Erken doğum, normal 40 haftalık gebelik süresi tamamlanmadan, bebeğin 37. gebelik haftasından önce dünyaya gelmesi durumudur. Bu durum tıbbi literatürde prematüre doğum olarak da adlandırılır. Doğum ne kadar erken gerçekleşirse, prematüre bebek için sağlık riskleri o denli ciddi olabilir. Erken doğan bebekler, anne karnı dışında büyüyüp gelişebilmek için genellikle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde özel izlemi ve bakımı gerektirir.
1. Erken Doğum Nedir?
Erken doğum, gebeliğin 37. haftasından önce gerçekleşen doğumlar için kullanılan bir terimdir. Normal bir hamilelik yaklaşık 40 hafta sürer; dolayısıyla 37 hafta tamamlanmadan bebek doğarsa prematüre kabul edilir. Bu süre sınırı Dünya Sağlık Örgütü gibi otoritelerce de erken doğum eşiği olarak benimsenmiştir. Erken doğan bebeklerin organları tam olarak olgunlaşmadığı için çeşitli sağlık sorunları riski artar. Özellikle akciğer, beyin, bağışıklık sistemi ve sindirim sistemi gibi organlar yeterince gelişmeden doğan bebekler, doğum sonrası dönemde özel bakıma ihtiyaç duyabilir.
Erken doğum kendi içinde farklı derecelere ayrılabilir:
- 23–28 hafta arası: Aşırı erken (çok ileri derecede prematüre). Bu haftalarda doğan bebeklerin yaşama şansı en düşük olup yoğun bakımda uzun süreli desteğe ihtiyaç duyarlar.
- 28–32 hafta arası: Çok erken prematüre. Yaşama oranları artmış olsa da bu bebekler hâlâ ciddi risk altındadır ve gelişmemiş akciğerler nedeniyle solunum desteği gerekebilir.
- 32–34 hafta arası: Orta derecede prematüre. Bu dönemde doğan bebeklerin çoğu yaşar; genellikle kısa süreli solunum desteği ve beslenme desteğiyle sağlıkla büyüyebilirler.
- 34–37 hafta arası: Geç prematüre. Bu bebekler prematüre kabul edilse de genellikle sorunları daha hafiftir. Çoğu sadece düşük doğum ağırlığı, beslenme güçlüğü veya hafif solunum sıkıntısı yaşayabilir ve kısa süreli yenidoğan bakımı ile taburcu olabilirler.
Gebelik haftası ne kadar küçükse, prematüre bebekte ciddi sağlık sorunları görülme riski o kadar yüksektir. Örneğin, 32 haftalık doğum yapan bir anne için bebeğin yaşama şansı günümüzde oldukça yükselmiştir (%95 civarında), ancak bebek yoğun bakımda takibe alınır ve bazı geçici sorunlar yaşayabilir. Öte yandan, 24–25 haftalık çok erken doğumlar dahi modern tıbbın imkanları sayesinde yaşatılabilmekte, ancak bu bebeklerin sağlıkla hayata tutunması için uzun süre yoğun bakım desteği almaları gerekmektedir.
2. Kaçıncı Haftadan Önce Olan Doğumlar Erken Sayılır?
Genel olarak 37. gebelik haftasını tamamlamadan gerçekleşen tüm doğumlar “erken doğum” olarak tanımlanır. Bu sınırın altındaki doğumlar prematüre doğum kapsamına girer. Özellikle 20. gebelik haftasından sonra olup 37. haftadan önce gerçekleşen doğumlar tıbben erken doğum olarak adlandırılır. (Gebeliğin 20. haftasından önce sonlanması ise düşük olarak kabul edilir.)
Burada kritik eşik 37 hafta olsa da, erken doğum kavramı içinde de farklı alt gruplar mevcuttur. Örneğin 36 haftada doğum yapan bir anne ile 28 haftada doğum yapan bir annenin durumu aynı değildir. 36 haftalık bebek genellikle sadece hafif prematüredir ve çoğu zaman birkaç haftalık takip ile sağlıklı şekilde evine gidebilir. Ancak 28 haftalık bebek için durum daha ciddidir ve yoğun bakım desteği hayati önem taşır.
Özetle: Bebeğin anne karnında geçirdiği süre ne kadar kısalırsa, prematüre bebek olarak dünyaya gelmesinin etkileri o kadar artar. 37. haftadan önceki her doğum erken doğum kabul edilse de, özellikle 32 hafta altında gerçekleşen doğumlar tıbben yüksek riskli prematüre kategorisindedir.
3. Erken Doğumun Belirtileri Nelerdir?
Erken doğum belirtileri, anne adayının vücudunda beklenenden önce doğum eyleminin başladığını gösteren işaretlerdir. Peki, erken doğum nasıl anlaşılır? Hamilelikte ortaya çıkan aşağıdaki durumlar erken doğum habercisi olabilir:
- Düzenli ve sık rahim kasılmaları: Her 10 dakikada bir veya daha sık aralıklarla gelen, giderek şiddetlenen kasılmalar erken doğum eyleminin en önemli belirtisidir. Bu kasılmalar, adet sancısına benzer kramp tarzında ağrılar şeklinde hissedilebilir. (Ara sıra olan düzensiz ve hafif kasılmalar ise Braxton Hicks denilen yalancı doğum sancıları olabilir, ancak düzenli sık ağrılar gerçek erken doğum belirtisi sayılır.)
- Bel ve kasıklarda basınç, ağrı: Özellikle belin alt kısmında sürekli bir sırt ve bel ağrısı, karın altında bebeğin aşağı doğru bastırdığı hissi erken doğum belirtisi olabilir. Anne adayı pozisyon değiştirse bile geçmeyen bir basınç hissediyorsa dikkat edilmelidir.
- Vajinal akıntıda değişiklik: Vajinal akıntının aniden artması, kıvam veya renginin değişmesi (sulu, sümüksü veya kanlı hale gelmesi) erken doğum işareti olabilir. Özellikle su gibi bir sıvının gelmesi, amniyon suyunun erken gelmesi (suyun boşalması) anlamına gelebilir ki bu durumda hemen doktora başvurulmalıdır.
- Kanama veya lekelenme: Gebelik sırasında normal olmayan vajinal kanama veya lekelenme erken doğum tehdidini düşündürebilir. Hafif pembemsi kanlı akıntılar dahi olsa ciddiye alınmalıdır.
- Karında sertleşme: Elle hissedilebilen, düzenli aralıklarla gelen karın sertleşmeleri (rahmin kasılması) erken doğum eyleminin başladığını gösterebilir.
- Genel halsizlik, ishal gibi eşlik eden durumlar: Bazı anne adaylarında doğum eylemi öncesi açıklanamayan bir halsizlik, bağırsak hareketlerinde artış (ishal) gibi belirtiler de görülebilir. Bu tür belirtiler tek başına spesifik olmasa da diğer bulgularla birlikte değerlendirildiğinde önem kazanır.
Yukarıdaki erken doğum belirtilerinden bir veya birkaçını yaşayan anne adayları vakit kaybetmeden kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalıdır. Özellikle düzenli ağrıların başlaması veya suyun gelmesi, hem bebeğin hem annenin sağlığı açısından acil değerlendirme gerektirir. Erken müdahale ile doğum eylemi durdurulabilir ya da bebek için gerekli destek tedavilerine hızlıca başlanabilir.
4. Erken Doğumun Nedenleri
Erken doğum bazen hiçbir belirgin neden yokken kendiliğinden başlayabilir. Ancak bir dizi tıbbi durum ve faktör de erken doğumu tetikleyen nedenler olarak bilinmektedir. İşte erken doğumun başlıca nedenleri:
- Rahim ağzı yetmezliği: Rahim ağzının (serviks) gebelik ilerlerken bebeği içeride tutamayacak kadar gevşek olması durumudur. Servikal yetmezlik olan anne adaylarında rahim ağzı erken dönemde açılarak su kesesinin açılmasına ve doğumun başlamasına yol açabilir.
- Rahim yapısal problemleri: Annenin rahminde perde, çift rahim gibi rahim anomalileri varsa veya rahim fibroidleri gibi durumlar mevcutsa, gebelik bebeğin büyümesiyle erken sonlanabilir. Rahmin yapısal kusurları bebeğin büyümesini kısıtlayarak erken doğumu tetikleyebilir.
- Plasenta sorunları: Plasenta previa (bebeğin eşinin rahim ağzını kapatması) veya plasental abruption (plasentanın erken ayrılması) gibi durumlar ani kanamalara yol açarak doktoru erken doğum başlatmak zorunda bırakabilir. Plasentanın sağlıklı çalışmasını bozan herhangi bir durum, bebeğin erken alınmasını gerektirebilir.
- Çoğul gebelik (ikiz, üçüz): İkizler ya da üçüzler gibi çoğul gebeliklerde rahim daha fazla gerilir ve genellikle gebelik süresi kısalır. Çoğul gebelik yaşayan annelerin erken doğum yapma ihtimali tekil gebeliklere göre daha yüksektir.
- Anneye ait kronik hastalıklar: Annenin yüksek tansiyon (preeklampsi, gebelik zehirlenmesi), böbrek hastalığı, diyabet gibi kronik hastalıkları gebelik seyrini olumsuz etkileyebilir. Örneğin şiddetli preeklampsi durumunda anne ve bebeğin sağlığını korumak için doğumun erken gerçekleştirilmesi (erken sezaryen veya suni sancı ile doğum) gerekebilir.
- Enfeksiyonlar: Rahim içi enfeksiyonlar (koryoamnionit), idrar yolu enfeksiyonları veya annenin yüksek ateşli sistemik enfeksiyonları erken doğum eylemini tetikleyebilir. Enfeksiyon, rahim zarında iltihaplanmaya yol açarak su kesesinin erken açılmasına ve kasılmaların başlamasına neden olabilir.
- Geçmişte erken doğum öyküsü: Daha önceki gebeliklerinde prematüre doğum yapmış olan annelerin tekrar erken doğum yaşama riski artmıştır. Özellikle birden fazla kez erken doğum öyküsü varsa risk daha da yüksektir.
- Diğer faktörler: Anne adayının gebelikler arası sürenin çok kısa olması (bir doğumdan sonra 1 yıldan kısa sürede tekrar hamile kalma), gebelik sırasında ortaya çıkan vajinal kanamalar, polihidramnios (bebeğin amniyon sıvısının aşırı fazla olması) gibi durumlar da erken doğum nedeni olabilir.
Bazı durumlarda doktor, anne veya bebeğin sağlığı için doğumu kasten erken başlatmak zorunda kalabilir. Örneğin bebekte gelişme geriliği varsa ya da anne karnında bebeğin sıkıntıya girdiği (fetal distres) tespit edilirse, bebeğin yaşam şansını artırmak amacıyla erken doğum gerçekleştirilebilir.
5. Haftalara Göre Risk Dereceleri (28–37. hafta arası)
Erken doğumun bebek üzerindeki etkileri, kaç haftalıkken doğduğuna bağlı olarak büyük değişkenlik gösterir. 28–37. gebelik haftaları arasındaki doğumlarda, haftalar ilerledikçe bebeklerin yaşama şansı artar ve sağlık sorunları riski azalır. Bu haftalara göre risk derecelerini şu şekilde özetleyebiliriz:
- 28. hafta ve altı: Bu haftalarda doğum gerçekleşirse bebek aşırı prematüre kabul edilir. Yaşama şansı en düşük grup olmakla birlikte, günümüzde 24–25 hafta civarında doğan bebeklerin dahi uygun koşullarda yaşatılabildiği bilinmektedir. Ancak 28 hafta altındaki bebekler hemen her organ sistemi açısından olgunlaşmamıştır. Yoğun bakım desteği olmadan yaşayamazlar ve uzun vadede görme, işitme, nörolojik sorunlar gibi komplikasyon riskleri yüksektir.
- 28–31. haftalar: Çok erken prematüre grubudur. 28 haftayı geçtikten sonra bebeklerin yaşama oranı belirgin şekilde artar (örneğin 28 haftada %80-90’lara ulaşabilir). Ancak bu bebeklerin akciğerleri çok gelişmediğinden solunum yetmezliği sık görülür. Genellikle ventilatör (solunum cihazı) desteği gerekir. Beyin kanaması, bağırsak sorunları (NEC) ve enfeksiyon riskleri bu grupta hâlâ yüksektir.
- 32–33. haftalar: Bu haftalarda doğan bebekler orta derecede prematüre sayılır. 32 haftalık doğum sonrasında bebeklerin büyük çoğunluğu yaşama tutunur. Akciğer gelişimi 32. haftadan itibaren hızlandığı için solunum sıkıntısı daha hafif olabilir, ancak yine de çoğu bebeğe oksijen veya CPAP desteği verilir. Vücut ısısını korumakta zorlanabilirler, bu nedenle kuvözde bakılırlar. Beslenme olgunlukları tam gelişmediği için bir süre nazogastrik sonda ile beslenmeleri gerekebilir.
- 34–36. haftalar: Geç prematüre bebekler bu gruptadır. 34. haftadan sonra doğan bebekler çoğu zaman ciddi bir hayati tehlike yaşamazlar. Solunum problemi yaşasalar bile genellikle kısa sürede toparlarlar. Emme refleksleri 34 hafta civarında geliştiği için beslenmeleri daha kolay olur, bazıları sadece kısa süreli tüple beslenmeye ihtiyaç duyabilir. Bu haftalarda doğan prematüre bebekler genellikle doğum ağırlığı düşük olduğu için kuvöz veya radyant ısıtıcılı yatakta takip edilerek kilo alımı sağlanır.
- 37. hafta ve sonrası: 37 hafta, prematürelik sınırı olduğundan bu haftayı dolduran bebekler term (miadında) bebek kabul edilir. 37+ haftada doğan bebeklerde prematürelikle ilgili riskler belirgin olarak düşüktür. (37–38 hafta arası “erken term” olarak da adlandırılır; bu bebekler de genellikle sağlıklıdır, sadece bazen hafif sarılık gibi sorunları olabilir.)
Her hafta, bebeğin organ gelişiminde büyük fark yaratır. Özellikle 28–32. haftalar arası, tıbbın gelişimi sayesinde bebeklerin hayatta kalma oranlarının hızla arttığı, ancak yoğun bakımda ileri teknoloji ve bakım gerektiren kritik bir dönemdir. 34 haftadan sonra ise bebeklerin pek çoğu, birkaç haftalık destekle sağlıkla taburcu olabilmektedir.
Unutulmamalıdır ki, her prematüre bebek özeldir ve her biri farklı bir mücadele verir. Haftalar ilerledikçe genel riskler azalmakla birlikte, her bebekte durum farklı olabilir. Bu nedenle prematüre bebekler doğdukları andan itibaren yenidoğan uzmanları tarafından bireysel olarak değerlendirilir ve ihtiyacına göre bakım alır.
6. Erken Doğumu Tetikleyen Faktörler
Erken doğumun altında yatan nedenler yanı sıra, bazı risk faktörleri ve tetikleyici durumlar anne adayında mevcutsa erken doğum olma ihtimali artar. İşte erken doğumu tetikleyen önemli faktörler:
- Önceki erken doğum hikâyesi: Daha önce prematüre doğum yapmış olan kadınlar, tekrar hamile kaldıklarında risk altındadır. Bir kez erken doğum yapmış bir annenin sonraki gebeliğinde erken doğum yaşama olasılığı yaklaşık %15 civarındayken, iki kez yaşamışsa bu oran %30’lara çıkabilir.
- Anne yaşı: 18 yaş altı genç gebelerde ve 40 yaş üzeri ileri yaştaki gebelerde erken doğum riski yüksektir. Çok genç anne adaylarının vücudu henüz tam gelişmediği için, ileri yaştaki annelerde ise rahim ve plasenta fonksiyonları azalmaya başladığı için risk artışı gözlenir.
- Beslenme ve kilo durumu: Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, gebelikte yetersiz kilo alımı veya aşırı zayıflık erken doğumu tetikleyebilir. Tam tersi şekilde aşırı obezite de risk faktörüdür. Annenin vücut kitle indeksinin aşırı düşük olması (ör. VKİ < 18) güçlü bir risk faktörü olarak görülmektedir.
- Sigara, alkol ve madde kullanımı: Sigara kullanımı, anne karnında bebeğin gelişimini olumsuz etkileyerek hem düşük doğum ağırlığına hem de erken doğuma yol açabilir. Araştırmalar, hamilelikte sigara içenlerde 32. haftadan önce erken doğum riskinin 1.5–2.5 kat arttığını göstermektedir. Aynı şekilde alkol ve uyuşturucu madde kullanımı da plasenta işlevini bozarak erken doğumu tetikler.
- Yoğun stres ve ağır fiziksel aktivite: Sürekli yoğun stres altında olmak hormonal dengeleri etkileyerek erken doğum riskini artırabilir. Ayrıca çok ağır işte çalışmak, sürekli ayakta kalmak veya aşırı fiziksel efor sarf etmek de rahimde kasılmaları tetikleyerek doğumu başlatabilir. Bu nedenle riskli gebelere genellikle daha sakin bir yaşam tarzı ve gerekirse istirahat önerilir.
- Enfeksiyonlar: Özellikle idrar yolu enfeksiyonları ve vajinal enfeksiyonlar gebelikte sık görülür ve tedavi edilmezse erken doğumu başlatabilir. İdrarda bakteri varlığı (asemptomatik bakterüri bile olsa) veya vajinada bakteriyel vajinoz gibi durumlar, rahimde kasılmalara yol açabilir. Ayrıca grip, COVID-19 gibi sistemik enfeksiyonlar sırasında yüksek ateş de rahim kasılmalarını artırabilir.
- Gebelikte yüksek tansiyon ve preeklampsi: Preeklampsi gelişen gebelerde, plasentanın kan dolaşımı bozulduğu için genellikle bebek büyüme geriliği yaşar ve anne sağlığı da tehlikeye girer. Bu durumda doktor kontrollü şekilde doğumu daha erken tarihte gerçekleştirmek zorunda kalabilir. Yani preeklampsi hem neden hem tetikleyici bir faktör olarak erken doğumu gündeme getirir.
- Kısa rahim ağzı uzunluğu: Gebeliğin ortalarında yapılan muayenede rahim ağzı uzunluğu <25 mm ölçülen anne adaylarında erken doğum ihtimali fazladır. Serviks kısalması genetik yatkınlık veya önceki cerrahi işlemlere bağlı olabilir. Böyle bir durumda doktor erken doğumu önlemeye yönelik tedbirler alacaktır (aşağıda tedavi bölümünde değinilecektir).
- Gebelikler arası süre: Bir doğum yaptıktan sonra çok kısa süre içinde tekrar hamile kalmak (genellikle 6 ay içinde) rahimin tam toparlanamadan yeniden büyümesine yol açar. Bu durum da erken doğum riskini artıran bir faktördür. İdeal olarak gebelikler arasında en az 18 ay ara verilmesi tavsiye edilir.
Yukarıdaki faktörlere sahip olmak, kesin olarak erken doğum olacak anlamına gelmez; ancak bu risk faktörlerini taşıyan gebelerin daha yakından izlenmesi gerekir. Örneğin sigara kullanan bir anne adayı hemen sigarayı bırakmalı, idrar yolu enfeksiyonu saptanırsa antibiyotikle tedavi edilmelidir. Risk faktörleri bilindiğinde, erken doğumu engellemek veya geciktirmek için önceden önlemler alınabilir.
7. Erken Doğum Riski Olan Gebeler İçin Tedavi Yöntemleri
Erken doğum riski tespit edilen veya erken doğum tehdidi belirtileri gösteren gebelerde, doktorlar çeşitli tedavi ve önlem yöntemleri uygulayabilir. Amaç, doğum eylemini durdurmak veya geciktirmek, böylece bebeğin anne karnında mümkün olduğunca daha uzun süre kalmasını sağlamak ve prematüre doğumun olumsuz etkilerini azaltmaktır. İşte erken doğum riskine karşı uygulanan başlıca yöntemler:
- Progesteron takviyesi: Progesteron hormonu, gebeliğin devamını destekleyen önemli bir hormondur. Özellikle daha önce erken doğum yapmış veya rahim ağzı uzunluğu kısa tespit edilen anne adaylarına gebeliğin 16–20. haftalarından itibaren progesteron desteği uygulanabilir. Bu tedavi genellikle haftalık iğne (17-OH progesteron) veya günlük vajinal progesteron jel/tablet formunda verilir. Araştırmalar, yüksek riskli olgularda progesteron takviyesinin rahimi destekleyerek erken doğum ihtimalini azaltabildiğini göstermektedir.
- Servikal serklaj (rahim ağzı dikişi): Rahim ağzı yetmezliği olan durumlarda uygulanan cerrahi bir yöntemdir. Serklaj işlemiyle, rahim ağzına güçlü bir dikiş atılarak gebelik boyunca kapalı kalması sağlanır. Genellikle 12–14. gebelik haftalarında yapılır ve 37. haftaya gelindiğinde dikiş alınır. Bu sayede rahim ağzının erken açılması engellenerek bebeğin içeride kalma süresi uzatılır.

Rahim ağzı yetmezliği olan gebelerde uygulanan serklaj işleminin şematik gösterimi. Bu işlemde rahim ağzına bant benzeri güçlü bir dikiş atılarak (3 numara), bebeğin ağırlığıyla rahim ağzının açılması önlenir. Şekilde 1 numara plasentayı, 2 numara rahmi, 4 numara ise rahim ağzını göstermektedir.
- Tokolitik tedavi (kasılma durdurucu ilaçlar): Erken doğum eylemi başlamışsa, rahim kasılmalarını durdurmak için bazı ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar anneye damar yolundan veya ağızdan verilebilir. Tokolitikler arasında magnezyum sülfat, nifedipin (kalsiyum kanal blokeri), ritodrin gibi beta-mimetik ilaçlar bulunur. Tokolitik tedavi genellikle doğumu tamamen engellemekten ziyade bir süre geciktirmek için uygulanır (örneğin 48 saate kadar). Bu gecikme, bebeğin akciğerlerini geliştirici kortikosteroid uygulamasına zaman tanımak açısından önemlidir.
- Kortikosteroid enjeksiyonları: Eğer erken doğum eylemi 34. gebelik haftasından önce başlamışsa veya başlaması öngörülüyorsa, doktor anneye kortizon iğnesi yapacaktır. Uygulanan kortikosteroidler (örneğin betametazon), bebeğin akciğerlerinde sürfaktan üretimini hızlandırarak solunum sıkıntısı sendromunu önlemeye yardımcı olur. Genellikle 24–34 hafta arasındaki riskli durumlarda uygulanır ve 48 saat içinde etkisini gösterir.
- Magnezyum sülfat ile nöroproteksiyon: 32. gebelik haftasından küçük bebeklerde, anneye doğumdan önce magnezyum sülfat verilmesi bebeğin beyin koruması için faydalı bulunmuştur. Erken doğum ihtimali olan durumlarda magnezyum tedavisi, bebeğin beyin kanaması riskini ve ileride gelişebilecek nörolojik sorunları azaltmak amacıyla uygulanabilir.
- Yatak istirahati ve yaşam tarzı değişiklikleri: Bilimsel kanıtlar kesin olmamakla birlikte, bazı durumlarda doktorlar anne adayına yatak istirahati (evde veya hastanede) önerebilir. Özellikle rahim ağzı açılması, su gelmesi gibi durumlar varsa anne hareket kısıtlaması ile trendelenburg (baş aşağı eğik) pozisyonda yatırılabilir. Ayrıca ağır kaldırmamak, stresten uzak durmak, iş yükünü azaltmak gibi yaşam tarzı düzenlemeleri de tavsiye edilir. Yatak istirahatinin uzun vadeli yararı tartışmalı olsa da, kısa süreli istirahat kasılmaları yatıştırabilir.
- Enfeksiyon tedavisi: Eğer erken doğum tehdidinin altında idrar yolu enfeksiyonu, vajinal enfeksiyon gibi bir neden saptanırsa, uygun antibiyotik tedavisiyle enfeksiyon giderilmeye çalışılır. Ateşli bir hastalık varsa düşürülür. Enfeksiyon ortadan kalktığında kasılmalar da durabilir.
- Yakın takip ve sık kontrol: Erken doğum riski olan gebeler daha sık doktor kontrolüne çağrılır. Rahim ağzı ultrasonla ölçümleri, NST (non-stres test) ile bebeğin ve kasılmaların izlenmesi, gerekirse hastanede gözlem altına alınma gibi önlemler uygulanır. Bu sayede olası bir doğum eylemi başlangıcı erkenden tespit edilerek müdahale edilebilir.
- Neonatal yoğun bakım hazırlığı: Bazı durumlarda erken doğum kaçınılmaz olabilir. Bu durumda annenin doğumu, yenidoğan yoğun bakım ünitesi imkânı olan tam donanımlı bir hastanede gerçekleştirilir. Doğumdan önce yenidoğan uzmanları bilgilendirilir ve prematüre bebeğin doğar doğmaz alacağı bakım planlanır. Örneğin anne karnından çıkmadan bebeğin solunumunu sağlamaya yönelik ekipmanlar hazır bulundurulur.
Yukarıdaki tedavi yöntemleri, anne ve bebeğin durumuna göre tek tek veya birlikte uygulanabilir. Örneğin 30 haftalık suyu gelen bir anne adayına önce tokolitik ilaç ve kortizon yapılır, bir yandan enfeksiyon riski için antibiyotik başlanır. Duruma göre rahim ağzı tamamen açılmamışsa yatak istirahatiyle gebelik bir süre daha sürdürülebilir.
Önemli nokta: Bu tedavilerin amacı mümkünse doğumu birkaç gün veya hafta geciktirmektir. Böylece bebeğin gelişimine zaman kazandırılır ve anne karnında daha uzun kalması sağlanır. Ancak bazen tüm çabalara rağmen doğum durdurulamaz veya durdurmak anne-bebek sağlığı için sakıncalı olabilir. Böyle durumlarda erken doğum gerçekleşir ve prematüre bebek, yenidoğan yoğun bakım ekibine emanet edilir.
8. Erken Doğum Önlenebilir mi?
Erken doğum tam olarak önlenebilen bir durum olmasa da, riski azaltmak için alınabilecek önlemler ve erken doğumu engellemeye yönelik stratejiler bulunmaktadır. Her anne adayı erken doğum riskini tamamen ortadan kaldırmasa da, aşağıdaki tavsiyelere uyarak olası riskleri en aza indirebilir:
- Düzenli gebelik takibi: Hamilelik süresince düzenli olarak doktor kontrollerine gitmek çok önemlidir. Her muayenede annenin tansiyonu, kilo artışı, idrar tetkikleri değerlendirilir; bebeğin gelişimi ultrason ile izlenir. Olası bir problem erken tespit edilirse gerekli önlem alınabilir. Örneğin rahim ağzı kısalması ultrasonla görülürse anne adayı yakın takibe alınarak gerekirse progesteron veya serklaj uygulanır.
- Sağlıklı yaşam ve beslenme: Gebelikte sağlıklı ve dengeli beslenme, bol su tüketimi ve uygun kilo alımı erken doğum riskini azaltır. Vitamin ve mineral eksiklikleri (özellikle folik asit, demir eksikliği) giderilmelidir. Aşırı kafein tüketiminden kaçınılmalıdır. Ayrıca hafif egzersizler, yürüyüş gibi aktiviteler doktor onayıyla yapılabilir ancak aşırı efordan kaçınılmalıdır.
- Sigara, alkol ve uyuşturucudan uzak durma: Erken doğumun önlenmesi için anne adayının kesinlikle sigara içmemesi, pasif içici bile olmaması gerekir. Alkol kullanımı da tümüyle bırakılmalıdır. Bu zararlı maddeler hem erken doğuma hem de bebeğin gelişim problemlerine yol açtığından, gebelik planlandığı andan itibaren terk edilmelidir.
- Enfeksiyonlardan korunma: Özellikle idrar yolu enfeksiyonlarına yatkın olan gebelerin bol su içmesi, gerekirse koruyucu önlem alması önerilir. Vajinal enfeksiyon belirtileri olursa (akıntı, kaşıntı gibi) hemen doktora başvurulmalı ve tedavi edilmelidir. Grip ve benzeri hastalıkların yoğun olduğu mevsimlerde elleri sık yıkamak, kalabalık ortamlardan uzak durmak gibi hijyen önlemleri almak faydalı olur. Gerekirse mevsimsel grip aşısı gibi aşılar gebelikte doktor önerisiyle uygulanabilir.
- Stres yönetimi: Yoğun stres altındaki anne adaylarında erken doğum riskinin yükseldiği düşünüldüğünden, mümkün olduğunca stresten uzak bir yaşam sürmek önemlidir. İş yaşamında gerekirse izin veya hafifletme yoluna gidilmeli, evde ve sosyal hayatta destek alınmalıdır. Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi rahatlatıcı teknikler gebelikte uygun şekilde uygulanabilir.
- Düzenli istirahat: Gebelik ilerledikçe anne adayının dinlenmeye daha çok zaman ayırması gerekir. Özellikle üçüncü trimestrede gün içinde bacakları uzatarak dinlenme molaları verilmelidir. Gece uykusu kaliteli olmalı, mümkünse sol yana yatılarak dinlenilmelidir. Aşırı yorgunluk belirtileri varsa vücut zorlanmamalıdır.
- Gebelikler arası süreye dikkat: Planlı gebelik araları, anne vücudunun toparlanması için önemlidir. Bir düşük veya doğum sonrası ideal olarak en az 1.5 yıl beklenmesi önerilir. Bu süreye dikkat edilmesi, rahim ve vücudun yeniden güçlenmesini sağlayarak sonraki gebelikte erken doğum riskini azaltabilir.
- Riskli durumlarda doktor önerilerine uyma: Doktorunuz herhangi bir nedenle sizi yüksek riskli gebelik kategorisine aldıysa, önerdiği tüm önlemleri ciddiyetle uygulayın. Örneğin rahim ağzı kısa diyerek haftada bir kontrol önermişse aksatmayın; gerekirse işinizden izin alın. Doktor “aşırı aktivitelerden kaçın” diyorsa spor veya ağır ev işi yapmayın. İlaç verdiyse düzenli kullanın. Bu öneriler, erken doğumu önlemeye yöneliktir.
Sonuç olarak, hiçbir anne adayı kendi çabasıyla erken doğumu kesin olarak engelleyemeyebilir çünkü bazı tetikleyici durumlar kontrolümüz dışındadır. Ancak yukarıdaki önlemler, “erken doğum riski” oluşturabilecek pek çok faktörü minimize eder. Unutmayın ki sağlıklı bir gebelik geçirmek, anne ve bebeğin ortak emeğini gerektirir: Anne adayı kendine iyi bakacak, hekim de gerekli durumlarda tıbbi destekle gebeliği koruyacaktır.
9. Erken Doğum Sonrası Bebek Bakımı ve Neonatal Yoğun Bakım Süreci
Erken doğum gerçekleştiğinde prematüre bebek için hayatın ilk dakikalarından itibaren yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) özel bir bakım süreci başlar. Prematüre bebek bakımı, zamanında doğan bebeklere göre çok daha hassas ve özenli bir yaklaşım gerektirir çünkü bu minik bebekler henüz dış dünyaya tam hazır değillerdir. İşte prematüre bebeklerin yoğun bakımdaki ve sonrasındaki bakım sürecinin ana hatları:
- Yenidoğan Yoğun Bakıma Kabul: Prematüre bebek doğar doğmaz varsa solunum yolu sekresyonları temizlenir ve hızlıca özel ısıtılmış bir ortama alınır. Çoğu prematüre bebek doğumdan hemen sonra kuvöz içine yerleştirilir. Kuvöz, anne karnına benzer şekilde bebeği sıcak tutan, nem oranını ayarlayan, dış ortamdan izole eden bir cihazdır. Bebek kuvözde sabit bir vücut ısısında tutulur ve vücut ısısı monitörlerle takip edilir. Ayrıca bebeğin kalp atışı, solunumu, oksijen düzeyi gibi yaşamsal bulgular sürekli izlenir.

Prematüre doğan bir bebeğin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde kuvöz içinde bakımı. Anne, kuvözün yanındaki açıklıktan elini uzatarak bebeğine dokunuyor. Cilt teması (kanguru bakımı) prematüre bebeklerin gelişimi ve anne-bebek bağının güçlenmesi için önemlidir.
- Solunum Desteği: Özellikle 34. haftadan önce doğan bebeklerin akciğerleri tam olgun olmadığı için, çoğunlukla solunum desteğine ihtiyaç duyulur. Bu destek, bebeğin durumuna göre farklı şekillerde sağlanır. Hafif solunum sıkıntısı olan geç prematüre bebeklere CPAP adı verilen pozitif basınçlı oksijen desteği verilebilir. Daha küçük ve solunumunu kendi yapamayan bebekler ise ventilatöre (solunum cihazına) bağlanır. Solunum cihazı aracılığıyla bebeğin akciğerlerine düzenli hava basılır ve oksijen seviyesi ayarlanır. Ayrıca sürfaktan eksikliği olan çok prematüre bebeklere, doğumdan sonra tüp aracılığıyla sürfaktan ilacı verilerek akciğerlerin genişlemesi sağlanır.
- Beslenme ve sıvı desteği: Prematüre bebeklerin emme-yutma refleksi genellikle 34 hafta civarında gelişir. Daha küçük bebekler kendileri beslenemezler. Bu nedenle ilk etapta damar içi beslenme (TPN) uygulanır: Bebeğe toplardamar yoluyla ihtiyaç duyduğu sıvılar, elektrolitler, glikoz ve protein-içeren solüsyonlar verilir. Sindirim sistemi tolere etmeye başladığında nazogastrik sonda denilen ince bir tüple midesine anne sütü veya özel prematüre maması verilir. Anne sütü prematüre bebek için en değerli besindir; anne sağıp sütünü getirebiliyorsa bu süt genellikle verilerek bebeğin enfeksiyonlardan korunması ve büyümesi desteklenir. Bebek yeterince olgunlaştığında emme denemelerine başlanır ve yavaş yavaş ağızdan beslenmeye geçilir.
- Isı kontrolü ve enfeksiyondan koruma: Prematüre bebekler çok küçük olduklarından vücut ısılarını koruyamazlar. Kuvöz içinde ideal ısı ve nem sağlanarak bebeğin üşümemesi ve sıvı kaybetmemesi temin edilir. Aynı zamanda prematürelerin bağışıklık sistemi de çok zayıftır. Enfeksiyon riski yüksek olduğundan yoğun bakımda steriliteye büyük önem verilir. Bebek mümkün olduğunca dış ortamdan izole tutulur, ziyaretçiler kısıtlanır, bakım veren herkes el dezenfektanı kullanır ve maske takar. Bebeğin cildinde, göbek kordonunda, damar yolunda enfeksiyon bulguları yakından izlenir. Gerekirse antibiyotik tedavileri uygulanır.
- Olası sağlık sorunlarının yönetimi: Prematüre bebekler, organ gelişiminin eksikliğine bağlı çeşitli sorunlar yaşayabilir. Örneğin solunum durmaları (apne) sık görülür, bu durumda bebeğe uyarı verilerek nefes alması sağlanır ve gerekirse kafein sitrat gibi ilaçlar verilir. Beyin kanaması riski 32 hafta altı bebeklerde vardır; ultrason ile beyinleri taranır. Kalp açıklığı (PDA) prematürelerde kapanmayabilir, ilaçla veya gerekirse cerrahiyle tedavi edilir. Bağırsak sorunları (NEC adlı ciddi bağırsak iltihabı) yönünden beslenme dikkatle artırılır, karın takipleri yapılır. Sarılık hemen her prematürede görülebilir, fototerapi ile tedavi edilir. Prematüre retinopatisi adı verilen göz problemi için göz doktorları belli haftalarda göz muayenesi yapar, gerekirse lazer tedavisi planlar. Bu ve benzeri çok sayıda konuda yoğun bakım ekibi bebeğin durumunu sürekli değerlendirerek gereken müdahaleleri yapar.
- Anne ile temas (kanguru bakımı): Bebeğin durumu stabil hale gelir gelmez, yoğun bakımda anne-bebek ten tene temasına izin verilir. Bu uygulamaya kanguru bakımı denir. Anne (veya baba) özel bir kıyafet giyerek bebeği çıplak tenine yatırır ve belli süreler bu pozisyonda bekler. Kanguru bakımı prematüre bebeğin kilo alımını hızlandırır, solunum ve kalp ritmini düzenler, enfeksiyon riskini azaltır ve anne ile bebeğin duygusal bağını güçlendirir. Mümkün olan her durumda bu uygulama teşvik edilir.
- Yoğun bakımdan taburculuğa geçiş: Bebek belirli kriterleri karşıladığında yoğun bakımdan çıkarılıp normal yeni doğan odasına veya anne yanına alınabilir. Genellikle prematüre bebeklerin taburcu olabilmesi için kendi kendine solunum yapıyor olmaları, vücut ısısını koruyabilmeleri, emme ile beslenip kilo alabiliyor hale gelmeleri beklenir. Örneğin 30 haftada doğan bir bebek, yoğun bakımda haftalarca kalıp 34–35 haftalık düzeye geldiğinde emme becerisi kazanıp ısı koruyabilir duruma gelir ve hastaneden çıkabilir. Birçok prematüre bebek, hastanede doğdukları zamanki miadlarına (40 hafta) yakın bir zamanda taburcu edilebilir.
- Evde prematüre bebek bakımı: Hastaneden çıkan prematüre bebeğin bakımı da özen gerektirir. Öncelikle enfeksiyonlardan korumak için evde hijyene dikkat edilir, gereksiz ziyaretçi kabul edilmez, hasta kişiler yaklaştırılmaz. Bebeğin doktorunun önerdiği şekilde beslenmesine devam edilir; anne sütü varsa en iyisidir, yoksa prematüreye özel mamalar kullanılır. Prematüre bebeklerin kilo takibi, göz muayenesi, işitme testi, nörolojik gelişim takibi gibi kontrolleri zamanında yapılmalıdır. Aile, bebeğin gelişimi konusunda bilgilendirilir ve gerekiyorsa fizyoterapi, erken müdahale programlarıyla desteklenir.
- Aile desteği ve eğitim: Prematüre bebeği olan anne babalar için bu süreç duygusal açıdan da zordur. Yoğun bakım ekipleri aileyi düzenli olarak bilgilendirir, anne sütü sağma ve bebek bakımı konularında eğitir. Anne sütü yetersizse anneye süt artırıcı öneriler verilir. Ailenin psikolojik desteğe ihtiyacı varsa yönlendirme yapılır. Unutulmamalıdır ki prematüre bebek bakımı bir ekip işidir ve aile de bu ekibin önemli bir parçasıdır.
Prematüre bebeğiniz varsa, yoğun bakım süreci beklediğinizden uzun ve inişli çıkışlı olabilir. Sabırlı olmak, tıbbi ekiple sürekli iletişim halinde kalmak ve bebeğin küçük adımlarla da olsa ilerleme kaydettiğini görmek çok önemlidir. Günümüzde tıptaki ilerlemeler sayesinde, prematüre doğan birçok bebek sağlıklı şekilde büyüyüp gelişebilmekte, yaşıtlarını yakalayabilmektedir. İlk haftalar/zor aylar geride kaldıktan sonra, prematüre bebekler özel takip programlarıyla desteklenerek çocukluk çağına ulaşırlar.
10. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
S: Erken doğum nasıl anlaşılır?
C: Erken doğumun en önemli işareti, düzenli aralıklarla gelen sık uterin kasılmalar yani sancılardır. Örneğin her 10 dakikada bir veya daha sık gelen, dinlenmekle geçmeyen, şiddeti artan kasılmalar erken doğum eyleminin belirtisidir. Ayrıca vajinal sıvı gelmesi (suyun erken gelmesi), lekelenme veya kanama, bel ve kasıklarda baskı hissi gibi belirtiler de olabilir. Normalde hamilelikte oluşan Braxton Hicks denilen düzensiz, seyrek kasılmalar birkaç saat içinde geçer ve gerçek doğum ağrısı kadar güçlü değildir. Ancak yukarıdaki belirtiler varsa “erken doğum oluyor olabilir mi?” diye düşünerek en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Doktor, NST ve muayene ile doğum sancısı olup olmadığını doğrulayacaktır.
S: 32 haftalık doğum bebeğim için çok tehlikeli mi?
C: 32 haftalık doğum, elbette zamanından erken olduğu için bir prematüre doğumdur ve bebek 7.5 aylık kadar bir gelişim düzeyindedir. Ancak günümüz tıbbi imkanlarıyla 32 haftada doğan prematüre bebeklerin büyük çoğunluğu yaşatılabilmektedir. Yaklaşık %95 gibi yüksek bir yaşama şansları vardır. 32 haftalık bir bebek genellikle 1500 gram civarında ağırlıkla doğar. Bu bebek akciğerleri tam olgunlaşmadığı için doğumda nefes almakta zorlanabilir; muhtemelen CPAP veya kısa süreli ventilatör desteği alacaktır. Kuvözde bakılarak vücut ısısı korunacak, beslenmesi başta damar yolundan, sonra sonda ile sağlanacaktır. 32 haftalık prematüreler en az birkaç hafta yoğun bakımda kalır. Genellikle herhangi bir komplikasyon gelişmezse, bebeğiniz 35-36 haftalık olduğunda (yaklaşık doğum ağırlığı 2 kg üstüne çıkınca) taburcu edilebilir. Tehlikeli midir? – Evet, erken doğum her zaman risklidir ancak 32 hafta kritik eşiği geçmiş bir dönemdir. Bu haftada doğan bebeklerin ciddi kalıcı sorun yaşama ihtimali oldukça düşüktür. Yani zorlu bir birkaç hafta/ay geçirebilirsiniz ama bebeğinizin sağlıklı büyüme olasılığı yüksektir. Tabii her bebek özeldir; yoğun bakım ekibiniz süreçte sizi bilgilendirecektir.
S: Erken doğum riski kimlerde daha yüksektir?
C: Bazı kadınlar, tıbbi ve yaşam tarzı ile ilgili faktörler nedeniyle erken doğum açısından daha yüksek risk altındadır. Örneğin daha önce bir prematüre bebek doğurmuş olan bir anne adayı, tekrar hamile kaldığında risk grubundadır. İkiz veya üçüz gebelik yaşayanlarda rahim daha fazla gerildiği için erken doğum yaygındır. 18 yaşın altındaki genç annelerde veya 40 yaş üstündeki ileri yaş gebeliklerde risk artar. Sigara kullanan, alkol/uyuşturucu madde kullanan gebelerde de erken doğum ihtimali yüksektir. Beslenmesi kötü olup çok düşük kilolu olan veya tam tersi obez olan anne adaylarında da risk artar. Rahim veya rahim ağzı ile ilgili problemi (rahim ağzı yetmezliği, yapısal anomali gibi) olanlar, gebelikler arasında çok kısa süre verenler de riskli gruptadır. Ayrıca kontrolsüz diyabet, hipertansiyon gibi anneye ait hastalıklar, gebelikte enfeksiyon geçirme gibi durumlar da erken doğumu tetikleyebilir. Bu saydığımız faktörlerden bir veya birkaçı sizde mevcutsa, doktorunuz sizi daha yakından takip edecek ve gerekirse koruyucu tedbirler alacaktır.
S: Prematüre bebekler ileride sağlıklı bir şekilde büyür mü?
C: Birçok prematüre bebek uygun bakım ile sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebilir. Özellikle 34 hafta ve sonrası doğan geç prematüreler, genelde kısa vadede bazı küçük sıkıntılar yaşasalar da uzun vadede akranlarına yetişirler ve kalıcı bir problem görülmez. 28–34 hafta arasında doğan çok küçük prematürelerin bir kısmında, doğumda yaşanan sorunlara bağlı olarak öğrenme güçlüğü, motor gelişimde hafif gecikme veya astım benzeri kronik sorunlar ileride görülebilir. Ancak erken fizik tedavi ve gelişim desteği ile bu çocukların büyük bölümü ilkokul çağına geldiğinde arkadaşlarından fark edilemeyecek düzeyde normal gelişim gösterebilmektedir. <28 hafta doğan aşırı prematüreler ise en riskli gruptur; bu çocukların bir kısmında zihinsel veya bedensel kalıcı etkiler (örneğin serebral palsi, görme/duyma bozuklukları) olasılığı vardır. Yine de tıp ilerledikçe, bu çok küçük bebeklerin bile sağlıklı yaşam şansı artmaktadır. Özetle, prematüre bir bebeğin ileriye dönük sağlıklı olup olmayacağı birçok faktöre bağlıdır (doğum haftası, yoğun bakım kalitesi, genetik faktörler vb). Düzenli doktor kontrolleri ve gereken destek sağlanarak prematüre çocukların önemli bir bölümü yaşıtlarıyla aynı seviyede yaşamlarını sürdürebilir.
S: Bir kez erken doğum yaptıysam, sonraki gebeliklerimde de erken doğum olacak mı?
C: Önceki gebeliğinde erken doğum yaşamış annelerde tekrar prematüre doğum olma ihtimali, hiç yaşamamış birine göre daha yüksektir ama bu kesin olarak yine olacak demek değildir. İstatistiksel olarak, bir kez 37 hafta altında doğum yapan bir annenin sonraki hamileliğinde erken doğum yapma riski yaklaşık %15 civarındadır. Eğer anne iki kez üst üste prematüre doğum yapmışsa, üçüncü gebelikte bu oran %30’lara kadar çıkar. Yani risk artmıştır ancak yine de pek çok anne sonraki gebeliğini zamanında tamamlayabilmektedir. Bu nedenle, önceki doğumunuz erken olduysa yeni gebeliğinizde doktorunuz sizi yakından izleyerek gerekli gördüğü önlemleri alacaktır. Rahim ağzı uzunluğu ölçümü, progesteron iğnesi uygulaması gibi koruyucu tedaviler önerilebilir. Siz de yaşam tarzınıza dikkat ederek (sigara içmemek, dinlenmeye önem vermek vb.) katkı sağlayabilirsiniz. Sonuç olarak, önceki deneyiminiz bir uyarı niteliğindedir ama doğru takip ve tedbirlerle bu sefer sağlıklı bir şekilde zamanında doğum yapma şansınız vardır.