açarak ağır adet kanaması (menoraji) veya iki adet arasında lekelenme tarzı kanamalara neden olabilir. Bazı kadınlar östrojenin baskın olduğu durumlarda adet sancılarının da arttığını ifade edebilir.
  • Şişkinlik ve kilo alımı: Östrojen, vücutta su ve tuz tutulmasını etkileyebilir. Bu nedenle östrojen fazlalığı olan kadınlar kendilerini sık sık ödemli veya şişkin hissedebilirler. Karın bölgesinde rahatsız edici bir dolgunluk olabilir. Ayrıca uzun vadede yüksek östrojen, özellikle bel ve kalça bölgesinde yağ birikimine yol açabilir. Kilo alımı ve vücut kompozisyonunda değişim (daha fazla yağ kütlesi) gözlenebilir. Özellikle obeziteyle ilişkili östrojen fazlalığında, yağ dokusu zaten östrojen üretimini de artırdığı için bir kısır döngü oluşabilir.
  • Meme hassasiyeti ve fibrokistik değişiklikler: Yüksek östrojen seviyeleri meme dokusunda hassasiyet, gerginlik veya ağrı yapabilir. Göğüsler dolgun ve şişmiş hissedilebilir, özellikle adet öncesi dönemde bu belirti daha da kuvvetli olabilir. Ayrıca östrojenin sürekli yüksek olması, memede fibrokistik değişikliklere yol açabilir (meme dokusunda kistler veya yoğunluk artışı). Kadınlar kendi kendine meme muayenesinde meme dokusunun pütürlü veya yumrulu olduğunu fark edebilir. Bu değişiklikler iyi huylu olsa da, memede rahatsızlık verebilir ve düzenli doktor kontrolü gerektirir.
  • Premenstrüel sendrom (PMS) belirtilerinin şiddetlenmesi: Östrojen fazlalığı, adet öncesi dönemde yaşanan belirtileri daha kötü hale getirebilir. Duygusal dalgalanmalar, sinirlilik, gerginlik, depresif hissetme gibi ruhsal belirtiler daha belirgin olabilir. Fiziksel olarak da baş ağrıları, göğüslerde gerginlik, karın krampları, şişkinlik gibi PMS bulguları yüksek östrojen düzeylerinde yoğunlaşabilir. Yani kişi adet olmadan önceki günlerde kendini çok rahatsız hissedebilir.
  • Cinsel istekte değişim: Bazı kadınlar, östrojen fazlalığında libidoda (cinsel istekte) azalma fark edebilirler. Özellikle östrojenin progesterona göre baskın olduğu durumlarda hormonal denge bozulduğu için cinsel dürtü etkilenebilir. Bunun tam tersi olarak, bazı vakalarda hormon dengesizliğinin cinsel isteği artırdığı da iddia edilse de, genellikle yüksek östrojen daha çok sıkıntı verici semptomlarla ilişkilidir ve psikolojik olarak da rahatsızlıklar yaratabilir.
  • Ruh hali ve diğer zihinsel etkiler: Hormonal dengedeki bozukluk, ruh hali üzerinde de etkilidir. Östrojen fazlalığı yaşayan bazı kadınlarda nedeni açıklanamayan huzursuzluk, anksiyete (kaygı), sinirlilik veya hafif depresyon görülebilir. Odaklanma sorunları ve unutkanlık gibi şikayetler de dile getirilebilir. Bu belirtiler tek başına östrojen fazlalığına özgü olmamakla birlikte, diğer semptomlarla beraber değerlendirildiğinde hormonal bir dengesizliğin parçası olabilir.
  • Baş ağrıları ve migren: Birçok kadın hormon düzeylerindeki değişikliklere bağlı baş ağrıları yaşar. Özellikle östrojen yüksekliği veya östrojen seviyesindeki dalgalanmalar migreni tetikleyebilir ya da baş ağrısı sıklığını artırabilir. Adet öncesi dönemde östrojen düşerken migreni tetikleyenler olduğu gibi, bazı kadınlarda östrojenin yüksek seyri sırasında da baş ağrıları görülebilir.
  • Yorgunluk: Östrojen fazlalığı kronik bir hale gelirse, birey kendini sürekli yorgun ve bitkin hissedebilir. Hormon dengesizliği vücudu strese sokar ve enerji düzeylerini düşürebilir.
  • Saç dökülmesi veya cilt problemleri: Bazı kadınlar yüksek östrojen ile ilişkilendirilebilen saç dökülmesi yaşayabilirler. Hormonların saç foliküllerini etkilediği bilinmektedir. Ayrıca ciltte yağlanma veya akne problemleri de ortaya çıkabilir, fakat akne daha çok androjen hormonlarla bağlantılı olsa da hormonal dengesizlik genel cilt sağlığını etkileyebilir.

Östrojen fazlalığı aynı zamanda bazı sağlık durumlarıyla da ilişkilidir veya bu durumları kötüleştirebilir. Örneğin miyomlar (rahimdeki iyi huylu tümörler) östrojen tarafından büyümeye teşvik edilebilir. Endometriozis ağrıları yüksek östrojen varlığında artabilir (çünkü östrojen endometriozis odaklarını uyarabilir). Polikistik Over Sendromu (PCOS) olan kadınlarda genellikle androjen fazlalığı söz konusu olsa da, bu durumda dengesiz şekilde östrojen yüksek kalabilir ve yumurtlama olmadığı için progesteron düşüklüğüyle birlikte östrojen baskınlığı görülebilir. Uzun vadede, östrojen fazlalığı rahim içi tabakasının kalınlaşmasına (endometrial hiperplazi) yol açarak rahim kanseri riskini artırabilir. Ayrıca göğüs dokusunu uyarmaya devam ettiği için meme kanseri riskini de bir nebze yükseltebilir. Bu yüzden östrojen fazlalığı belirtileri yaşayan kişilerin altta yatan nedeni öğrenmek için doktora danışmaları önemlidir.

Belirtiler kişiden kişiye değişebileceği gibi, östrojen fazlalığı bazen sinsi de seyredebilir. Bazı kadınlar sadece hafif birkaç belirtiyle bunu atlatırken, bazılarında hayat kalitesini düşürecek boyutta şikayetler olabilir. Eğer yukarıdaki belirtilerden birkaçı sizde mevcutsa ve özellikle bunlar yeni ortaya çıkmışsa, hormonal bir değerlendirme için sağlık kuruluşuna başvurmak iyi bir fikir olacaktır.

Östrojen düzeyi nasıl ölçülür?

Vücuttaki östrojen hormonunun seviyesini öğrenmek için tıbbi laboratuvar testleri uygulanır. Östrojen düzeyi ölçümü genellikle kan testi ile yapılır. Doktorunuz, belirtilerinizi değerlendirdikten sonra uygun gördüğü takdirde kanınızdaki östrojen miktarını belirlemek için sizden kan örneği alınmasını isteyebilir. Bu test genellikle damar yolundan kan alınıp laboratuvara gönderilmesi şeklinde yapılır ve sonuçlar östrojenin kandaki konsantrasyonunu gösterir.

Östrojen hormonu, vücutta farklı formlarda bulunduğu için, ölçümde de farklı östrojen türlerine bakılabilir:

  • Estradiol (E2): Üreme çağındaki kadınlarda en baskın ve en aktif östrojen türüdür. Genellikle kan testlerinde ölçülen temel östrojen estradioldür. Adet döngüsünün evresine göre normal estradiol değerleri geniş bir aralıkta olabilir. Örneğin, yumurtlama öncesi dönemde çok daha yüksek, adet dönemi başlangıcında düşük seviyelerde seyredebilir.
  • Estron (E1): Menopoz sonrası dönemde kadın vücudundaki başlıca östrojen formu estrondur. Yumurtalık fonksiyonu bittiğinde estron, yağ dokusu ve adrenal bez kaynaklı olarak kanda bulunur. Bazı durumlarda doktorlar estron düzeyine de bakabilir, özellikle menopoza girmiş bir kadının östrojen durumunu değerlendirmek istediklerinde.
  • Estriol (E3): Bu östrojen formu ise özellikle gebelik döneminde anlam taşır. Hamile kadınlarda plasentadan salgılanan estriol yüksek seviyelere ulaşır. Rutin kan testlerinde estriol genellikle ölçülmez, ancak gebelik takibinde veya belirli prenatal testlerde bakılabilir.

Östrojen testi için genellikle kan örneği alınması yeterlidir. Kadınlarda östrojen seviyeleri adet döngüsüne bağlı değiştiği için, doktorunuz testi adet döngüsünün belirli bir gününde yaptırmanızı önerebilir. Örneğin, bazı hormon değerlendirmeleri (özellikle fertilite incelemeleri) için adetin 3. günü estradiol testi istenir, çünkü bu dönemdeki değerler yumurtalık rezervi ve hormonal durum hakkında bilgi verebilir. Eğer düzensiz adet görüyorsanız veya menopoza yakınsanız, test zamanı doktor tarafından belirlenecektir.

Ergenlik belirtileri erken başlayan bir çocukta veya geciken bir ergende östrojen seviyesine bakılarak ergenlik durumu değerlendirilebilir. Yine, adet görememe şikayeti olan genç bir kadında östrojen düzeyine bakmak tanıda yardımcı olabilir. Ayrıca östrojen ilişkili tümör şüphesi varsa (örneğin östrojen üreten yumurtalık tümörleri gibi) östrojen seviyeleri çok yüksek çıkabilir.

Kanda östrojen testinin yanı sıra, nadiren idrar testleri ile de östrojen metabolitleri değerlendirilebilir veya tükürük testleri ile hormon düzeyi tahmin edilmeye çalışılabilir; ancak standart ve en güvenilir yöntem kan testidir.

Östrojen seviyesinin normal olup olmadığını yorumlarken, kişinin yaşı, cinsiyeti, adet döngüsünün evresi ve varsa hamilelik durumu gibi faktörler göz önüne alınır. Bu yüzden test sonucu çıktığında mutlaka doktor değerlendirmesi gerekir. Tek bir sayıdan ziyade, o değerin sizin için normal aralıkta olup olmadığını doktorunuz belirleyecektir.

Sonuç olarak, östrojen düzeyinizi öğrenmek için bir sağlık kuruluşunda basit bir kan testi yaptırmanız yeterlidir. Test öncesi, doktorunuz size özel bir talimat verebilir (örneğin belirli bir gün yaptırmanız gibi). Ölçüm sonucuna göre de eğer anormallik varsa, doktor uygun tedavi veya takip planını sizinle paylaşacaktır.

Östrojen eksikliği nasıl tedavi edilir?

Östrojen eksikliği, özellikle kadınlarda çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceği için, tedavisi kişinin yaşına, belirtilerin şiddetine ve eksikliğin nedenine göre planlanır. Tedavinin temel amacı, eksik olan östrojen hormonunu yerine koymak veya vücudun yeniden dengeye kavuşmasını sağlamaktır. Aşağıda östrojen eksikliğinin tedavisiyle ilgili başlıca yaklaşımlar yer almaktadır:

  • Hormon Replasman Tedavisi (HRT): Menopoz dönemindeki kadınlarda en sık kullanılan tedavi yöntemlerinden biri hormon replasman tedavisidir. Bu tedavi, vücudun artık yeterince üretmediği östrojen hormonunun dışarıdan kontrollü şekilde verilmesi esasına dayanır. HRT genellikle iki şekilde olabilir: Sadece östrojen içeren tedavi veya östrojen ile birlikte progesteron içeren kombine tedavi. Eğer kadının rahmi alınmışsa (histerektomi geçirmişse), sadece östrojen tedavisi verilebilir. Ancak rahmi olan kadınlara genellikle östrojenin yanına progesteron da eklenir; çünkü tek başına östrojen almak rahim iç tabakasını kalınlaştırarak uzun vadede kanser riskini artırabilir, progesteron bunu engeller. HRT formları arasında haplar (tabletler), cilde yapıştırılan bantlar (patch), jel veya sprey formunda östrojen ve vajinal kremler veya halkalar bulunur. Menopoz şikayetleri (sıcak basması, vajinal kuruluk, gece terlemesi gibi) yaşayan ve hayat kalitesi etkilenen kadınlarda düşük doz HRT, belirtileri büyük ölçüde hafifletebilir. Ayrıca östrojen takviyesi, kemik erimesini yavaşlatmada etkilidir. Ancak hormon tedavisinin her kadın için uygun olmayabileceği, bazı riskler taşıdığı (örneğin pıhtılaşma riskinde hafif artış, meme kanseri riskinde uzun kullanımda olası artış gibi) bilinmeli ve mutlaka doktor gözetiminde kullanılmalıdır. Doktor, hastanın sağlık geçmişine ve risk faktörlerine bakarak HRT’nin uygun olup olmadığına karar verir.
  • Doğum kontrol hapları ve hormon düzenleyiciler: Üreme çağındaki genç bir kadında östrojen eksikliği belirtileri varsa (örneğin adet görmeme, östrojen düşüklüğüne bağlı kemik zayıflığı vb.), doktorlar bazen düşük doz doğum kontrol hapları reçete edebilir. Bu haplar, içerdiği östrojen ve progesteron ile adet döngüsünü düzenler ve vücudu eksik kaldığı hormonlara kavuşturur. Özellikle erken menopoz yaşayan veya yumurtalıkları alınmış genç kadınlarda, menopoza kadar bu tür hormon tedavileri hem semptomları düzeltmek hem de kemik-kalp sağlığını korumak için kullanılabilir. Bunların yanı sıra, yumurtalıkların çalışmasını etkileyen farklı bir sorun (örneğin polikistik over sendromu gibi) varsa, yine hormon ilaçlarıyla döngü düzenlenebilir.
  • Vajinal östrojen kremleri veya fitilleri: Östrojen eksikliğinin lokal belirtilerinden biri vajinal kuruluk ve buna bağlı cinsel ilişki sırasında ağrı ise, lokal tedaviler çok etkilidir. Vajinal östrojen kremleri, tabletleri veya vajinal halka kullanımı, düşük doz östrojeni doğrudan vajina dokusuna vererek kuruluğu ve vajinal dokudaki incelmeyi giderir. Bu yöntem, sistemik dolaşıma çok az hormon geçirdiği için genellikle güvenlidir ve menopozdaki pek çok kadın tarafından kullanılmaktadır. Vajinal östrojen, idrar yolu enfeksiyonu riskini de azaltabilir ve idrar kaçırma şikayetlerine bir miktar fayda sağlayabilir, çünkü ürogenital bölgenin dokularını güçlendirir.
  • Yaşam tarzı ve beslenme değişiklikleri: Eğer östrojen eksikliği, yoğun egzersiz, çok düşük vücut ağırlığı, stres veya yetersiz beslenme gibi faktörlere bağlıysa, bu alanda yapılacak değişiklikler hormon seviyelerini normale döndürebilir. Örneğin, atletik amenore denilen durumda (aşırı egzersize bağlı adet görmeme) egzersiz yükünün azaltılması ve vücut yağ oranının sağlıklı bir düzeye çıkarılması adetleri geri getirebilir. Yeme bozukluğu nedeniyle adet görmeyen bir kişide, dengeli beslenmeye geçilip kilo alınması östrojen üretimini tekrar başlatabilir. Stres yönetimi de önemlidir; kronik stres hormon dengesini bozabileceğinden, rahatlama teknikleri, yeterli uyku ve gerekiyorsa psikolojik destek almak östrojen dengesine dolaylı yoldan katkı sağlayabilir.
  • Kalsiyum ve D vitamini takviyeleri, egzersiz: Östrojen eksikliğinin kemikler üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak için, özellikle menopoz dönemindeki kadınlara kalsiyum ve D vitamini desteği önerilir. Düzenli ağırlık taşıyan egzersizler (yürüyüş, hafif koşu, aerobik, ağırlık egzersizleri gibi) kemik sağlığını destekler ve osteoporoz riskini azaltmaya yardımcı olur. Bu önlemler, hormon tedavisi alsın ya da almasın tüm östrojen eksikliği yaşayan kadınlar için değerlidir.
  • Alternatif ve bitkisel tedaviler: Bazı kadınlar, östrojen eksikliği belirtilerini hafifletmek için bitkisel ürünler veya fitoöstrojen takviyeleri kullanmaktadır (örneğin soya izoflavonları, kara cohosh gibi). Bu ürünler doğal östrojen benzeri etkiler gösterebilir. Ancak bunların etkinliği kişiden kişiye değişir ve bazı durumlarda yan etkileri olabilir. Bitkisel de olsalar, vücutta hormon gibi davranabildiklerinden tamamen zararsız değillerdir. Bu nedenle, herhangi bir bitkisel destek veya soya bazlı takviye kullanmadan önce doktora danışmak önemlidir. (Aşağıda “doğal östrojen kaynakları” bölümünde bu konuya değinilecektir.)
  • Altta yatan nedenin tedavisi: Östrojen eksikliğinin sebebi eğer belirli bir hastalık veya durum ise, o durumun tedavisi de önemlidir. Örneğin Primer Over Yetmezliği (erken menopoz) durumu varsa, hem hormon tedavisi uygulanır hem de altta yatan neden (otoimmünite, genetik vs.) araştırılır. Hipofiz tümörü gibi bir neden hormon eksikliğine yol açıyorsa, onun tedavisi (ilaç veya cerrahi) gündeme gelebilir. Tiroid hormonu eksikliği bile üreme hormonlarını etkileyebilir; dolayısıyla tüm hormonal denge gözden geçirilerek, eksik olan diğer hormonlar da yerine konmalıdır.

Östrojen eksikliği tedavisi mutlaka kişiye özel planlanmalıdır. Her kadının risk profili, şikayetleri ve beklentileri farklıdır. Örneğin, sadece vajinal kuruluk ve ilişki problemi yaşayan bir kadına sistemik östrojen yerine sadece vajinal krem vermek yeterli olabilir. Veya hem sıcak basması hem osteoporoz riski yüksek bir kadında kısa süreli sistemik HRT düşünülebilir. Hormon tedavisi almayan kadınlar için ise SSRI gibi bazı antidepresan ilaçların düşük dozlarda sıcak basması şikayetini azalttığı bulunmuştur; bu da hormon kullanamayanlarda bir seçenek olabilir.

Tedavi süresince doktor takibi önemlidir. Hormon replasman tedavisi alanlar düzenli kontrollerle gözetim altında tutulur, gerekli görüldükçe mamografi, jinekolojik muayene ve diğer testler yapılır. Doğal veya bitkisel ürün kullananların da doktorunu bilgilendirmesi, olası etkileşimler açısından güvenli olacaktır.

Ostrojen eksikliği tedavisinde amaç kişinin yaşam kalitesini yükseltmek ve uzun vadeli sağlık risklerini azaltmaktır. Modern tıpta bu konuda çeşitli etkili yöntemler mevcuttur ve kadınların bu tür bir sorun yaşadığında çekinmeden bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına veya endokrinoloji uzmanına başvurması önerilr.

Bitkisel veya doğal östrojen kaynakları

Doğada bazı bitkiler ve besinler, yapılarında fitoöstrojen denilen maddeler barındırır. Fitoöstrojenler, bitkilerde bulunan ve insan vücudunda östrojen hormonu benzeri etkiler gösterebilen doğal bileşiklerdir. Bu maddeler östrojen kadar güçlü olmasalar da, özellikle östrojen eksikliği yaşayan veya menopoz dönemindeki kadınlar tarafından semptomları hafifletmek amacıyla ilgi görmektedir. Bitkisel ya da doğal östrojen kaynakları genellikle besinler yoluyla alınır, bazen de takviye şeklinde kullanılır. Aşağıda fitoöstrojen içeren bazı önemli gıda ve bitkiler listelenmiştir:

  • Soya ve soya ürünleri: Soya fasulyesi, dünyanın en zengin fitoöstrojen kaynaklarından biridir. Soya içerisinde izoflavonlar (genistein ve daidzein gibi) bulunur; bunlar östrojen benzeri etki yapabilir. Soya fasulyesinden yapılan tofu, soya sütü, miso, soya peyniri (tempeh) gibi ürünler de bu izoflavonları içerir. Düzenli soya tüketiminin, menopozdaki kadınlarda sıcak basması gibi şikayetleri bir miktar hafifletebildiğini gösteren bazı çalışmalar mevcuttur. Özellikle Asya toplumlarında yüksek soya tüketimiyle menopoz semptomlarının görece daha hafif seyrettiği gözlemlenmiştir. Ancak her bireyin soya ürünlerine verdiği yanıt farklı olabilir.
  • Keten tohumu: Keten tohumu, lignan adı verilen bir tür fitoöstrojen açısından zengindir. Lignanlar sindirim sisteminde östrojen benzeri bileşiklere dönüştürülerek etki gösterir. Keten tohumu aynı zamanda omega-3 yağ asitleri içerdiği için kalp sağlığına da faydalıdır. Öğütülmüş keten tohumu yoğurt, salata, çorba gibi gıdalara eklenerek tüketilebilir. Hem bağırsak sağlığına iyi gelir hem de fitoöstrojen desteği sağlar.
  • Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, bezelye gibi baklagillerde de doğal östrojen benzeri bileşikler bulunur (çoğunlukla izoflavonlar ve coumestanlar). Özellikle nohut ve mercimek gibi gıdaların düzenli tüketimi, bitkisel östrojen alımını artırabilir. Baklagiller ayrıca protein ve lif bakımından zengin oldukları için genel sağlığa da katkı sağlar.
  • Susam ve diğer tohumlar: Susam tohumu fitoöstrojen içerir (lignan türünden). Susamın düzenli tüketimi (örneğin tahin olarak veya yemeklere serpiştirerek) fitoöstrojen alımını yükseltebilir. Ayçiçeği çekirdeği, kabak çekirdeği gibi tohumlar da bitkisel östrojen içerirler ancak etkileri sınırlıdır. Yine de bu tohumlar sağlıklı yağlar ve vitaminler açısından faydalı olduğundan diyetin bir parçası olarak tüketilebilir.
  • Kuru meyveler ve bazı sebzeler: Kuru kayısı, hurma, kuru erik gibi kuru meyvelerin fitoöstrojen içerdiği bilinmektedir. Ayrıca taze meyve ve sebzelerden nar, yaban mersini, havuç, brokoli, karnabahar, yeşil yapraklı sebzeler gibi gıdaların da düşük düzeyde de olsa östrojenik etkileri olabilecek bileşikler içerdiği belirtilir. Özellikle brokoli, karnabahar gibi turpgiller, östrojen dengesini olumlu etkileyebilecek indol adlı maddeleri de içerir (bu maddeler vücuttaki östrojen metabolizmasını düzenlemeye yardımcı olabilir).
  • Bitkisel otlar ve takviyeler: Kırmızı yonca (red clover) ve karayılan otu (black cohosh) menopoz semptomlarını hafifletmek için sıklıkla kullanılan bitkisel takviyelerdir. Kırmızı yonca izoflavonlar açısından zengin bir bitkidir; çay veya kapsül şeklinde alınabilir. Karayılan otu ise doğrudan östrojen içermese de östrojen reseptörleri üzerinde etkili olabileceği düşünülen bir bitkidir ve sıcak basması, terleme gibi şikayetleri azaltmak için kullanılır. Meyan kökü, adaçayı, rezene ve çemen otu da halk arasında östrojenik etkileri olabileceği düşünülen bitkiler arasındadır. Örneğin rezene çayı bazen emziren annelerde süt artırmak için kullanılır ve hafif östrojenik etkisi vardır.
  • Tahıllar ve diğer kaynaklar: Tam tahıllar (buğday, yulaf, arpa gibi) ve kepek fitoöstrojen içerir, ancak bunların etkisi soya veya keten tohumu kadar belirgin değildir. Yine de dengeli bir diyetin parçası olduklarından dolaylı fayda sağlarlar.

Doğal östrojen kaynaklarının tüketimi, özellikle menopoz dönemindeki kadınlarda bazı semptomların hafiflemesine yardımcı olabilir. Örneğin, günde bir porsiyon soya gıdası tüketmek, hafif sıcak basması yaşayan birinde bir miktar rahatlama sağlayabilir. Keten tohumu tüketimi kabızlık sorununu çözerken aynı zamanda östrojenik etki de yapabilir. Ancak unutulmamalıdır ki fitoöstrojenler, vücut üzerindeki etkileri açısından insan östrojenine göre çok daha zayıftır ve herkes üzerinde aynı etkiyi göstermez.

Ayrıca dikkat edilmesi gereken noktalar da vardır: Aşırı miktarda bitkisel östrojen almak her zaman iyi değildir. Örneğin, çok yüksek dozda soya takviyeleri almak veya yoğun bitkisel haplar kullanmak hormon dengesini istenmeyen şekilde etkileyebilir. Özellikle meme kanseri veya rahim kanseri geçirmiş kişilerde, doktor tavsiyesi olmadan bu tür takviyeler kullanmak riskli olabilir, çünkü bazı hormon duyarlı kanser türleri östrojene karşı hassastır.

Bu nedenle, bitkisel östrojen kaynaklarını dengeli bir diyetin parçası olarak doğal gıdalardan almak en güvenli yol olarak kabul edilir. Örneğin, öğünlerinize soya, keten tohumu, sebzeler, baklagiller ekleyebilirsiniz. Ancak eczaneden alınan konsantre bitkisel haplar veya yüksek dozlu takviyeler konusunda temkinli olunmalıdır. Herhangi bir bitkisel ürünü düzenli kullanmadan önce, özellikle de sağlık durumu açısından risk grubundaysanız (örneğin hormon hassas bir rahatsızlığınız varsa), doktorunuza danışmanız uygun olacaktır.

Sonuç olarak, fitoöstrojen içeren besinler menopoz semptomlarının hafifletilmesinde destekleyici rol oynayabilir ve genel sağlıklı beslenmenin parçası olabilir. Fakat bunlar tıbbi bir tedavinin yerine geçmez; daha çok yaşam tarzı ve diyet düzenlemesinin bir boyutudur. Bilimsel araştırmalar bu konuda karışık sonuçlar verebilse de, ölçülü tüketim ile herhangi bir zarar beklenmez ve belki bir miktar fayda sağlanabilir. Önemli olan nokta, her şeyde olduğu gibi bitkisel östrojen kaynaklarının kullanımında da ölçülü ve bilinçli olmaktır.

Hangi durumlarda doktora başvurulmalı?

Östrojen hormonu dengesiyle ilgili sorunlar, geniş bir belirti yelpazesine yol açabilir. Kimi zaman bu belirtiler yaşam kalitesini düşürecek boyuta varabilir veya altta yatan daha ciddi bir soruna işaret edebilir. Aşağıdaki durumlar veya belirtiler söz konusuysa, bir doktora (tercihen bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına veya endokrinoloji uzmanına) başvurmak önemlidir:

  • Adet düzensizlikleri: Eğer adet döngünüzde belirgin değişiklikler olduysa – örneğin adetleriniz çok seyrekleşti veya tamamen kesildi, ya da tam tersine çok sık aralıklarla kanama oluyor veya beklenmedik ara kanamalar yaşıyorsanız – bu durumu ciddiye almalısınız. Üreme çağındaki bir kadında adet görememe (amenore) veya şiddetli ve uzun süren kanamalar (menoraji) mutlaka değerlendirilmelidir. Bu tür düzensizlikler östrojen hormonu başta olmak üzere hormonal bir dengesizliğin habercisi olabilir.
  • Menopoz belirtilerinin aşırı olması: Menopoz dönemine girdiyseniz ve sıcak basmaları, gece terlemeleri, uykusuzluk, vajinal kuruluk, ruh hali dalgalanmaları gibi belirtileriniz günlük hayatınızı etkileyecek derecede şiddetliyse doktora başvurmanızda fayda var. Menopoz doğal bir süreçtir ancak günümüzde bu döneme ait belirtileri hafifletmek için çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Özellikle uyku problemi, depresyon veya anksiyete geliştirdiyseniz, veya cinsel hayatınızı etkileyen vajinal kuruluk gibi sorunlar varsa tıbbi destek almak yaşam kalitenizi yükseltecektir.
  • İnfertilite (gebe kalamama): Çocuk sahibi olmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyorsanız, bunun nedenlerinden biri hormonal dengesizlik olabilir. Östrojen hormonu seviyelerinin çok düşük veya çok yüksek olması, düzenli yumurtlamayı engelleyebilir ve hamile kalmayı zorlaştırabilir. Eğer bir yıl boyunca korunmasız düzenli ilişkiye rağmen gebelik oluşmadıysa (veya daha erken yaşta iseniz altı ay sonunda), bir kadın doğum uzmanına danışarak hormon testleri dahil gereken tetkikleri yaptırmalısınız. Hem kadının hem erkeğin değerlendirilmesi gerekir, ancak kadın tarafında östrojen, progesteron, LH, FSH gibi hormonlara bakılarak bir sorun olup olmadığı anlaşılabilir.
  • Göğüslerde anormal değişiklikler: Göğüslerde normal adet döngüsü dışında sürekli bir ağrı, gerginlik, şişkinlik hissediyorsanız veya kendi kendine muayenede fark ettiğiniz sertlikler/kitleler varsa doktora görünmelisiniz. Östrojen hormonu, fibrokistik meme değişikliklerine yol açabilse de, memede hissettiğiniz her değişiklik yalnızca hormon kaynaklı olmayabilir; bu nedenle bir uzman muayenesi ve gerekirse görüntüleme (ultrason, mamografi) ile değerlendirme şarttır. Ayrıca, menopoz sonrası dönemde hormonal değişimler nedeniyle de meme dokusunda farklılıklar olabilir, bu yüzden düzenli kontrol önemlidir.
  • Aşırı kilo alımı ve obeziteyle ilişkili belirtiler: Kısa sürede açıklanamayan bir kilo artışı, özellikle bel çevresinde belirgin yağlanma fark ediyorsanız ve beraberinde adet düzensizliği, tüylenme artışı (yüzde veya vücutta) gibi bulgular da varsa bu bir polikistik over sendromu (PCOS) belirtisi olabilir. PCOS’da genellikle östrojen hormonu vücutta var ama dengesiz bir şekilde bulunur, androjen hormonlar yüksektir ve yumurtlama düzenli olmaz. Hem kilo alımı hem hormon dengesizliği birlikte olunca kısır döngü oluşur. Bu tür durumlarda kilo vermekte de zorlanabilirsiniz. Mutlaka doktora başvurarak hem metabolik hem hormonal değerlendirme yaptırın. PCOS ya da insülin direnci gibi durumların tanısı konulabilir ve tedavi planı (diyet, egzersiz, gerekirse ilaçlar) yapılabilir.
  • Erken menopoz belirtileri: 40 yaşından önce adetleriniz durduysa veya menopoz belirtileri yaşamaya başladıysanız (sıcak basmaları, vajinal kuruluk gibi), erken over yetmezliği yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumda zaman kaybetmeden doktora başvurmak önemlidir. Erken menopoz, kalp ve kemik sağlığı açısından daha uzun süre östrojen eksikliği demektir, bu nedenle hormon takviyesi gerekebilir. Ayrıca çocuk sahibi olmayı planlıyorsanız, erken menopoz ihtimali vakit varken değerlendirilmelidir.
  • Hormonal tedavi kullanımı sırasında takip: Eğer hâlihazırda östrojen içeren herhangi bir tedavi alıyorsanız (doğum kontrol hapı, hormon replasman tedavisi, vajinal östrojen kremi vs.), doktor kontrollerinizi aksatmamalısınız. Özellikle sistemik hormon tedavilerinde yıllık kontroller (kan basıncı, meme muayenesi, jinekolojik muayene gibi) çok önemlidir. Tedavi sırasında alışılmadık bir belirti (örneğin bacak ağrısı, nefes darlığı, anormal vajinal kanama, şiddetli baş ağrısı vs.) ortaya çıkarsa derhal doktora bildirilmelidir.
  • Erkeklerde hormonal belirtiler: Östrojenle ilgili sorunlar sadece kadınlara özgü değildir. Erkeklerde de nadir de olsa östrojen fazlalığı görülebilir. Eğer bir erkek olarak memelerde büyüme veya hassasiyet (jinekomasti), cinsel istekte azalma, sertleşme problemleri veya infertilite gibi sorunlar yaşıyorsanız, bu durum östrojen/testosteron dengesizliğine bağlı olabilir. Böyle durumlarda bir üroloji veya endokrinoloji uzmanına görünmek ve hormon testleri yaptırmak uygun olacaktır.
  • Genel sağlık taraması: Ailede genç yaşta menopoz öyküsü, osteoporoz veya meme kanseri öyküsü varsa, bu alanlarda risk taşıyabileceğiniz için proaktif davranmak önemlidir. Menopoz dönemine yaklaşan her kadın düzenli doktor kontrolü ile kemik yoğunluğu ölçümü, meme kontrolleri ve gerektiğinde hormon ölçümleri yaptırmalıdır. Bu, olası sorunları erken yakalamaya yardımcı olur.

Unutulmamalıdır ki vücutta hissettiğimiz her belirti hormonal bir sorundan kaynaklanmayabilir; ancak özellikle östrojen gibi temel bir hormon söz konusu olduğunda belirtileri göz ardı etmek doğru olmaz. Kendi vücudunuzu dinlemek ve normal dışı bir durum fark ettiğinizde tıbbi destek almak, ciddi bir problemi önleyebilir veya var olan sorunun büyümesini engelleyebilir.

Özetle, adet düzenindeki bozukluklar, menopoz sürecinde başa çıkılamayan şikayetler, kısırlık durumu, meme veya vücutla ilgili anormal değişiklikler gibi konular östrojen hormonuyla ilişkili olabilir ve bu hallerde bir doktora başvurulması önerilir. Erken teşhis ve müdahale, hem yaşam kalitenizi artırır hem de uzun vadeli sağlık komplikasyonlarının önüne geçer.

Sık Sorulan Sorular

Östrojen hormonu nedir ve ne işe yarar?

Östrojen hormonu, başlıca kadınlarda yüksek miktarda bulunan bir cinsiyet hormonudur. Kadın vücudunda “kadınlık hormonu” olarak bilinir ve ergenlikte meme gelişimi, kalça gibi vücut hatlarının belirginleşmesi, adet döngüsü gibi özellikleri sağlar. Üreme sağlığı için kritiktir: yumurtlama, rahim iç tabakasının gebeliğe hazırlanması, hamilelik sürecinin desteklenmesi hep östrojen sayesinde olur. Ayrıca östrojen; kemiklerin güçlü olması, kalp-damar sağlığının korunması, cildin elastik ve nemli kalması, beynin hafıza ve duygu durum fonksiyonları gibi birçok konuda da görev yapar.

Östrojen eksikliği nasıl anlaşılır?

Östrojen eksikliği olan kadınlarda bazı belirti ve bulgular ortaya çıkabilir. Örneğin adet düzensizlikleri (seyrek adet görme veya hiç görmeme) sık rastlanır. Menopozdaki kadınlarda olduğu gibi sıcak basmaları, gece terlemeleri, vajinal kuruluk ve buna bağlı cinsel ilişkide ağrı gibi belirtiler görülebilir. Ruh halinde dalgalanmalar, halsizlik, uyku bozuklukları, hatta depresif hisler ortaya çıkabilir. Uzun vadede östrojen düşüklüğü kemik erimesine (osteoporoza) yol açarak sık kırıklara neden olabilir. Bu tip belirtiler, östrojen hormonunun azaldığına işaret edebilir.

Östrojen hormonu nasıl artırılır?

Düşük östrojen seviyelerini yükseltmek, altta yatan nedene göre değişir. Menopozdaysanız ve şikayetleriniz varsa, doktor kontrolünde hormon replasman tedavisi (HRT) ile eksik hormon yerine konabilir. Bu tedavi östrojen içeren hap, bant ya da jel şeklinde olabilir. Genç yaşta östrojen düşüklüğü yaşayanlarda (mesela adet görmeme durumunda) doğum kontrol hapları veya diğer hormonal ilaçlar kullanılarak hormon dengesini sağlamak mümkün olabilir. Bunlar dışında, soya ürünleri, keten tohumu gibi fitoöstrojen içeren besinlerin ölçülü tüketimi östrojen etkisini az da olsa destekleyebilir. Aşırı egzersiz ve aşırı diyetten kaçınmak, stres seviyesini düşürmek de vücudun normal östrojen üretimine yardımcı olur.

Östrojen fazlalığı ne gibi sorunlara yol açabilir?

Yüksek östrojen seviyeleri vücutta bazı dengeleri bozarak çeşitli sorunlara yol açabilir. Örneğin kadınlarda adet döngüsü bozulabilir; adetler düzensizleşir veya çok yoğun kanamalar olabilir. Meme hassasiyeti ve şişkinlik sık görülür, bazen fibrokistik değişiklikler (meme dokusunda kistler) gelişebilir. Kilo alma (bel ve kalça bölgesinde yağlanma) ve şişkinlik hissi yaşanabilir. Ruhsal olarak sinirlilik, gerginlik veya depresif hisler gözlenebilir. Bazı kişilerde baş ağrıları ve migren atakları yükselebilir. Uzun vadede östrojen fazlalığı rahim içi tabakasının kalınlaşmasına (endometrial hiperplazi) ve bazı iyi huylu tümörlere (miyom gibi) zemin hazırlayabilir; hatta çok uzun süre böyle devam ederse rahim veya meme kanseri riskini arttırabilir. Bu yüzden çok yüksek östrojen tespit edilirse doktora danışıp nedeninin araştırılması önemlidir.

Erkeklerde östrojen hormonu var mıdır?

Evet, erkeklerde de östrojen hormonu bulunur, ancak seviyeleri kadınlara göre çok daha düşüktür. Erkek vücudu esas olarak testosteron hormonu üretse de, bir kısmı östrojene dönüşür. Östrojen, erkeklerde kemik sağlığını korumada, beyin fonksiyonlarında ve hatta sperm üretiminde rol oynar. Ancak erkeklerde östrojenin normalden fazla olması istenmez; çünkü yüksek östrojen erkeklerde meme büyümesine (jinekomasti), cinsel istekte azalmaya, ereksiyon problemlerine ve kısırlığa yol açabilir. Bu nedenle erkeklerde hormon dengesinin (testosteron/östrojen dengesi) korunması önemlidir.

Östrojen içeren besinler nelerdir?

Doğrudan “östrojen” içeren besin olmasa da, bazı gıdalar bitkisel östrojen benzeri maddeler (fitoöstrojenler) açısından zengindir. Örneğin soya fasulyesi ve soya ürünleri (tofu, soya sütü, miso gibi) izoflavon denen fitoöstrojenler içerir. Keten tohumu lignan adlı östrojen benzeri bileşikler bulundurur. Baklagiller (nohut, mercimek, fasulye), susam ve bazı kuruyemiş ve tohumlar da fitoöstrojen kaynaklarındandır. Kırmızı yonca, meyan kökü, adaçayı gibi bitkilerde de östrojen benzeri etkiler olabilecek maddeler vardır. Bu gıdaların tüketimi, özellikle menopoz döneminde bazı belirtilerin hafiflemesine yardımcı olabilir; ancak etkileri kişiden kişiye değişebilir ve tıbbi bir tedavinin yerine geçmez.