HPV Nedir? HPV Belirtileri, Bulaşma Yolları, Aşısı ve Tedavisi

HPV Nedir?

HPV, Human Papilloma Virüsün kısaltmasıdır ve insanlarda enfeksiyona yol açan yaygın bir virüs grubudur. Bu virüs grubu Papillomaviridae ailesine ait, çift sarmallı DNA virüsleridir. HPV genellikle cilt ve mukozal yüzeylere yerleşerek enfeksiyon oluşturur. Ağız, boğaz, cinsel organlar ve anüs gibi bölgelerde görülebilen genital siğillere veya hücresel değişimlere neden olabilir. Cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyonlardan biri olan HPV, genellikle belirti vermeden seyreder. Aslında cinsel olarak aktif bireylerin büyük çoğunluğu (yaklaşık %80’i) yaşamlarının bir döneminde HPV ile karşılaşır ancak çoğu zaman farkında olmaz. Bu enfeksiyonların önemli bir kısmı zararsızdır ve kendiliğinden kaybolur. Ancak bazı yüksek riskli HPV tipleri enfeksiyona bağlı olarak ciddi sağlık sorunları, örneğin rahim ağzı (serviks) kanseri, oluşturabileceği için dikkatle takip edilmelidir.

HPV Türleri Nelerdir?

HPV’nin 200’den fazla farklı tipi (alt türü) tanımlanmıştır. Bu tipler numaralarla adlandırılır (örneğin HPV-6, HPV-11, HPV-16, HPV-18 gibi). HPV tipleri genel olarak iki ana gruba ayrılır:

  • Düşük riskli HPV tipleri: Bu gruptaki virüsler kansere yol açma potansiyeli düşük olan tiplerdir. Çoğunlukla genital siğil gibi iyi huylu lezyonlara neden olurlar. Örneğin HPV 6 ve HPV 11, genital bölgede ortaya çıkan siğillerin çoğundan sorumlu olan düşük riskli tiplerdir. Bu siğiller rahatsız edici olsa da kanserleşme eğiliminde değildir.
  • Yüksek riskli HPV tipleri: Bu gruptaki virüsler enfeksiyon sonrasında hücrelerde anormal değişiklikler yaparak uzun vadede kanser gelişimine neden olabilir. En sık karşılaşılan yüksek riskli tipler HPV 16, HPV 18 ve ayrıca HPV 31, 33, 45 gibi diğer bazı tiplerdir. Özellikle HPV 16 ve 18 birlikte, rahim ağzı kanseri vakalarının büyük çoğunluğundan sorumludur. Yüksek riskli HPV tipleri sadece rahim ağzında değil, aynı zamanda vajina, vulva, anüs, penis ve orofarinks (ağız/boğaz) gibi bölgelerde de kanser riskini artırabilmektedir.

Her HPV enfeksiyonu ciddi sorunlara yol açmaz. Düşük riskli tipler yalnızca siğil oluşturup tedavi edilebilirken, yüksek riskli tiplerin varlığı düzenli takip ve gerekirse müdahale gerektirir. Bu nedenle, HPV’nin tipini belirlemek (genotiplendirme) enfeksiyonun olası sonuçlarını öngörmek açısından önemlidir.

HPV Nasıl Bulaşır?

HPV’nin en yaygın bulaşma yolu cinsel temastır. Virüs, enfekte kişinin cilt veya mukozasıyla doğrudan temas sonucunda partnerine geçer. Vajinal, anal veya oral cinsel ilişki sırasında HPV kolayca bulaşabilir. Tam bir birleşme olmasa bile yakın cilt teması, sürtünme gibi davranışlar da virüsün geçmesine yeterli olabilir. HPV enfeksiyonu taşıyan biri, herhangi bir belirti göstermese bile virüsü partnerine bulaştırabilir.

HPV, vücut dışında uzun süre canlı kalamayan bir virüstür; bu nedenle ortak kullanılan eşyalar veya yüzeyler üzerinden bulaşma ihtimali düşüktür. Yine de nadiren de olsa, enfekte genital bölgeye temas etmiş havlu, iç çamaşırı gibi kişisel eşyaların ortak kullanımıyla virüsün geçebileceği düşünülmektedir. Umumi tuvalet veya hamam gibi nemli ortamlarda, hijyen koşulları yetersizse teorik olarak bulaş riski olsa da bu oldukça ender görülen bir durumdur.

Anne adaylarında aktif HPV enfeksiyonu varsa, doğum sırasında bebeğe bulaşma ihtimali vardır. Özellikle annenin doğum kanalında aktif genital siğiller (HPV 6 veya 11 nedeniyle) bulunuyorsa, normal doğum esnasında bebek HPV ile karşılaşabilir. Bu durum, bebekte nadir de olsa gırtlak bölgesinde siğil oluşumuna (juvenil laringeal papillomatozis) yol açabilir. Bu nedenle, gebelikte aktif genital HPV enfeksiyonu tespit edilen bazı vakalarda doktorlar sezaryen doğumu önerebilmektedir.

Özetle, HPV enfeksiyonunun bulaşmasını önlemede cinsel yolla bulaşmaya odaklanmak gerekir. Tek eşlilik, güvenli cinsel ilişki pratikleri ve kondom kullanımı bulaş riskini önemli ölçüde azaltır (ancak tamamen ortadan kaldırmaz). HPV bulaşı genellikle sessizdir; enfekte olduğunuz anı veya kişiyi çoğu zaman belirlemek mümkün olmaz çünkü virüs yıllarca vücutta kalıp sonradan belirti verebilir.

HPV Belirtileri Nelerdir?

HPV enfeksiyonu çoğu kişide belirti göstermeden seyredebilir. Virüsü alan pek çok insan, herhangi bir şikâyet yaşamadan enfeksiyonu geçirir ve farkında olmadan iyileşir. Bununla birlikte, HPV’nin bazı tipleri belirgin belirtilere yol açabilir:

  • Genital siğiller: HPV enfeksiyonunun en sık görülen belirtisi, genital bölgede ortaya çıkan siğillerdir. Kadınlarda vulva, vajina, rahim ağzı veya anüs çevresinde; erkeklerde penis, skrotum veya anüs çevresinde küçük et beni ya da karnabahar görünümünde kabarıklıklar şeklinde siğiller gelişebilir. Bu siğiller tek tek veya kümeler halinde çıkabilir, renkleri pembe, ten rengi ya da gri olabilir. Genital siğiller genellikle ağrısızdır ancak kaşıntı, tahriş veya rahatsızlık hissi verebilir. Bazen fark edilmeyecek kadar küçük olabilirler.
  • Ciltte ve diğer bölgelerde siğiller: HPV sadece genital bölgeyi etkilemez. Virüsün diğer tipleri ellerde, parmaklarda veya ayak tabanında deri siğilleri (örneğin el siğilleri veya ayak tabanında plantar siğiller) oluşturabilir. Bu siğiller de küçük, kabarık ve sert yapıda olurlar. Özellikle ayak tabanındaki siğiller yürürken ağrıya yol açabilir. Bu tip siğillere genellikle farklı HPV türleri (HPV 1, 2, 4 gibi) neden olur ve bu tipler genital kanserle ilişkisizdir.
  • Ağız ve boğaz lezyonları: Oral seks yoluyla HPV bulaşmışsa, ağız içinde veya boğazda da siğil benzeri lezyonlar oluşabilir. Bu durum oldukça nadirdir fakat ağız içinde ufak kabartılar ya da boğazda papillom denilen oluşumlar şeklinde belirti verebilir. Genellikle fark edilmesi zordur ve özel muayene gerektirebilir.
  • Servikal (rahim ağzı) değişiklikler: Yüksek riskli HPV tipleri, rahim ağzı hücrelerinde anormal değişimlere yol açabilir. Bu değişiklikler kişinin kendi kendine fark edebileceği belirtiler vermez. Yani rahim ağzında HPV kaynaklı prekanseröz hücre değişimi olsa bile, bu durum ancak Pap smear testi veya HPV testi ile saptanabilir. İleri evreye geçip rahim ağzı kanserine dönüşürse o zaman bazı belirtiler ortaya çıkabilir (adet dönemi dışında düzensiz kanama, ilişki sonrası kanama, kasık/pelvik ağrı gibi). Ancak bu, HPV enfeksiyonunun başlangıçta yarattığı bir belirti değildir, yıllar içinde gelişen bir durumdur.

Özetle, HPV enfeksiyonu çoğu zaman belirgin bir yakınmaya neden olmaz. En belirgin işaret, özellikle genital bölgede ortaya çıkan siğillerdir. Bu nedenle cinsel bölgedeki alışılmadık kabartılar veya lezyonlar fark edildiğinde bir doktora başvurmak önemlidir. Belirti olmasa bile, düzenli tarama testleri (smear ve HPV testi) sayesinde HPV’nin olası etkileri erkenden tespit edilebilir.

HPV Testi Nedir ve Nasıl Yapılır?

HPV testi, vücutta HPV virüsünün var olup olmadığını anlamak için yapılan bir laboratuvar testidir. Genellikle rahim ağzı kanseri taraması kapsamında, kadınlardan alınan örneklerde yüksek riskli HPV tiplerinin tespit edilmesi amacıyla kullanılır. Bu test, HPV’nin DNA’sını saptayarak virüsün varlığını doğrular.

HPV testi çoğunlukla Pap smear (smear testi) ile birlikte veya sonrasında uygulanır. Testin yapılışı şu şekildedir:

  • Jinekolojik muayene sırasında, rahim ağzından (serviksten) özel bir fırça veya çubuk yardımıyla hücre örneği alınır. Bu işlem, smear testine çok benzer ve genellikle ağrısızdır; sadece hafif bir rahatsızlık hissi olabilir.
  • Alınan numune, laboratuvarda incelenmek üzere bir sıvı içerisine konulur. Laboratuvarda bu örnek içerisindeki HPV DNA’sı özel yöntemlerle araştırılır.
  • Test sonucunda örnekte HPV’nin tespiti halinde, hangi tip HPV olduğu da belirlenebilir (özellikle yüksek riskli tiplerin varlığı rapor edilir). Örneğin “HPV 16 pozitif” gibi bir sonuç, o yüksek riskli tipin saptandığını gösterir.

HPV testi, genellikle 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda rutin tarama protokolüne dahil edilmektedir. Daha genç kadınlarda ise HPV enfeksiyonları çok yaygın ve çoğu geçici olduğundan, anormal bir smear sonucu olmadıkça rutin HPV testi önerilmeyebilir. Ancak tarama protokolleri ülkelere göre değişebilir; doktorunuz sizin için uygun zamanı belirleyecektir.

Erkekler için rutin bir HPV tarama testi yoktur. Yani genital siğil gibi görünür bir lezyon olmadığı sürece, erkeklerin HPV taşıyıcılığını saptayacak yaygın bir test uygulanmamaktadır. Bunun istisnası, bazı özel durumlarda (örneğin yüksek riskli gruplarda, eşcinsel erkeklerde anal smear testi gibi) doktorun uygun görmesiyle yapılabilen testlerdir.

HPV testinin sonucu pozitif çıkarsa, bu durum rahim ağzında kanser geliştiği anlamına gelmez; sadece HPV enfeksiyonu mevcut demektir. Böyle bir durumda doktor, gerekirse kolposkopi ve biyopsi gibi ileri tetkiklerle rahim ağzında anormal bir hücre değişimi olup olmadığını kontrol edebilir. Test negatifse, o an için yüksek riskli HPV bulunmadığı anlamına gelir.

HPV Aşısı Kimlere Uygulanır?

HPV aşısı, HPV enfeksiyonuna karşı koruyuculuk sağlayan ve virüsün belirli yüksek riskli tiplerine karşı bağışıklık kazandıran bir aşıdır. Bu aşı, HPV’nin en sık kansere yol açan tiplerini (örneğin 16 ve 18) ve ayrıca siğillere neden olan tiplerini (6 ve 11) içerebilir. Ülkemizde ve dünyada kullanılan birkaç farklı HPV aşısı türü vardır (ikili, dörtlü veya dokuzlu aşı gibi), ancak hepsinin amacı HPV’ye bağlı kanser ve siğil gelişimini önlemektir.

HPV aşısının uygulanması için önerilen gruplar ve yaş aralıkları şöyledir:

  • Ergenlik dönemi (9-14 yaş arası): Dünya Sağlık Örgütü ve birçok ülkenin sağlık otoritesi, HPV aşısının ideal olarak 9-14 yaş arasındaki çocuklara (kız ve erkek) uygulanmasını önermektedir. Bu yaş aralığında bağışıklık sistemi gençtir ve cevap güçlüdür. Ayrıca genellikle cinsel aktivitenin başlamasından önce bu aşı yapıldığında, kişi virüsle tanışmadan koruma sağlanmış olur. Bu yaş grubunda aşı 2 doz şeklinde uygulanabilir (ilk dozdan 6 ay sonra ikinci doz).
  • Genç yetişkinler (15-26 yaş arası): Eğer ergenlik döneminde aşı yapılmamışsa, 26 yaşına kadar kadın ve erkeklerin HPV aşısı olmaları önerilir. Bu yaş grubunda bağışıklığın tam oluşması için aşı 3 doz halinde uygulanır (0, 2. ay ve 6. ay gibi bir takvimle). Kişi cinsel olarak aktif olsa bile, henüz karşılaşmadığı HPV tiplerine karşı aşı yine koruma sağlayabilir. Bu nedenle 26 yaş altındaki herkesin aşıyı yaptırması önemlidir.
  • 27-45 yaş arası yetişkinler: 26 yaşı geçtiği halde HPV aşısı olmamış bazı kişiler de aşıdan fayda görebilir. Özellikle birden fazla cinsel partneri olan veya HPV’ye maruz kalma riski yüksek kişilerde, 45 yaşına kadar aşı uygulanabilir. Bu yaş grubunda aşının etkinliği gençlere göre biraz daha düşük olsa da, yine de koruyucu etki sağlayabilir. 27-45 yaş arasında aşı kararı, kişinin risk faktörleri ve doktorun değerlendirmesiyle bireysel olarak alınır.

HPV aşısı, hem kız çocuklarına hem erkek çocuklarına önerilmektedir. Başlangıçta aşı programları daha çok kız çocuklarını hedef almışsa da, erkeklerin aşılanması hem onları HPV’nin yol açabileceği penis, anüs ve orofarinks kanserlerinden korur, hem de toplumda virüs dolaşımını azaltarak kadınları dolaylı olarak korur.

Aşı, genellikle kol kasına yapılan enjeksiyon şeklindedir. Yaygın aşılar canlı virüs içermez; virüsün belli proteinlerine karşı bağışıklık oluşturur. Bu nedenle HPV aşısı kesinlikle enfeksiyona ya da kansere yol açmaz. Aşının en sık görülen yan etkileri, yapıldığı bölgede hafif ağrı, kızarıklık veya hassasiyettir. Nadir durumlarda kısa süreli baş ağrısı, hafif ateş gibi etkiler olabilir.

Özetle, HPV aşısı çocukluk ve ergenlik döneminde yapılması önerilen, güvenli ve etkili bir aşıdır. Henüz ulusal aşı takvimine girmemiş ülkelerde bile aileler doktorlarına danışarak ücretli olarak aşıyı temin edebilirler. Aşı sayesinde ileride oluşabilecek rahim ağzı kanseri başta olmak üzere HPV bağlantılı birçok kanser ve siğil vakasının önüne geçmek mümkündür.

HPV ve Servikal Kanser İlişkisi

HPV enfeksiyonu ile rahim ağzı (serviks) kanseri arasında çok güçlü bir bağlantı vardır. Neredeyse tüm servikal kanser vakalarının altında uzun süreli ve yüksek riskli bir HPV enfeksiyonu yatar. Özellikle HPV’nin 16 ve 18 numaralı tipleri, rahim ağzı kanserlerinin yaklaşık %70’ine tek başına neden olmaktadır. Bu nedenle HPV, servikal kanser için adeta “olmazsa olmaz” bir faktördür; yani bir kadında rahim ağzı kanseri gelişebilmesi için mutlaka bir dönem HPV ile enfekte olması gerekmektedir.

HPV, rahim ağzı hücrelerine bulaştığında genellikle bağışıklık sistemi sayesinde temizlenir veya baskılanır. Ancak bazı durumlarda virüs vücuttan atılamaz ve persistan enfeksiyon denilen, yıllarca süren bir enfeksiyon haline gelir. Özellikle bağışıklık sisteminin zayıf olması, sigara kullanımı, uzun süreli doğum kontrol hapı kullanımı veya diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların varlığı gibi faktörler, HPV’nin vücutta kalıcı hale gelme riskini artırabilir. Kalıcı HPV enfeksiyonu, rahim ağzındaki hücrelerde önce prekanseröz (kanser öncüsü) lezyonlara yol açar. Bu lezyonlar tedavi edilmez ve ilerlerse, yıllar içerisinde kanser gelişebilir.

Servikal kanser genellikle yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Virüsün hücrelerde oluşturduğu değişikliklerin kansere dönüşmesi ortalama 10-15 yıl sürebilir. Bu uzun süreç, erken tanı ve müdahale için fırsat yaratır. Düzenli Pap smear testleri ve HPV testleri, rahim ağzında henüz kanserleşmemiş anormal hücre değişimlerini tespit edebilir. Eğer smear sonucunda yüksek dereceli hücre değişiklikleri görülürse veya HPV testi yüksek riskli tip için pozitifse, doktor kolposkopi ile rahim ağzını ayrıntılı inceler. Gerekirse alınan küçük biyopsiler ile lezyonlar doğrulanır ve LEEP, konizasyon gibi yöntemlerle kansere dönüşmeden bu anormal alanlar temizlenebilir.

HPV pozitif olması, her zaman kanser olacağı anlamına gelmez. Aslında çoğu HPV enfeksiyonu kansere yol açmadan yok olur. Yalnızca kalıcı ve yüksek riskli tipteki enfeksiyonlar bu sonucu doğurabilir. Yine de, dünyada rahim ağzı kanseri kadınlarda en sık görülen kanserlerden biri olmaya devam etmektedir ve bunun başlıca sebebi HPV’dir. Bu gerçeğin keşfi, bilim dünyasında büyük bir dönüm noktası olmuştur. Nitekim, HPV’nin rahim ağzı kanserine yol açtığını keşfeden bilim insanı Prof. Dr. Harald zur Hausen bu çalışmasıyla 2008 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü kazanmıştır.

HPV, servikal kanser dışında da kanserlere zemin hazırlayabilir. Vajina, vulva, anüs, penis ve orofarinks (ağız/yutak) kanserlerinin önemli bir kısmında da HPV enfeksiyonu etken olarak saptanmaktadır. Ancak rahim ağzı kanseri, hem yaygınlığı hem de HPV ile direkt ilişkisi bakımından en dikkat çekici olandır. Dolayısıyla özellikle kadınların düzenli jinekolojik kontrollerini ve gerekli tarama testlerini yaptırmaları, HPV enfeksiyonunun istenmeyen sonuçlarından korunmada kritik öneme sahiptir.

Erkeklerde HPV

HPV enfeksiyonu sadece kadınlara özgü değildir; erkekler de HPV’ye yakalanabilir ve virüsü başkalarına bulaştırabilir. Aslında HPV, cinsel olarak aktif erkeklerde de son derece yaygındır. Çoğu erkek, HPV ile enfekte olduğunu bilmez çünkü enfeksiyon genellikle belirti vermez ve kendiliğinden geçer. Ancak bazı durumlarda erkeklerde de HPV’nin yol açtığı sağlık sorunları görülür.

Erkeklerde HPV’nin yol açabileceği başlıca durumlar şunlardır:

  • Genital siğiller: Tıpkı kadınlarda olduğu gibi, erkeklerde de düşük riskli HPV tipleri genital siğillere neden olabilir. Penis, testis torbası (skrotum), kasık bölgesi, uylukların üst kısmı veya anüs çevresinde siğiller ortaya çıkabilir. Bu siğiller genelde ağrısızdır ancak kaşıntı veya görüntü olarak rahatsızlık verebilir. Tedavi edilmezlerse büyüyebilir veya yayılabilirler, ancak kansere dönüşmezler.
  • Penis kanseri: Yüksek riskli HPV tipleri (özellikle HPV 16) nadir de olsa penis kanserine yol açabilir. Penis kanseri, özellikle sünnetsiz erkeklerde ve hijyen koşullarının kötü olduğu durumlarda daha sık görülür. HPV enfeksiyonu, penis kanseri vakalarının önemli bir bölümünde saptanmıştır.
  • Anal kanser: Hem erkeklerde hem kadınlarda görülebilen anal kanserlerin çoğunda HPV (çoğunlukla HPV 16) etkendir. Özellikle eşcinsel veya biseksüel erkeklerde anal HPV enfeksiyonu daha yaygındır ve düzenli doktor kontrolü (anal smear gibi) önerilebilir. Anüs çevresinde siğillerin varlığı, HPV enfeksiyonunun bir işareti olabilir ve ileride anal kanser riskini artırabilir.
  • Başa ve boyuna ait kanserler: HPV, oral seks yoluyla ağız ve boğaz bölgesine de bulaşabilir. Erkeklerde (aynı zamanda kadınlarda da) orofarenks kanseri denilen boğazın arka kısmındaki kanserlerin önemli bir kısmında HPV (özellikle tip 16) tespit edilmektedir. Bu tip kanserler yıllar süren enfeksiyonlar sonucunda ortaya çıkar ve sigara, alkol kullanımı gibi faktörlerle birlikte riski artar.

Erkeklerde HPV enfeksiyonunun belirti vermemesi, onların sadece taşıyıcı olduğu anlamına gelmez. Erkekler hem bu sayılan sağlık sorunlarına maruz kalabilir, hem de belirti göstermeseler bile virüsü partnerlerine geçirebilirler. Bu nedenle erkeklerin de HPV konusunda bilinçli olması önemlidir. HPV aşısı erkeklere de önerilmektedir; aşı sayesinde erkekler kendilerini hem siğillerden hem de HPV ilişkili kanserlerden koruyabilir ve toplum genelinde virüsün yayılımını azaltabilirler.

Erkekler için rutin bir HPV tarama testi olmadığı için, HPV’yi tespit etmek genellikle siğil gibi gözle görülen lezyonların varlığına bağlıdır. Genital bölgede fark edilen anormal bir oluşum varsa, bir üroloji veya dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Doktor, gerekirse lezyondan biyopsi alarak HPV kaynaklı olup olmadığını doğrulayabilir. Tedavi olarak siğiller kriyoterapi (dondurma), koterizasyon (yakma) veya cerrahi eksizyonla alınabilir. Anal bölgede ya da ağızda HPV’ye bağlı prekanseröz lezyon tespit edilirse, bunların çıkarılması ve yakından takibi gerekebilir.

Özetle, HPV enfeksiyonu kadın-erkek ayrımı yapmaz. Her iki cins de hem risk altındadır hem de birbirine virüsü bulaştırabilir. Bu nedenle korunma önlemleri (kondom, aşı) ve bilinçlendirme her iki cins için de vurgulanmalıdır.

HPV Vücuttan Tamamen Atılır mı?

HPV enfeksiyonu geçiren pek çok kişi için sevindirici haber, vücudun genellikle virüsü zamanla temizleyebilmesidir. Bağışıklık sistemi, HPV’nin çoğu tipini tanır ve 1-2 yıl içinde etkisiz hale getirir. Araştırmalar, HPV ile enfekte olanların %90’ının yaklaşık 2 yıl içinde virüsten kurtulduğunu göstermektedir. Yani çoğu insanın vücudu, HPV’yi tamamen atar veya baskılar.

Ancak bu, her HPV enfeksiyonunun kesinlikle ortadan kalkacağı anlamına gelmez. Bazı durumlarda, özellikle yüksek riskli HPV tipleri vücutta persiste olabilir (uzun süre kalabilir). Kronik HPV enfeksiyonu dediğimiz bu durumda, virüs vücuttan tam anlamıyla atılmayıp hücrelerin içinde düşük seviyede varlığını sürdürür. Kişi hiçbir belirti görmese bile, yıllar sonra yapılan testlerde aynı HPV tipinin varlığı saptanabilir. Hatta bazen kişi ardışık testlerde negatif sonuç aldıktan yıllar sonra yeniden aynı tip HPV pozitif bulunabilir; bunun tam olarak yeni bir enfeksiyon mu yoksa eski enfeksiyonun yeniden aktifleşmesi mi olduğu konusu hala araştırılmaktadır.

Bağışıklık sisteminin virüsü kontrol altında tutabilmesi çok önemlidir. Virüs vücuttan atılmasa bile, bağışıklık onu baskılayarak çoğalmasını ve hasar vermesini engelleyebilir. Bu sayede kişi taşıyıcı kalsa bile hastalık belirtileri ortaya çıkmaz. Ancak bağışıklığın zayıfladığı durumlarda (örneğin başka bir ciddi hastalık, HIV enfeksiyonu, yoğun stres veya bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanımı gibi) HPV yeniden aktif hale gelebilir.

Özetle, HPV enfeksiyonunun çoğu vücuttan tamamen temizlenir. Temizlenmese bile virüs genelde sessiz kalır ve kontrol altında tutulur. Bu süreç kişiden kişiye değişir: Kiminin vücudu birkaç ayda virüsten kurtulurken, kiminde yıllarca kalabilir. Bu belirsizlik nedeniyle HPV pozitif kişilerin düzenli takip altında olması ve bağışıklığı güçlü tutacak sağlıklı yaşam alışkanlıklarına önem vermesi tavsiye edilir.

HPV Pozitif Ne Anlama Gelir?

“HPV pozitif” ifadesi, yapılan HPV testinin sonucunda vücudunuzda HPV virüsünün tespit edildiği anlamına gelir. Özellikle rahim ağzından alınan sürüntü örneğinde bir yüksek riskli HPV tipinin saptandığını gösterir. Bu sonucun ne anlama geldiğini doğru yorumlamak önemlidir:

  • Enfeksiyon varlığını gösterir: HPV pozitif demek, o anda aktif bir HPV enfeksiyonunuz olduğu anlamına gelir. Virüs hücrelerinize yerleşmiş ve test sayesinde yakalanmıştır. Bu yaygın bir durumdur; bir noktada cinsel yaşamı olan pek çok kişi HPV pozitif olabilir.
  • Kanser olduğunuz anlamına gelmez: HPV pozitif sonucu almak endişe verici olabilir ancak tek başına bu sonuç kanser olduğunuz veya kesinlikle kanser olacağınız anlamına gelmez. Çoğu HPV enfeksiyonu herhangi bir kansere yol açmadan vücut tarafından temizlenir veya baskılanır. HPV pozitiflik, sadece riskin var olduğunu gösterir ve bu risk yıllar içinde küçük bir olasılıkla kansere dönüşebilir.
  • Takip ve tetkik gerektirebilir: Eğer yüksek riskli HPV pozitifiyseniz, doktorunuz rahim ağzında anormal bir hücresel değişim olup olmadığını kontrol etmek için kolposkopi önerebilir. Kolposkopide rahim ağzı özel bir mikroskopla incelenir ve gerekirse şüpheli alanlardan biyopsi alınır. Biyopsi sonucu prekanseröz lezyon gösterirse, bunlar küçük bir cerrahi işlemle alınarak ileride kanser gelişmesi önlenir. Eğer kolposkopide sorun yoksa, HPV pozitif olsanız bile hücresel bir değişiklik olmadığı anlaşılır ve doktorunuz 6 ay veya 1 yıl sonra testi tekrarlayarak virüsün temizlenip temizlenmediğini kontrol etmek isteyebilir.
  • Partnerinizin de risk altında olabileceğini gösterir: HPV pozitifseniz, bu durum mevcut partnerinizin de HPV ile karşılaşmış olabileceğini akla getirir. Partnerinizin kadın olması durumunda onun da test yaptırması veya smear takibi gerekebilir. Erkek partnerlerde ise belirti yoksa aktif olarak test yapma imkanı kısıtlıdır, ancak farkındalık açısından bilgilendirme önemlidir.
  • Psikolojik etkiler normaldir: Birçok kişi HPV pozitif sonucu aldığında endişe, suçluluk veya korku hissedebilir. Unutmayın ki HPV son derece yaygın bir virüstür ve bunun kişisel bir hatadan kaynaklanması gerekmez. Tek eşli kişilerde bile partnerden yıllar önce alınmış bir HPV’nin şimdi pozitifleşmesi mümkündür. Dolayısıyla bu sonucu çok kişisel algılamadan, tıbbi bir durum olarak ele almak gerekir.

Sonuç olarak, HPV pozitif demek dikkatli olmak gerektiği anlamına gelir. Doktor tavsiyelerine uyarak düzenli kontrollerinizi yaptırdığınız sürece, olası sorunları erken yakalayıp önlemek mümkündür. HPV pozitifliği, yaşam tarzınızda bazı düzenlemeler yapmanız (sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek, bağışıklığı güçlendirmek gibi) ve eğer mümkünse partnerinizle birlikte tedbirler almanız için bir uyarı niteliği de taşır.

HPV Tedavi Edilebilir mi?

HPV enfeksiyonu, günümüzde doğrudan antiviral bir ilaçla ortadan kaldırılabilen bir enfeksiyon değildir. Yani vücuda giren HPV’yi tamamen yok eden bir hap veya iğne tedavisi henüz yoktur. Bununla birlikte, HPV’nin yol açtığı hastalık ve lezyonlar tedavi edilebilir:

  • Genital siğillerin tedavisi: HPV’nin neden olduğu siğiller, çeşitli yöntemlerle tedavi edilebilir. Kriyoterapi (siğilin dondurulması), elektrokoterizasyon (yakılması), lazer tedavisi veya cerrahi eksizyon (kesip çıkarma) yöntemleriyle siğiller vücuttan uzaklaştırılır. Ayrıca imikimod veya podofilin gibi krem/solüsyonlar doktor kontrolünde siğil üzerine uygulanarak yok edilebilir. Bu tedaviler siğilleri ortadan kaldırsa da, altta yatan HPV enfeksiyonunu tamamen yok etmeyebilir. Bağışıklık sistemi zayıfsa veya aynı HPV tipine maruziyet devam ederse siğiller tekrarlayabilir. Ancak tekrarlasa bile, yine benzer yöntemlerle yeni çıkan siğiller tedavi edilebilir.
  • Prekanseröz lezyonların tedavisi: Özellikle rahim ağzında HPV’nin yol açtığı hücresel değişiklikler (CIN 1, CIN 2, CIN 3 gibi derecelendirilen lezyonlar) tespit edilirse, bunlar kansere dönüşmeden tedavi edilir. LEEP (Loop Elektrik Eksizyon Prosedürü) veya konizasyon adı verilen işlemlerle, anormal hücrelerin bulunduğu bölge koni şeklinde çıkarılır. Bu sayede hem mevcut anormal doku uzaklaştırılır hem de ileride kanser gelişmesi önlenir. Bu işlemler genellikle lokal anestezi ile yapılabilen, küçük cerrahi müdahalelerdir.
  • Kansere yönelik tedaviler: Eğer HPV enfeksiyonu sonucu bir kanser gelişmişse (rahim ağzı kanseri, vajinal kanser, anal kanser gibi), o zaman ilgili kanserin evresine göre cerrahi, radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi yöntemleri uygulanır. Bu tedaviler HPV enfeksiyonunu değil, onun yol açtığı kanseri hedef alır. Örneğin erken evre rahim ağzı kanserinde rahmin alınması (histerektomi) gerekebilir.

HPV’nin kendisini vücuttan temizlemeye yönelik şu an için onaylanmış bir ilaç tedavisi yoktur. Bağışıklık sistemini destekleyen genel önlemler (dengeli beslenme, vitamin desteği, stresten kaçınma, düzenli uyku, sigarayı bırakma gibi) teorik olarak vücudun virüsü temizleme şansını artırabilir, ancak bunlar kesin tedavi yöntemleri değildir. Bazı araştırmalar antiviral özellikli ilaçlar veya immünoterapiler üzerinde çalışmaktadır fakat henüz rutin kullanıma girmiş bir çözüm yoktur.

Önemli bir nokta da, HPV aşısının tedavi edici olmadığının bilinmesidir. HPV aşısı, enfeksiyon kapmadan önce koruyucu amaçla yapılır. Eğer kişi zaten HPV taşıyorsa, aşı mevcut enfeksiyonu ortadan kaldırmaz; sadece henüz karşılaşmadığı diğer tiplere karşı koruma sağlar.

Sonuç olarak, HPV enfeksiyonuyla karşılaştığımızda yapmamız gereken, düzenli doktor takibi ile ortaya çıkabilecek sorunları erken yakalamak ve tedavi ettirmektir. Virüsü tamamen yok edemesek de, onun yol açabileceği siğilleri temizleyebiliyor ve kanser öncüsü lezyonları ortadan kaldırabiliyoruz. Zamanla bağışıklık sistemi virüsü baskılayacak veya temizleyecektir. Bu süreçte sabırlı olmak, doktor kontrollerini aksatmamak ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarına dikkat etmek önem taşır.

HPV’den Korunma Yolları

HPV enfeksiyonundan korunmak, uzun vadede hem siğillerden hem de ciddi kanser riskinden korunmak anlamına gelir. Aşağıda HPV’den korunmak için etkili yöntemler sıralanmıştır:

  • HPV aşısı olun: Korunmanın en etkili yollarından biri, uygun yaş grubundaysanız HPV aşısı yaptırmaktır. Aşı, HPV’nin en tehlikeli tiplerine karşı vücudu savunur. Eğer cinsel hayata başlamadan önce aşılanırsanız, vücudunuz virüsle karşılaşmadan hazır hale gelir. Cinsel olarak aktif olsanız bile, henüz maruz kalmadığınız HPV tiplerine karşı aşı koruma sağlayabilir. Mümkünse hem kendiniz hem de çocuklarınız (kız veya erkek) uygun yaşa geldiğinde aşı programına dahil olsun.
  • Kondom (prezervatif) kullanın: Prezervatif, HPV dahil pek çok cinsel yolla bulaşan hastalığa karşı koruma sağlar. Doğru ve düzenli kondom kullanımı, HPV bulaşma riskini azaltır ancak tamamen önlemez. Çünkü kondom, genital bölgenin tamamını kapatmadığı için virüsün korunmayan deri teması ile geçebileceği alanlar kalabilir. Yine de cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak, HPV de dahil olmak üzere enfeksiyon riskini belirgin ölçüde düşürdüğü için kesinlikle tavsiye edilir.
  • Cinsel partner sayısını sınırlayın: Birden fazla partnerle korunmasız cinsel ilişki, HPV’ye maruz kalma ihtimalini artırır. Mümkün olduğunca tek eşlilik (karşılıklı tek eşli bir ilişki) tercih edin. Partnerinizin de sadakatine ve sağlığına özen gösterin. Yeni bir ilişkiye başlamadan önce, her iki tarafın da cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar açısından test yaptırması faydalı olabilir.
  • Düzenli sağlık kontrolleri yapın: Kadınlar için belirli aralıklarla Pap smear testi ve gerekli ise HPV testi yaptırmak, enfeksiyon kapılsa bile erken dönemde tespit edilmesini ve sorun yaratmadan çözülmesini sağlar. Smear testi, rahim ağzında HPV’nin oluşturabileceği değişimleri ortaya çıkarabileceği için çok önemlidir. Doktorunuzun önerdiği sıklıkta jinekolojik muayene ve taramaları yaptırın. Erkekler de genital bölgelerinde fark ettikleri herhangi bir siğil veya lezyon olduğunda vakit kaybetmeden doktora başvurmalıdır.
  • Bağışıklık sisteminizi güçlü tutun: Sağlıklı bir yaşam tarzı, vücudun enfeksiyonlarla mücadelede en büyük yardımcısıdır. Dengeli beslenme, yeterli uyku, düzenli egzersiz ve stresten kaçınma, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Güçlü bir bağışıklık, HPV enfeksiyonunu almış olsanız bile virüsün vücuttan daha kolay temizlenmesini sağlayabilir. Ayrıca sigarayı bırakmak özellikle rahim ağzı bölgesindeki hücrelerin bağışıklığını artırarak HPV’nin zararlı etkilerini önlemede önemlidir; sigara içen kadınlarda HPV’nin kalıcı enfeksiyon ve kanser yapma ihtimali daha yüksektir.
  • Kişisel hijyen ve ortak eşya kullanımına dikkat edin: HPV’nin ortak eşya ile bulaşması nadir de olsa, genel hijyen kurallarına uymak her zaman iyi bir fikirdir. Başkalarının iç çamaşırı, havlu gibi kişisel eşyalarını kullanmaktan kaçının. Ortak alanlarda (havuz, sauna, hamam gibi) genel temizliğe özen gösterilen yerleri tercih edin.
  • Şüpheli durumlarda ilişkiyi erteleyin: Eğer partnerinizin genital bölgesinde siğil gibi lezyonlar fark ederseniz, bunlar tedavi edilene dek cinsel teması ertelemek mantıklı olacaktır. Siğiller tedavi edildikten ve doktor onayı alındıktan sonra korunarak cinsel ilişkiye devam edebilirsiniz.

Tüm bu önlemler, HPV enfeksiyonu riskini azaltmaya yöneliktir. Ancak 100% koruma sağlayan tek bir yöntem yoktur; dolayısıyla birden fazla önlemi bir arada kullanmak en doğrusudur. Örneğin, hem aşılı olup hem kondom kullanmak ve partner sayısını sınırlamak riski ciddi anlamda minimize edecektir. Unutmayın, HPV çok yaygın bir virüs olduğu için korunma önlemleri almanız enfeksiyonu tamamen imkânsız kılmasa da, enfeksiyonla karşılaşma sıklığınızı ve bağışıklık sisteminizin yükünü azaltacaktır.

HPV ile İlgili Sık Sorulan Sorular

HPV yaygın bir enfeksiyon mudur?


Evet, HPV son derece yaygın bir enfeksiyondur. Dünya genelinde cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında en sık rastlananlardan biridir. Araştırmalar, cinsel olarak aktif kişilerin büyük çoğunluğunun yaşamlarının bir döneminde HPV ile karşılaşacağını göstermektedir. Özellikle 20’li yaşların başındaki gençlerde HPV enfeksiyonu görülme oranı yüksektir. Pek çok kişi enfekte olduğunun farkına bile varmadan virüsü alır ve bağışıklık sistemi sayesinde temizler. Bu yaygınlık, HPV hakkında bilinçlenmenin ve korunma yöntemlerine dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

HPV, cinsel ilişki olmadan bulaşabilir mi?


HPV’nin temel bulaş yolu cinsel temas olsa da, tam bir cinsel ilişki olmadan da virüs bulaşabilir. Herhangi bir cilt teması, özellikle genital bölgeler arasındaki sürtünme veya yakın temas, HPV’nin geçişine neden olabilir. Örneğin, ön sevişme sırasında genital bölgelerin birbirine temasıyla veya el ile genital bölgeye dokunma yoluyla virüs partnerler arasında geçebilir. HPV, enfekte cilt veya mukoza ile temas olduğunda bulaşabildiği için el ile temas teorik olarak risk taşır; hatta virüs tırnak aralarında bile bir süre canlı kalabilir. Ancak el sıkışmak gibi gündelik temaslarla HPV bulaşması beklenmez, burada kastedilen cinsel mahiyetteki yakın temaslardır. Ayrıca nadiren ortak kullanılan eşyalar (havlu, iç çamaşırı vs.) aracılığıyla bulaşma olabileceği düşünülse de bu oldukça sıra dışı bir durumdur. Özetle, cinsel birleşme şart olmaksızın yakın tensel temas HPV’yi bulaştırabilir, bu nedenle korunma önlemleri sadece penetratif ilişkiyle sınırlı kalmamalıdır.

Prezervatif HPV’ye karşı korur mu?


Prezervatif (kondom) kullanımı, HPV bulaşma riskini azaltır ancak tamamen engelleyemez. Kondom, cinsel yolla bulaşan hastalıkların birçoğuna karşı çok etkilidir ve HPV riskini de ciddi oranda düşürür. Ancak HPV, derinin kondomla kaplanmayan kısımlarından da bulaşabilir. Genital bölgenin tamamını prezervatif örtmediği için, enfekte cilt temasının olduğu alanlar varsa virüs geçişi mümkün olabilir. Örneğin kasık veya genital bölge çevresindeki siğiller, kondom takılı olsa bile partnerine temas edebilir. Buna rağmen, her cinsel ilişkide doğru şekilde kondom kullanmak, hem HPV hem de diğer enfeksiyonlara karşı alınabilecek en temel önlemlerden biridir. Ayrıca kondom kullanımı, HPV enfeksiyonu gerçekleşse bile virüs yükünün düşük kalmasına ve belki de enfeksiyonun partnerde kolay temizlenmesine katkı sağlayabilir. Kısacası, kondom %100 koruma sağlamasa da HPV’den korunmada önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir yöntemdir.

HPV enfeksiyonu her zaman kansere yol açar mı?


Hayır, HPV enfeksiyonlarının çoğu kansere yol açmaz. Aslında HPV ile enfekte olan kişilerin büyük bir kısmı, virüsü hiçbir sağlık sorununa neden olmadan atlatır. Yüksek riskli HPV tipleri kansere yol açma potansiyeline sahip olsa da, bu genellikle uzun süre (10-15 yıl gibi) devam eden kalıcı enfeksiyonlarda görülen bir durumdur. Örneğin, rahim ağzı HPV ile enfekte olmuş 100 kadından belki 5-10’unda kalıcı enfeksiyon gelişir ve bunların da daha küçük bir kısmında tedavi edilmezse yıllar içinde kanser oluşabilir. Düşük riskli tipler ise kansere dönüşmez, sadece siğil gibi iyi huylu lezyonlara neden olurlar. Bu noktada önemli olan, HPV enfeksiyonu tespit edildiğinde doktor tavsiyesine uymak ve gerekli takipleri yaptırmaktır. Düzenli smear/HPV testleri ve anormal bir durumda yapılan kolposkopi-biyopsi gibi işlemler sayesinde, kanser gelişme aşamasına gelmeden önce müdahale etmek mümkündür. Özetle, HPV kapmak otomatik olarak kanser olacağınız anlamına gelmez; bu sadece dikkatli olmanız gerektiği konusunda bir uyarıdır.

HPV aşısı güvenli ve etkili midir?


Evet, HPV aşısı dünya genelinde milyonlarca doz uygulanmış ve güvenli olduğu kanıtlanmış bir aşıdır. Aşının yan etkileri genellikle hafiftir ve diğer çocukluk çağı aşılarının yan etkilerine benzerdir. En sık görülen yan etki, aşının yapıldığı kolda ağrı, kızarıklık veya şişliktir. Bazı kişilerde kısa süreli baş ağrısı, yorgunluk ya da hafif ateş olabilir. Ciddi yan etkiler son derece nadirdir. Aşının güvenliği, uygulamaya konulduğu 2006 yılından bu yana sürekli izlenmiş ve birçok çalışmayla teyit edilmiştir.
Etkinlik açısından bakıldığında, HPV aşısı son derece etkilidir. Aşılanan kişilerde, aşının hedeflediği HPV tiplerine karşı neredeyse %100’e yakın koruma sağlandığı gösterilmiştir. Özellikle aşı, rahim ağzı kanserine yol açan HPV 16 ve 18’e karşı güçlü bir bağışıklık oluşturur ve bu tiplerin neden olduğu enfeksiyonları ve prekanseröz lezyonları büyük ölçüde engeller. Aşı aynı zamanda genital siğillerin büyük kısmına yol açan HPV 6 ve 11’e karşı da koruyucudur (kullanılan aşı türüne göre). Ülkelerin aşı programlarında HPV aşısını uygulamaya başlamasından sonra, genç nüfusta genital siğil vakaları ve anormal smear sonuçlarında belirgin azalmalar gözlenmiştir.
Sonuç olarak, HPV aşısı hem güvenli hem de etkili bir koruma sağlar. Aşı sayesinde gelecekte oluşabilecek binlerce rahim ağzı kanseri ve diğer HPV ilişkili kanser vakasının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Aşı yaptırmak, kendinizin ve toplumun sağlığı için yapabileceğiniz önemli bir yatırımdır.

Erkekler HPV aşısı yaptırmalı mı?


Kesinlikle evet. HPV aşısı sadece kızlar için değil, erkekler için de önerilmektedir. Başlangıçta HPV aşı kampanyaları rahim ağzı kanserini önlemek amacıyla kız çocuklarına odaklanmış olsa da, uzmanlar kısa sürede erkeklerin aşılanmasının da kritik olduğunu fark etmiştir. Erkekleri aşılamanın başlıca faydaları şunlardır:
Aşılanan erkek, HPV’nin ileride kendisinde yol açabileceği sağlık sorunlarından korunur. Bunlar arasında genital siğiller, penis kanseri, anal kanser ve ağız-boğaz kanserleri sayılabilir. Özellikle genital siğiller erkeklerde sık görülen ve tedavisi zahmetli olabilen bir sorundur; aşı ile bunun önüne geçilebilir.
Erkeklerin aşılanması, toplum genelinde sürü bağışıklığı oluşturarak virüsün dolaşımını azaltır. Bu sayede aşılanmamış veya aşıdan fayda görmeyecek (örneğin daha yaşlı) bireylerin de enfeksiyon kapma ihtimali düşer.
Heteroseksüel ilişkilerde, erkek aşılı olursa kadın partnerine HPV bulaştırma riski çok azalır. Bu da kadınlarda rahim ağzı kanseri başta olmak üzere HPV kaynaklı sorunların azalmasına katkı sağlar.
Eşcinsel ilişkilerde, iki erkeğin de aşılanmış olması hem genital siğil hem de anal kanser riskini büyük ölçüde düşürür.
Dünya Sağlık Örgütü ve pek çok sağlık kuruluşu, erkek çocuklarının da kızlar gibi ergenlik çağında HPV aşısı olmasını tavsiye etmektedir. Sonuç olarak, HPV aşısı cinsiyet ayrımı olmaksızın, uygun yaşta herkesin yaptırması gereken bir aşıdır. Hem kendi sağlığınızı hem de sevdiklerinizi korumak adına, oğlunuz da dahil ailedeki tüm çocukların HPV aşı takvimini planlamak önemlidir.

Erkekler için HPV testi var mı?


Genel popülasyonda rutin olarak kullanılan bir erkek HPV testi mevcut değildir. Yani kadınlardaki smear veya HPV taraması gibi, erkeklere uygulanacak standart bir tarama programı yoktur. Bunun birkaç sebebi vardır:
Birincisi, erkeklerde HPV enfeksiyonunun saptanabileceği kolay bir yöntem bulunması zordur. Erkeklerden örnek almak için spesifik bir bölge (rahim ağzı gibi) yoktur; penis, skrotum, üretra veya anüsten sürüntü almak mümkündür ancak bu tarama amaçlı standartlaştırılmamıştır.
İkincisi, erkeklerde HPV enfeksiyonu çoğu kez belirti vermeden geçer ve kendi kendine temizlenir. Bu yüzden, asemptomatik erkeklerde yapılacak bir test, pozitif çıksa bile genellikle yönetimi değiştirmez.
Üçüncüsü, eldeki kanıtlar kadınlardaki taramanın rahim ağzı kanserini belirgin şekilde azalttığını gösterirken, erkeklerde bir tarama programının (örneğin penis veya anal kanser için) etkinliğini göstermek zordur çünkü bu kanserler nispeten nadirdir.
Bununla birlikte, özel risk gruplarında bazı testler kullanılabilir. Örneğin, uzun süreli HIV pozitif erkekler veya erkek eşcinsel topluluk içinde, doktorlar anal smear testi yaparak anal bölgedeki HPV’ye bağlı hücresel değişimleri taramayı önerebilir. Anal Pap testi denilen bu uygulama, yüksek riskli gruplarda anal kanseri erken yakalamaya yardımcı olabilir. Ancak bu, genel toplum için bir standart değildir.
Pratik olarak, erkeklerde HPV’nin varlığı çoğunlukla gözle görülebilen lezyonlarla anlaşılır. Örneğin genital siğil ortaya çıktığında, bu HPV enfeksiyonunun işaretidir. Böyle bir durumda dermatoloji veya üroloji uzmanı siğilin görünümüyle tanıyı koyabilir veya kesinleştirmek için biyopsi alabilir. Siğil yoksa veya başka belirti yoksa, erkekte HPV olup olmadığını rutin bir testle anlamak bugün için pek mümkün değildir.
Rutin bir erkek HPV testi bulunmamaktadır. Bu nedenle erkeklerin HPV durumu, genellikle partnerlerinin test sonuçları veya kendilerinde beliren siğil gibi belirtiler üzerinden değerlendirilir. En etkili yaklaşım, erkeklerin de aşılanması ve korunma önlemlerine uymasıdır; böylece test yaptırmaya gerek kalmadan enfeksiyon riski azaltılmış olur.