Gebelikte beslenme, anne ve bebek sağlığı için kritik öneme sahiptir. Sağlıklı bir hamilelik geçirmek ve bebeğin doğru gelişimini desteklemek için her trimesterde özenle planlanmış bir beslenme düzeni gerekir. Bu rehberde, hamileliğin ilk gününden son haftasına kadar trimesterlere göre beslenme önerileri, alınması gereken vitamin ve mineraller, uzak durulması gereken gıdalar ve anne adaylarının sık sorulan soruları yanıtlarıyla ele alınmıştır.
Gebelikte Beslenme Neden Önemlidir?
Hamilelik döneminde anne adayı, kendi vücudunun ihtiyaçlarına ek olarak gelişmekte olan bebeğin ihtiyaçlarını da karşılar. Anne ile bebek arasındaki plasenta bağı sayesinde annenin yediği besinlerin içerdiği vitamin, mineral, protein ve diğer besin öğeleri bebeğe taşınır. Dolayısıyla dengeli ve besleyici bir diyet, bebeğin sağlıklı büyümesi ve organ gelişimi için temel gerekliliktir.
Doğru beslenme alışkanlıkları, düşük doğum ağırlığı ve nöral tüp defektleri (omurilik ve beyin gelişim bozuklukları) gibi riskleri azaltmaya yardımcı olur. Örneğin, hamilelik öncesinden başlayarak yeterli folik asit almak spina bifida gibi doğumsal anomalileri önleyebilir. Ayrıca sağlıklı beslenen anne adaylarında gebelik diyabeti veya preeklampsi (gebelikte yüksek tansiyon) gibi komplikasyonların görülme olasılığı azalır. Dengeli bir diyet, anne adayının bağışıklığını güçlendirerek enfeksiyon riskini düşürür ve enerji düzeyini korur. Bunun yanında, doğru beslenme ile gebelikte sık rastlanan bulantı, kabızlık ve halsizlik gibi şikayetler hafifleyebilir.
Özetle, gebelikte beslenme hem anne adayının kendi sağlığını koruması hem de bebeğin rahim içindeki sağlıklı gelişimi için hayati öneme sahiptir. Her öğünde besin değeri yüksek gıdalar seçmek ve boş kalori olarak tanımlanan şekerli, aşırı yağlı yiyeceklerden kaçınmak gerekir. Unutmayın, “iki kişilik yemek” değil, “iki kişilik düşünmek” önemlidir; yani miktardan ziyade içerik kalitesine odaklanılmalıdır.
İlk Trimester (0–13 hafta) Beslenme Önerileri
Hamileliğin ilk üç ayında, vücut gebelik hormonlarına uyum sağlamaya çalışırken anne adayının iştahı dalgalanabilir ve özellikle sabah bulantıları görülebilir. Bu dönemde bebeğin organ taslakları oluşmaya başlar, bu yüzden beslenme kalitesi oldukça önemlidir. İlk trimesterde günlük kalori ihtiyacınız, hamilelik öncesi döneme göre çok artmaz; önemli olan çeşitli ve besleyici gıdalar tüketmektir.
İlk trimesterde en kritik besinlerden biri folik asit (B9 vitamini) ve folat yönünden zengin gıdalardır. Folik asit, embriyonun beyin ve omurilik gelişimi için gereklidir. Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, brokoli gibi), baklagiller, turunçgiller ve tam tahıllar folat açısından zengin besinlerdir. Doktorunuz genellikle gebeliğin ilk ayından itibaren folik asit takviyesi de önerecektir.
Anne adayları bu dönemde sık yaşanan bulantı ve kusma şikayetlerini hafifletmek için beslenme düzenine dikkat etmelidir. Mide bulantısını azaltmak için B6 vitamini içeren gıdalar yardımcı olabilir. Örneğin, muz, avokado, patates, mercimek ve fındık gibi gıdalar B6 vitamini içerir ve mideyi rahatlatabilir. Aç karnına mide asidinin artması bulantıyı tetikleyebileceğinden, uzun süre aç kalmamaya özen gösterin. Güne başlarken kuru bir bisküvi veya birkaç kraker atıştırmak sabah bulantısını azaltabilir. Yemekleri az ve sık öğünler halinde tüketmek, midenizi fazla doldurmadan gün boyu besin almanızı sağlar.
Protein alımı ilk aylardan itibaren önem taşır çünkü bebeğin hücre ve doku gelişimi başlar. Yağsız et, tavuk, balık, yumurta, süt ürünleri gibi hayvansal protein kaynaklarının yanı sıra kuru fasulye, nohut, mercimek, tofu gibi bitkisel protein kaynaklarını da tüketebilirsiniz. Eğer et tüketemiyorsanız, bitkisel demir kaynaklarını (örneğin ıspanak, baklagiller) C vitamini içeren besinlerle (limon, portakal, biber gibi) birlikte almak demir emilimini artıracaktır. Demir minerali, ilk trimesterden itibaren önemlidir çünkü kan hacminiz gebelik boyunca artmaya başlar. Bu dönemde doktor kontrolünde başlayacağınız prenatal vitaminler (gebelik için multivitamin takviyeleri) genellikle folik asit, demir ve diğer gerekli vitamin-mineralleri içererek beslenmenizi destekler.
Aşırı yağlı ve baharatlı gıdalar ilk aylarda mide yanması veya sindirim problemlerine yol açabileceği için ölçülü tüketilmelidir. Bunun yerine, sindirimi kolay lifli gıdalar (taze meyve, sebze, yulaf, tam tahıllı ekmek gibi) tercih ederek hem besin ihtiyacınızı karşılayıp hem de kabızlığı önleyebilirsiniz. Su tüketimi de ilk trimesterde ihmal edilmemelidir; kusma yaşayan anne adayları kaybettikleri sıvıyı telafi etmek için yeterince su ve elektrolit almaya dikkat etmelidir.
İkinci Trimester (14–27 hafta) Beslenme Önerileri
Gebeliğin ikinci trimesterinde genellikle anne adayları kendini daha enerjik hisseder, iştah düzelir ve vücut değişimleri belirginleşmeye başlar. Bu dönemde bebek hızla büyümeye devam eder; kemikleri güçlenir, kas dokusu gelişir ve organları olgunlaşır. İkinci trimesterden itibaren anne adayının enerji ihtiyacı artar. Bu artış yaklaşık günde fazladan 300 kalori civarındadır. Ancak bu kaloriyi karşılamak için besleyici değeri yüksek ara öğünler eklemek (örneğin bir avuç fındık + bir kase yoğurt + meyve gibi) yeterlidir; yüksek şekerli veya yağlı abur cuburlarla kalori almak doğru değildir.
Bu dönemde protein, kalsiyum ve demir ihtiyaçları daha da önem kazanır. Bebeğin kas ve organ gelişimi için her gün yeterli miktarda protein almayı sürdürmelisiniz. Günde en az 2-3 porsiyon kaliteli protein tüketmeye özen gösterin. Örneğin kahvaltıda yumurta, öğle veya akşam yemeğinde kırmızı et, tavuk veya balık, ara öğünlerde ise yoğurt, peynir veya kuruyemiş gibi seçeneklerle protein alımınızı dağıtabilirsiniz. Protein sadece bebeğin büyümesini desteklemekle kalmaz, aynı zamanda annenin artan kan yapımına da katkıda bulunur.
Kalsiyum ve D vitamini, ikinci trimesterde öne çıkan ihtiyaçlardandır çünkü bebeğin kemik ve diş gelişimi hızlanır. Süt, peynir, yoğurt gibi süt ürünleri kalsiyum açısından zengindir; vejetaryen veya süt ürünlerini tüketemeyen anneler için badem sütü, tofu, susam, brokoli, badem gibi alternatifler değerlidir. Güneş ışığından düzenli faydalanmak, D vitamini düzeyinizi korumaya yardımcı olur. Doktorunuz gerek görürse D vitamini takviyesi önerebilir, çünkü D vitamini kalsiyumun emilimini sağlar.
Demir ihtiyacı ikinci trimesterde artar; vücudunuz bebeğe oksijen taşıyacak daha fazla kan üretir. Demir eksikliği anemisi yaşamamak için kırmızı et, sakatat (karaciğer gibi, ancak aşırıya kaçmadan), yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, yumurta ve kurutulmuş meyveler gibi demir yönünden zengin besinleri düzenli tüketin. Demir emilimini azaltabileceği için yemeklerle birlikte aşırı çay/kahve tüketmemeye dikkat edin; bunları öğünlerden bir süre sonra içmek daha doğrudur. C vitamininden zengin salata veya meyveleri demir içeren öğünlere eklemek, demirin emilimini artıracaktır. Doktorun önerisiyle gebeliğe özel demir takviyelerine de ikinci trimesterde başlanabilir veya dozları artırılabilir.
Bebeğin beyin ve göz gelişimi bu dönemde hızlandığından omega-3 yağ asitleri (özellikle DHA) alımı da önemlidir. Haftada 1-2 kez yağlı balık (somon, sardalya, uskumru gibi düşük civa içeren balıklar) yemeye çalışın. Balık tüketmeyenler için ceviz, keten tohumu, semizotu gibi bitkisel kaynaklar faydalı olsa da, bitkisel omega-3’lerin vücutta kullanım oranı düşüktür; bu yüzden doktorunuza danışarak balık yağı veya DHA içeren takviyeler alabilirsiniz.
İkinci üç ayda kilo alımı hızlandığı için lifli gıdalar ve sıvı tüketimi ihmal edilmemelidir. Büyüyen rahmin bağırsaklara baskı yapması ve hormonal etkilerle kabızlık sıklaşabilir. Tam tahıllar, taze sebze ve meyveler, kuru baklagiller gibi posadan zengin besinler sindirim sistemini düzenlemeye yardımcı olur. Her gün en az 8-10 bardak su içerek hem kabızlığı önleyebilir hem de vücudunuzun artan kan hacmine destek olabilirsiniz.
Üçüncü Trimester (28–40 hafta) Beslenme Önerileri
Gebeliğin üçüncü trimesterinde bebeğiniz hızlı bir şekilde kilo alır ve doğuma hazırlanır. Bu dönemde anne adayı için de fiziksel olarak en zorlayıcı zaman olabilir; karın iyice büyüdüğü için mide kapasitesi azalır, hazımsızlık ve mide yanması sıklaşabilir. Üçüncü trimesterde enerji ihtiyacı günde yaklaşık 450 kalori kadar artabilir. Ancak bu ekstra kaloriyi sağlıklı seçimlerle karşılamak önemlidir. Büyük porsiyonlar yemek mide yanmasını artırabileceğinden, küçük ve sık öğünler şeklinde beslenmeye devam edin. Örneğin, üç büyük öğün yerine beş altı küçük öğün veya atıştırmalık şeklinde beslenmek hem bebeğe sürekli besin akışı sağlar hem de sindirimi kolaylaştırır.
Son trimesterde protein alımı hala ön plandadır. Bebeğinizin organları olgunlaşırken özellikle annenin protein ihtiyacı günde ~70-80 gram civarındadır. Her öğünde protein barındırmaya çalışın: örneğin sabah peynir, öğlen etli sebze yemeği, akşam baklagil veya balık tüketebilirsiniz. Omega-3 alımını da ihmal etmeyin; bebeğin beyin gelişimi doğuma kadar devam ettiğinden balık tüketimine (veya takviyeye) üçüncü trimesterde de devam edilmelidir.
Kalsiyum ve demir, üçüncü trimesterde de kritik minerallerdendir. Bebek, son aylarda kendi vücudu için anneden yoğun şekilde kalsiyum çeker; bu, onun kemiklerinin sertleşmesini sağlarken anne adayı yeterli kalsiyum almazsa kendi kemiklerinden kaybedebilir. Bu nedenle kalsiyumdan zengin besinleri (süt ürünleri, yeşil sebzeler, kuru incir, badem gibi) her gün tüketmeye çalışın. Doktorunuz gerekirse ek kalsiyum desteği önerebilir. Demir depoları da üçüncü trimesterde bebeğe aktarılmaya başlanır; bebek doğduğunda kendi demir deposuyla doğar ve bu depo ilk aylarda kullanılacaktır. Anne adayının da doğum sırasında kan kaybı olabileceği için demir depolarının güçlü olması gerekir. Son trimesterde demir takviyesine düzenli devam edin ve demir içeriği yüksek gıdalar almaya özen gösterin. Eğer demir takviyesi mide rahatsızlığı yapıyorsa doktorunuza danışarak farklı formlarda alabilir veya C vitamini takviyesi ile birlikte kullanabilirsiniz.
Büyüyen rahmin mideye baskısı nedeniyle reflü ve mide yanması yaygın bir şikayettir. Bunu azaltmak için yemek yerken dik oturun, lokmaları iyi çiğneyin, çok baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durun. Yatmadan önce büyük öğünler yememeye çalışın; akşam yemeğini yatmadan en az 2-3 saat önce bitirmiş olun. Mide yanmasını kontrol altına almak için doktorunuzun önerisiyle antiasit kullanmanız gerekebilir, ancak beslenme önlemleri çoğunlukla fayda sağlar.
Hidrasyon (sıvı alımı) özellikle üçüncü trimesterde çok önemlidir. Yeterli su içmek, hem amniyotik sıvı seviyelerinin korunmasına yardımcı olur hem de erken doğum kasılmalarını (örneğin aşırı susuz kalmada ortaya çıkabilen Braxton-Hicks kasılmaları) önlemeye destek olur. Ayrıca son aylarda görülebilen ödem (ellerde ayaklarda şişme) şikayetini azaltmak için tuz tüketiminizi doktorunuzun önerdiği düzeyde tutarken bol su içmek paradoksal biçimde vücudunuzun sıvı dengesini düzenler.
Son olarak, üçüncü trimesterde gereksiz şeker ve kaloriden kaçınmak çok önemlidir. Bebeğiniz en hızlı kilo aldığı dönemdedir; aşırı şekerli gıdalar tüketmek bebeğin aşırı kilo almasına (makrozomi) ve anne adayının gereğinden fazla kilo kazanmasına yol açabilir. Tatlı isteğinizi meyveler veya sütlü tatlılar gibi daha masum seçeneklerle gidermeye çalışın. Unutmayın ki gebeliğin son döneminde sağlıklı beslenme, yaklaşan doğum için vücudunuzu güçlendirir ve doğum sonrası toparlanmayı da kolaylaştırır.
Hamilelikte Alınması Gereken Vitamin ve Mineraller
Hamilelik sürecinde vücudunuzun vitamin ve mineral ihtiyacı artar. Aşağıda, gebelikte mutlaka dikkat edilmesi gereken temel vitamin ve mineraller ile görevleri özetlenmiştir:
- Folik Asit (Vitamin B9): Özellikle ilk trimesterde bebekte nöral tüp gelişimi için gereklidir. Yeterli folik asit alımı, spina bifida gibi doğumsal omurilik ve beyin anomalilerini önlemeye yardımcı olur. Hamilelik öncesi dönemde başlanarak ilk aylarda günlük 400–600 mikrogram folik asit takviyesi alınması önerilir. Folat içeren doğal besinleri (yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, portakal, tam tahıllar) diyetinize ekleyin, ancak takviye almayı ihmal etmeyin.
- Demir: Gebelikte sağlıklı bir kan yapımı ve bebeğin gelişimi için demir şarttır. Vücudunuz bebek ve plasenta için ekstra kan üretir, bu nedenle günlük demir ihtiyacı yaklaşık 27 mg düzeyine çıkar. Demir eksik alınırsa annede kansızlık gelişebilir, bu da halsizlik, baş dönmesi gibi sorunlara yol açar ve bebeğe giden oksijen miktarını azaltır. Kırmızı et, kümes hayvanları, balık, yumurta sarısı, koyu yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kuru meyveler demirin iyi kaynaklarıdır. Çoğu anne adayı için doktorlar gebelik süresince demir takviyesi (genellikle 2. trimesterden itibaren) reçete ederler. Demirin C vitamini ile birlikte alımı emilimi artırırken, süt ürünleri veya çay-kahve ile aynı anda alınması emilimi azaltabilir; bu etkenlere dikkat ederek demir takviyenizi kullanın.
- Kalsiyum: Bebeğin kemik ve diş oluşumu, kalp, kas ve sinir sisteminin sağlıklı gelişimi için kalsiyum gereklidir. Günlük kalsiyum ihtiyacı hamilelikte 1000–1200 mg kadardır. Bu ihtiyacı karşılamak için süt, peynir, yoğurt gibi ürünlerden günde 3-4 porsiyon tüketmek idealdir. Kalsiyum sadece bebeğe değil, anneye de fayda sağlar: Yeterli kalsiyum alımı, gebelikte yüksek tansiyon ve preeklampsi riskini azaltmaya katkıda bulunabilir. Ayrıca bebek kalsiyumu anneden aldığı için, yeterli alım olmadığında annenin kemik yoğunluğu olumsuz etkilenebilir. Süt ve türevlerini tüketemiyorsanız, kalsiyumla zenginleştirilmiş bitkisel sütler, badem, yeşil yapraklı sebzeler, susam, kuru incir gibi alternatifleri tüketin. Gerekirse doktorunuz kalsiyum desteği önerecektir.
- D Vitamini: Kalsiyum emilimi ve bağışıklık sistemi için hayati bir vitamindir. Gebelikte de günlük 600 IU civarında D vitamini alımı önerilir (ihtiyaçlar kişisel farklılık gösterebilir). Güneş ışığı, D vitamini üretmenin en doğal yoludur; her gün 15-20 dakika güneşlenmek (koruyucu krem kullanmadan, direkt güneş ışığını cilde almak) vücudun D vitamini sentezine yardımcı olur. Ancak birçok kişi için sadece güneş yeterli olmayabilir, bu nedenle doktorunuz gebelikte D vitamini seviyenizi kontrol edip gerekirse takviye verebilir. D vitamini eksikliği, kalsiyumun faydasını azaltacağı için mutlaka önlenmelidir.
- Vitamin B12: DNA sentezi, sinir sistemi ve kırmızı kan hücresi oluşumu için önemli bir vitamindir. B12 vitamini ağırlıklı olarak hayvansal gıdalarda (et, balık, yumurta, süt ürünleri) bulunur. Özellikle vejetaryen veya vegan anne adayları B12 seviyelerine dikkat etmelidir; zira eksikliğinde annede anemi ve yorgunluk, bebekte sinir sistemi gelişiminde sorunlar ortaya çıkabilir. Gebelikte günlük B12 ihtiyacı yaklaşık 2.6 mcg’dır. Eğer diyetinizle yeterince B12 alamıyorsanız, doktorunuzla görüşerek uygun dozda B12 takviyesi almanız önemlidir.
- İyot: Tiroid hormonlarının yapı taşı olan iyot, gebelikte bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi için kritik bir mineraldir. İyot eksikliği, bebekte zeka geriliğine ve gelişimsel problemlere yol açabilir. Gebe bir kadının günlük iyot ihtiyacı yaklaşık 220 mcg’dır. Bu ihtiyacı karşılamak için iyotlu tuz kullanmak en pratik yoldur. Ayrıca deniz ürünleri, deniz yosunu (ölçülü tüketilmeli), süt ve yumurta da iyot içerir. Ülkemizde sofra tuzları genellikle iyotla zenginleştirilmiştir; ancak tuz tüketimini tansiyon riski nedeniyle aşırıya kaçırmadan, iyotlu tuz tercih etmek önemlidir. Doktorunuz, gerekiyorsa prenatal vitamininize ek olarak iyot takviyesi de önerebilir.
- Diğer Vitamin ve Mineraller: Yukarıdakilere ek olarak, A vitamini (fazlasından kaçınarak, beta-karoten kaynaklarından yeterli almak), C vitamini (demir emilimi ve bağışıklık için), E vitamini (hücre koruyucu antioksidan), Magnezyum ve Potasyum (kas fonksiyonları ve krampları önlemek için) gibi besin öğeleri de gebelikte gereklidir. Dengeli bir beslenme düzeni ile aslında bu vitamin ve minerallerin çoğu karşılanabilir. Doktorunuz tarafından önerilen gebelik multivitamini (prenatal vitamin), beslenmenizdeki olası eksikleri kapatmak için önemli bir destektir. Ancak hiçbir takviye, sağlıklı ve çeşitli beslenmenin yerini tutmaz. Bu nedenle, vitamin ve mineral ihtiyacınızı öncelikle doğal gıdalardan almaya çalışıp, takviyeleri destek amacıyla kullanmalısınız.
Gebelikte Hangi Gıdalardan Uzak Durulmalı?
Hamilelikte bazı gıdalar anne ve bebek için zararlı olabileceğinden kesinlikle uzak durulması veya kısıtlanması gerekir. Gıda kaynaklı enfeksiyonlar ve toksik maddeler gebelikte daha ciddi sonuçlar doğurabileceği için aşağıdaki yiyecek ve içecekleri tüketmemeye özen gösterin:
Gebelikte yenmemesi gereken gıdalar hakkında detaylı bilgi al.
- Alkol: Gebelikte alkol kullanımı, fetüs için son derece zararlıdır. Fetal alkol sendromu adı verilen yapısal ve zihinsel bozukluklara yol açabilir. Hiçbir miktar alkol güvenli kabul edilmediğinden, hamilelik boyunca bira, şarap, likör vb. dahil tüm alkollü içeceklerden uzak durulmalıdır.
- Yüksek Civa İçeren Balıklar: Civa, bebeğin sinir sistemi gelişimine zarar verebilecek bir ağır metaldir. Kılıçbalığı, köpekbalığı, kral uskumru, orkinos (ton balığı) gibi büyük ve uzun yaşayan balıklar yüksek civa seviyelerine sahip olabilir. Bu tür balıkları gebelik süresince tüketmeyin. Ton balığı konservesi gibi ürünleri tüketecekseniz, miktarı haftada 1-2 küçük porsiyon ile sınırlayın ve mutlaka beyaz etli (light) ton balığı tercih edin (albacore ton balığı civa açısından daha risklidir). Öte yandan, düşük civa içeren balıkları (somon, sardalya, hamsi gibi) ölçülü tüketmek, faydalı omega-3 içerikleri nedeniyle gebelikte önerilir.
- Çiğ veya Az Pişmiş Et, Tavuk, Balık ve Yumurta: İyi pişmemiş hayvansal gıdalar, Listeria, Salmonella, Toksoplazma gibi enfeksiyon etkenlerini barındırabilir. Bu mikroorganizmalar gebelikte düşüklere, erken doğuma veya bebeğe ciddi zararlar verebilen enfeksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle sushi (çiğ balık içeren), az pişmiş biftek (orta veya kanlı), rafadan ya da çiğ yumurta gibi gıdaları tüketmeyin. Yumurta içerikli tatlı veya sosları (örneğin ev yapımı mayonez, tiramisu, mus gibi çiğ yumurta kullanılan tarifler) hazırlarken de yumurtaların iyice piştiğine emin olun. Tüm et ve balık ürünleri içine kadar pişmiş olmalı, tavuk eti kesinlikle pembe kalmamalıdır.
- Pastörize Edilmemiş Süt ve Peynirler: Çiğ süt veya bu sütle yapılan peynirler, Listeria başta olmak üzere zararlı bakteriler içerebilir. Listeria enfeksiyonu gebelerde düşük ve ölü doğum riskini artırır. Taze beyaz peynir, tulum peyniri, köy peyniri, rokfor, brie, camembert, keçi peyniri gibi yumuşak peynirleri ancak üzerlerinde “pastörize sütten yapılmıştır” ibaresi varsa tüketin. Pastörize edilmemiş süt, çiğ sütle yapılmış yoğurt, kaymak veya dondurma da risklidir, kaçınılmalıdır. Sütü tüketmeden önce mutlaka kaynatın veya güvenilir markaların pastörize sütlerini tercih edin.
- Şarküteri Ürünleri ve Hazır Salatalar: Salam, sosis, sucuk, jambon, pastırma gibi soğuk et ürünleri (deli etleri olarak da bilinir) Listeria ve diğer bakterileri barındırabilir. Eğer tüketecekseniz, bu ürünleri yüksek ısıda pişirerek sıcak halde yemelisiniz. Örneğin sucuğu iyice pişirmek ya da jambonu tavada ısıtmak riski azaltır. Benzer şekilde, dışarıdan alınan hazır tavuk/ton balığı salatası, rus salatası, mayonezli salatalar da bakteri üreyebileceği için güvenli değildir. Evde yaptığınız salatalarda da taze ve temiz malzeme kullandığınızdan emin olun, bekletmeden tüketin.
- Çiğ Deniz Ürünleri ve Kabuklular: İstiridye, midye, sushi gibi çiğ ya da az pişmiş deniz ürünleri gıda zehirlenmesine yol açabilir, hamilelikte tüketilmemelidir. Deniz ürünlerini daima iyi pişmiş tüketin.
- Çiğ Filizler: Alfafa (tere filizi), yonca filizi, maş fasulyesi filizi gibi çiğ tüketilen bitki filizleri, yetişme koşullarından dolayı bakteri barındırabilir. Çiğ filizlenmiş gıdaları gebelikte yememeye özen gösterin veya iyice pişirerek tüketin.
- İyi Yıkanmamış Sebze ve Meyveler: Taze meyve ve sebzeler sağlıklı beslenmenin temelidir, fakat toprağa temas eden ürünler Toksoplazma gibi parazitlerin yumurtalarını taşıyabilir. Özellikle marul, maydanoz, çilek, havuç gibi çiğ yenen sebze-meyveleri bol suyla yıkayıp gerekiyorsa sirkeli suda bekleterek temizleyin. Toprakla temas etmiş ellerinizi ağız-burunla temas ettirmeyin, sebze doğrama tahtalarını et doğrama tahtalarından ayrı tutun.
- Aşırı Kafein: Kafein plasenta yoluyla bebeğe geçer ve bebeğin metabolizması kafeini yetişkinler kadar hızlı parçalayamaz. Fazla kafein alımı gebelikte düşüğe veya düşük doğum ağırlığına yol açabilir. Bu nedenle hamilelikte kafein tüketimini sınırlandırmak çok önemlidir. Kahve, çay, kola, enerji içecekleri ve çikolata kafein içerir. Uzmanlar genellikle gebeler için günde 200 mg’dan az kafein alınmasını önermektedir. Bu da yaklaşık olarak günde en fazla 1-2 fincan filtre kahve veya 2-3 kupa çay demektir. Kola ve hazır buzlu çay gibi içecekleri de nadiren ve az miktarda tüketmeye çalışın. Enerji içecekleri ise hem yüksek kafein hem de çeşitli bitkisel uyarıcılar içerdiğinden, gebelikte kesinlikle önerilmez.
- İşlenmiş Gıdalar, Aşırı Şeker ve Sağlıksız Yağlar: Cips, bisküvi, şekerleme, fast-food gibi besin değeri düşük, kalori değeri yüksek gıdalardan mümkün olduğunca uzak durun. Bu tür yiyecekler gereksiz kilo almanıza yol açar ve vücudunuza faydalı vitamin-mineral sağlamaz. Özellikle hamur işi tatlılar, kızartmalar, kremalı pastalar yerine gebelikte tatlı ihtiyacınızı taze veya kuru meyveler, ceviz-badem gibi kuruyemişler, yoğurt ile yapılan hafif tatlılar ile gidermeye çalışın. Canınız abur cubur istediğinde daha sağlıklı atıştırmalık alternatiflerini (havuç, salatalık dilimleri, fındık, yoğurt, peynir-kekik-domates üçlüsü gibi) el altında bulundurun.
- Bitkisel Çay ve Destekler: Her ne kadar doğal olsa da bazı bitki çayları ve bitkisel destekler hamilelikte sakıncalı olabilir. Örneğin adaçayı, biberiye, sinameki, fesleğen yağı gibi bazı bitkiler yüksek miktarda alındığında düşüğe veya erken doğuma yol açabilir. Zencefil ve nane çayı bulantı için güvenle kullanılabilirken, papatya çayı uyku için makul ölçülerde tüketilebilir. Yine de herhangi bir bitkisel çayı düzenli tüketmeden önce doktorunuza danışın.
Özetle, hamilelikte gıda güvenliği son derece önemlidir. Tükettiğiniz her şeyin taze, temiz ve iyi pişmiş olmasına özen gösterin. Son kullanma tarihi geçmiş, bozulmuş olabilecek yiyecekleri asla yemeyin. Dışarıda yemek yerken de güvendiğiniz, hijyenik yerleri tercih edin. Unutmayın, bu dönemde gösterdiğiniz özen, sağlıklı bir bebek ve sorunsuz bir gebelik süreci için yatırımdır.
Hamilelikte Aşerme ve Doğru Gıda Seçimi
Pek çok anne adayı, hamilelik sırasında belli gıdalara karşı aşırı istek (aşerme) duyduğunu fark eder. Hormonal değişimler, artan duyular ve vücudun besin ihtiyaçları sonucu canınız aniden belirli bir yiyeceği çekebilir. Örneğin bazı gebeler tatlıya (çikolata, dondurma), bazıları ekşi veya tuzlu yiyeceklere (turşu, cips) aşerebilir. Aşermeler çoğunlukla zararsızdır ve ölçülü davranıldığında anneye de bebeğe de zarar vermez.
Doğru gıda seçimi, aşermelerinizi yönetmenin anahtarıdır. Eğer canınız sağlıklı bir şeyi (örneğin portakal, elma, yoğurt) istiyorsa, vücudunuz muhtemelen ihtiyacı olan bir besini size işaret ediyor olabilir – bu durumda o gıdayı tüketmekte sakınca yoktur. Ancak dondurma, pasta, cips gibi şekerli veya yağlı gıdalara karşı konulmaz bir istek duyuyorsanız, kontrolü elden bırakmamak önemlidir. Bu yiyecekleri tamamen yasaklamanıza gerek yoktur, fakat porsiyonları küçük tutup sıklığını sınırlandırmalısınız. Örneğin canınız çok tatlı istediğinde bir kase taze meyve üzerine biraz yoğurt ve az miktar bal ekleyerek daha sağlıklı bir tatlı elde edebilirsiniz. Cips yerine tuzlu kraker veya fırınlanmış sebze cipsleri deneyebilirsiniz. Böylece hem aşermenizi tatmin edip hem de boş kalori alımını azaltmış olursunuz.
Aşermelerinizi planlayın: Evde her zaman sağlıklı atıştırmalıklar bulundurun. Acıktığınızda veya tatlı kriziniz geldiğinde ilk elinizin altında bunlar olsun. Böylece düşünmeden sağlıksız atıştırmalıklara yönelme ihtimaliniz azalır. Ayrıca kan şekerinizi dengede tutmak için uzun süre aç kalmamaya çalışın; açlık, aşermeleri tetikleyebilir.
Bazı anne adayları ise tam tersi, belirli gıdalardan tiksinme (iştahsızlık veya aversiyon) yaşayabilir. Örneğin et veya kahve kokusu midenizi bulandırabilir. Bu durumda, vücudunuzun tolere edebildiği alternatif besinlerle gerekli besin öğelerini almaya çalışın (et yiyemiyorsanız protein için baklagillere yönelmek gibi).
Nadir de olsa bazı gebelerde besin dışı maddelere aşerme görülebilir. Toprak, kil, deterjan, buz, kül gibi yenmesi normal olmayan maddelere karşı istek duyma durumuna Pika sendromu denir. Böyle bir durumla karşılaşırsanız kesinlikle bu maddeleri tüketmeyin ve hemen doktorunuza bildirin. Pika, genellikle demir eksikliği veya diğer mineral eksiklikleri ile ilişkili olabileceğinden doktorunuz gerekli tetkikleri yapacak ve sizi yönlendirecektir.
Vejetaryen veya Vegan Gebeler İçin Beslenme
Vejetaryen ya da vegan beslenme düzenine sahip anne adayları da sağlıklı bir gebelik geçirebilir, ancak bunun için bazı besin öğelerine ekstra dikkat etmek gerekir. Hayvansal gıdaların tüketilmemesi durumunda, bu gıdalarda bulunan besinlerin bitkisel kaynaklardan yeterince alınması şarttır. Aşağıda, bitki temelli beslenen gebelerin özen göstermesi gereken noktalar listelenmiştir:
- Protein: Bebeğin büyümesi ve anne vücudunun artan ihtiyaçları için gebelikte protein alımı elzemdir (günde yaklaşık 70 gram). Vejetaryen anne adayları proteini süt ürünleri, peynir, yumurta gibi kaynaklardan alabilirken, vegan beslenenler için baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), soya ürünleri (tofu, soya kıyması), kuruyemişler (ceviz, badem, fındık), tam tahıllar (kinoa, yulaf) önemli protein kaynaklarıdır. Her öğünde bitkisel de olsa bir protein kaynağı bulundurarak toplam ihtiyacı karşılamaya çalışın. Bitkisel proteinlerin vücutta kullanımı için çeşitlilik önemlidir; farklı kaynakları gün içine dağıtmak amino asit dengesini sağlar.
- Demir: Et tüketmeyen gebeler, demir ihtiyacını bitkisel besinlerden karşılamak zorundadır. Ancak bitkisel kaynaklı demirin emilimi düşüktür. Ispanak, pazı, kuru baklagiller, kurutulmuş meyveler, pekmez, kabak çekirdeği gibi gıdalar demir içerir. Bu gıdaları tüketirken yanında mutlaka C vitamini kaynağı (kuşburnu çayı, taze meyve, salata, limon suyu gibi) almaya özen gösterin, böylece emilim artar. Çay ve kahveyi ana öğünlerden ayrı için. Vejetaryen/vegan gebeler için önerilen günlük demir alımı, emilim düşüklüğü nedeniyle, et yiyenlere göre daha yüksektir. Bu yüzden doktorunuza danışarak demir takviyesi almanız çok önemli olabilir.
- Vitamin B12: B12 vitamini sadece hayvansal ürünlerde bulunan bir vitamindir. Bu nedenle vegan beslenen anne adaylarının B12 takviyesi alması kesinlikle gereklidir. Vejetaryenler de yumurta ve süt ürünlerinden bir miktar B12 alabilse de çoğu zaman gebelikte ihtiyaç karşılanamaz, takviye şart olur. B12, bebeğin sinir sistemi gelişimi ve anne adayının kan yapımı için gereklidir. Yetersizliğinde geri dönüşümsüz sinir hasarları oluşabileceği için B12 seviyelerinizi düzenli kontrol ettirin. Doktorunuzun önerdiği dozda B12 vitamini desteği almayı ihmal etmeyin.
- Kalsiyum ve D Vitamini: Vejetaryen anneler süt ve türevlerini tükettikleri sürece kalsiyum ihtiyacını karşılamakta genelde zorluk çekmezler. Ancak vegan gebelerin kalsiyum alımına dikkat etmesi gerekir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, kara lahana), badem, susam, tahin, kuru incir, fasulye kalsiyum içerir fakat bazıları (ıspanak gibi) aynı zamanda emilimi engelleyen oksalat da içerdiğinden, kalsiyumun vücutta kullanımı düşebilir. Kalsiyumla zenginleştirilmiş bitkisel sütler (soya sütü, badem sütü), kalsiyum takviyeli portakal suyu gibi ürünler de tercih edilebilir. Gebelikte günde 1000 mg kalsiyum hedeflenmelidir; bunu yiyeceklerle karşılayamazsanız doktorunuza danışıp kalsiyum takviyesi kullanabilirsiniz. Ayrıca kalsiyum emilimi için D vitamini şart olduğundan, vejetaryen/vegan olsun olmasın tüm anne adayları gibi D vitamini düzeyinize baktırıp gerekirse takviye almalısınız.
- Omega-3 Yağ Asitleri (DHA/EPA): Balık yemeyen anne adayları için omega-3 yağ asitlerini yeterince almak biraz daha zorlu olabilir. Bitkisel kaynaklarda bulunan ALA (alfa-linolenik asit) vücutta kısmen DHA ve EPA’ya dönüşür ancak bu dönüşüm oranı sınırlıdır. Ceviz, keten tohumu, chia tohumu, semizotu, kanola yağı ALA içeren besinlerdir ve mutlaka diyetinizde olmalıdır. Yine de bebeğin beyin ve göz gelişimi için kritik olan DHA’yı sağlamak adına, alg (yosun) bazlı DHA takviyeleri düşünebilirsiniz. Günümüzde veganlar için üretilen DHA takviyeleri mevcuttur ve balık kaynaklı değildir. Omega-3 desteği alıp almama konusunda doktorunuza danışarak en doğru kararı verin.
Özetle, bitki temelli beslenen gebelerin planlı ve bilinçli beslenmesi gerekir. Prenatal multivitamin takviyenizi mutlaka kullanın ve özellikle B12, demir, D vitamini, kalsiyum gibi değerlerinizi doktor kontrollerinde ölçtürün. Gerekirse bir beslenme uzmanından yardım alarak hem etik tercihlerinize uygun hem de bebeğinizin ihtiyaçlarını karşılayan bir beslenme listesi oluşturun. Doğru planlandığında, vejetaryen veya vegan gebelikte de anne ve bebek tüm gerekli besinleri alabilir.
Gebelikte Sıvı Tüketimi
Vücudun yaklaşık %60’ı sudan oluşur ve gebelikte sağlıklı bir dolaşım sistemi ile amniyotik sıvı dengesini korumak için sıvı alımı kritik hale gelir. Hamilelikte kan hacmi yaklaşık %50 oranında artar, ayrıca bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısı düzenli olarak yenilenir – bu süreçlerin sağlıklı işlemesi bol sıvı tüketimine bağlıdır.
Genel olarak hamile bir bireyin günde en az 8-10 bardak (2-2.5 litre) su içmesi önerilir. Özellikle yaz aylarında terlemeyle kayıplar artacağından veya egzersiz yapıyorsanız bu miktarı artırmayı unutmayın. Su, en ideal içecektir; kalorisizdir ve vücudunuzu hidrasyonda tutar. Su içmeyi hatırlamak için yanınızda sürekli su şişesi taşıyabilir, suyunuzu taze nane yaprağı, limon dilimi, elma dilimi gibi aromalar katarak daha keyifli hale getirebilirsiniz.
Sıvı tüketimi sadece su ile sınırlı değildir; süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları (şekersiz), bitki çayları ve çorbalar da sıvı alımına katkıda bulunur. Ancak meyve sularını tam meyve yerine çok fazla tüketmemeye dikkat edin, çünkü meyvenin posasını kaybettiğinizden fazla şeker yükü alabilirsiniz. Gün içinde şekersiz komposto, taze meyve dilimli su veya maden suyu (tansiyon probleminiz yoksa) gibi alternatiflerle de sıvı alımınızı çeşitlendirebilirsiniz.
Kafeinli içecekleri tüketirken, bunların idrar söktürücü etkisi olduğunu ve vücuttan su atılımını artırabileceğini unutmayın. Özellikle çok fazla çay-kahve içmek, hem kafein sınırını aşmanıza hem de sıvı kaybetmenize yol açabilir. Bir fincan kahve veya çay içtiğinizde, yanında mutlaka ek bir bardak su içerek dengeleyin. Her çay/kahve fincanına karşılık bir bardak su kuralını uygulayabilirsiniz.
Gebeliğiniz ilerledikçe susama hissiniz artabilir; bu vücudunuzun doğal bir sinyalidir, ihmal etmeyin. Susamayı beklemeden sık sık su yudumlamak en iyisidir. Özellikle üçüncü trimesterde, yeterli su alımı rahmin kasılmasını engelleyebilir ve vücudunuzu doğuma hazırlarken cildinizin elastikiyetini de korur.
Hangi içeceklerden kaçınmalı? Şekerli ve gazlı içecekler (kola, gazoz, aromalı sodalar) fazla kalori ve şeker içerir, ayrıca kafein de barındırabilir; bunları ancak çok nadir ve az miktarda tüketin. Enerji içecekleri yüksek kafein ve diğer uyarıcı maddeler içerdiği için kesinlikle tüketilmemelidir. Bitki çayları konusuna tekrar değinecek olursak, papatya, ıhlamur, zencefil, kuşburnu, rezene gibi çaylar günde 1-2 fincanı geçmemek şartıyla genellikle güvenli kabul edilir. Ancak adaçayı, ahududu yaprağı, karahindiba gibi bitkiler rahim kasılmalarını etkileyebileceğinden veya başka yan etkilerinden dolayı önerilmez. Doktorunuza danışmadan günde 1-2 fincandan fazla bitki çayı tüketmeyin.
Özetle, hidrasyonu yüksek tutmak, gebelikte basit ama en önemli adımlardan biridir. Yeterli su tüketimi, kabızlık ve idrar yolu enfeksiyonu riskini azaltır, hücrelere besin ve oksijen taşınmasını kolaylaştırır, vücut ısınızı dengeler ve hatta cildinizin nemini koruyarak oluşabilecek çatlakların şiddetini azaltabilir. Her gün düzenli aralıklarla su içmeyi alışkanlık haline getirin.
Hamilelikte Kilo Kontrolü
Gebelik boyunca kilo alımı doğal ve beklenen bir süreçtir, çünkü bebeğin, plasentanın, amniyotik sıvının ve artan kan hacminin ağırlığı ile anne vücudunun değişimleri toplam kiloya yansır. Ancak önerilen sınırlar içerisinde kilo almak hem anne hem bebek sağlığı açısından önemlidir. Aşırı kilo alımı, gebelik şekeri (gestasyonel diyabet), gebelik hipertansiyonu, zor doğum veya sezaryen gerekliliği gibi riskleri artırabilir. Yetersiz kilo alımı ise bebeğin düşük doğum ağırlıklı olmasına, erken doğuma veya anne adayında besin yetersizliklerine neden olabilir. Bu dengeyi sağlamak için bilinçli kilo kontrolü gereklidir, ancak hamilelikte asla sıkı diyet yapılmamalı ve kilo vermeye çalışılmamalıdır.
Gebelikte alınması gereken toplam kilo miktarı, anne adayının hamilelik öncesi vücut kitle indeksine (VKİ) göre değişir. Genel olarak ortalama değerler şöyledir:
Gebelik Öncesi Anne Adayının Durumu | Önerilen Toplam Kilo Alımı |
---|---|
Zayıf (VKİ < 18.5) | 12 – 18 kg |
Normal kilolu (VKİ 18.5–24.9) | 11 – 16 kg |
Fazla kilolu (VKİ 25–29.9) | 7 – 11 kg |
Obez (VKİ ≥ 30) | 5 – 9 kg |
Elbette her anne adayının durumu bireyseldir; bu tablolar bir kılavuz niteliğindedir. Önemli olan, kilo artış hızınızın dengeli olmasıdır. Genellikle ilk trimesterde 1–2 kg alınması, ikinci ve üçüncü trimesterlerde ise haftada 0.5 kg civarı alınması beklenir (normal VKİ için). İlk aylarda kusmalar nedeniyle kilo alamama ya da bir miktar kilo kaybı sık görülebilir; bu durumda doktorunuz durumunuzu değerlendirecektir. İkinci trimesterden itibaren düzenli artış başlamalı ve son trimesterde bebek hızla büyüdüğü için kilo alımı biraz daha hızlanabilir. Kilo artışınız bir süre durursa veya aşırı hızlı yükselirse, mutlaka doktorunuza danışın.
Kilo kontrolü, gebelikte kaliteli beslenmek ve fiziksel aktiviteyi korumak anlamına gelir. Kalori saymaktan ziyade yediklerinizin içeriğine odaklanın. Her öğünde tabağınızda protein, kompleks karbonhidrat (tam tahıllar), sağlıklı yağlar ve bol sebze olmasına özen gösterin. “İki canlısın, iki kişilik ye” söylemi bir mittir; hamilelikte ihtiyaçlar biraz artar ancak asla iki katına çıkmaz. İhtiyaçtan fazla yediğiniz her şey size gereksiz kilo olarak dönebilir. Öte yandan, yeterli beslenmemek de bebeğinize zarar verir. Bu dengeyi sağlamak için gerekirse bir diyetisyen desteği alın.
Düzenli hafif egzersiz yapmak, kilo kontrolünde yardımcıdır. Doktorunuz aksini belirtmedikçe, yürüyüş, yüzme, gebelere özel yoga veya pilates gibi aktiviteler hem aşırı kilo alımını engeller hem de kendinizi zinde hissetmenizi sağlar. Egzersiz aynı zamanda metabolizmanızı çalıştırarak iştah kontrolüne de katkıda bulunur. Ancak yüksek riskli bir gebeliğiniz varsa veya doktorunuz belirli hareketlerden kaçınmanızı söylediyse bu uyarılara mutlaka uyun.
Psikolojik açıdan, tartıdaki sayıya takılmak yerine sağlıklı alışkanlıklara odaklanın. Gebelik bir yarışma değil, her kadının vücudu farklı hızlarda değişir. Önemli olan, düzenli doktor kontrollerinde bebeğin normal gelişim göstermesi ve sizin de kendinizi iyi hissetmenizdir. Doğum sonrası emzirme döneminde de vücudunuz enerji harcamaya devam edeceği için, gebelik süresince alınan kiloların büyük kısmı yavaş yavaş verilebilir. Eğer gebelik süresince makul bir aralıkta kilo aldıysanız, doğum sonrasında ideal kilonuza dönmeniz daha kolay olacaktır.
Unutmayın, hamilelikte kesinlikle zayıflama diyeti yapılmaz. Doktor önerisi olmadan karbonhidratları tamamen kesmek, uzun süre aç kalmak (oruç tutmak dahil) gibi uygulamalardan kaçının. Bebeğiniz, sizin aldığınız besinlerle beslendiği için herhangi bir besin grubunun ciddi kısıtlanması onun gelişimini olumsuz etkileyebilir. Kilo konusunda endişeleriniz varsa bunu doktorunuzla açıkça konuşun; gerekirse sizi yönlendirecek, diyetisyen önerisinde bulunacak ya da tıbbi bir gereklilik varsa özel bir plan uygulayacaktır.
Sık Sorulan Sorular
Hamilelik döneminde beslenme ile ilgili merak edilen pek çok soru bulunmaktadır. İşte anne adaylarının sık sorduğu sorulardan bazıları ve bu konulardaki uzman görüşleri:
Hamilelikte kahve ve benzeri kafeinli içecekleri tamamen hayatınızdan çıkarmanız gerekmese de tüketimine kısıtlama getirmek önemlidir. Uzmanlar gebelikte günlük kafein alımının 200 mg’ı geçmemesini önermektedir. Bu, yaklaşık olarak günde en fazla 1 büyük fincan filtre kahve veya 2 küçük fincan Türk kahvesi demektir. Çay (özellikle siyah çay) daha az kafein içerir; günde 2-3 bardak açık çay genelde sorun yaratmaz. Ancak unutmayın, kafein sadece kahve ve çayda değil, kola, enerji içeceği, çikolata ve hatta kakao gibi ürünlerde de bulunur. Bu nedenle tüm kaynakları göz önüne alarak toplamı 200 mg altında tutmalısınız. Fazla kafein alımı, bebeğin kalp atışlarını ve hareketlerini etkileyebilir, ayrıca düşük yapma riskini bir miktar artırdığına dair bulgular vardır. Eğer kahve içmeyi çok seviyorsanız, kafeinsiz (decaf) kahve tercih edebilir veya sütlü kahveler yaparak kafein oranını azaltabilirsiniz. Özellikle ilk trimesterde bulantıyı artırabileceği için kahveyi azaltmak faydalı olabilir. Sonuç olarak, gebelikte kahve içilebilir, ancak ölçülü olmalı ve günlük sınır aşılmamalıdır.
Burada “diyet” kelimesi genellikle kilo vermek amacıyla yapılan kısıtlayıcı diyetler anlamında kullanılıyor. Hamilelikte kesinlikle zayıflama diyeti yapılması önerilmez. Bebeğinizin büyüme ve gelişmesi için sizin dengeli ve yeterli beslenmeniz şarttır. Kalori kısıtlayan, tek tip besine dayalı veya hızlı kilo vermeyi hedefleyen diyetler bebeğe giden besinleri azaltacağı için tehlikelidir. Gebelikte alınan kilolar, vücudunuzun bebeğiniz için yaptığı yatırımlardır; bunları tamamen engellemeye çalışmak doğru değildir. Örneğin düşük karbonhidratlı veya ketojenik diyetler, bebeğin gelişimi için gerekli glikozu kısıtlayabilir; protein tozlarıyla yapılan diyetler böbreklere yük getirebilir; detoks adı altındaki aşırı düşük kalorili beslenmeler ise bebeğinize ciddi zarar verebilir. Dolayısıyla, hamilelik sırasında bilinçsizce diyete başlamak son derece sakıncalıdır. Eğer hamile kalmadan önce fazla kilolarınız varsa veya gebelikte kilo artışınız sağlığınızı riske atacak boyuttaysa, bu durumda doktor ve diyetisyen kontrolünde beslenme planı düzenlenebilir. Amaç, gerekirse kilo alımını yavaşlatmak veya kontrol altına almak olmalıdır, kilo vermek değil. Unutmayın, hamilelik geçici bir dönemdir; bu süreçte alacağınız makul kilolar doğum sonrası uygun bir programla verilebilir. Önemli olan, bebeğinizin sağlıklı gelişimini öncelemektir. Bu nedenle hamilelikte diyet yapmayı değil, sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmeyi hedefleyin.
Hayır. Hamilelikte alkol tüketimi konusunda tüm sağlık otoriteleri aynı görüştedir: Güvenli kabul edilebilecek bir alkol miktarı yoktur. Anne adayının aldığı alkol, plasenta yoluyla doğrudan bebeğe geçer ve bebek, alkolü metabolize edemediği için zarar görür. Gebelikte alkol almak, fetal alkol sendromu adı verilen durumla sonuçlanabilir; bu sendrom bebekte zihinsel gerilik, gelişme geriliği, yüz yapısında anormallikler ve davranış problemleriyle karakterizedir. Ayrıca düşük yapma, ölü doğum, erken doğum riskleri de alkolle artar. Bazı anne adayları “arada bir kadeh şarap veya bira zararlı mı?” diye sorabilir. Araştırmalar, az miktarda alkolün dahi bebek üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini göstermektedir. Bu yüzden en iyisi hiç başlamamaktır. Eğer gebelikten önce alkol alıyorsanız, hamile kalmaya çalıştığınız dönemden itibaren alkolü bırakmanız en doğrusudur. Planlanmamış bir gebelikte, hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren anne adayı alkolü tamamen kesmelidir. Sonuç olarak, bebeğinizin sağlığı için hamilelik süresince ve emzirme döneminde alkolden uzak durmanız gerekir.