Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? Belirtileri, Testleri ve Tedavi Yöntemleri

Özet

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), cinsel temas sırasında kişiden kişiye geçen enfeksiyonlardır. Bu hastalıklara bakteriler, virüsler veya parazitler neden olabilir. Belirtileri çoğu zaman hafif veya hiç olmayabilir; ancak ortaya çıktığında vajinal akıntı, penis akıntısı, idrar yaparken yanma, genital bölgede yaralar veya siğiller, kasık ağrısı gibi şikâyetlere yol açar. Teşhis için kan testleri, idrar testleri veya sürüntü örnekleri kullanılır. Tedavi seçenekleri hastalığın türüne göre değişir: Birçok bakteri kaynaklı CYBH antibiyotikle tamamen iyileşebilir, viral enfeksiyonlar ise tamamen ortadan kaldırılamasa da ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Tedavi edilmezse, bu enfeksiyonlar kısırlık, kanser, bağışıklık sistemi sorunları gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Korunma için en etkili yöntemler arasında prezervatif kullanımı, partner sayısını sınırlama, düzenli test yaptırma ve HPV gibi hastalıklara karşı aşılanma yer alır. Erken tanı ve tedavi hem kişinin sağlığı hem de toplum sağlığı açısından büyük önem taşır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, cinsel ilişki yoluyla bulaşan enfeksiyonların genel adıdır. Halk arasında “zührevi hastalıklar” olarak da bilinir. Vajinal, anal veya oral seks sırasında vücut sıvıları (meni, vajina sıvısı, kan) veya deri teması aracılığıyla bir kişiden diğerine geçebilirler. Bu hastalıklar bakteri, virüs veya parazit kaynaklı olabilir. Çok yaygın görülürler ve dünyanın her yerinde milyonlarca insanı etkilerler. Cinsel yönden aktif olan herkes, korunmasız ilişki yaşarsa bu enfeksiyonlara karşı risk altındadır.

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (İngilizcede STI – Sexually Transmitted Infection) ve hastalıklar (STD – Sexually Transmitted Disease) terimleri çoğunlukla aynı anlamda kullanılır. Enfeksiyon terimi, mikrobun vücuda girdiğini belirtirken hastalık terimi, enfeksiyonun belirti ve bulgulara yol açtığı durumları ifade eder. Pek çok kişi, bu enfeksiyonları taşıdığını bilmeden yaşamına devam edebilir çünkü belirti vermeyebilir. Bu nedenle cinsel sağlığın korunması ve düzenli test yaptırmak büyük önem taşır.

CYBH’lar nasıl bulaşır?

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların ana bulaşma yolu korunmasız cinsel temastır. Enfekte bir partnerle yaşanan vajinal, anal veya oral ilişki sırasında mikroplar vücuda girebilir. Bulaşma genellikle şu şekillerde olur:

  • Vücut sıvılarıyla temas: Meni (sperm), vajinal akıntı, rektal sıvılar veya kan gibi enfekte vücut sıvılarının partnerin vücudundaki mukoza veya yara gibi açıklıklara teması ile bulaş gerçekleşir. Örneğin HIV, hepatit B, klamidya, bel soğukluğu (gonore) gibi enfeksiyonlar bu şekilde geçer.
  • Deriden deriye temas: Bazı enfeksiyonlar doğrudan derideki lezyon veya yaralardan temasla bulaşabilir. Genital herpes (uçuk) ve HPV (insan papilloma virüsü) gibi virüsler, prezervatif kullanılsa bile korunmayan cilt bölgelerinin temasıyla geçebilir. Örneğin genital bölgede bir uçuk ya da siğile temas etmek enfeksiyonu aktarabilir.
  • Anneden bebeğe geçiş: Hamilelik sırasında plasenta yoluyla veya doğum esnasında kan ve vücut sıvıları aracılığıyla anne enfeksiyonu bebeğine geçirebilir. Özellikle HIV, frengi (sifiliz), gonore ve klamidya anneden bebeğe bulaşabilen CYBH’lardandır. Bu durum bebeğin sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilir (konjenital enfeksiyonlar, düşük, ölü doğum gibi sonuçlara yol açabilir).

Daha nadir olarak, kan nakli veya steril olmayan enjektör paylaşımı yoluyla da (özellikle HIV ve hepatit B/C için) cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar kişiye geçebilir. Ancak günümüzde kan ürünlerinin taranması sayesinde transfüzyon yoluyla bulaşma çok enderdir. Öpüşme ile bulaşma ihtimali, genelde doğrudan bu yolla bulaşan özel bir CYBH olmamakla birlikte, ağızda uçuk (herpes) olması durumunda deriden temasla geçebilir. Kısacası, korunmasız her türlü cinsel temas bu hastalıkların bulaşması için risk oluşturur. Bulaşma yolunu kesmenin en önemli yöntemi korunma önlemleri almak ve partnerlerin sağlık durumundan emin olmaktır.

En sık görülen cinsel yolla bulaşan hastalık türleri

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar farklı mikroorganizmalar nedeniyle ortaya çıkabilir. İşte en sık karşılaşılan CYBH türleri ve özellikleri:

  • Klamidya: Chlamydia trachomatis bakterisinin yol açtığı çok yaygın bir enfeksiyondur. Hem kadınları hem erkekleri etkiler. Çoğu zaman belirti vermeden seyreder ancak tedavi edilmezse kadınlarda kısırlığa yol açabilecek üreme organı iltihaplarına neden olabilir. Antibiyotikle tedavi edilebilir.
  • Bel soğukluğu (Gonore): Neisseria gonorrhoeae adlı bakterinin neden olduğu bir enfeksiyondur. Erkeklerde genellikle idrar yaparken yanma ve penisten koyu renkli akıntıya yol açarken, kadınların büyük kısmında belirti göstermeyebilir. Tedavi edilmezse her iki cinste de kısırlık riski oluşturabilir. Antibiyotikle tedavisi mümkündür ancak bazı gonore türleri ilaca direnç geliştirmektedir.
  • Frengi (Sifiliz): Treponema pallidum bakterisinin yol açtığı ciddi bir enfeksiyondur. İlk evrede genital bölgede ağrısız bir yara (şankr) ile başlar, tedavi edilmezse yıllar içinde tüm vücudu etkileyerek sinir sistemi, kalp ve diğer organlarda kalıcı hasar bırakabilir. Erken dönemde antibiyotik (penisilin) ile tamamen iyileştirilebilir.
  • Genital Herpes (Uçuk): Herpes Simplex Virus (HSV) tip 1 veya tip 2’nin neden olduğu viral enfeksiyondur. Genital bölgede içi sıvı dolu ağrılı kabarcıklar ve yaralarla kendini gösterir. İlk enfeksiyondan sonra virüs vücutta gizli kalır ve dönem dönem tekrar uçuklar çıkabilir. Tam bir tedavisi yoktur, ancak antiviral ilaçlarla ataklar kontrol altına alınabilir ve bulaştırıcılık azaltılabilir.
  • HPV (İnsan Papilloma Virüsü): Çok yaygın bir virüstür; onlarca farklı tipi vardır. Bazı düşük riskli tipleri genital siğillere neden olurken, yüksek riskli tipleri rahim ağzı kanseri, penis kanseri veya anal kanser gibi kanserlere yol açabilir. Çoğu HPV enfeksiyonu belirti vermeden bağışıklık sistemi tarafından zamanla temizlenir, ancak bazıları kalıcı olabilir. HPV aşısı, en tehlikeli tiplere karşı korunma sağlar. Siğil oluşursa kriyoterapi, yakma veya cerrahi ile tedavi edilebilir ancak virüs tam olarak vücuttan atılamayabilir.
  • HIV/AIDS: HIV virüsü bağışıklık sistemini hedef alarak vücudun enfeksiyonlara karşı direncini zayıflatır. HIV enfeksiyonu ilerleyip tedavi edilmezse AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) evresine geçer; bu evrede vücut opportunistik (fırsatçı) enfeksiyonlara ve bazı kanserlere açık hale gelir. HIV enfeksiyonunun henüz tam bir kür ile tedavisi yoktur, ancak günümüzde gelişmiş antiretroviral tedavi (ART) ilaçları sayesinde virüs baskılanarak AIDS evresi önlenebilmektedir. Bu sayede HIV pozitif kişiler uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilir ve tedaviyle virüsü başkalarına bulaştırma riski en aza indirilebilir.
  • Trikomoniyaz: Trichomonas vaginalis adındaki protozoon (parazit) tarafından gâyâ edilen bir enfeksiyondur. Özellikle kadınlarda vajinada enfeksiyona yol açarak kötü kokulu yeşilimsi vajinal akıntı, kaşıntı ve idrar sırasında yanma gibi belirtiler oluşturabilir. Erkeklerde genelde belirti vermez veya hafif bir üretra irritasyonu yapabilir. Tanısı mikroskopik inceleme veya testlerle konur, antiparaziter ilaçlarla (örn. metronidazol) kolayca tedavi edilebilir.
  • Hepatit B: Karaciğeri etkileyen Hepatit B virüsü cinsel ilişki sırasında, kan ve diğer vücut sıvılarıyla bulaşabilir. Kronik hepatit B enfeksiyonu karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri riskini artırır. Birçok insan herhangi bir belirti göstermeden Hepatit B taşıyıcısı olabilir. Aşısı mevcut olan tek cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biridir; bebeklikten itibaren hepatit B aşısı uygulanarak korunma sağlanabilir. Tedavisinde antiviral ilaçlar kullanılır, fakat tamamen kür sağlamak her zaman mümkün değildir; amaç virüsü baskılayarak karaciğeri korumaktır.

Yukarıda sayılanların dışında da cinsel yolla bulaşabilen hastalıklar vardır. Örneğin Hepatit C (daha çok kan yoluyla bulaşsa da cinsel yolla da geçebilir), Mikoplazma genitalium (klamidya benzeri bir bakteri enfeksiyonu), Kasık biti (uyuz) gibi parazitler de cinsel temasla geçebilir. Ancak halk arasında ve tıbbi kayıtlarda en sık rastlanan CYBH türleri yukarıdakilerdir. Bu hastalıkların bir kısmı tamamen tedavi edilebilirken (klamidya, bel soğukluğu, frengi, trikomoniyaz gibi), bir kısmı ise kronik seyirlidir ve tam kür olmasa da kontrol altına alınabilir (HSV, HIV, HPV, kronik hepatit B gibi).

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtileri (kadın ve erkek)

Birçok cinsel yolla bulaşan hastalık başlangıçta belirti vermeyebilir. Bu da enfeksiyonu taşıyan kişilerin uzun süre farkında olmadan hastalığı yaymasına neden olabilir. Belirti ortaya çıktığında ise kadın ve erkeklerde genel olarak benzer şikâyetler görülmekle beraber, üreme organlarının yapısal farkları nedeniyle bazı belirtiler cinsiyete özgü olabilir. Ayrıca her enfeksiyonda tüm bu belirtiler görülmeyebilir; farklı hastalıklar farklı semptomlara yol açabilir. İşte CYBH’larda görülebilen başlıca belirtiler:

Kadınlarda yaygın belirtiler:

  • Vajinal akıntı: Alışılmadık renk, koku veya yoğunlukta akıntı (örn. kötü kokulu yeşil veya sarı akıntı trikomoniyaz veya gonore belirtisi olabilir; beyaz grimsi akıntı mantar veya bakteriyel vajinozu düşündürebilir).
  • İdrar yaparken yanma veya sık idrara çıkma: Özellikle klamidya ve bel soğukluğu gibi enfeksiyonlar idrar yollarını da etkileyerek idrar esnasında keskin bir yanma, sızı hissine yol açabilir.
  • Genital bölgede kaşıntı ve tahriş: Enfeksiyona bağlı olarak vulva ve vajina çevresinde kaşıntı, kızarıklık görülebilir.
  • Cinsel ilişki sırasında ağrı (disparoni): Vajinal enfeksiyonlar veya pelvik iltihap sebebiyle kadınlar cinsel ilişki esnasında ağrı ve rahatsızlık hissedebilir.
  • Adet dönemi dışında vajinal kanama: Özellikle klamidya veya gonore gibi enfeksiyonlar rahim ağzında yara/iltihap yaparak adet harici lekelenme veya kanamaya yol açabilir.
  • Kasık ve alt karın ağrısı: Enfeksiyonların yukarı doğru yayılmasıyla uterus (rahim) ve tüpler etkilendiğinde kramp şeklinde sürekli alt karın ağrıları oluşabilir. Pelvik İltihaplı Hastalık (PID) adı verilen bu durum, genellikle tedavi edilmemiş klamidya veya gonore sonucu gelişir ve ciddi bir durumdur.
  • Genital bölgede yara, kabarcık veya siğiller: Herpes virüsünün neden olduğu içi sıvı dolu ağrılı kabarcıklar, patlayıp yaraya dönüşebilen ülserler şeklinde görülebilir. HPV enfeksiyonu ise genital bölgede et beni veya karnabahar benzeri kabarık, ağrısız siğiller (kondilom) oluşturabilir.
  • Genel hastalık belirtileri: Bazı CYBH’lar (özellikle ilerlemiş frengi veya akut HIV enfeksiyonu) ateş, halsizlik, lenf bezlerinde şişme, kas-eklem ağrıları gibi grip benzeri genel belirtilere de yol açabilir.

Erkeklerde yaygın belirtiler:

  • Penis ucundan akıntı: Şeffaf, beyaz veya sarı-yeşil renkli akıntı gelmesi sık görülen bir belirtidir. Özellikle bel soğukluğu (gonore) enfeksiyonunda yoğun ve iltihaplı bir akıntı olabilir; klamidya enfeksiyonunda genellikle daha berrak veya beyaz renkte hafif bir akıntı görülebilir.
  • İdrar yaparken yanma veya ağrı: Üretra (idrar kanalı) enfeksiyonu nedeniyle idrar çıkışı esnasında keskin bir yanma, batma hissi oluşabilir. Bu belirti hem gonore hem klamidya için tipiktir.
  • Peniste veya genital bölgede yara ve kabarcıklar: Herpes virüsü bulaşmış erkeklerde penis, skrotum veya kasık çevresinde ağrılı su dolu kabarcıklar ve ardından oluşan yaralar gözlenebilir. Frengide, enfeksiyonun ilk evresinde genellikle peniste ağrısız fakat sert kenarlı bir yara ortaya çıkar (şankr).
  • Testislerde ağrı veya şişlik: Gonore veya klamidya gibi enfeksiyonlar tedavi edilmezse erkeklerde epididimit (meni kanalı iltihabı) gelişebilir. Bu durumda testislerden birinde ağrı, hassasiyet ve şişme meydana gelebilir.
  • Kasık bölgesinde şişmiş lenf bezleri: Özellikle enfeksiyonlara vücudun verdiği tepki sonucu kasıklarda ele gelen bezeler (lenf nodu büyümesi) olabilir.
  • Anal bölgede belirtiler: Eğer enfeksiyon korumasız anal seks yoluyla bulaştıysa, rektumda akıntı, kaşıntı, ağrı veya kanama gibi belirtiler görülebilir (örneğin gonore, klamidya veya herpes anal bölgeyi enfekte edebilir).
  • Genel belirtiler: Erkeklerde de bazı enfeksiyonlar ateş, halsizlik, boğaz ağrısı (özellikle oral yolla bulaşan gonore farenjiti veya primer HIV enfeksiyonu) gibi genel şikâyetlere yol açabilir.

Önemli: Birçok CYBH tamamen belirtisiz seyredebilir. Örneğin kadınların büyük çoğunluğu klamidya veya bel soğukluğu kaptığında belirgin bir şikâyet yaşamaz; erkeklerde de klamidya vakalarının önemli kısmı sessiz olabilir. Herpes virüsü taşıyan pek çok kişi, ara sıra çok hafif belirtiler yaşayabilir veya hiç fark etmeyebilir. Bu nedenle sadece semptomlara güvenerek “bende hastalık yok” demek yanlıştır. Herhangi bir alışılmadık belirti fark eden veya riskli ilişki yaşayan kişilerin zaman kaybetmeden doktora başvurup test yaptırması gerekir. Belirtiler kendi kendine geçse bile (örneğin frenginin ilk yara dönemi ağrısız geçip iyileşebilir), enfeksiyon vücutta kalmaya devam eder ve ilerler. Dolayısıyla şüpheli bir durumda muayene ve laboratuvar testleri ile emin olmak en doğrusudur.

Cinsel yolla bulaşan hastalık testi nasıl yapılır?

Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondan şüphelenildiğinde veya rutin kontrol amacıyla farklı test yöntemleri kullanılabilir. Tek bir “genel CYBH testi” yoktur; her bir hastalık için farklı testler vardır. Doktorunuz, sizin öykünüze ve risk faktörlerinize göre hangi testlerin gerekli olduğuna karar verecektir. CYBH tanısı genellikle şu yollarla konur:

  • Fizik muayene: Doktor, genital bölgede siğil, yara, akıntı, kızarıklık gibi bulguları gözlemler. Kadınlarda spekulum muayenesi ile vajina ve rahim ağzı incelenebilir.
  • Laboratuvar testleri:
    • Kan testleri: HIV, frengi (sifiliz), hepatit B ve C gibi enfeksiyonlar kanda antikor veya antijen varlığının aranması ile tespit edilir. Ayrıca gerektiğinde herpes için de kan testi yapılabilir (ancak herpes tanısında kan testi her zaman kesin değildir, genellikle lezyondan örnek tercih edilir).
    • İdrar testi: Klamidya ve gonore enfeksiyonlarını saptamak için idrar örneği kullanılabilir. Özellikle erkeklerde idrar testleri sıkça tercih edilir, kadınlarda da mümkün olsa da vajinal sürüntü daha hassas olabilir.
    • Sürüntü (swab) testleri: Kadınlardan vajina veya rahim ağzından, erkeklerden üretral akıntıdan alınan örneklerle klamidya, gonore gibi enfeksiyonlar DNA testleri (NAAT) ile saptanabilir. Aynı şekilde şüphe durumunda boğaz veya rektumdan da sürüntü örneği alınarak bu bölgelerdeki olası enfeksiyonlar aranır (özellikle oral veya anal ilişki öyküsü varsa).
    • Pap smear ve HPV testi: Kadınlarda rahim ağzından alınan hücre örneği (Pap smear) ile HPV’nin yol açtığı değişiklikler ve prekanseröz (kanser öncüsü) lezyonlar taranır. Ayrıca direkt HPV tespitine yönelik DNA testi de yapılabilir. Uzmanlar 21-65 yaş arası kadınların düzenli aralıklarla smear/HPV testi yaptırmasını önermektedir.
    • Lezyonlardan örnek alınması: Eğer genital bölgede yara, uçuk, siğil gibi bir lezyon varsa, buradan sürüntü veya doku örneği alınarak laboratuvarda incelenir. Örneğin, genital herpes şüphesinde yara içeriğinden alınan sürüntüde PCR testi ile virüs aranabilir; HPV siğillerinden biyopsi alınabilir; frengi şüphesinde şankr yarasından sıvı örneği mikroskopla incelenebilir.
  • Hızlı testler: Günümüzde bazı CYBH’lar için hızlı sonuç veren test kitleri mevcuttur. Özellikle HIV ve sifiliz için 20-30 dakikada sonuç verebilen parmak prick (kan) testleri veya idrar/sürüntü tabanlı hızlı testler bulunabilir. Ancak bunların doğrulaması için yine laboratuvar onayı gerekebilir.

Test sırasında genellikle ağrı minimaldir; kan alımı veya sürüntü esnasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilir. Doktorunuzla cinsel geçmişinizi dürüstçe paylaşmanız, hangi testlerin yapılması gerektiğinin belirlenmesi açısından önemlidir. Unutmayın, rutin jinekolojik muayene veya genel sağlık kontrolleri kapsamında her zaman CYBH testleri yapılmaz; bu testlerin özellikle talep edilmesi veya risk durumunda planlanması gerekir. Eğer riskli bir temas yaşadıysanız, bazı testlerin doğru sonuç vermesi için enfeksiyonun kuluçka süresini de dikkate almak gerekir. Örneğin HIV antikor testinin güvenilir biçimde pozitifleşmesi için maruziyetten itibaren genellikle birkaç hafta geçmelidir. Doktor, gerekli görürse ilk test negatif çıksa bile 3-6 ay sonra bazı testleri tekrar etmenizi önerebilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar tedavi edilebilir mi?

Birçok cinsel yolla bulaşan hastalık günümüzde tedavi edilebilir. Ancak tedavinin şekli ve başarısı, hastalığın türüne ve evresine bağlıdır:

  • Bakteriyel enfeksiyonlar: Klamidya, bel soğukluğu (gonore), frengi (sifiliz), şankroid ve diğer bakterilerin yol açtığı CYBH’lar genellikle antibiyotiklerle tedavi edilir. Doğru antibiyotiğin yeterli doz ve sürede kullanımı ile bu enfeksiyonlar tamamen iyileştirilebilir. Örneğin klamidya ve gonore için çoğunlukla tek doz antibiyotik enjeksiyonu veya kısa süreli hap tedavisi yeterliyken; frengide evresine göre uzun süreli penisilin tedavisi gerekebilir. Not: Son yıllarda bazı gonore suşlarının antibiyotiklere direnç geliştirmesi nedeniyle tedavide ilaç seçimi önem kazanmıştır; bu yüzden doktor kontrolü şarttır.
  • Paraziter enfeksiyonlar: Trikomoniyaz gibi parazitlerin neden olduğu hastalıklar antiprotozoal ilaçlarla (örn. metronidazol veya tinidazol) genellikle tek dozda bile tedavi edilebilir. Kasık biti, uyuz gibi parazitler ise topikal krem/şampuan ve temizlik önlemleriyle yok edilebilir.
  • Viral enfeksiyonlar: Virüs kaynaklı CYBH’larda tam kür (virüsü vücuttan tamamen atma) mümkün olmayabilir, ancak ilaçlarla yönetilebilir:
    • Herpes (HSV): Tamamen yok edilemez, virüs sinir köklerinde yaşam boyu kalır. Fakat antiviral ilaçlar (asiklovir, valasiklovir vb.) kullanılarak uçuk ataklarının süresi ve şiddeti azaltılabilir, atak sıklığı düşürülebilir. Sürekli supresyon tedavisi ile virüsün partnerinize bulaşma riski de büyük oranda azaltılabilir.
    • HPV: Virüsü doğrudan öldüren bir tedavi yoktur. Genellikle bağışıklık sistemi 1-2 yıl içinde virüsü baskılar. Bu süreçte oluşan siğiller dondurma, yakma veya cerrahi ile temizlenir. Rahim ağzındaki anormal hücre değişimleri (prekanseröz lezyonlar) tespit edilirse, kolposkopi ve gerekiyorsa LEEP gibi işlemlerle temizlenir. HPV aşısı, henüz bu virüsle karşılaşmamış bireyleri en riskli tiplere karşı korur, ancak aşı tedavi amaçlı kullanılmaz; koruyucu bir önlemdir.
    • HIV: Tam şifa sağlayan bir tedavi henüz yoktur, ancak antiretroviral tedavi (ART) sayesinde HIV taşıyan kişilerde virüs baskılanır. Düzenli ilaç kullanımıyla kandaki HIV miktarı saptanamayacak seviyeye iner (bu kişilerde “Bulaştırmaz = U=U” prensibi geçerli olur, yani etkin tedaviyle virüs bulaştırma olasılığı yok denecek kadar azalır). Bu sayede HIV pozitif bireyler uzun bir yaşam sürebilir ve AIDS gelişimi engellenir.
    • Hepatit B: Akut hepatit B enfeksiyonu geçiren çoğu yetişkin kendiliğinden iyileşir ve virüsü vücuttan atar. Ancak kronikleşmiş hepatit B enfeksiyonunda antivirallerle virüsün çoğalması baskılanır, karaciğer hasarı önlenmeye çalışılır. Bazı yeni tedavi yöntemleriyle küçük bir hasta grubunda tamamen kür sağlanabilse de, çoğu vakada virüs vücutta kalır ancak ilaçlarla etkisiz hale getirilir. Hepatit B taşıyıcıları düzenli takip ve gerektiğinde tedavi ile sağlıklı yaşayabilir.
    • Hepatit C: (Her ne kadar cinsel yolla bulaşma ihtimali düşük olsa da) günümüzde antiviral haplarla %95’in üzerinde kür şansı olan viral bir enfeksiyondur.

Görüldüğü gibi her CYBH için uygun bir tedavi yöntemi bulunmaktadır. Önemli olan, enfeksiyonun erken tespit edilmesi ve doğru tedavinin başlanmasıdır. Tedavi süresince doktorun önerilerine tamamen uyulmalıdır. Antibiyotik veya antiviral ilaçlar düzenli ve tam doz alınmalı, belirtiler kaybolsa bile reçete bitene dek kullanılmaya devam edilmelidir. Aksi halde enfeksiyon tam olarak iyileşmeyebilir veya mikroplar direnç kazanabilir. Ayrıca, tedavi süresince cinsel ilişkiye ara vermek veya doktorunuzun önerdiği korunma yöntemlerini uygulamak gerekir; çünkü tedavi sırasında partnerinize hastalığı geçirebilir ya da tedavi olup tekrar partnerden alabilirsiniz.

Sonuç olarak, cinsel yolla bulaşan hastalıkların birçoğu tedavi edilebilir veya kontrol altında tutulabilir hastalıklardır. Bu konuda en büyük engel, insanların utanma veya damgalanma korkusuyla doktora gitmekten çekinmesidir. Oysa ki erken dönemde basit bir tedaviyle çözülebilecek bir enfeksiyon, tedavi edilmezse çok daha karmaşık sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle böyle bir durumla karşılaşıldığında vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmak en doğrusudur.

CYBH’lar tedavi edilmezse ne olur?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar zamanında tespit edilip tedavi edilmezse, sadece hastalığı taşıyan kişi için değil toplum için de ciddi sonuçlar doğurabilir. Tedavi edilmeyen CYBH’ların yol açabileceği sorunlar şunlardır:

  • Kısırlık (infertilite): Özellikle klamidya ve gonore gibi bakteriyel enfeksiyonlar kadınlarda rahim ve fallop tüplerine yayılıp Pelvik Enfeksiyona (PID) sebep olabilir. PID, tüplerde yapışıklık ve tıkanıklara yol açarak kadında kalıcı kısırlığa veya dış gebelik riskine neden olabilir. Erkeklerde de tedavi edilmeyen gonore veya klamidya enfeksiyonu, sperm kanallarında tıkanma ve iltihaplanma yaparak sperm sayısını ve kalitesini düşürebilir, nadiren erkek kısırlığına yol açabilir.
  • Kronik ağrılar ve rahatsızlıklar: Süreğen enfeksiyonlar kadınlarda kronik karın ve kasık ağrılarına, cinsel ilişki sırasında acıya, adet düzensizliklerine neden olabilir. Erkeklerde uzun süreli prostatit veya testis ağrıları oluşabilir.
  • Gebelik komplikasyonları: Tedavi edilmemiş CYBH’lar düşüklere, erken doğuma, ölü doğuma veya yenidoğanda ciddi enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. Örneğin anne adayında frengi varsa tedavi edilmediğinde bebeğe geçerek doğumsal (konjenital) frengi oluşturabilir ki bu bebekte gelişim geriliği, organ hasarları veya ölüme kadar varabilen sonuçlar doğurur. Benzer şekilde gonore veya klamidya, doğum sırasında bebeğin gözlerine bulaşıp körlüğe yol açabilecek göz enfeksiyonlarına (yenidoğan konjonktiviti) neden olabilir. HIV pozitif anne tedavi almazsa bebeğe HIV geçiş oranı çok yüksektir.
  • Diğer hastalıklara yatkınlık: Bir CYBH’ye sahip olmak, vücudun savunma bariyerlerini zayıflatacağı için HIV gibi diğer enfeksiyonların bulaş riskini artırır. Örneğin genital herpes veya sifiliz yaraları, HIV’in vücuda girişini kolaylaştırır. Aynı şekilde tedavi edilmeyen bir hastalık bağışıklık sistemini meşgul ederek başka enfeksiyonların seyrini ağırlaştırabilir.
  • Kanser gelişimi: Bazı cinsel yolla bulaşan virüsler uzun vadede kansere yol açabilir. Özellikle HPV enfeksiyonu tedavi edilmez ve düzenli takip yapılmazsa kadınlarda rahim ağzı kanseri gelişebilir. Yine HPV’nin bazı tipleri erkeklerde penis kanseri, her iki cinste anal bölge ve boğaz (orofarenks) kanserlerine zemin hazırlayabilir. Kronik hepatit B enfeksiyonu ise karaciğer kanseri riskini ciddi oranda artırır. Bu kanserler genellikle yıllar içinde ortaya çıkar, ancak altta yatan sebep çoğunlukla kontrolsüz kalmış bir viral enfeksiyondur.
  • Bağışıklık sistemi ve genel sağlık: HIV enfeksiyonu tedavisiz kalırsa, vücudun bağışıklık sistemi giderek zayıflar ve kişi AIDS evresine geçer. Bu evrede normalde zararsız olan birçok mikroorganizma ağır hastalıklara yol açar (zatürre, beyin enfeksiyonları, ileri evre tüberküloz, çeşitli mantar enfeksiyonları gibi). Tedavi edilmemiş HIV/AIDS vakaları maalesef ölümcül olabilir. Frenginin ileri evreleri (3. dönem sifiliz) beyinde, kalpte, gözlerde hasar yaparak bunama, felç, kalp hastalıkları gibi ciddi sorunlar çıkarabilir ve ölümle sonuçlanabilir.
  • Sürekli bulaştırıcılık: Tedavi almayan enfekte bir kişi, hastalığı başkalarına bulaştırmaya devam eder. Bu hem partnerlerin sağlığı için risk oluşturur hem de toplumda enfeksiyonun yayılmasına yol açar. Örneğin bir kişi frengi olduğunu bilmeden yıllarca farklı partnerlerle birlikte olursa onlarca kişiye hastalığı taşıyabilir. Bu da halk sağlığı açısından salgınlara sebebiyet verebilir.

Psikolojik etkiler de unutulmamalıdır: Uzun süren ve bir türlü iyileşmeyen enfeksiyonlar kişide kaygı, depresyon, özgüven kaybı gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olduğunu bilmek, kişinin ilişkilerinde stres ve utanma duygusuna neden olabilir.

Özetle, cinsel yolla bulaşan hastalıkları ciddiye almak gerekir. Belirti olmasa bile vücutta sessizce ilerleyebileceğini unutmamak önemlidir. Erken dönemde kolayca tedavi edilebilecek bu enfeksiyonlar, ihmal edilirlerse hayat kalitesini düşüren, hatta hayatı tehdit eden sonuçlar doğurabilir. Düzenli sağlık kontrolleri ve gereken durumlarda tarama testleri yaptırmak, bu nedenle, sağlıklı bir cinsel yaşamın vazgeçilmez parçasıdır.

Partner bilgilendirmesi ve birlikte tedavi gerekliliği

Bir cinsel yolla bulaşan hastalık tanısı aldığınızda, sadece kendi tedavinizle ilgilenmek yeterli olmaz. Partnerinizin (veya partnerlerinizin) de bu durumdan haberdar edilmesi ve gerekliyse tedavi olması şarttır. Bunun birkaç önemli nedeni vardır:

  • Yeniden bulaşma riskinin önlenmesi: Örneğin siz tedavi görüp iyileştiniz, ancak partnerinizde enfeksiyon tedavi edilmeden kaldıysa, cinsel ilişkiye girdiğinizde hastalık size tekrar geçebilir. Bu duruma halk arasında “ping-pong enfeksiyonu” da denir; hastalık partnerler arasında gidip gelir. Klamidya, bel soğukluğu gibi hastalıklarda bu döngüyü kırmak için her iki tarafın da eş zamanlı tedavisi esastır.
  • Partnerin sağlığı: Sizin teşhis aldığınız enfeksiyon partnerinizde de mevcut olabilir. Belirti göstermiyor olsa bile, onun da sağlığı risk altındadır ve ileride aynı komplikasyonları yaşayabilir. Partnerinizin de test edilip tedavi alması, onun sağlığını korumak için gereklidir.
  • Başka olası bulaşların önlenmesi: Eğer birden fazla cinsel partneriniz olduysa, son dönemde birlikte olduğunuz tüm kişilere durumu bildirmeniz gerekebilir. Bu hem onların erken teşhis ve tedaviye ulaşmasını sağlar, hem de hastalığın topluma daha fazla yayılmasını engeller. Birçok ülkede doktorlar, hastanın izniyle eski partnerlere anonim olarak ulaşıp test olmalarını önerebilmektedir (Partner Bildirimi). Ülkemizde de kişi kendisi partnerlerini bilgilendirmelidir; bu hem vicdani hem de insani bir sorumluluktur.
  • Güven ve iletişim: Cinsel sağlığı ilgilendiren konularda partnerler arasında açık iletişim olması önemlidir. Partnerinizi bilgilendirmek, ona karşı dürüst olduğunuzu gösterir ve birlikte doğru adımları atmanızı kolaylaştırır. Elbette bu konuşma zor olabilir; nasıl söyleyeceğiniz konusunda bir sağlık uzmanından tavsiye alabilirsiniz. Ancak unutmayın ki tedavi edilmediği takdirde ortaya çıkabilecek ciddi sonuçlar göz önüne alındığında, kısa süreli bir rahatsızlık hissine rağmen bu paylaşımı yapmak her iki tarafın yararınadır.

Birlikte tedavi yaklaşımı, bir CYBH saptandığında her iki partnerin de aynı anda tedavi olmasını içerir. Örneğin doktorunuz size klamidya tedavisi verdiyse, partnerinizin test sonucu beklenmeden tedaviye başlaması önerilebilir (profilaktik tedavi), çünkü test negatif çıksa bile yalancı negatif olma ihtimali veya çok erken evrede yakalanamama durumu olabilir. Bazı enfeksiyonlarda (örn. trikomonas) doktora gitmesi zor olan partnerler için sizden partner dozu da almanız istenebilir. Bu pratik, hastalığın toplumda kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

Tedavi bitene kadar cinsel ilişkiye ara vermek veya mutlaka kondom kullanmak da çok önemlidir. Aksi halde bir tarafın iyileşme sürecinde diğeri hâlâ enfeksiyonu taşıyorsa, korumasız ilişki tedaviyi boşa çıkarabilir. Doktorunuz genellikle tedavi başladıktan sonra yaklaşık 7 gün süreyle cinsel perhiz önerebilir veya iki tarafın da tedavisi tamamlanana dek beklenmesini tavsiye edebilir.

Sonuç olarak, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadelede “ekip çalışması” gerekir. Partnerinizle birlikte hareket ederek, hem birbirinizi koruyabilir hem de enfeksiyonun başkalarına yayılmasını önleyebilirsiniz. Bu süreçte karşılıklı destek ve anlayış, ilişkideki güveni de pekiştirecektir.

Hamilelikte cinsel yolla bulaşan hastalık riski

Hamilelik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından kritik bir dönemdir. Anne adayının taşıdığı enfeksiyonlar sadece onun sağlığını değil, karnındaki bebeğin sağlığını da etkileyebilir. Bu nedenle hamilelik planlayan veya hamile olan kadınların CYBH taramasından geçmesi ve gerekirse tedavi olması son derece önemlidir.

Hamilelikte en sık sorun yaratan cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve olası riskleri şöyle özetlenebilir:

  • Klamidya ve Bel Soğukluğu (Gonore): Hamilelik sırasında bu bakteriyel enfeksiyonlar annede erken doğum riskini artırabilir, amniyon sıvısı enfeksiyonlarına yol açabilir. En büyük risk, tedavi edilmemiş annenin doğum sırasında bebeğe bulaştırmasıdır. Normal doğum esnasında bebeğin gözlerine ve solunum yollarına temas eden bu mikroplar, bebekte ciddi göz enfeksiyonlarına (yeni doğan konjonktiviti) ve zatürreye neden olabilir. Bu nedenle pek çok sağlık kurumunda doğan her bebeğin gözlerine önleyici antibiyotikli damla uygulanır. Ancak ideal olan, annenin hamilelikte taranıp gerekirse antibiyotikle tedavi edilmesidir. Doğum öncesi tedavi edilirse, bebek bu risklere maruz kalmaz.
  • Frengi (Sifiliz): Frengi etkeni bakteri plasenta yoluyla anne karnındaki bebeğe geçebilir. Konjenital sifiliz adı verilen durum, düşüğe veya ölü doğuma sebep olabilir; hayatta kalan bebeklerde ise cilt yaraları, organ yetmezlikleri, nörolojik hasarlar, kemik deformiteleri gibi çok ağır sorunlar görülür. Bu yüzden tüm hamile kadınlara genellikle ilk prenatal muayenede sifiliz testi yapılır. Test pozitifse, hamilelikte güvenle uygulanabilen penisilin tedavisi ile bebek korunabilir. Tedavi edilmemiş frengi, bebek için en yıkıcı sonuçlara yol açan CYBH’lardandır.
  • HIV: HIV pozitif anneden bebeğe virüs, hamilelikte plasenta aracılığıyla, doğum sırasında kan ve vücut sıvılarıyla veya doğumdan sonra emzirme yoluyla geçebilir. Tedavi almayan annelerde bebeğe geçiş oranı %15-45 gibi yüksek oranlardayken; antiretroviral tedavi kullanan, doğum şeklini ve zamanını uygun planlayan (gerekirse sezaryen), ayrıca doğum sonrası bebeğe koruyucu ilaç ve anne sütü vermeme gibi önlemler alan annelerde bu oran %1’in altına iner. Bu nedenle HIV taşıyıcısı olduğunu bilen anne adayları hamile kalmadan önce doktorlarıyla görüşmeli; hamilelik sırasında düzenli tedavi ve takip altında olmalıdır. Bebeğin sağlıklı doğma şansı, modern tıpla oldukça yüksektir.
  • HSV (Genital Herpes): Hamilelikte geçirilen ilk atak (primer enfeksiyon) düşük riskini bir miktar artırabilir, ancak esas tehlike doğum sırasındadır. Eğer anne doğuma yakın aktif genital uçuk atağı geçiriyorsa, normal doğum sırasında bebek virüsle karşılaşabilir ve yenidoğan herpes enfeksiyonu ortaya çıkabilir. Yenidoğan herpes, bebeğin hayati organlarını tutabilen (beyin iltihabı, çoklu organ yetmezliği gibi) ölümcül seyirli bir hastalık olabilir. Bu nedenle gebeliğin sonlarında herpes atağı geçiren annelere viral baskılayıcı tedavi verilir ve doğumda aktif lezyon varsa genellikle sezaryen tercih edilir. Böylece bebeğe bulaşma riski en aza indirilir.
  • HPV: Hamilelikte HPV enfeksiyonunun anne karnındaki bebeğe geçtiği nadirdir. Ancak annede aktif genital siğiller varsa, normal doğum sırasında bebeğe geçip bebeğin gırtlağında solunum yolları siğilleri (juvenil laringeal papillomatozis) yapabilir. Bu çok nadir görülen bir durumdur ama ciddi solunum sorunlarına yol açabilir. Bu yüzden gebelikte büyük genital siğilleri olan bazı anne adaylarında, doktorlar doğum şeklini sezaryen olarak planlamayı düşünebilir. Genel olarak HPV, anne karnında bebeğe majör bir risk oluşturmaz; asıl risk anneye dair olan rahim ağzı kanseri riskidir ki hamilelik takibi esnasında smear testi ile tarama yapılır.
  • Hepatit B: Eğer anne adayı hepatit B taşıyıcısıysa, virüs genellikle doğum esnasında bebeğe bulaşır (kan ve diğer vücut sıvıları yoluyla). Bulaşma halinde bebek büyük ihtimalle kronik hepatit B taşıyıcısı olur ve ileride karaciğer hastalıklarına aday hale gelir. Bu nedenle tüm hamileler HBsAg testiyle taranır. Anne pozitifse, bebeğe doğumdan hemen sonra ilk 12 saat içinde hepatit B aşısı ve hepatit B immünglobulini (HBIG) yapılır. Bu koruyucu önlemler sayesinde bebeğin virüsü alma riski %90’dan fazla azaltılabilir. Ayrıca anne taşıyıcıysa normal doğum veya sezaryen konusunda genel bir fark yoktur; önemli olan bebeğe aşı ve immünglobulin uygulanmasıdır. Hepatit B’li anneler bebek doğduktan sonra emzirebilir, çünkü bebek aşılandığı için güvendedir.

Hamilelik planlayan çiftlerin, gebelik öncesi bir kontrolden geçerek CYBH testleri yaptırması önerilir. Özellikle HIV, sifiliz, hepatit B gibi enfeksiyonların varlığı erkenden bilinirse, gebelik sırasında önlem almak kolaylaşır. Hamilelik sırasında da düzenli doktor kontrollerinde bu testler (ilk muayenede ve risk durumunda üçüncü trimesterde tekrar) yapılır. Eğer hamilelikte bir CYBH saptanırsa, doktorun önerdiği tedaviye harfiyen uyulmalıdır. Birçok antibiyotik gebelikte güvenle kullanılabilir (penisilin, seftriakson, azitromisin gibi), bu sayede anne de bebek de korunmuş olur.

Özetle, anne adayının cinsel sağlığı, bebeğin de sağlığı demektir. Tüm hamileler, herhangi bir belirti olmasa bile, doktorlarının uygun gördüğü dönemlerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından taranmalıdır. Hamilelikte de güvenli cinsel ilişki prensiplerine uymak (tek eşlilik, prezervatif kullanımı vb.) enfeksiyon riskini düşürmek adına önemlidir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan nasıl korunulur?

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları tamamen önlemenin en kesin yolu cinsel temasın olmamasıdır (cinsel açıdan aktif olmamak). Ancak cinsel yaşamı olan bireyler için pratikte önemli olan riski en aza indirmek ve kendini korumaktır. CYBH’lardan korunmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir:

  • Prezervatif (kondom) kullanımı: Doğru ve düzenli kondom kullanmak, pek çok cinsel hastalıktan korunmada en etkili yöntemlerin başında gelir. Hem erkek prezervatifi (kondom) hem de kadın prezervatifi (Femidom) vajinal ve anal ilişkide koruma sağlar. Kondom, sperm ve vajinal akıntı gibi bulaştırıcı sıvıların geçişini engelleyerek HIV, klamidya, bel soğukluğu, hepatit B, sifiliz gibi hastalıklara karşı yüksek oranda korur. Dikkat: Kondom tam koruma sağlasa da %100 değildir; özellikle herpes ve HPV gibi cilt temasıyla da bulaşabilen virüsler, kondomun kaplamadığı alanlardan geçebilir. Yine de kondom kullanmak bu riskleri de ciddi oranda azaltır. Oral seks sırasında da koruyucu bariyer (örneğin lateks bariyer veya kondom) kullanmak, ağızdan bulaşabilecek enfeksiyonlara karşı yararlı olabilir.
  • Cinsel partner sayısını sınırlamak: Partner sayısı arttıkça CYBH ile karşılaşma ihtimali de artar. Tek eşli bir ilişki (her iki partnerin de birbirine sadık olduğu, ikisinin de enfeksiyon taşımadığı durum) en güvenli cinsel yaşam biçimidir. Eğer tek eşlilik sağlanamıyorsa, partner sayısını azaltmak ve yüksek riskli kişilerle (örneğin enjeksiyon uyuşturucu kullanıcısı, çok sayıda partneri olan, bilinmeyen sağlık durumundaki kişiler) korunmasız ilişkiden kaçınmak önemlidir.
  • Partnerle birlikte test yaptırma: Yeni bir cinsel ilişkiye başlamadan önce, her iki tarafın da bir sağlık kontrolünden geçip cinsel yolla bulaşan hastalıklar için test yaptırması iyi bir uygulamadır. Böylece her iki partner de birbirinin sağlık durumundan emin olur ve gerekli ise tedavi olur. İlişki başladıktan sonra da sadakat devam ettiği sürece risk düşüktür. Bu, özellikle evlilik veya uzun süreli birliktelik planlayan çiftler için tavsiye edilir.
  • Düzenli sağlık kontrolü ve tarama: Cinsel yönden aktifseniz, özellikle 25 yaş altı genç kadınlar, erkeklerle seks yapan erkekler (MSM) veya birden fazla partneri olan kişiler gibi risk gruplarındaysanız, düzenli aralıklarla (örneğin yılda bir) CYBH testleri yaptırmanız önerilir. Erken tespit, hem sizin sağlığınız hem de olası partnerlerinizin sağlığı için kritiktir. Belirti olmasa bile rutin testler, gizli enfeksiyonları ortaya çıkarabilir.
  • Aşılama: HPV aşısı ve Hepatit B aşısı, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı elimizdeki en güçlü koruyucu araçlardandır. HPV aşısı, en sık kanser yapan ve siğil yapan HPV tiplerine karşı koruma sağlar. İdeal olarak cinsel aktivite başlamadan genç yaşta yapılması önerilse de, 26 yaşa (hatta bazı kılavuzlarda 45 yaşa) kadar yapılması fayda sağlar. Hepatit B aşısı ise ülkemizde zaten rutin çocukluk aşı takvimindedir; daha önce aşılanmamış yetişkinlerin de bu aşıyı yaptırması hepatit B’ye karşı ömür boyu koruma sağlar. Aşılar sayesinde bu ciddi enfeksiyonlara yakalanma riski büyük ölçüde azalır.
  • Alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınma: Aşırı alkol veya madde etkisi altında, kişiler korunmasız veya riskli cinsel ilişki yaşamaya daha eğilimli olabilirler. Bu nedenle, özellikle yeni partner söz konusuysa, karar alma yetinizi etkileyecek ölçüde alkol/madde kullanmamaya çalışın. Bilinçli ve kontrollü kalmak, korunmayı hatırlamak ve sınırlarınızı korumak için önemlidir.
  • Şüpheli durumlarda hızlı davranma: Eğer prezervatif yırtılması, kayması gibi bir durum olduysa veya sonradan partnerinizin enfeksiyonu olduğunu öğrendiyseniz, zaman kaybetmeden doktora başvurun. Bazı durumlarda enfeksiyonun yerleşmesini önlemek için acil önleyici tedaviler uygulanabilir. Örneğin yüksek riskli bir HIV maruziyetinden sonraki ilk 72 saat içinde PEP (maruziyet sonrası profilaksi) adı verilen bir ilaç tedavisi başlanırsa, virüsün vücuda yerleşme ihtimali azaltılabilir. Benzer şekilde, frengi veya gonore şüphesinde erken antibiyotik uygulaması koruyucu olabilir. Bu yüzden riskli temaslardan sonra “bekleyip görmek” yerine bir sağlık profesyoneline danışmak akıllıca olacaktır.
  • Genital hijyen ve bakım: Cinsel ilişkiden sonra genital bölgeyi temiz su ve uygun ürünlerle yıkamak, idrar yapmak (özellikle kadınlarda üriner enfeksiyon riskini azaltır) gibi basit hijyen adımları faydalıdır. Ancak unutmayın, ilişki sonrası yıkanmak veya vajina içi yıkama (douching) gibi yöntemler CYBH’ları önlemez, hatta vajinanın doğal dengesini bozarak enfeksiyon riskini artırabilir. Esas önemli olan, ilişki sırasında korunmaktır.
  • Eş zamanlı başka enfeksiyonların tedavisi: Bakteriyel vajinoz veya vajinal mantar enfeksiyonu gibi cinsel ilişkiyle doğrudan bulaşmasa da cinsel sağlığı etkileyen durumlar varsa, bunların tedavisi de önemlidir. Çünkü bu tip vajinal enfeksiyonlar mevcutsa, CYBH etkenleri daha kolay bulaşabilir (vajinal flora bozulduğu için). Yani genel üreme sağlığınızı korumak, CYBH riskini de azaltır.

Tüm bu önlemler, riskleri azaltsa da tamamen ortadan kaldırmaz. Bu yüzden dikkatli ve bilinçli olmak, vücudunuzdaki değişimleri izlemek ve gerektiğinde utanmadan doktora başvurmak gerekir. Cinsellik hayatın doğal bir parçasıdır; önemli olan bunu güvenli ve sağlıklı bir şekilde yaşamaktır. Eğer herkes korunma yöntemlerine uyar, düzenli testini yaptırır ve partnerine dürüst davranırsa, cinsel yolla bulaşan hastalıkların toplumdaki yayılımı da ciddi ölçüde düşecektir.

Belirti olmasa da test yaptırmak gerekir mi?

Evet, kesinlikle gerekir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar çoğu zaman “sessiz taşıyıcı” şeklinde seyreder. Yani kişi enfekte olduğu halde vücudunda hiçbir belirti olmayabilir veya fark edilmeyecek kadar hafif belirtiler yaşayabilir. Bu durum özellikle klamidya, gonore, HPV ve HIV enfeksiyonları için çok yaygındır. Örneğin klamidya enfeksiyonu kadınların yaklaşık %70’inde, erkeklerin de yarısından fazlasında belirti vermez; kişi ancak test yaptırırsa enfekte olduğunu öğrenebilir. Aynı şekilde HIV taşıyan bir kişi, virüs vücuda girdikten sonra yıllarca sağlıklı görünebilir ve kendini iyi hissedebilir.

Belirti olmasa bile enfeksiyon vücutta hasar vermeye devam edebilir ve bu süreçte başkalarına da bulaştırılabilir. Bu yüzden riskli bir cinsel temasınız olduysa veya birden fazla partneriniz varsa, belirti göstermeyi beklemeden test yaptırmanız önerilir. Özellikle şu durumlarda belirtiler ortaya çıkmasa bile tarama testi yaptırmak faydalıdır:

  • Yeni bir partnerle korunmasız ilişki: Eğer prezervatif kullanmadan biriyle birlikte olduysanız (hele ki o kişinin sağlık durumunu çok iyi bilmiyorsanız), birkaç hafta sonrasında doktorunuza danışarak uygun testleri yaptırın. Kimi testler hemen, kimileri için 1-3 ay sonra yeniden test gerekebilir (pencere dönemi nedeniyle).
  • Birden fazla partneriniz olduysa: Düzenli tek eşli bir ilişkide değilseniz, en az yılda bir kez kapsamlı CYBH taraması yaptırmak iyi bir uygulamadır. Bu tarama HIV, sifiliz, hepatit B-C, klamidya, gonore ve gerekiyorsa diğer testleri içerebilir.
  • Partnerinizin sadakatinden emin değilseniz veya partnerinizde belirti varsa: Eşiniz ya da partnerinizde cinsel yolla bulaşan hastalık belirtisi olmasa bile, eğer başka biriyle ilişkisi olabileceğinden şüpheleniyorsanız ya da geçmişte olmuşsa, kendinizi de test ettirin. Partnerinizin vücudunda siğil, uçuk, anormal akıntı gibi şüpheli durumlar fark ederseniz, cinsel ilişkiyi korumasız sürdürmeyin ve birlikte doktora başvurun.
  • Hamilelik planlıyorsanız veya hamileyseniz: Daha önce de vurgulandığı gibi, gebelik öncesi ve gebelik sırasındaki taramalar, hem sizin hem bebeğinizin sağlığı için şarttır.
  • Cinsel saldırı veya tecavüz durumu: Maalesef böyle bir durum yaşandıysa, hiç vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir. Acil korunma önlemlerinin yanı sıra, gerekli testler başlangıçta ve uygun aralıklarla tekrar yapılarak olası enfeksiyonlar tespit edilmeye çalışılır.
  • Sağlık çalışanları gibi riskli meslekler: Kan ve vücut sıvılarıyla temas riski yüksek bir işte çalışıyorsanız (hemşire, doktor, laborant vb.), maruziyet olmasa bile periyodik taramalar yapılabilir. Mesela hastanede iğne batması yaşayan bir sağlık personeli, belirti beklemeden protokole göre test ve profilaksi almalıdır.

Belirtisiz enfeksiyonların tespiti, hem sizin gelecekte karşılaşabileceğiniz sağlık sorunlarını engeller, hem de sevdiklerinizi korur. Örneğin belirti vermeyen bir klamidya enfeksiyonunu test sayesinde öğrenip tedavi olarak ileride kısırlığa yol açmasını önleyebilirsiniz. Ya da HIV taşıdığınızı erken öğrenerek bir an önce tedaviye başlayıp sağlığınızı korur ve partnerlerinize bulaştırmaktan kaçınırsınız.

Özetle: Cinsel olarak aktif herkes, özellikle de korunmasız ilişki yaşamış olanlar, düzenli aralıklarla test yaptırmalıdır. Utanılacak bir şey yoktur; aksine, bu bilinçli bir davranıştır. Kendi sağlığınız ve toplum sağlığı için belirtileri beklemeden hareket etmek gerekir.

CYBH tekrarlar mı? Bağışıklık gelişir mi?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda maalesef çoğu zaman kalıcı bir bağışıklık gelişmez. Yani bir enfeksiyonu geçirip tedavi olmuş olmanız, hayat boyu o hastalıktan korunacağınız anlamına gelmez. Ayrıca bazı CYBH etkenleri vücuttan hiç tamamen temizlenmediği için tekrarlama (nüks etme) veya yeniden aktifleşme durumları da olabilir:

  • Bakteriyel enfeksiyonlar (klamidya, gonore, frengi vs.): Bu hastalıklar tedaviyle vücuttan tamamen atılır. Ancak örneğin klamidya geçirmiş ve iyileşmiş bir kişi, ileride tekrar klamidya bulaşırsa yeniden enfekte olur ve hastalığa yakalanır. Vücut bu tür mikroplara karşı kalıcı bağışıklık bırakmaz. Hatta frengi gibi hastalıklarda defalarca enfeksiyon kapılabilir. Bu nedenle daha önce bir CYBH geçirmiş olmanız, “artık bende bağışıklık var” diyerek tedbiri bırakmayı kesinlikle gerektirmez; aksine, o hastalığı bir kez kapmış olmanız riskli davranışınız olduğunu gösterir ve gelecekte de dikkat etmeniz gerekir.
  • Viral enfeksiyonlar (HSV, HPV, HIV, hepatit B): Bu virüslerin bazısı vücutta latent (gizli) kalır. Örneğin herpes (uçuk) virüsü, bir kere alındığında sinir düğümlerine yerleşir ve ömür boyu orada kalır. Bağışıklık sistemi onu baskı altında tutsa da, vücut direnci düştüğünde veya çeşitli tetikleyicilerle (stres, hastalık, yorgunluk gibi) tekrar aktifleşip aynı bölgede uçuk yaraları çıkabilir. Yani herpes “tekrarlar”. HPV virüsü de benzer şekilde yıllarca sessiz kalıp bir anda siğillerle kendini gösterebilir; ya da vücuttan tamamen temizlenmeden düşük seviyede varlığını sürdürebilir. HIV ve kronik hepatit B ise sürekli vücutta bulunan, ancak tedaviyle baskılanan virüslerdir. Bu hastalıklar zaten kronik olduğu için “tekrarlama” kavramı tam uymaz; çünkü virüs hiç gitmemiştir. Fakat tedaviyi bırakırsanız veya bağışıklığınız düşerse, belirtiler ve virüs etkisi tekrar şiddetlenebilir.
  • Farklı türlerle yeniden enfeksiyon: Bağışıklık konusunda bir diğer nokta, özellikle HPV gibi çok sayıda alt tipi olan virüslerde görülür. Diyelim ki HPV’nin bir tipine yakalandınız ve vücudunuz onu temizledi (genelde 1-2 yıl içinde). Bu size sadece o tipe karşı kısmi bir bağışıklık sağlayabilir, fakat HPV’nin diğer tiplerine karşı korumaz. Yani başka bir tip HPV alarak tekrar enfekte olabilirsiniz. Benzer şekilde, gonore bakterisinin farklı suşları olabilir; birine bağışıklık oluşsa bile diğeriyle enfekte olabilirsiniz. Ancak pratikte önemli olan, tüm bu hastalıklara karşı en iyi korunma yöntemlerinin değişmemesidir: güvenli cinsel ilişki, düzenli test ve gerekirse partnerle birlikte tedavi.
  • Tedavi edilmemiş enfeksiyonların dalgalı seyri: Bazı CYBH’lar tedavi edilmediğinde kendi kendine düzeldi sanılabilir ama aslında hastalık başka evreye geçmiş olabilir. Örneğin frengide ilk yarası (şankr) tedavi almasa bile bir süre sonra kendiliğinden iyileşir. Kişi “yaram geçti, demek ki düzeldim” diyebilir. Halbuki bakteri vücuttadır ve hastalık ikinci evreye ilerlemiştir. Bu durumda belirti olmadan yıllarca kalıp üçüncü evrede çok ciddi tablolarla tekrar ortaya çıkar. Bu nedenle, belirtilerin kaybolması kendi başına hastalığın geçtiği anlamına gelmez.

Özetle, cinsel yolla bulaşan hastalıkları bir kez geçirmek sizi onlara karşı bağışık yapmaz. Bazılarına defalarca yakalanabilirsiniz. Bu yüzden korunma önlemlerine daima riayet etmelisiniz. Özellikle daha önce CYBH geçiren kişiler, yeniden karşılaşma riskleri olabileceği için belki de daha dikkatli olmalıdır.

Tekrarlama konusunda, eğer bahsedilen virüsün vücutta kalması ise (herpes, HPV, HIV gibi), evet bu hastalıklar vücuttan atılmadığı için yaşam boyu “taşıyıcı” durum söz konusudur. Bu durumda hastalık tamamen geçmediğinden belirli aralıklarla alevlenme olabilir (herpes atakları gibi). Yeniden yakalanma anlamında ise, tedaviyle kurtulduğunuz hastalıklara tekrar yakalanmanız mümkündür. Her iki durumda da, kalıcı bağışıklık yoktur.

Ancak burada bir istisnadan bahsetmek gerekir: Hepatit B enfeksiyonu geçiren çoğu kişi (özellikle yetişkinler) iyileştikten sonra virüse karşı antikor geliştirir ve genellikle hayat boyu aynı enfeksiyonu tekrar almaz. Yani doğal bağışıklık kazanmış olur (tıpkı suçiçeği geçirince tekrar yakalanmamak gibi). Fakat bu kural çocukken geçirilen hepatit B için veya herkeste geçerli değildir ve bu durumu diğer CYBH’larla karıştırmamak gerekir. Ayrıca hepatit B aşısı ile de bağışıklık kazanmak mümkündür. HPV için de benzer bir durum kısmen geçerli olabilir; vücut bir tipini temizlediğinde o tipe karşı bağışıklık gelişebilir ama bu tam değil ve diğer tiplere karşı değil.

Sonuç olarak, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı en iyi strateji, enfeksiyonu hiç kapmamaktır. Birine yakalandım nasıl olsa artık bağışığım diye düşünmek yanıltıcıdır. Her zaman korunma tedbirlerini almak, düzenli testlerle kontrol etmek ve gerektiğinde yeniden tedavi olmaya hazır olmak gerekir. Bu hastalıklarda “bir kere yetmez” maalesef ki geçerlidir.

Ne zaman doktora başvurulmalı?

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların yönetiminde en kritik adım, zamanında tıbbi yardım almaktır. Peki, ne zaman bir doktora görünmelisiniz? Aşağıdaki durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurmak doğru olacaktır:

  • Şüpheli belirti gördüğünüzde: Genital bölgede herhangi bir olağandışı belirti fark ederseniz doktora gidin. Örneğin; penisten veya vajinadan normal dışı akıntı gelmesi, idrar yaparken yanma veya acı hissi, genital bölgede veya ağız çevresinde yara, kabarcık, uçuk veya siğil çıkması, kasıklarınızda şişmiş bezeler (lenf düğümleri) hissetmeniz, cinsel ilişki sırasında ağrı veya kanama yaşamanız gibi durumlar normal değildir. Bu belirtilerin birçoğu CYBH işareti olabilir. Kesin tanı için muayene ve test şarttır.
  • Partnerinizde tanı konduysa: Cinsel partneriniz bir CYBH tanısı aldıysa (örneğin testinde klamidya, bel soğukluğu, HIV vs. çıktıysa), sizde belirti olsun ya da olmasın hemen doktora başvurup test yaptırmalısınız. Aynı enfeksiyonu siz de taşıyor olabilirsiniz. Partneriniz tedaviye başladıysa, muhtemelen doktorlar sizin de tedavi olmanızı önerecektir. Bu durumda reçete edilen ilaçları kullanın ve hem sizin hem partnerinizin tedavisi bitene dek cinsel ilişkiden kaçının.
  • Korunmasız veya riskli ilişki sonrası: Eğer kondomsuz bir cinsel temas yaşandıysa ve partnerinizin sağlık durumundan emin değilseniz, özellikle de onun birden fazla partneri olduğunu düşünüyorsanız, risk almayın. İlişki üzerinden birkaç hafta geçmiş olsa dahi, mümkün olan en kısa sürede doktora gidip durumu anlatın. Doktorunuz gerekli gördüğü testleri uygun zamanlarda yapacaktır. Bazı enfeksiyonlar erken dönemde çıkmasa bile, doktor kontrolü altında olmak önemlidir.
  • Tecavüz veya cinsel istismar durumunda: Böyle travmatik bir olay yaşandığında, hem ruhsal destek için hem de enfeksiyonlara ve istenmeyen gebeliğe karşı tıbbi yardım almak için derhal hastaneye gidilmelidir. Bu durumda doktorlar size hem koruyucu tedaviler (örneğin acil kontrasepsiyon, PEP gibi) uygulayabilir hem de gerekli testleri zamanla yaparak bir enfeksiyon gelişirse hızlıca tedavi edebilir.
  • Rutin tarama zamanı gelmişse: Herhangi bir belirti olmasa bile, eğer risk grubundaysanız düzenli taramalar için doktora başvurmalısınız. Örneğin:
    • 25 yaş altı ve cinsel yönden aktif bir kadınsanız yılda bir kez kadın doğum uzmanınıza görünüp klamidya-gonore testi ve smear testi yaptırmanız önerilir.
    • Çok eşli bir yaşamınız varsa veya korunmasız ilişkileriniz olduysa, yılda en az bir kez kapsamlı CYBH testleri yaptırın.
    • Erkek erkeğe cinsel temas yaşıyorsanız, HIV ve sifiliz başta olmak üzere düzenli testler konusunda doktorunuzun önerilerini uygulayın (çoğu kılavuz bu grupta 3-6 ayda bir test önermektedir).
    • HIV pozitifseniz veya Hepatit B/C gibi bir enfeksiyonunuz varsa, düzenli kontrollerinizin parçası olarak diğer CYBH’lar için de aralıklı taramalar yapılmalıdır, çünkü bu kişiler diğer enfeksiyonlara daha açık olabilir.
  • Gebelik durumunda: Hamile kaldığınızı öğrendiğinizde kadın doğum doktorunuza başvurduğunuzda zaten testler planlanacaktır. Ancak hamilelik öncesinde herhangi bir CYBH riskiniz olduğunu biliyorsanız (mesela eşinizde HPV var, sizde geçmişte klamidya çıktı vs.), bunu doktorunuza mutlaka söyleyin. Hamilelikte olası sorunları önlemek için ekstra önlem alınmasını sağlar.

Doktora başvurduğunuzda utanmanıza veya konuyu geçiştirmeye çalışmanıza gerek yoktur. Bu tür enfeksiyonlar çok yaygındır ve sağlık profesyonelleri bu durumları yargılamak için değil, tedavi etmek için oradadır. Hangi doktora gitmeli? Kadınlar genellikle Kadın Hastalıkları ve Doğum (jinekoloji) uzmanına, erkekler Üroloji uzmanına başvurabilir. Her iki cinsiyet de Dermatoloji (cildiye) kliniklerine veya doğrudan Enfeksiyon Hastalıkları uzmanlarına da gidebilir, çünkü cinsel yolla bulaşan hastalıklar bu branşların ilgilendiği bir alandır. Önemli olan, bir sağlık kuruluşuna başvurmak ve doğru yönlendirmeyi almaktır.

Erken tanı ve tedavi, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarda tüm farkı yaratır. Belirtileri göz ardı etmeyin; “kendiliğinden geçer” diye beklemeyin. Unutmayın, sizin için ufak bir rahatsızlık gibi görünen şey, ileride büyük bir soruna dönüşebilir veya sevdiğiniz insanlara bulaşabilir. Bu yüzden en ufak bir şüphede dahi bir doktora danışmak en doğrusudur.

Sık Sorulan Sorular

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar her zaman belirti gösterir mi?

Hayır, cinsel yolla bulaşan hastalıkların çoğu her zaman belirti göstermez. Birçok kişi, enfekte olduğunu anlamadan hastalığı taşıyabilir ve başkalarına bulaştırabilir. Örneğin klamidya veya bel soğukluğu olan kadınların büyük kısmı, HIV taşıyıcılarının ise yıllarca hiçbir belirti göstermemesi mümkündür. Belirti olmadığı halde enfeksiyon vücutta zarar verebilir. Bu nedenle aktif cinsel yaşamı olan kişilerin düzenli olarak test yaptırması ve şüpheli temaslardan sonra doktora başvurması önemlidir.

Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtileri ne zaman ortaya çıkar?

Belirtilerin ortaya çıkış süresi, enfeksiyonun türüne göre değişir. Kimi hastalıklar (bel soğukluğu, uçuk gibi) enfeksiyondan birkaç gün sonra belirtiler verebilir. Örneğin bel soğukluğu genelde 2-10 günde belirti gösterir. Bazı hastalıklarda ise (örneğin HIV, frengi veya hepatit B) belirtilerin ortaya çıkması haftalar hatta aylar alabilir. Hatta birçok enfeksiyon hiç belirti vermeyebilir. Yani riskli bir temas sonrası hemen belirti çıkmaması, güvende olduğunuz anlamına gelmez. En doğrusu, uygun zamanlarda test yaptırarak emin olmaktır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar kendiliğinden geçer mi?

Genelde hayır, tedavi olmaksızın kendi kendine iyileşme çok nadirdir. Bazı enfeksiyonların belirtileri hafifleyip kaybolsa bile (örneğin frengide ilk yaralar iyileşebilir), hastalık vücutta kalmaya devam eder ve ilerler. Viral enfeksiyonlar (HSV, HPV, HIV) vücuttan atılmadan sessiz kalabilir veya kronikleşir; bakteriyel enfeksiyonlar ise tedavi almadıkça vücutta varlığını sürdürür. Bazı durumlarda vücudun bağışıklığı örneğin HPV gibi enfeksiyonları yıllar içinde baskılayabilir, ancak bu “geçti” anlamına gelmez. Bu nedenle, belirtileriniz düzelmiş olsa bile doktor kontrolü ve tedavisi şarttır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar kısırlık yapar mı?

Evet, özellikle tedavi edilmemiş bazı CYBH’lar kısırlığa yol açabilir. Klamidya ve gonore enfeksiyonları kadınlarda rahim ve tüplerde yayılıp Pelvik Enfeksiyon (PID) oluşturarak tüplerin tıkanmasına ve kısırlığa neden olabilir. Erkeklerde de bu enfeksiyonlar sperm kanallarında iltihap yaparak sperm üretimini bozabilir veya kanal tıkanıklığına yol açabilir. Ayrıca frenginin ileri evreleri, tedavisiz HIV enfeksiyonu gibi durumlar da üreme sağlığını dolaylı olarak etkileyebilir. Bu nedenle, üreme çağındaki herkesin CYBH’lardan korunması ve enfeksiyon durumunda gecikmeden tedavi olması, ileride çocuk sahibi olma şansını korumak için önemlidir.

Prezervatif kullanmak cinsel hastalıklara karşı korur mu?

Prezervatif (kondom) kullanımı, cinsel yolla bulaşan birçok hastalığa karşı oldukça etkili bir koruma sağlar ancak %100 değildir. Doğru ve her ilişki sırasında kondom kullanmak, özellikle HIV, klamidya, bel soğukluğu, hepatit gibi enfeksiyonların bulaşma riskini büyük ölçüde azaltır. Ancak kondomun kaplamadığı bölgelerdeki temas nedeniyle herpes (uçuk) veya HPV (siğil) gibi enfeksiyonlar nadiren bulaşabilir. Yine de prezervatif, mevcut en iyi korunma yöntemidir ve tek gecelik veya partner durumu bilinmeyen ilişkilerde mutlaka kullanılmalıdır.

Bir cinsel hastalığa yakalanan kişi tekrar aynı hastalığa yakalanabilir mi?

Evet, bir cinsel yolla bulaşan hastalığı geçirmek gelecekte yeniden yakalanmayı engellemez. Örneğin klamidya veya bel soğukluğu tedavi ile iyileştikten sonra kişi tekrar bu mikropla temas ederse yeniden enfekte olabilir. Vücut bu hastalıklara karşı kalıcı bir bağışıklık geliştirmez. Ayrıca herpes ve HPV gibi virüsler vücutta kalıcı olduğundan, belirtileri bastırılsa bile virüs ileride tekrar alevlenebilir. Bu yüzden daha önce CYBH geçirmiş kişiler de korunmaya devam etmelidir; aynı hastalığı tekrar alma veya başka bir CYBH kapma riskleri vardır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar anneden bebeğe geçer mi?

Evet, bazı CYBH’lar hamilelikte veya doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir. Örneğin frengi, HIV, hepatit B plasenta yoluyla bebeğe geçebilir; gonore ve klamidya doğum esnasında bebeğin gözlerine ve solunum yoluna bulaşabilir; genital herpes doğum sırasında bebeğe geçip ciddi yenidoğan enfeksiyonuna yol açabilir. Bu nedenle hamile kadınlara ilk muayenede CYBH testleri yapılır. Eğer enfeksiyon tespit edilirse gebelikte güvenli tedaviler uygulanarak veya doğum şekli değiştirilerek (örneğin anne aktif herpes atağındaysa sezaryenle doğum) bebeğin sağlığı korunmaya çalışılır. Tüm anne adaylarının bu testleri yaptırması ve gerekirse tedavi alması çok önemlidir.